eğla E beııhğıim muhakememi bulıbı Milliyet illey I Asrım ümdesi “MİLLİYET” tir. 13 ŞUBAT 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet , Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç için L K. L.K. 3 ayliği * — 8 — 6 ” 7 50 di ea ı2 14 — 28 — Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete — müracaat edilir. Gezetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yaşilköy askeri rasat merkezin den verilen malümata göre bugün hava bulutlu olacak ve rüzgâr mü tehavvil esecektir. Dün tazyikı nesimi 757 milimetre, derecei ha- raret azami zayit 3, asgari nakıs 1 derece idi. Haftanın Yazısı Dünya tersine döndü Muharrir olmak güç şeydir. Bunu size yaptığımız işe kıy- met vermek — için söylemiyo- rum. Hakikaten zordur. Yazı yazmak noktasından degıl' Za ten piy yazı en iyi yazı yıııhlmla' midir?.. Bana öyle mektuplar gelir ki sittin sene çalışsam o kadar gü zel yazı yazamam.. — Efendim muharrirlik, hele her gün kari le ve hâdisatla temasını muha- fazaya mecbur olan muharrir- ler için güçlük şudur ki; Kariin haleti ruhiyesini bilip okşaya- caksın. Hiç bir meselede ondan dun gonmmeyeceksın Her sor cevap vereceksin! Her tıgm altımndan kalkacaksın. Üs- telik gazetenin mesleğine uya- cak ve müessesenin haysiyeti- ni her şeyden yukarıda tuta- caksın! Tabit matbuat kanunu na mugayir tek kelime yazılmı yacağımı ilâve etmeve — hacet yok!. İnsana, — Bütün bunları mı, yapar- sın, yoksa ip canbazlığı mı?. de seler ikincisini tercih — edenler çok olur zannındayım. * * * Efendim geçenlerde bir gün bir mektup aldım. Her gün al- dığım mektuplardan nevi itiba rile pek farklı idi. Bu mektup- ta deniyordu ki; «Felek Bey. Sizin yazılarınızı her gün ta- kip ederim. Gazeteyi elime a- hnca ilk aradığım sizin yazı- larınızdır. Bunların içinde pek hoşuma gidenleri var. — Hele geçenlerde yazdığınız ( Erme- ni güzeli) ismindeki yazıyı pek beğendim. Her gün yazı- nızı okurken “Acaba bu Felek kimdir.?., nasıl adamdır.?.,diye kendi kendime soruyorum. Si- MİLLİYET CUMARTESI 15 ze bunu yazmak için fırsat a- rayordum. Bugün grip olduğu nuzu okudum. Hem geçmiş olsun demek hem de metakımı teskin etmek için bu mektubu mu yazmağa karar verdim. Rica ederim, nasıl adamsı- nız? Ne karakterdesiniz? Ne şekildesiniz? Milliyet sütunla- rında bunu bana — yazarsanız pek memnun olurum. Bu cu- martesi cevabınızı Bekelrim. Karilerinizden |Eciş bücüş bir imza). — Hamış: Benim nasıl kız ol- duğumu merak ediyorsanız; orta boylu, kumral, 57 kilo.» Şimdi bu mektubu siz alsa- nız ne yaparsınız?.. Kalemi eli nize alıp: “Ben orta boylu pala bıyıklı, 52 yaşlarında bir ada- mım. Sikletim diğer muharrir. lerden fazla degıldir. Abus su- ntlı geçımıız mendebur bir “ diye y ya! Cevap vermemek te olmaz.. Çünkü gazete, karilerinin - hiç bir mektubunu cevapsız bırak- mağa razı değildir.. O halde?.. Şu cevabı verdim: “Efendıın' Biz böyle şeylere ütunlarda cevap 'YİZ..,, i gün sonra şu — mektubu aldım: .“Felek Bey. İlk mektubumda istediğim cevabı sütunlarınızda vermedi- ğinize hayret etmedım Siz de . Lâkin ıldı 1 bir me- rak.. Yarabbi sen bilirsin! Nere den çattık bu tazeye? (Taze ol duğunu da bilmiyorum ya!| Gideyim mi, gitmeyeyim mi?.. diye düşündüm, taşındım. Ni. hayet bir fal açmaya karar ver dim, Elimin altına düşen frenk çe bir fıkra kitabından fal aç! tım: Şu fıra çıktı. . "Vıktile bir hırsızı arar du- rurlarmış. Nihayet günün bi- rinde yakalamışlar.. Hâkimin önüne getirmişler ve: — İşte hâkim efendi! Falan ve filân yerlerdeki hırsızlığı ya pan bu adamdır. Demişler.. Hır sız: — Daha fenasımı — yaptım.. Cevabını vermiş. Tutanlar de- vam etmişler: — Evet! Filân. adamı soy- mak için öldüren de budur. —Daha kötüsünü yaptım.. — Gerçen! Filân yeri soy- duktan sonra ateşe veren de bu dur.. — Dabha fenasıvar.. Hâkim dayanamamış muş: — Peki be adam! Daha fena ne yaptım.? — Efendim, tutuldum şu he riflere.... demiş,, Hoppala! Gideyim mi gitmi yeyim mi?, Doğrusu fıkradan bir mana çıkaramadım.. Uzat- mıyalım — günahını itiraf et- mek kabahatin yarısmı affettir mek demektir.— Pazar — günü Ssor. bütün erkekler gibi müt siniz. Adresimi öğrenmek için cevap yazmadınız. Lâkin umut mayınız ki; medeniyet her şe- yin kolayını bulmuştur. Eğer nasıl bir adam oluduğunuzu bil dirmekten korkmayorsanız aşağıdaki adrese bir kaç satır- yazınız. Hürmetler.. İmza: Yi ne o adres |Meraklı. postres. tant — Kadıköy), Kızdım cevap v:.rmedım Val de mektubu gördü. — AÂman oğlum. Allaha sı- ğindık! Sakın cevap — vermel.. dedi.. İki gün süküttan sonra şu mektup geldi: IVay erkek vay! Aman göz yaşlarımı sil! Bebeğim! Cevap vermekten korktun mu! Biz a- damı yemeyiz ayol!. Mektup yazmak ta bir-iş mi?. Yoksa karakterinizi itiraf — edemiye- cek kadar pısırık mısiniz? Vah yavrum vah! — Umacı|. Ben yine ciddiyetimi muha- faza ettim, Aldırmmadım amma doğrusu içerlemeye başladım... ;Jç gün sonra şu mektup gel- li LEser genç kızdan gorkma- yacak kadar — çok değil — cesaretiniz varsa bu pazar gü- nti saat tam dört buçukta Glor ya sinemasının holünde bulu- nunuz, Eğer elinizde — bükül- müş bir gazete tutar ve ağzı- hızla da sakız çiğnerseniz si- zi tanıyabilirim. — vine o uma- cı| Gideyira mi, gitmiyeyim mi diye düşündüm. Mektubu baş- kasına da göstermedim. Çünkü birisi azizlik olsun dıye ayni işaretlerle kalkar gider. Benim hesabıma intiba toplar.. Ben. den iyi olsa zarar yok, lâkin kö- tü olursa ziyan ederiz. Doğrusu bir hayli tereddüt K Milliyet'in Edebi Romanı: 8 GÖZYASLARI! — Buı de seviyorum!. 'Bir gün, beş gün, on beş | * ıundur. Sevıçıyonıx Ve. ho mer h her gün b Yarım saat, bir saat, iki saat. Buluşuyor, Oruz. konuşuy: Meziyet Hanımefendinin ça. yında gözlerimizin — konuşuşu ile başlayan Mulatyede dudak- larımızın - birleşişi ile imzala- nan bu aşk mukavelesi bütün dehşetile devam ediyor. Bu, aşk değil. Delilik. Bir ada- mın bu kadar sevebilmesi için ancak aklını kaybetmiş olm Etem İZZET Naran kim?. Niçin seviyorum?. Nasıl sevebiliyorum?. Ve.. selâmetle düşünebildi- ğim saniyelerimde, — O da onlardan!. © da dalgın kızlardan biri... Diyebiliyorum. Fakat, bu kadarla, bu kadarcık ile kalıyo rum. Gözümü, gönlümü, dima ğımı nurlandırmaktan; — onları hakikatin acı veya tatlı aydın- Lığı ile baş başa bırakmaktan korkuyorum. Z diyorum ki, daha faz- lâzımdır. Hiç Ğnunmedeıı ne yaptığımı bilrneden seviyorum! Arada bir kafamın — içinde bir şimşek çakıyor.. Kendimi, gözleri bağlı ha duşunurseııı onu ıevmdı'u:ı kalacağım, onu kaybedeceğim. Ben ki, artık onu aşkın karan. lığında, şehvetin dehlizlerinde elinden tutup ıorh dolo,!tırın elime bir gazete ve ağzrma bir sakız alarak Glorya sineması. nın avlusuna gittim. Etrafıma baktım, Kalabalık.. Acaba bi- zim meraklı hangisi? Belki de bir erkek.. Kime baksam bana beni tetkik ediyor gibi geldi... Belki yarım ıııt kaldım, Ca- Lar geldim.. Yarım saat sonra bır telefon: — Felek Bey?. (Kadın sesi) — Zahmetinize teşekkür ede rim, Ben sizi ak — sakallı, ıgn' başlı, altmış altmış beş y İsahne bir sokak! Bir yük arabası.. Önündeki beygir ye- re yıkılmış, Arabacı — ortada yok! Fakat çocuklu kadınlı er- kekli bir kalaba'ık beygiri sey- rediyorlar, kimsede beygiri kal dırmak için bir hareket — yok. Sadece akıl öğretene!| . Birinci seyirci — Azizim, ben sana bir şey — söyleyeyim mi? Nafile sen bu işten anlama İkinci seyirci — Asıl anlama yan sensin. Sen kim beygir kim? Bir benim karımın amca zadelerinden biri süvaridir. Birinci seyirci — Muşllıh efendım, eğer bu ilmi ondan öğ r , bu in ne bi çimı süvari olduğu. kendiliğin- den anlaşılıyor. Bakalım, o da süvari mi bir defa? İkinci seyirci — Sana yalan söylemeğe mecburiyetim yok. Ya sen hayvandan ne sıfatla an larmışsın ki, , Bırıncı ıeıyırcı Beıı hıy. van koşul bir kaçırmam be. (Bu sırada yüreği yutka bir kadın yerde yatan ata yakla- şır ve yelesım okş.ımıığı baş- lar.| AP L ÜF NT Üçüncü seyirci — Amıı Ma dam yavaş, ısırır ha! Dördüncü seyirci — Hay- van kendinden geçmiş Madam, korkma ısırmaz. (Kadın daha cesaret alarak hayvanı okşar.)| Kadın — Zavallı — hayvan, zavallı hayvan! bu kadar işken ce olur mu bu hayvana? Dur, sana şeker vereyim. bir adam zannediyordum. — Tevececühünüze teşekkür ederim. — Daha bitirmedim. Halbu- ki siz o kadar yaşlı değilsiniz. Yalnız hey'eti umumiyeniz- de şu retüşleri istedim: “Sapkanızı sol kaşmıza çok bindiriyorsunuz?. — Kaşlarmız cok kaba! Alnmızda fazla kırı şık var, Gülerken dişleriniz faz la görünüyor.. Şakaklarmızda- ki saç dipleri biraz uzun olsa i di.. Bir de alâ Douglas kaytan bıyık... Sonra, fazla ciddi duruyor. surnuz... Mizah muharririne pek yaraşmıoyr. Gözleriniz — hasta mı? Kirpiklerinizi az buldum.. O açık sarı eldivenlerin pek kirlisi makbul değildir. Sizinki leri bir yıkatsanız fena olmaz.. (Çant dan bir karemelâ çıkarır.| Dördüncü seyirci — Madam karamelâ yemez o.. Şeker ver, şeker ver.. Kadın — Ye şu şekeri iyile. şirsin, Dorduncuteyircı Yemez Madam, yemez Madam. Ona kesme şeker ister, Beişnci seyirci — (Müsteh- zi) Hem de toz şeker.. Kadın — Sahi, toz şeker yer mi? Beşinci — seyirci — Elbette yer ve hemen ayılır, Kadın — Fakat bende toz şeker yok ki., Bari gideyim, a- layım, |Kadın bakkala doğru gider ken, beşinci seyirci arkasından bağırır. | : Aman o ayağ ki Hâstikler yok mu?.. İşte onlar sinir! Ken dimi Süleymaniye medresesin- de zannettim, Atın onları! — Başka bir emriniz?. — Hayır! Estağfurullah. Şimdilik bunlar! Bu retüşleri yaptırırsanız. yine görüşürüz inşallah. Allaha ısmarladık! — Lâkin hanımefendi İât. fen beni dinler misiniz?.. kızdım. Fena kızdım amma siz olsanız ne ynpıbılıramız" Te. lefonumu kıza görüşen numara yı sordum: — Teessüf ederim. Bunu si- ze söyleyemiyeceğim.. Çünkü otomatiktir.. dedi.. | — © esnada aklrma fal açarken bulduğum fıkra geldi Hırsızın hâkime dediği gi- bi ben de kendi kendime: | — En fenası bu tuzağa düş. |mekliğimdir.. dedim.. — Bu bir kere oldu.. Zannetmem - ki bir daha düşeyim!.. EınxAthf' Yüreği yufka AIİK Beşinci seyirci — Madam toz şeker olsun ha! geldiği bakkal dükkâ (Kdın köşeyi döner, ilk rast | Tel: Ittihadı Mills TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraıti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında | — Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktndxr ğ Beyoğlu : z 4887 rer.) Çırak — Buyurun aMdam, emriniz? Kadımm — Toz şeker isterim. Çırak — Toz şeker mi? Kadın — Toz eşker dedik ya.. Sen toz eşker nedir bilmez misin? Çırak — Peki Madam. Ne kadar olsun? Kadın — (Mütereddit) Eh.. şey.. iBr kilo kadar olsun. Hay vana vereceğim. Çırık — (Mutelııyyır) Hay van için toz şeker mi? Kadın — Hayvana ğim dedim ya.. Senin gi- | Yeni Efe Türkiye'de Suçlu çocuklar Yazan: Hilmi A. Melik 'ocuk ruhiyatçısı Hilmi A. Ma- lik tarafından (Türkiyede suç- la çocnk) ünvanile içtimai leri- mizin en mühimlerinden birine te- maş eden şayanı dikkat bir eser neş retmiştir. Malik Bey bu eseri hazır- larken, memlecetimizde mevcut 393 büyük ve küçük hapishane ve tev- lnfhmye psikolojik sualler gönder- uallere sersemliğin — üstünde gılıba aHyvanların tozşeker yedığım dıhı bilmiyor musun? Öyle ise tepte sana ne ol ? Çırak — Madam, sersemlik bende mı, yoksa.. Dükkân sahibi — Bak Yeni neşriyat Dr. Vermeylen PEDAGOJİ ' de TEST ' ÜUSULU nakleden İstanul Yüksek Muallim mektebi müdür muavini MEHMET NACİ Her muallim ve her muallim nam zedinin şiddetle ihtiyaçları olan ishane ve verece- ::'*ı flh » cevap vanı:ı:îır Bu 200 gayet krymetli bir metleki ü b ve tevkifhanedi eserdir. evvel 931 de yalnız sekseninde suç- t lu çocuklar bulunmaktadır. Eserde Piatt S0 kuruştur. ' *k 5 seçlkr kl. Üai £ adedi 14 - 18 yaşlar ıı—uında 732 ve 1931 senesinde suçlu çocukların u- mumi yekünu da 1311 adet olarak tesbit edilmiştir. Gene bu seksen ha pııhınoden yılııız 21 inde suçu ço- san'at gös- ıı)'nıı bana, müşterilerle münakaşa et me diye kaç defa sana söyle. dim.. Madam, ne istiyorsa ver onu.. Çırak — Veriyorum efen- dim, veriyorum. (Çırak sinirli sinirli bir ki. lo şeker tartar ve şekeri verir- ken kasaya bağırır) Çırak — Madamın hayvanı için bir şeker, beş frank! Kadım — Utanmaz çocuk.. (Parayı verir, şekeri alır. Bu sırada arabacı gelmı; ve bir po lisin yardımı ile atı kaldırmış, L'ısım!(ı.ııı de yredecek başka kal. maymca dağılmışlar. Kadın tek rar sokağa geldiği zaman, orta lığı testenha bulur. Elindeki şe kerle duraklar) Kadm — Vay, at gitmiş.. Şimdi gel de hayvanları sev.. Pis mahlük! Cehennem olup gi decek yerde lnrız din ya.. ter Adana pishanesinde çorıpçılık Afyonda ço rap, fanila, ve arabacılık, Balıkesirde marangozluk, Bursada makine ile çorapçılık ve fanile, İstanbulda ço- rapçılık ve terlikçilik, Konyada ter- zilik, dikişçilik ilk öğretilmekte- dir. Bu 80 hapishanedeki suçlu ço- cuklara 30 koğuş tahsis edilmiştir. Suçlu çocukların ıslahı için 37 hı. İ 4 hat 23 küğllkünedi'na bul'da şr Resimli Ay Matbaası İstanbul Darülfünunu ha-|! İLÂHİYAT FAKÜLTE - SİNDEN: 4 İlâhiyat Fakültesinde yaz sömestiri şerbes — derslerine (13) Şubat cumartesi günün- | den itibaren başlanacaktır. | İstonbul Belediyesi sihat, okutmak, tekin, konferans ve ahlâk derılerı, 5 inde gardiyanlarla kontrol, teneffüsten menetmek veya çalıştırmak usulleri takip edılmdde dir. Bu 80 hapishaneden yalnız 5 in de hapishane doktoru vardır. Diğer- lerinde hükümet tabipleri hapishane lere de bakmaktadır. Bunlardan İş- tanbul hapishanesinde her gün, U- şakta üç günde bir, Edirnede 15 gün de bir tıbbi muayene yapılmaktadır. En çok suçu çocuklar Adana, İstan- bul, sonra Konya, Çorum, hapisha- . nelerindedir. Adana hapishanesine senede 124, İstanbul hapishanesinde 123, Konyı ve Çnruındı Ü şar suç lu çocıık isabet Esere ŞehirTiyatrosul ll Saıt 2[,30 da HW Destan 3 perde II rendk etız M Raşit Rıza Tiyatrosu Bugün akşam saat 21,30 da ; GÖLGE - KILIBIK z Yakımda: SERSERİ dercedilen bir istatistiğe göre, 310 kati filinin en ziyade işlendiği vilâ- yetler şunlardır: Erzurum'da 17, Antayada 16, Elâzizde ve Afyonda 15 er, Kayseri İRTİHAL Selânik tütün tüccarından mer I | de 10, Bilecik, Çorum, Zonguldakta 9 ar, Kastamonide 8, Aydmda 6, | Karsta 5.. hum Hasan Akif Beyin Kerimesi , Acile Hanım düçar olduğu uzun hastalıktan kurtulamıyarak genç î Türkiyede 393 tevkifh ve ha- pıshanede 1931 senesinde mevcut mevkııî ve ı-nıhpnıların adedi 24,000 eser, bu ndedın da ve büyük istirab yaş hayata ebediyen gözlerini yum- | yanlara ve sevenlerne bütün me'yu siyetleri ile tebliğ ederler ve bu günkü Cumartesi günü vukubu- İk aşk fırtması Bir ay sonra Bu aşk beni bitiriyor, harap ediyor. Sevmek meğer ne zor, ne fertınalı şeymiş. Eğer, ce- hennem var ise muhakkak ki, ©o yer — yüzünde ve.. ben onun içindeyim. Bin bir azap ve dar- lık içindeyim. Bunda vicdan a- zabı var, yaşamak — azabı var, tutkunluk azab var, hayat dar- lığı ve bin bir ıztırap zorluğu var!, Ben ki, evliyim, Bir çocu- ğum var ve karım yeni bir ço- cuğa gebe. Bütün bunu unuta. rak, ihmal — ederek bir başka kadmı seviyorum; karımı, ço- cuğumu ıhmd edıyonun, aklı- FELEK FEETE e e İA MA vv n şamıyorum; bir geli trl Muhakkakl yor, — Efendim bu i!i ne yapaca ğız?.. Diyor, yüzüne uzun uzun ba kıyorum, onu dinliyorum, fa- kat tek kelimesi hatırıma girmi yor, bir defa daha: — Efendim?7.. Diyorum, Yine söylüyor, yi ne anlamıyorum; tekrar ediyo. rum: — Ha.. Evet ne demiştiniz? O zaman memur dik dik ve asabi yüzüme — bakryor, daha kuvvetli bir sesle — söylemeye başlıyor. İşte bu ikinci, üçüncü analatışta kendime geliyorum; dlagralığımı anlrıyorum, — ken- hlmını, , hürriye. tımı, sevgimi ona veriyorum. Hayatım alt üst oldu! Karımı unuttum!, r ocugumıı sevmiyorum! İşimi yapamıyorum!. 'Pırı hesabımı kaybettim! . Aptala döndüm. Onlara: dimden ve karşımdakinden uta nıyorum, zihnimi, gözlerimi dol duran hayalâtı kovmaya çalı- şryorum, Bu hayalet bir kâbus. tur. gâh Naran, gâh — karım!. Karım gözlerimin önün geldiği zaman beynim burkuluyor, vic danım demirden bir tazyik pen çe içinde kıvranıyor. Naran ba- kışlarımı doldurunca baş dön- — Dalgın kız.. . /-Derken şimdi asıl dal | meleri geliyor; kalbim, sinirle. ki: r b aremeyln ben deli- içinde B | ci deki 732 ıuçlu l 68 inin anasız, 279 unun lıabasıı köylerde | doğan suçlu çocukların 372, kasaba | ve şehirlerde doğanların 309 ve bun ' ların içinde rençberlikle meşgul o- lnnlz.rm da 423 olduğu heyın olun- dır. Bu suçlu çocuklardan 470 i hiç mektep gonmmıç, 224 ü biraz mektep görmüş, 221 inin sigara, 20 | sinin esrar ve içki içer oldukları tes bit edilmiştir. Zabi llim ve talebeye birin- ci 50, Duhuliye 30 kuruş Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkları mütehassısı Cumadan maada hergün öğ; leden sonra saat (2,30 dan 5€) kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder. Telefon: İstanbul 22398. Sıra numara- sını beklememek isteyenler, kabineye müracaatla veya te- &. lefonla randevu almalıdırlar. hyeu umumiye, iştehasızlık ve kuvvetsizlik halâtında büyük faide ve tesiri görülen FOSFATLI ŞARK HULA Her kııllınımı mek,oııudoıunnve biyııleıı MALT SASI eczıne"e satılır yım' Evli bir adam, kendisi — Baba.. mez, hüviyetini bu derece kay- bedemz. Nihayet evli bir adam çapkındır. Arada bir, güzel bir kadının tatlı bakışımdan duyar. Arada bir tarih sahifesi îhi çş'vril'ıp unululıcıkı_bîr ıkı , delil, ' hamııiyokedemkmıuk ne feci şey değil mi?, Karım da güzel bir kadm. Cana yakın, sevimli, şuh bir ka dm. Esmer güzeli. Sonra, tam besleyen, itaatli bir zevce, Gö- nçırpın,lıııı ıııılntıı,lm—- nn koy Ş çaç lığı yapabilir. Fakat, bütün , inciten, göze batan hiç bir lnııum yok!, Sev- — Evdeki pazarlık çarşıya uymız!.. de ın.’ııt olmak ııtedun de irademle yola çıktım! Hani ya şimdi bütün bunlar?. Kırmı sevmiyor değilim, Se mediğim, h dığın iste- içine sığabilen şeylerdir. bir kahveh nede çay içmek, bir lokantada yemek yemek, bir otomobil ge zintisi yapmak birer hatıra de- ğgildir. Bu suçların da hatrrası, affedilemez günahı yoktur. Fa kat, benimki günahların güna. hı, suçların suçu. Çocuğum sanki baldan, şe- i kerden, kaymaktan yapılmış gi bi bir şey. o lndır ht.lı. Çe) kı- dar ve bir çocuk. Her görenin glhu üs tünde kalryor ve.. kucaktan ku- cağa dolaşıyor. —Kendisini bu rarı ve:ılıîhnd: ıııı'ifıttir' miyerek evlendiğim, i rek yaşadığım bir kadın da d— ğgil. Düşündüm öyle aldım, be- ğendim öyle evlendim. İstedim ondan sonra kendime karı yap- t':ıı. Bir çok şeyler — söyliyor. r: — İnsan hissi ile değil aklı ile evlenmelidir. — En mes'ut çiftler en ira- deli olanlardır.. —I:dıvıçbu-ınınmyıh disini yahut ta sonuna kadar mes'ut bırakacağı bir karardır. Bu ka- viy Yine de seveceğim. - Hliuflece dışarıda kalma« yollın arama-. dım Fakat, evimin eşiğindesi adımımı içeriye atarken gözlerim Naran'ı arıyor, öperken gözlerim onu görüyor, çocuğumu severken onun saçla rında yanaklarımı ısıttığımı sa nıyorum, Cürmümü biliyorum. i&ihiımı hissdiyorum, hiyane-/ timi aklıma — getirebiliyorum. Ve.. asıl karımı asıl hüviyetil tekrar öpmeğe dönüyorum, daklarımı dudaklarına yakl