27 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

va Maarif bahisleri | Beynelmilel Üniversite Fransada İmparator Üçüncü Napole- on, gazeteleri basılmazdan evvel sansör usulüne tâbi tutan matbuat kanununu çıkardığı vakit, o zamanın meşhur ten- ! kitçi muharrirlerinden Laboulay: | “İmparator Hükümetinin çıkardığı bu | kanun o kadar mükemmeldir ki, mede- Biyetin en ileri sırasında yürüyen Tür- kiye ile İspanya onu derhal kendi memle- ketleri için kabul etmişlerdir.,, diye yaz- muşta. Türkiyenin ve İspanyanın o zamanki hallerine göre ancak bir istihza sayılan o bugün adeta bir kehanet eseri gibi konferanslar yapılırmış. Hülâsa, tatil zamanlarında hem güzel safa, hem de yüksek bir kültür, Beynelmilel üniversitenin programla. rında en ziyade göze çarpan büyük yeni- lik ayni mevzuun muhtelif hocalar tara- fından tefsir edilmesidir. Orta zamanda ilmin ilerlemesine mâni olan şey ayni hocan talebesini senelerce tutarak mesleğe Kizm olan bütün malü- matı yalnız bağına vermesi idi, Meselâ hekim olacak talebe hekimliğe lizım olan İ bütün dersleri ayni hocadan alırlardı.! İ mektepte müteaddit hocalar bulunsa bi- versitelerinde, başkalarının. yapamadık- arı büyük yenilik yaparak ilmin ilerle- | mesini temin eden bu iki memleket bu- | medeniyetin en ileri sırasında sayıla- bilirler. Türkiye Cümhuriyeti Istanbul Üniver- eniden kurarken yalnız memle- ketin ilim adamları ile iktifa etmemiş, bü- tün dünyada tanınmış ve beynelmi mi salâhiyet kazanmış bir çok âlimleri buraya davet ederek İstanbul Üniversi- tesine beynelmilel yüksek bir mevki har Santander şehrinde, yeni bir üniversite kurarak bu- na büsbütün beynelmilel bir sıfat vermiş- tir. Bu yeni üniversitenin profesörleri | muhtelif memleketlerde en ziyade tanın- mış hocalardan oldukları gibi, talebesi ve dünyanın her tarafından gelmiş ve muh- telif milletlere mensup gençlerdir. ç Beynelmilel üniversite, milli üniversi- teler gibi, hekim, hâkim yahut kimyager ve saire yetiştiren meslek mekteplerinin birleşmesinden ibaret bir müessese değil- dir. Bu üniversitenin ayrı ayrı fakültele- ri yoktur. Burada verilen dersler, milli üniversitelerin verdikleri derslerin üstün- de umumi ve yüksek kültüre ait dersler- dir. Hangi mesleğe mensup olursa olsun, milli üniversitelerde tahsil görmekte olan ençler oraya gelerek ilmi ufuklarını ge- Bişletebilirler. Bu üniversitenin maksadı ihtısasların sebep olduğu dar zihniyeti açarak her meslekten gençlere umumi ve | yüksek malümat vermektir. Beynelmilel üniversitenin o maksadını €n iyi anlatacak şey, onun bu 1933 sene- sinde verdiği derslerin prograshını söyle- mektir. 1 —İlimlerde ve sanayide teknik: 36 ders. 2 — Felsefede kateroriler meselesinin şimdiki hali, riyazi fizik, hayatiyat, psi- koloji ve tarih bakımlarından: 30 ders. 3 — On altıncı asırda İspanya: 60 ders 4 — Dördüncü devir insanı ve sanat- ları: 6 ders. 5 — Şimdiki zamanda devlet: 24 ders, 6 — Şimdiki zamanın iktısat meselele- Fi: 24 ders. 7 — Hayatiyatta transformizm mese- esi: 30 deri. 8 — Madde ve sunat: 12 ders, 9 — Hormonlar, vitaminler, o maya- lar: 24 ders, i iu — sipla ve hayatiyatta muhtelif meseleler: 48 ders, Bir mevzu hem bir İspanyol hoca ta- rafından, hem de Fransadan, İngiltere- den, Almanyadan, İtalyadan gelmiş muh- telif hocalar tarafından tefsir edilir. Bir hocanm vereceği derslerin adedi en çok altıdır. İ Bu derslerden başka yabancı hocalar kendi memleketlerinin diline ve edebiya- tuna dair dersler yapabilirler. Beynelmilel üniversiteye bağlı bir de beş yüz yataklık bir hastahane vardır. Burada bir taraftan seririyat dersleri ve- iği gibi bir taraftan da laboratuvar. Maksadı esasen umum! ve yüksek bi kültür temin etmek olan beynelmilel versitenin, daha ilk senesinden kendisine büyük bir hastahaneyi bağlaması ayni za- manda yüksek ihtısası da ihmal etmedi- ğini gösterir. ... Beynelmilel üniversite Büyük Okya- nos kenarında bir yarımada üzerinde bu- lunan vo cümhuriyetten evvel kral hane- danının sayfiyesi olan güzel bir sarayda karulmuştur. Bu üniversitenin dersleri yaz & mevsi- minde, milli üniversiteler tatil mevsimine girdikten sonra bazlar. Bu sene dersler | 3 temmuzdan 6 eylüle kadar devam ets | miştir. Saray binasmın içinde üniversitenin kütüphanesinden, toplanma salonlarm- dan, büyük yemek salonundan başka pro- fesörler için 135 oda ayrılmıştır. Bunla- rın ekserisinde banyo bulunduğuna göre, medrese odalarına benzetilmemek lâzım» gelir. Sarayın müştemilâtı olan dairelerde de talebe için 140 oda hazırlanmış. Fakat Halebenin adedi bundan çok fazla oldu- ğundan şehrin otellerine ve pansiyonları- Da da tevzi etmek zaruri görülmüş. Talebe yemeklerini hocalarla birlikte sarayın büyük yemek salonunda yerler- miş. Yemek esnasında hocalar talebe ile teklifsizce konuşurlar ve talebe dersler» de iyi anlıyamad kları şeyleri hocalarma sorarlarmış. Bu suretle milli üniversite. lerin çok istedikleri fakat yapamadıkları hocalarla talebe arasında daimi temas burada pek güzel temin edilmiş. Hoca- lar ve talebe adeta büyük bir aile teşkil ediyorlar. & in yeri sarayın ta- rihi bakımından hoşa gitmiyor: | Çünkü dershaneler sarayın eski ahırlarında ku- rulmuş, Vakın ahırların hali çok değiş- miş, mükemmel sıralar, yazıhaneler, nema makineleri konmuşsa da insan önü- müzdeki senelerde, yeniden derihaneler yapılacağını ümit etmekten vazgeçemi- yor. İ Talebe sabahleyin sarayda kavlatı ye- | dikten sonra derslere gidiyorlarmış. Ders- ler sabah dokuzdan öğleye kadar, öğle- İ He onların yaptıkları dersler ayni, fakat her birinin talebesi ayrı idi. Onun için ta- lebeden her biri yalnız bir hocasının öğ- den başka bir şey bilmez ve | bi- zim eski medreselerdeki (Kalel - imamu) ya mukabil olan (Magister dixit) tabiri- ni tekrar ederek daha ileriye gidemezdi, hocasımdan başka türlü düşünemezdi. Mekteplerde dersler ayrılarak her der- sin başka başka hocalara verilmesi yeni zamanları ilim bakımından Orta zaman- dan ayıran yenilik oldu. Bu usülde tale- be ayrı ayrı hocalar dinlediğinden kendi- si de düşünebileceğini anladı ve bu su- | retle ilim ilerledi Beynelmilel üniversitenin koyduğu u- sül, ilim şubelerinin terakkisini temin e- den mukayese usulünün tedris de tatbi- ki demektir. Bahusus bu o mukayesenin muhtelif memleketlerden gelen hocalar arasında yapılması çok güzel düşünülmüş bir şeydir. Çünkü ayni memleketin a- damları biribirlerinden ne kadar ayrılsa- lar gene aralarında müşterek çok nokta- İar bulunur. Beynelmilel üniversitenin, o muhtelif memleketlerden gelen hocalar ve talebe arasında bir samimiyet tesis ederek, muh- telif memleketlerin düşünen adamları rasında bir yakınlık husule getirmesi göze çarpan bir Faydası ve milliyetçilik te ifratın ilimde zararı olacağını en iyi gösterecek bir meziyetidir. 7 B— ÖĞÜTLER Uykusuzluk hakkında Uykusuzluğa münlar ilk önce rin mefes alma ( talimleri o yapk nız. Birilk banyo alınız, bir bar. dak sıcak sütü yudum yudum içini nunla beraber bütün adale ve si zi mümkün olduğu kadar gevşetip ken- di haline bırakınız. Vücudumuzun — sağlam olması v) gok O yaşamanm sun belki her hangi © hayatınızda | yorgunluklara rağmen gece istirahat Ove uyku ile dinlenmek neticesi sabahları te- rütaze yeniden hayata kavuşmaktır. tutulduğunuz — za- yavaş yavaşdo- başlar ve rahatazılık ve düş- künlük günden güne daha çok artarsa nihayet günün birinde kalıbı büsbü dinlendirmiş olacağınıza şüphe yoktur. Ruh ile beden birlikte çalışırlar, Ru- humuzun vücut sıhhati üzerine pek bü- Günün işlerinde müş- kül vaziyet ve hâdiseler karşısında sıkın- tılı haller ve yeis ve kederlerden kendi- nizi kurtarmak için elinizden geleni ya- parsınız fakat en iyisi kendinizi onlara kaptırmayıp adam sende demeli ve unut- ışmalıder, Gerçi bunu yapmak de alışmalı ve öğrenmeğe ça- Sıhhatiniz yerinde olsa bile pek çok ağır ve zahmetli işlerden sakınmız ve on- lar için endişe edip hiç üzülmeyin. Zir bunun sıhhatinize çak zararı olur. Kendi. i inize göre bir program yapınız. Ve kaide, usuludairesinde çalışmağa gay- | ret ediniz. Bu suretle daha kolaylıkla ve yorulmadan iş çıkarmağa muvaffak olur- sunuz. İşinize ve vazifenize sabahleyin ne ka- dar erken başlarsanız o kadı çok iş ya- par ve vakitten kazanmış olur ve ziy; ık duymazsınız. Akşam, vak- giderseniz yemeğinizi iştiha ile yer ve rahat uyku uyursunuz. Ertesi günü de ayni vechile daha güzel çalışır ve işinizde muvaffak olursunuz. Bu hal de meş'ut ve bahtiyar olursunuz. Hayat ve isinizi sevin ve onlara pek büyük muhabbet ve alâka ile sarılm. Bu- nu yapabilirseniz en büyük saadete ka- vuşur ve istediklerinizi elde etmiş olur- sunuz. İnsan bunları pekâlâ yapabilir elverir ki ruhu bunun için olsun ve öyle bir hamle alsın, Büyükada Dr. ŞUKRU ILAN .,, 1930 - 1931 senesinde Beyoğlu 22 nci ilkmektepten almış olduğum şahadetna- meyi kaybettim. Bu kere yenisini çıkar ——. eskisinin hükmü olmadığını Yeniköy Köybaşı caddesi No. 223 Nail HÜSEYİN Harik Hayat DİL * Dinlen ağalar Beni ; Bilin olup biteni O büyük kurtarı Nasıl yurdu pek acı — Umutsuzluk içinden — Çıkarmışsa sağ esen. Dilimizi de şimdi — | Kurtarmayı diledi. “.» Bilirsiniz Türk dili — Boylu, boslu, gövdeli — Bir ağaca benzerdi. Yeryüzünü bezerdi. Bir kolu Çinde idi, | Biri Budinde idi. Gölgesinde bin budun Yaşamaktaydı onun. Yer yer güller açardı Ne ışınlar saçardı. “»* Bin yıl önce ağaca Sayısız kurt, karınca Kuduz gibi üşüştü. Kemirmeğe koşuştu. Bir yandan da dallara Sırım gibi kas kara — Sarmaşıklar sarıldı ; Bir yandan da yarıldı — Baltalarla gövdesi. Derken kısıldı sesi. Ne bir çiçek, ne yaprak. Sindi kural düzenler Ozanlar kırdı sazı. Türkçe değildi yazı, Bilginleri yok oldu. DESTANI Yazan: BESİM ATALAY, Dile özge dil doldu, Türkçe kaba görül Bozkırlara sürüldü. Okur yazar geçinen — Anlamazdı öz dilden. Köylü de anlamazdı — Ne söyledi; ne yazdı — “ Kâtip ” denen soytarı. Hem yazar, hem onları — Bilmezdi. Kökü nedir ? Bir de bilgiç geçinir. . . Türk ayrıldı ikiye. Biri “bilgisiz ” diye — Yan baktı kardaşına Biri kendi başına — Bırakıldı yalmız. Arayansız, soransız. Ne medrese, ne saray. Düşünmüştü bir kolay, *.x Büyük bir Türk buyurdu “İkilik yıkar yurdu.,, Nitekim Türk elleri — Parçalandı. Her yeri — Kan içinde boğuldu. Türk yurdundan koğuldu. En son Kalan parça da Kaynayordu ortada Bir demir el çıkarak Engelleri yıkarak Kurtardı Türk elini Bu gez dahi dilini — Kurtaracak yeniden. (Ey Türk!) inan ona'sen. 26.9, 1933 Ankara — Cebeci Besim ATALAY Yanlışlık İrfan Bey karısın oturduğu salona girdi. Masanın üzerine kalın, beyaz bir zarf beraktı istediğin elli lira var için- gidiyorum, e geç kal. dım. Allah ısmarladık. — Teşekkür ederim İrfan. Cemile İrfan Hanım yazmakta oldu ğu mektubu bitirdi, Zârfı kapattı, aya; kalktı ve tuvalet kabinesine doğru yürü- üzerindeki elli İrayf unutuyordu. Gerçi evdeki hizmetçi kadina emniyeti vardı ama, ne de olsa, ortada para bırakmak ihtiyatlı bir hareket anyilamazdı. Zarfı alıp çantasına'koydu. Ve çıkma ğa hazırlandı. Yarım saat sonra merdi- yenleri iniyordu. Uzun boylu, balık eti, iri siyah gözlü, ancak'btuz — yaşlarında hüsna, müstesna bir kadındı. Sokağa çıktığı zaman kendini hafif ve mes'ut hissetti, Bir saniye durdu. Evvelâ terziye mi gitmeli, yoksa. Hayır, Evvelâ Selime uğramalı. Ona bu sabah için er- kenden keleceğini vadetmişti. Bir otomobil çağırdı. Cemile Hanım her zaman tramvayla gidip gelirdi. Ger- şi kocası çok meşguldü ama, işleri yolun- da idi, Buna rağmen Cemile Hanım, tu- valete taallak etmedikçe, lüzumsuz mas- raflardan kaçardı. Fakat bugün neşesi yardı, Selime bir an evvel kavuşmak ve sıkıcı halk kalabalığının arasından sıyrıl- ıldı. Sempatik çehreli, spor yapı- k, piği w bir delikanlı Cemile Ha- nımı görünce, büyük bir sevinçle kar şıladı. Zevkle döşenmiş, kalabalık bir mobilyası olmıyan #ade bir salona girdiler. — Vay Cemileciği duğuna ve erken geldi; kadar memnunum. — Sahi, öyle. Buraya gelmeden evvel terziye gidecektim, fakat dü- şündüm. Dönerken uğrarım dedim, ne olur? — Çok isabet etmişsin, Selim, genç kadının sevgisini isbat eden bu hareketi beğendi, hattâ biraz da gururlandı. Tatlı dakikalar geçi- yordu. Bir arelik Cemile Hanım siga- rasmr bitirmek üzere idi ki, gözü &n- ate ilişti: — Aman, ben de pek geç kalı şım, dedi, şimdi doğru eve giderim, terziye yarın uğrarım. Acele acele sında saçlarını düzeltip, rujunu tazeler- ken, kapının zili çaldı, Genç kadın titredi ve derhal önündeki ruju çanta sina attı. Korku içinde; — Acaba kim? Diye sordu. Selim Bey de kim olduğunu bilmi- yordu: zünde dur ine bilsen ne — Yanlışlık.. Üstümüzde Doktor Sami Bey oturuyor, onu arayan birisi, — O halde yavrum, ben yarm yi- Otomobil ve Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan den sonra dörtten sekize kadar devam Öğleden sonra dörde | kndar e ezme, deniz banyosu yahut te- nis oyunu varmış. Bazan geceleri de İs- panya coğrafyasına voya tarihine © ait | Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 5987 De gelirim. Ondan sonra iki gan gele- nemden ra Cemile Hanım dışarıya çıktı ve bir otomobil çağırdı, eve döndü. Tam evinin önünde para vermek için çantasını açtığı sırada, kocasının erdiği beyaz zarfın çantada olmadı- ü, İçini bir haşyet kapladı. ı kaybetmişti. lüşündü. Selimin apartıma- nına gittiği zaman şoföre para verir- zarfın çantâsında bulunduğuna emindi. Ondan sonra bir daha çanta” sınış ancak rujunu tazelemek için. aç- muştı. her halde o sırada kapı çalın- dığı zaman, acelöden zarfı orada dü- şürmüş olacaktı. Tabii Selim zarfı bu İur ve ertesi sabah kendisine iade e- derdi. Çantadaki ufaklıklarla şoförün pa rasmı verdikten sonra eve girdi. Ertesi sabah Selime uğradığı za- man, yine ayni muhabbet ve sevinçle karşılanmıştı. Fakat Selim kendisine ne zarf verdi, ne bir şey.. Cemile Ha- nım biraz mütehayyirdi. Dedi ki: — Selim, ben dalğın bir kadınım. dır, bilirsin. Dün burada bir şey dü- şürmüşüm., Beyaz bir zarf.. İçinde pa ra vardı. Selim de şaşırdı: — Burada düşürd sin? Ben hiç bir şey görmedi — Evet, burada düşürdüğü minim. Çünkü çantamı başka hiç bir yerde açmadım. Belki senin hizmetçi kadm bu sabah.. — Hizmetçi kadın bu sabah gel- medi, hastaymış, — Kocam terzi parası vermişti. Zarfta elli lira vardı. Gerçi çok bir para de, ıma, ne de olsa insanın canı sıkılmaz mı? — Eğer zarfı burada düşürdünse, yine herhalde buradadır. ım. rdü, Selim Salonun ötesini, beri bilyaların altmı aramağa baş'adı kanapenin altından çıkarken bağır dı: — Buldum Cemile., Kanapenin al tuna düşürmüşsün. Cemile de bu işe sevindi bir nefes aldı. Fakat man, tekrar gözleri büyüdü ve keke- ledi: — Baksana içinde bir şey yok. Aralarında uzun, acıklı ve mera- giyindi. Ayna karşı: | retli bir sükült fasılası geçti. Belki sen burada yokken hizmetçi kadın geldi ise.. Bir defa ondân sor. Sonra biraz daha ara bakalım. Belki paraları bulursun. Ben şimdi gidiyo- «rum. Yarından sonra gelirim. Cemile Hanım kaçar g apartı” mandan çıktı. İ i i alt üst olmuştu. El. ağırına gidiyor. du. Hattâ açıkça şöyle de düşünüyor du: Mutlaka bu parayı Selim aldı: “Bu adamı ben o kadar iyi tânımı- » Geçen sene bir çayda ta- maştık. İsmini öğrendim. Hattâ ne iş ü onu bile ım. Bana kur yap benim dinledim, ben de onu severim. Fakat şimdi... Şimdi bu adam'benim paramı çalıyor, Son- iyeceğim. d Bir kere daha kucaklaştıktan son- Bir araya-, EREN e Yarm akşamdan itibaren TÜRK SİNEMASINDA Smmm YARIN AKŞAM IPEK SİNEMASI Yeni programı için neler hazırlıyor? 1 — Muazzam film: Macar aşkı - Ma Oynıyan: süslenmiş büyük ve mun ROZE BARSONY 2 — Paramount dünya havadisleri gazetesi ve 3 — BÜYÜK SAN'ATKÂRIMIZ MUHLİS SABAHADDİN Beyin 40 kişilik büyük revü hey modern en güzel şarkılar, danslar, tarihi ve stümlerle DÜN-BUGÜN-YARIN Revüsünü gösterecektir. Orkestrayı bizzat MUHLİS SABAHADDIN Bey idare edecektir. Fiatlarda zam yoktur. Biletlerinizi rditen aldırın, Tel. 40280 mmm) 7620 pe -: BU AKŞAM ARTİSTİK SİNEMASI 1933 - 1934 sinema mevsimine Sarışın ANNY ONDRA'nın temsili ALAYIN KIZI Fransızca sözlü ve şarkılı filmi ile başlıyor. Musikisi: DONİZETTİ'nin ilâveten: FOX JURNAL ve MAESTRO POLİANSKİ orkestrası filmile beraber ve perde aralarında. Ayrıca başka hir süpriz Yerlerinizi evvelden temin ediniz iii 7822 Karl şikâyetleri Bir talebenin ikmal imtihanı Osman imzasile aldığımız mektup- ta deniliyor ki: "Oğlum Fethi Orhan, Silvan ilk mektebi bitirerek orta tahiilini yapak üzere İstanbula geldi. Ve 931 — 932 seneleri tahsilini İstanbul lisesinde yap- tı. Fakat iki dersten muvaffak olamı. yarak sınıfta kaldı. 9A2 — 931 senesi sonunda ise sıhhi mazeretler dolayızile ikmal imtihanma iki gün geç geldi. Oğ- lumun bu söne İkmal imtihanma gir. mesi için Maavif vekâletinin muhte. vem gazeteniz vasıtasile nazarı dikka- önü celbetmenizi rica ederim efendim. Yeni neşr;yat Holivut Holivut'an 27 eyl nüshatr intişar"et- miştir. Şişlide satılık ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. Müracaat: » Milliyet N. B. 6853 gibi yaptığı hi- Bakalım, yarından sonra aklı ba- #ına gelirse, elbet parayı geri verir” Öbür taraftan da Selim şöyle dü- şünüyordu: “Bu kadın beni hirsiz mı zannedi- nedir? Olur şey değil,. Halinden anladım. Neredeyse açıkça iham edecekti. Gel de, bu ka- fada kadınları sev ve onlarla düşüp kalk. Ben de ne budalayım. Sanki bu kadın bir daha gelmezse ne olurmuş? Kıtlığıma kıran girmedi ya.. Galiba el li liraya ihtiyacı var da, böyle bir hi- le yaptı. Borç, harçetsek te, şuna ih- tiyacı olan elli lirayı versek.., İki gün sonra Cemile tekrar apar- tımana geldi. Selim kendisine bir zarf uzattı — Hanımefendi, buyurunuz elli li ranızı.. Dedi. — Oh, teşekkür ederim.. Artık ikisinin de arasnda muhab- betten eser kalmamıştı. Hattâ karşı karşıya ve yalnız bulunmaktan ikisi de sıkılıyorlardı. Ayrıldılar. Ertesi gün İrfan Bey karısma sor- bu: — Terzinin parasmı verdin mi? Bı açık elli biri — Bak, hâlâ çantamda duruyor. İrfan Bey, birdenbire sarardı, Du- | dakları titremeğe başladı: — Bu parayı nereden buldun? — A, çıldıracağım. Senin verdiğin para ayol.. İrfan Bey durakladı. Beynine şüp he bir ok gibi saplanmıştı. Nihayet dedi ki: — Ben sana elli lira vermedim ki. Senin için elli lirayı içine koyduğum | zarfı yazıhanede unutmuşum, Ohun yerine sana yanlışlıkla boş bir zarf bı rakmışım. Ondan sonra Cemile kocasından da oldu, âşıkından da.. : İSTANBUL. BELEDİYESİ Darülbedayi Temsilleri 1 Teşrinievvel pazar günü DIKKAT: Temsillere tam saat dok” da başlanacak ve perde açıldıktan 609 ra hemen kapılar kapanacaktır. Bilet" şimdiden gişede satılmaktadı Bugünkü proğram İSTANBUL « 18 Gramoli . EZ Mk 1945 Hazım Bey tarı 20130 Udi Selâhattin B: efendi refakatile Hamiyet Hanım. 2130 Gramofon, 22 Anadolu Ajanı, Borsa haberi, saat MOSKOVA, 1481 im, Her günkü pı VARŞOVA, 1 m. 18,20; Solist konseri, — Madam Korf 20,25: Muhtelif, 20: Zirsi ni imleri 2348: Dame miki: BUDAPEŞTE, 550 m. 19,50: Sigan musikisi, Zi, Opera ör! fından konser. 23,20: Sesli film nakli r2 m.) 21,30: Torimodan naklen BA” | “PIRAT,, Oparası. ki MİLANO - TORİNO - FLORANSA 20: Ecnebi liianile haberler. — Plâk, 21 | Bellininin “PİRAT,, operası, | PRAG, 488 m, 20,501 Tiyatro 22,385 Kantor takımı 23,20. Ecnebi llsanile haberler. 459 m. Z 20,10: Plâk. 2035: Dere vesaire. 22,101 ye orkestrası. kegrili w* 304 m nik konser. 213 Piyano, 21401” isimli milli seşriyat, Zi LAS: Götkenin lediği #AZ refakatile taganni. 22,15 imli komedi. 23,45: © Parazit müendele çareleri: 23,5: Dans ve hafif Jilliyef hsrm ümdesi “MİLLİYE TUZ ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariçi$” LK £ ün hava tazyiki 762 mili fazla arcaklık 23, em mr 14 derece ilmi tir. Mevsimin en heyecanlı Fransızca sözlü filmi D M R PENÇE Dalgalarla, deniz canavarlarile koğuşırak, haystları bahasına maişetlsrini Ömin den balıkçılar” eşkları ve tehlikeli maceraları HEYECAN-AŞK-DEMHŞET FİLMİ EDWARD ROBİNSON - ZİTTA JOHANN - RİCHARD ARLEN 'âveten: Manzara. ayrıca 2 kısmlı komedi - Rövü ras16l

Bu sayıdan diğer sayfalar: