31 Mayıs 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

31 Mayıs 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ ç 5 | i yindir.) /Son günlerde Millet Meclisi müza- © keralında da mevzuu bahsolan kau- . a “gp meseelsi esaslı bir tetkik zahme- değer. Zira mesele yalniz birkaç fabrikatörü değil bütün memleketi a- lâkadar etmektedri. © O Derciler deri o satışınm azlığından, kunduracılarda halkın lâstik iskarpin İleri tercih ederek kendilerinden mal almadığından şikâyetçidirli mal satmıyoruz, rakipelrimizi tica- etten menediniz,, tarzında bir mü #acaatın mânasızlığını anladıkların: dan ortaya yeni nazariyeler atiyor- Jar. Lâstikçilerin bütün diğer sanayi şubelerini ihmal ederek bütün kuvvet İerile-imal eyledikleri üstü keten altı İğstik , iskarpinlerin mevaddı iptidar yesi hariçten muz işçilik oo Ziy Bi işler de makine il ığından bu ii te pek me iin bir paraya > sar ediyor. Halbuki biz deri için Bu iddiayı mübalâğalı ve mânası bulan lâstikçilerin cevabı da şudur: ce her sene birçok paramızı götüren bazı umumi ihtiyaçları da hazırlama- ya çalışıyor, yeni tesisat - yapıyorlar. pin kundura ile rekabet etseydi büt kuvvetimizi ona vererek birkaç mi yon çift çıkartırdık. Halbuki şimdi. marttan hazirana yalar, salişyor s5 ancak 500,000 çift imal z Eskiden Avrupadan gelen 400,000 çif te nazaran 100.000 ik bir war, Bunu da ie Are ali a üyenler, köylüler giyiyor- Te Ha emi Sumerbank vasıtasile ücüz elbise çıkartmak için o kadar ça dericilerin keyfi için zavallı halk çıplak ayak gezmeğe mahküm edilebilir mi? 3 — Kauçuk yalnız bize değil bü- tün lâstik imal eden memleketlere, Afrika ve Asyadan geliyor. İstanbula kadar nakliyesi de dahil olmak üzere fıyatı 35 kurustur. Bir çift kelen is- z 157 gr. safi kai vardır di çiftte BO ton eder. Bunun © tutarı da 30,000 lirayı geçmez. Şimdiye okadar Avrupadan ve ancak lâstik fabrikanlarınm terak kisi yüzünden son günlerde memleket te yapılmaya başlıyan ketenin bir met rosundan 10 çift çıkar, Bunun tutarı da metrosu 80 kuruştan 40.000 liradır. Lâstiğin © pişmesi için kullanılan mevaddı kimyeviye de Avrupadan gelir ve sene 20.000 liralık O me imyeviye, e smire alınır. yade Kali G5 milbelinde katı” e kükürt ve pamuk “da yerli kaput bezidir. Fabrikalar senede 4 bin - 5 bin kömür ve 85 - 90 bin liralık elektrik — kullanırlar. 15 bin » 20 bin liralık tab ta sandık yaptırırlar. Bu kadar yerli mal kullanan bu fabrikaların mevaddı. iptidaiye için harice verdikleri para, gümrük ka yıtlar ile de sabit olduğu üzere senede - 100.000 lirayı geçmez. Eskiden ise yalnız keten ayakkabılar için Avru. e 800 bin lira veriyorduk. v izi paramızı vermekle it- ham eden ise kullandıkları © bam derinin 80 i hariçten getiri © yor ve mev: kimyeviye bedeli de olmak üzere Avrupaya her sene 1,200,000 lira veriyorlar. Memleckte kalan işçilik bedeli Serbest sütun olan serbest sütunu ıda bugün ve ihtiva ettiği tahlil ve izah esasları lâstik teknisyeni Rüştü Rüsuhi —Lâstik içine konulan astarnir | Derici ve kunduracılarla lâstik sanayicileri “İki tarafın çarpışan noktai nazar ve dilekleri nedir? (Derici, kunduracılarla lâstik sanayicileri arasında günün meseleasi var, Her iki tarafın da kle “Milliyet” in okurlarının mütaleal; neşrediyoruz. > Bu makal de ıstisgar edilecek bir.ınikdarda de- | | ğildir. Makineler kauçuğa tebeşir ve saire katarak hamur yapar ve bu ha- muru safha halinde çıkartırlar. Böyl ce çıkan İâstik el ile icesitir, tıpkı mun dura gibi kalıplar üzerine yapıştırılır, boyanır ve kazı işirildi ustaların aylıkla kullanılması yüzün- den pa ın ancak ekmek pa- rasmı bile güç belâ kurtarabilen bin lerce kunduracı da işlerini terk ile lâstik fabrikalarına girmişlerdir. 5 — Dericileri bu kadı en büyük âmili larıdır. Gittikçe tekâmül ed. satmakta müşkül tedirler. Deri o fabrikalarının is tını arttırdığı resmen tahkik olunabi- lir, 18 milyon nüfuslu bir memlekette 30 milyon çift ayakka- bı kullanıl Yerli fabıfkaların 100 bin çift fazla mal imali buhran çıkacağını iddia yanlıştır. Işte lâstik ve deri fabrikalarısın ırı. Görülüyor ki bu slr bir tetkikle halle dilebilir. Lâstik Teknisiyeni Rüştü Rüsuhi Acıklı bir ölüm Lemlül Beyin zevcesi ye müessisi Hüseyin fidesi ve mülga Şürayi Devlet azasın dan Nuh Bey merhumun kerimesi Re. fika Hanmın Msmrda bir kız çocuğu dünyaya geti da irtihal eltiği teessürle haber alm- mıştır... Merhume, necip haseltlerile tanınmış bir Türk Hanımı idi. Cenaze merasimi, Kahirede Türk vatandaşla- rının, Mışır mebusları ve ricalinin ve bir müfrezei askeriyenin iştirakile ya pılmış ve zevcinin aile kabristanma defnolunmuştur. Eniştesi Mithat Ce- mal Beyle hemşiresi Hanrmefendiye taziyetlerimizi beyen ederiz. YENİ NEŞRİYAT MİMAR Her ay intişar etmetke olan bu mimari, şehircilik ve tezyini sanat- lar mecmuasının 40 numaralı Ni- san sayısı çıkmıştır. İçinde Yalo. vada Akay idaresi tarafından ya- pılacak otel müsabakasına ait, pro- jeler ile birçok inşa edilmiş bina- lara ait, resimler ve yazılar vardır. Bu mecmuayı tavsiye ederi: Devredilecek ihtira beratı “ Devir hareketli cephane asansörle rinin alt İkısmını kapamağa mahsus ter. tibat” hakkındaki ihtira için istihsal e- dilmiş olan 19 Haziran (o 1930 tarih ve “987 numaralı ihtira beratının ihtiva et. iği Hukuk bu kere başkasına devir veya- hu icara verileceği teklif edilmekte oldu- ğundan bu hususta fazla malümat edin- KANLISIR Dr. Nüzhet Süleyman'dan Hüsrev Beye Mayıs geldi, geçiyor; sen hâlâ “ vadini tutmadın! Hani arasıra ka - çamak yapacak İstanbula gelecek- tin? Öyle kuvvetle de vadetmiştin ki... Yoksa, sen, sözünü tutmaz, 8ö - züne inanılmaz bir adam mı oldun? Hiç, bu kabil mi? Eğer, sen de de- öişir ve özü sözüne uymaz bir a - dam olabilirsen, benim, hayattaki bütün kanaatlerim sarsılacak, yakı: | lacak... Fil akika şimdi çiftliğin tam mevsimi... İşlerini o brrakamazsın. Lâkin bu mevsimden ( evvelisine ne diyelim? Haydi, bunu da affedi- iyorum, bundan sonrasi için de bir diyeceğin kalmaz ya. 'Neşide, hakikaten üzülüyor...Se- ni yakınımızda görmeğe o kadar a- lıştık ki şimdi bıraktığın boşluğu şey dolduramıyor... Artık Neşidenin düğünü yaklaşı- , Yazan: Mahmut YESARİ yor Ağustosta bütün hazırlıklar bi. tecek ve mükellef bir dü bulunmalısın. Vallahi ayıp olur. yi kal Nevres, çok uysal, nazik, kibar görünüyor. Belki bu çocuğun mazide birçok kabahatleri, kusur - arı, günahları olmuştur. — Lâkin, pa bağışlıyamaz mıyız? Ni- yet, o da ahlâkını düzeltmiş ve değiştirmiş olamaz mı? , Düğün, bu kadar uzamıyacaktı. Fakat Neşide, çok titiz! Etrafında- kiler ise beceriksiz! Doğrusunu iti- raf etmeli,birimizin eleniden iş gel. miyor, Bu gibi hazırlıklar, daha fazla kadın eline yaraşıyor. Bari, senin yenge hanımefendi, burada bulunsaydı! Birkaç gün için olsun yanğe fandiyi, » İstanbula gönderemez misin? z Hattâ, sen de beraber gelirsin... Şayet, gelmiyecek kadar meşgul i- sen, bana yaz, ben, gelip yenge ha- mimefendiyi alayım. irdikten sonra genç yaşım | NN eda A GIRS Çırçır Derler ki insanı iki şey çeker: Biri toprak, biri su.. Beni de geçen v— Sarıyerin çırçır suyu çekmiş N Çırçırda geçirdiğim birkaç saat, ömrümün içinde (çalan saatlerin belki en zevklisi idi. Yeşil, yemye- $il yamaçların arasında, bütün gün- lük kederlerimi, unuttum. Dehşetli kalabalık vardı. Fakat biz, tenha bir köşeye çekilmiştik. Çırçırda başka ne yapılır? » Durmadan su içt'k. Ve tâbü suyu içtikçe acıktığımız için, durmadan yemek yedik. Bir aralık çırçır arazisinin sahi- hibi olduğunu söyliyen Sadık bey isminde bir zat (o yanımıza geldi. Kendisile dereden tepeden konuş- tuk. Bir aralık suyun tarihinden It açlıdı. Sadık Beyin anlattığına göre, çır gir suyumu, bundan yetmiş yıl ev- vel, Romadan İstanbula. gelen bir papas keşletmiş.Bu papas, kum has talığı çekermiş. Çırçır suyundan birkaç gün üstüste içtikten sonra iyileşmiş, Gel zaman, git zaman, suyün şöhreti etrafa yayılmış. Öylek! çırçır, bir nevi ilâç hali- ne gelmiş. Kum, böbrek, mesane, karaciğer hastalıklarının topunu birden tedavi eden basit; tabü bir ilâç... Sadık beye, yalnız bir noktayı işaret etmek istedim: — Aşağıda dolaşırken gördüm. Suyu kilitliyorsanuz, dedim. Ser- best bıraksanız da herkes kana ka- na içse olmaz mı? Sadık Bey güldü: — Beyim, dedi, çirçir suyu bir hazinedir... S'z, kapısında nöbetçi si olmıyan hazine gördünüz mü? M. SALAÂHATTİN Bugünkü program : İSTANBUL « 18,20 Plâk meyriyatı, 19,20 Ajans haberleri, " siki (Kemal, Ni onlerans, ve Bey 1. 21,25 Orkeilia tarafından 23,30: Dana musikisi. — $ 354 m. Hergünkü neşriyat. 18» Gr. ler, Or 20,15: Taganı silte. 22,10: Ha; > a 608 Khz. PRAG 470 m. 17: Askeri konser. rik konseri, 24: Dans musi: 685 Khz. BELGRAT, #37. 20: Plök. 2440 M8 Gece musikisi. 960 Khz. BRESLAU, 316 mu: 20 Neş'eli kanser, müsahabe, 22,20 Arabel. Ma isimli opera BAD Maher Bir zamanlar Aksarayda karşı- lıklı iki kahve vardı. Şimdi kapıla- rında “kiralıktır,, yaftası olan bu kahveler o zaman iyi işledikleri i- çin aralarında hiçbir rekabet olmı- yan iki arkadaşın kahveleriydi. .. Yağmurlu fırtınalı bir mart akşamı idi. Cemal usta bir köşeye büzül- | müş uyuklarken içinde son kalan bir iki müşterinin'de biran evvel gitmeleri için dua ediyordu. O ak- şam kahveyi programdan iki saat evvel kapadı. Evi yakın olduğu için bir iki dakikada evine gitti. Tam ler dökerek kapıyı açtı. Karşısın- da Mehmet usta (karşıki kahvenin sahibi) dıvara dayanmış duruyor- du. Cemal usta, o korkudan rengi dıvar gibi olan bu adamı hiç gü- rültü etmeden (o kolundan tuttu, merdivenlerden fırlattı, kapıyı ka- padı. Karısına seslenmeden gitti, soyundu, yatağına g'rdi, Karısı ağ- lıyarak odadan içeri girerken o dı- var tarafına dönmüş yatıyordu, Ka. rısı yatağa girdiği zman boğazına sarılmamak için kendini güç zap- tetti, Böylece | sabahın ilk horoz seslerine kadar karısının hıçkı- rıklarını işitti, Sabahleyin yataktan kalkar- ken; “Bugünden itibaren kahve- de bana yardım — edeceksin. Ben yalnız çok o yoruluyarum,, dedi. Cemal usta karısının güzelliğin- den istifade edeceğine emindi. Za. ten çirkinlerin alacağı intikama alet olamazdı. e Güzelliğile kah- weyi birdenbire aydınlatan karısı- nın kırmızı elbisesi sokaktan ge- çenlerin nazarı dikkatini celbedi- yordu. Akşam üstü Mehmet us- ta elleri cebinde şaşkın şaşkın kah vesinin önünde dolaşırken , Ce- mal ustanın kahvesinde boş bir masa kalmamıştı. Herkes güzel kadının elinden bir fincan kahve içmek hevesile Cemal ustanın kah vesine gelmişti. Bir gün kahveye sarışın, za- yıf, orta boylu bir genç geldi. Bu Aksaray külhanbeylerinin en şı- kı Fiyakalı Akifti. o Cemal usta Akifi görünce kalbi çarptı. Fiya- kalı Akif kadının karşısındaki bir masaya oturmuş, ağır ağır sigara içiyordu. Fakat, gittikçe keskin. | İeşen nazarları kadını şaşmttı. Bir an o gözlerden (| kurtulmak için kapıya doğru ilerledi gözleri, kar- şılâ kahvede, o birdenbire çö zayıflayan Mehmet ustaya daldı. Onun sararan © yüzünde gözleri büsbütün çukurlaşmıştı. Zavallı, vakit geçirmek için boş masaları, sandalyeleri , döşeme tah talarını sayıyordu. Mehmet Usta birkaç gün içinde komşu kahve- nin sahibinin karısına mu habbetini de unutmuştu. Kadın da onu sevmediğini şimdi anlıyordu. O esnada Fiyakalı Akif içtiği kah- venin parasını vermek için kadı- na yaklaştı, Kadın o müz'iç göz- ler karşısındı kendini yalnız, &- ciz buldu: “Öyle o bakmasanız.,, Nasıl bakıyorum? Ben gene ge- leceğim .. Kadın cevap (vermedi gözlerini yere indirdi. Karısını çerçeveleyen ateşten çember Cemal ustayı fena halde sıkıyordu. o Fakat o, böylelikle Sonra, sen, düğün için ne zaman geleceksin? Cevap vermezsen, bak, benim şakam yok, oraya gelir, seni alır götürürüm... — Haziran 8 — Doktorun mektubu, o beni fena düşündürüyor. Onu cevapsız bıra- kamam. Fakat ne yazacağım? Yen gemi, İstanbula gönderebilir mi - yim? Kendisine, nekadar tembih edecek olsam, ihtiyar kadın, lâf a- rasında ağzından münasebetsiz bir söz kaçıracak, benim inzivaya çe- kilmemden zaten şüphelenen Dr. Nüzhet Süleymana, Neşideye bir ipucu verecek, Hele Sırrı Nevres, o muhakkak | yengemin ağzını arayacak ve Fer- handeyi Adapazarmda olduğunu anlıyacaklır. Doktorun tehdidi fena! Ya yen- gemi, yahut beni almak için Ada- pazarına geleceğini söyliyor. Buna mâni olmalı, Önümüzde aşağı yu- karı iki aydan fazla vakit var. Bu zamana kadar doktor Nüzhet Sü- leymanı nasıl avutmalı? Yoksa, Adapazarından mı hicret edeyim? hem gülüyorum, “hem de kızıyo- rum, evresin düğün hazırlı- ğını, ben, kendi elimle yapacağım ha? Sırrı Nevresin, bütün hilekârlığı ile onlara çok iblisçe oyun oynadı- ğı anlaşılıyor. Beni, biraz kulağını bükmüş olmama rağmen, doktor bi le, Sırrı Nevresi sevimli bulmağa başlamış!... Doktor Nüzhet Süleymandan Hüsrev Beye: Mektubunu alınca o kadar se- vindim ki tarif edemem. Mektubu- nun yazılış tarzından, bana bir par- çacık gücenmiş olduğunu sezi: dim. Seni ne derece sevdiğimi bilir- sin; artık bu kadarcık serzenişte te mi hakkım değil? Yenge hanı- mefendinin rahatsızlıklarına çok müteessir oldum. Romatiz: çin, Bursa kaplıcalarına götürsen, hiç te fena etmezsin; az zamanda iyileşir, kend'ni toplar. Hasat zamanı, çiftliği bırakmıya cağını söyliyorsun. Temmuz niha- de gelemez misin? Muay- yen bir gün söyle ki, ben, şimdi. den hazırlanayım. Sizin köşkte otu ramazsm. Benim köşkte, istediğin kadar kalırsın. Titiz olduğunu bilirim ama, in- san, dostlarınm hatırı için beşon gün rahatsızlığa katlanabilir. Cevabım biraz gecikmişti; Bir / İki kahvenin hikâyesi 1 Mehmet ustadan, onun için ölen karısından imtikam alacaktı. Bir kaç gün sonra Akif kahveye gi- rerken Cemal usta rakibinin bali- | pürmelâlini görmek için kapı ö- nüne çıkmıştı, Oda (kapının ö- nünde oturuyordu. Her ikisi de | değişen hayatlarını düşünüyor. | Jardı. İki ay evvel ayni yolda iler- liyen iki samimi dostular. Fakat, simdi ber ikisi de intikam almak İırsatmı gözleyen düşman £kesil- rısının yanından uzaklaşan Akifi | kolundan tuttu:. o “Akif Efendi, Ahmet ustanm kahvesi açık oldu- ğu müddetçe bu kadın burada ka- aye e ki i evvel ben- den alacak olursanız o karışmam sonra. Ne demek istediğimi bil. mem anladınız mı? oGörüyorum terliyorsunuz. Çünkü kabahatlisi - niz. Fakat müsterih olunuz size karşı hiç bir kin - beslemiyorum. Yalnız biraz benim gibi | sabırlı olmanızı tavsiye ederim,, dedi. Böylece üç ay geçti. Bir gün üç kişi Mehmet ustanın kahvesine girdiler. Bir çeyrek saat (o sonra dükkânı mühürleyerek (o uzaklaş- tılar. Bu esnada Cemal usta sil vesinin önüne çıkmış, o rakibinin inmeli bir adamın ağır adımlari- le dükkünmdan uzaklayışını gü” lerek seyrediyordu. Akşam geç vakit bütün müş- teriler gittikten sonra Cemal us- ta karısına yaklaştı; “Artik sana lüzumun yok — titreyen (eliyle APURCULUK| TURK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞ Liman Han, Telefon: 22925. Trabzon yolu DİKKAT TARI vapora 3 Haziran PAZAR günü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak olan bu purda zamanın her türlü konforu, kamaralarda van- tilatör, akar su vardır. 1 in- ci kamaralardaki yataklar kâmilen karyoladır. oGü- verte yolcuları için hususi ranzalar mevcuttur. Gidişte : Zonguldak, İnebolu, A- yancık, Samsun, Ünye, Gireson, Ti- rebolu, Görele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve Sür- meneye uğrayacaktır. İzmir sür'at yolu SAKARYA vapıru Her PERŞEMBE günü sat 16 da Galata rıhtımından kalkarak doğru İzmire gidecektir. Bu vapur ber pazar günü saat 16 da İzmirden kalkıp doğru İstanbula gelecektir. mala amli İmroz yolu Her P EMBE sünü Ga. lata rini saat 18 de bir vapur kalkar. Gidiş ve dönüşte mutat iske- İelere uğrar, © Mudanya yolu SAADET ve BARTIN vapurları cumartesi ve salı günlerin- den manda HERGÜN saat 9,30 da Tophane rıhtımından kalkarlar. kapalı kahveyi göstererek — gö- rüyorsun ya — dedi — işte bazen güzel kadınlarla evlenmek iyi ne- mermer kesilen Hareket: karısının karşısında insafsız bir tavırla acı bir kahkaha attı, içeri girdi, dört anahtarla tekrar karı- eldi. Onu o kolun- dan tuttu, ler gibi dükkün- dan çıkardı. Dükkân: kapadı, ki- Hitledi. Şapkasını çıkardı karısını son defa selâmladı ve uzaklaştı. Onu aldatan karısından, karı- sının sevgilisinden istediği inti- kamı almıştı. O de bir daha kah- vesini açmadı, Firdevs İSMAİL Dr. HORHORUNİ Eminönü Valide kıratanesi yanında w (16513)0M 2693: sınm yanını Armutlu Kaplıcaları Çok şifalıdır. Bilenlere sorunuz. Reh berini Bahçekapu Anudolu Hanı No. G dan alınız gey (17127) 9. Yalliyet Adrm umdesi “MİLLİYET” tir, ABONE ÜCRETLERİ : 3 aykiğr. Mi da, ei Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen müsbalar 10 kuruştur. — Gerete ve matbaaya mit işler iriyete müra- esat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliye tini kabul etmez, gün Neşideye açıldım: — Yavrum, aklımdan ne geçiri- yor bilir misin? Neşide, gözlerini kırpıştırarak baktı: Ne geçiriyor, doktorcuğum? — Kalkayım, trene atlıyayım, Adapazarına gideyim. Neşidenin, yüzü soluvermişti: — Sende mi dektorcuğum? — Ne YL bu Adapazarında Al lah aşkına?.. Onun böyle birden boynu bükü- lüp neşesi kaçacağını hiç ummamış tum. Genç kız, ellerimi tutmuştu: — Doktorcuğum, demek, sen de bizi terkediyorsun? Azizim, gözlerimden yaş geldi: — Yanlış anlama, kızım.: Ada- pazarına gidip Hüsrev amcayı alıp getireceğim! Neşidenin biran yüzü parladı, lâ- kin bu âni sevinç parlaması sönü- verdi: — Hayır, doktorcuğum, gitme... — Neden yavrum? “. Sesinde, garip bir hicran ateşi tü — Hüsrev amcayı rahatsız etmi- Devredilecek İhtira boratı ğ “Müvellidülma ve müvellidülhumuza istihsaline mahsus elektrik cereyanı sa | yesinde muhallel cihaz,, haklındaki ihe| tira için istihsal edilmiş olan 9 Haziran 1928 tarih ve 1479 numaralı ihtira bera” | tı üzerindeki hukuk bu kere başkasına devir veya icara verileceğinden bu bap- ta fazla malümat edinmek İsteyen zev3* | tin İstanbulda, Bahçekapıda Taş Hanın da 43 - 48 numaralı idarehaneye müra- caat etmeleri ilân olunur, | (17077) 3066 m la kl Mi Sultanahmet üçüncü solk Bükük ab” kemesinden : Davutpaşada çavuş hamamı sokağın | da hanesinde bulunan eşyasına Hüseyif efendinin malıdir Deyö Dimusten efe” di tarafından vaki haczin Fekki Ömer yin efendinin İstanbulda Balikpazarım- da Taşçilarda (32) No. deki ikametgâ- hında bulnamadığından evvelee * ilânen tebliğat yapılıp gelmediği cihetle gıya- bında davacı Ömer efendinin şahitleri | istima olunarak dava hüküm derecesine gelmiştir, H, U, M. K. (406) inci mad- | desi mücibince bir ay müddetle ve şa“ hit isti bahsile maameleli gıyap. kararının ilânen tebliğma karar verile | rek muhakeme 4-7.934 çarşamba saat 10 a talik olunmuştur. Müddeinleyh seyin Ef, bu müddet içinde itiraz etmesi diği ve yevm ve sanlı mezkürda mahle- meye gelmediği veya bir vekil gönder” mediği taktirde (410,408) maddeler ah- kâmince vakiaları ikrar ve kabul etmif | addile davaya hüküm olunacağı ilâm © lunur. (17133) l bil olabildiği kadar çabuk gel; kef dini, başka türlü affettiremezsin... AM e 1 Neşide, benim, kendisini düşü mediğimi zannediyor! - Sesinde, garip bir hicran ateşil Bir şey, tek bir şey düşünem?" dim; İstanbuldan darılarak ayrıl#” bilirdim. gücenmiş olmalar!" dost kalmalarından b'n defalar mü” reccahmış!.. Fakat insan, içten, <8” N - Bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: