31 Mayıs 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

31 Mayıs 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bütçesinin müza (Başı 1 inçi sahifede) Kezalik muhasebeciler noktasın. sebecil için bunları ihdas et! İlâve edilen bu kadronun hepsi iki bin lirayı teca- vöz etmemekledir. Hasan Fehmi bey © (Gümüşhane) müfettiş muavinlerinin azlığına işaret etti.Bir vilâyet dört beş b >> senede bir defa teftiş edilebiliyor. adetleri tezyit olunrun dedi. Maliye Vekili muavinlikelre müsabaka ile gençleri alıyoruz. Müsabakayı cidi tutmaktayız. Bu itibarla ip dı Maahaza kadroyu doldurmak emeli- mizdir, cevabını verdi. Adana, İzmir, Ankara," Bursa ve İstanbul maliye teşkilâtına münhasır olmak üzere yapılacak teşkilâta dair Jayiha görüşülürken Maliye Vekili şu izahatı verdi: Yeni kabul edilen varidat kânun- ları mucibince sanayi müesseseleri çok olan vilâyetlerde ticaret erbabının ka zanç muamele gibi vergi malrahları- nın daha güzel cibayeti içi lâta lüzum gördük. Hedefimiz bu teş kilâtın tevsiidir. İstanbula bundan çok istifade ettik. Adliye teşkilâtı Adliye teşkilâtı ve kadrolarında yapılacak tadlâta dair lâyiha müza - kere edilirken Hüsnü Bey (İzmir) sordu: (Temyiz raportörleri zaruret | Bu ze | İ ledi. nebicesi olarak kabul edilmişti: ruret temyizde dosyaların terakümün den doğmuştur. Bunlardan edilen is - difade nedir? Vazifeler daha temadi edecek mi? Adliye Vekili şu cevabı verdi: Zaruret elan devam ediyor. Bun- ların vazife alması yükü çok hafiflet- mitşir. Öyle ümit ediyorum ki işler yoluna “girdiği vakit dahi birçok ha - > kimlerimizin bu kararlardan istifade ararları bu raportörlerin takdirleri üzerine cere - devamı herhalde müna sip olmasa geretkir. Adliye Vekili bunlardan istifade €- diyoruz. ve edeceğiz. fakat temyizin vermiş olduğu kararların raportörle - rin raporlarına istinaden verildiğini ylemeleri katiyen doğru değil, Bu rapoprlar üzerinde yüksel hakim- lerimizin yaptıkları tetkikler netice sinde hâsil ettikelri kanaati vicdani. © üzerine verilir. dedi. 7 Bundan sonra her üç lâyiha kabul edilmiştir. © © İkinci celse Öğleden sonraki celsede varidat bütçesi ve müvazenei umumiye lâyi- iü. Lâyiba maddelerinin müzakeresi sırasında muhtelif hatip ler söz aldılar. 1934 - 1935 ders senesi zarfında #mekteplerde leyli, meccani | okutturu- lacak talebe bakkındaki onuncu mad- denin müzakeresinde söz alan Hüsnü Bey (İzmir) bir maddede bir tashih Yi yakit ederek dedi kiz — Meclisin maksadı tahsis edilen 230 bin lira ile lâskal 1000 talebenin okutturulmasıdır. Maddenin tahrir şek İine Maarif vekâleti 1010 talebe oku- tamaz. Halbuki maksadımız daha faz lasını okutturmaktır. Maddeyi ona gö re tashih edelim. Maarif Vekili Hikmet Bey — Bu teklif şayanı temenni ve arzudur. Yal nız alelâcele değiştirmiyelim, belki tatbikatta müşkülât olur, Bize bir isa- Galatasaray . talebe okutmak üzere tahsisat alı- yorsunuz. Beher efendiye 225 bira ayı rıyorsunuz. Galatasaray ve Pertevni yale talebe almıyacak mısınız, Meccani talebelerin yalnız ucuz mekteplere a lımması demokrasiye muhaliftir. Bu mekteplerden çocuklar mahrum mu kalacakalr? Maarif Vekili — Gelecek sene bu şâyanı dikkat arzunuzu nazarı dik- kate alırız. Benim fikrimce beş on zeki talebeyi ber sene secip Galatasaray Şi mekieplerde okutmak. Bema tet © Ziya Gevher Bey (Çanakkale) — Zülfü Beyin sözlerinden bir nokta na zarı dikkatimi celbetti, Pertevniyal Milliyet'in tefrikası Tanıdığım Casuslar (Meli. Knokaert'in hatıraairı ) Tercüme eden: AHMET CEMALEDDİN adamın peşi sıra yürümeğe başla- muştı, Herif kendi ayağile idam e- dileceği mahalle yürüyordu. O gü- nün gecesi Madam (Serves) kırlık bir yerde yavaş yavaş kendine ge- liyordu. Gözühü açlığı zamân evve lâ yıldızlarla karşılaştı. Kendisini ! şöyle bir yumrukladı elbiseleri sır- sıklamdı. Ve biraz doğrulunca ken- | üisini tarlalar arasında (boylu ba- yunca yalar buldu. Başı çatlıyacık mış gibi ağrıyordu, hatırlayabildi- ği yegâne şey Alman zabitinin bi raz da müstehzi bakışlı gözleri idi. Binbir gayretle ayağa kalktı. Nere- de bulunuyordu yarabbi?.. Etraf Zirifi karanlıktı. Tahmini bir yol tutturdu ve ana şoseye çıktı. Sağa- mı gitmeli yoksa sola mı? Birden bire birtakım sesler işitti, Bu sesler gittikçe yaklaşıyordu. Gelenlere ha fif, titrek bir sesle seslendi; bunlar devriye gezmekte olan Alman jan- darmaları idi: Madam (Serves): — Ben neredeyim? diye sordu. na İ rem Bey ile Mali i ler, Hacı Mehmet Bey bu izahattan | l | | Hariciye Vekâlet | | | İ İ öçin tahsil olunan paralar nâzım vari | İdaresi hususiye, muhasebel hususi, İ veriyorum. Reye konmasını rica ede rim. | Neticede Mehmet Beyin takriri re | Za | Kadastro: ei Bey (Diyarbekir) — Mecca | Gökeği eee -da görünce şaşırdılar. İçlerinden bi | | mak istedi, ye eresi bitti Bezmi âlem gibi (kala © bakayaları) isimleri hâlâ metkeplerimizin üzerin dedir. Maarif vekilinden rica #diyo- $ run, Çocuklarımız okudukları mekte bin tarihi üne koyduğu zaman kal fayı hatırlamasınlar, | Sırrı Bey (Kocaeli) — Onları ya- | panlar mekteplerine kendi isimlerini | izafe etmişlerdir, para sarf ği Ziya Gevher Bey — Bizden alı rak, Sırı Bey, bizden alarak sırtımiz. dan alarak. * de Mutcakıp maddelerin müzakeresin- de Hüsnü Bey (İzmir), geçen sene tah sisat kifayet etmediğinden kalan borç lara hükümetin ve encümenin bir tes viye şekli bulmasını © aşyanı şükran gördüğünü söylemiş ve ilâve etmiştir: — Anladığıma göre karşılığı bu - | tunmayan borçalra bono verilecektir. | Böyle olansa »di daha iyi olurdu. Çün kü vatandaşlarımıza nümunei imtisal olacak bir maliyeye malik olmakla if- tihar ediyoruz. Biraz borçe geçinme bunu boreya raptetmeği usul ittihaz © dersek hazine gene zarar görür. Hüsnü Beyin bu mütaleasma bütçe encümeni namına Mükerrem Bey İsparta cevap verdi. Ve lâyihanın he yeti umumiyesi reye konmadan evvel Hacı Mehmet Bey Kütahya söz ala - rak, buğdayı koruma kanumile temin edilecek varidatın bütçede göslerilme iğini işaret ederek bu varidatın açık ları kalmasım tehlikeli gördüğümü söy- l ! Bütçe encümeni namına Müker - iye vekili Fuat Bey Mehmet Beyin itirazma cevap verdin tatmin edilmemiş göründü, kürsüye çıkarak dedi — Meclis yaptığı bütçeye hâkimdir. Ve onu kentrol eden divan, maliye mü fettişleri ellerinde bir şey görmek is- terler. Bu varidat bütçe geçerseye kon tori iye - inde kalırlar. Maliye Vekili Fuat Bey — Nâzmm varida diye bütçenin 47 inci faslı var dır. Şose ve köprüler kanunu müucibin ce alman paralar idareci hususiyever Telâşla dat hesabına geçer. Buğdayı koruma kanunu da böyledir. Esasen bu varida tm nerelere sarfedileceğini kanunu mahsus göstermektedir. Hacı Mehmet Bey — Maliye |» kili muhastebei hususiye varidatından i bususiye hakkında söyledim. Hacı Mehmet Bey (devamla) — Bir den gelir (gülüşmeler). takrir ye kondu. Kabul edilmedi. 1934 sene si müvazenei umumiye lâyihası reye konarak 238 reyle kabu! edildi. Reis Kâzrm Paşa — Üç tane mül - hak bütçemiz kalmıştır. Onları da ya rn müzakere edeceğiz diyerek, ya - im saat on dörtte toplanmak üzere celseye nihayet verildi. & Masraf bütçesi ANKARA, 30 (A.A.) — Büyük Mil | let Meclisince müzakeresi intaç ve | :abul edilen masraf bütçesi şu suretle aksim edilmiştir: 3. M. Meclisi Tüyaseticümbur : Divanı muhasebat: Başvekilet: Şürayı Devlet: İstatistile #mum müdürlüğü Dinayet işleri: Maliye vekâleti: Düyumu umumiye? 2.459.682 386.792 565.500 1.158.321 218.193 180.504 611.986 12.245.839 44.536.736 Gümrük ve İnhisarlar ve Emniyet işleri U. M.: Jandarma Um Kı ihhat ve İçtimai muave: Adliye Vekileti Nafia Vekâleti : Iktisat Vekük Zirmat Vekâleti Milk Müdafaa kara: Harita dairesi * Umum yekün £ Alman jandarmaları nerede bulun- duğundan bihaber olan bu acaip kadını böyle gece yarışı karşıların- risi cevap verdi: “— (Saint Loran) hudut karako- lundan yarım mil mesafede bulunu- yorsunuz. Şimdi siz bize cevap ve- riniz bakayım: Böyle geç vakit si. | zin burada iş'niz ne? Biçare kadın kekeliyerek başın- dan geçen garip (o macerayı anlat- < lâkin jandarmaların hayreti büsbütün arttı. Bu kadın aklını mı oynatmı oksa? Kadı- nın sonu gelmiyen sözlerini kısa ke serek: — Lütfen bizimle beraber geli- niz madam, dediler. Size hududu geçmek müsaadesini vermiş olan zabite götürelim de ( olanı biteni kendisine anlatırsımız.” Jandarma. lar kadını hudut karakoluna gö- türdüler. Kadın kendisine asırlar kadar uzun gelen birkaç saat bek- Hergün bir yazı Balıkçılar kahvesinde!.. Hangi balıklar çıkıyor, hangileri en çok satılıyor? “Yunusbalığı ağa girince, nohut tanesi gibi yaş döker, sıçaa gibi de bağırır!..,, Balıkçılar kahvesine hemüz gürmiştim ki, borucu borncu balık kokan birtakım i sanlar etrafımı aldılar. İçlerinden en yaş- hısmı yanıma çağırdım: — Size balıklara ait bâzı şeyler sora- cağım! Başını salladı: — Dilimizin döndüğü kadar veri- Boş bir masa bulup oturduk. Ban soruyorum, o anlatıyor: — Istanbul sulurında kaç cins balık çı- | kar? | Bu sunlim onu biraz düşündürdü. Fa- kat bir kere balk cinslerini saymıya baş- İayınca arkasım kolaylıkla getiremedi: — Barbunya, tekir, mercan, gelincik, | kaya, pisi, mirlam, mez3t, lüfer, kırlangıç Bıraksam, belki daha sayacaktı. — Yeter bu kadarı... dedim. Balıkçı sözüne devam etti: — Bunlar, birinci sınıf bakklar... Taş- kıkta yetştikleri için taş balığı da derler. Etleri, hem beyazdır, hem de besleyici | — Ikinci sınıf balıkları da sırala baka-| İml. Sıraladız — Uskumru, hamsi, izmarit, istavrit, | strangilos, ispari, ilarya, ork palamut. .. Canavarlar da v. balığı, , vatos, tırpana.. hayvanlar: İstridye, tarak, midye; aşiva- dis, soline.... | Sonra, beyaz etli deniz hayvanları: 1s- | takoz, böcek, ayna, vapurya, çağanon, “i — Balıkların en pahalısı? — En pahalısı berbunya ile tekir... Levrek te öyle ya... Kilosu 80 kuruştan 309 kuruş arasında oynar. | Bundan sonra, mercan gelir. i Beyaz etki balıkların bu mevsimde, e | fendime söyleyim, ya tavasını yapmalı, yahut haşlamasını. .. Balıkların 52; zamani, eylülde başlar şubatta biter, , Kış mevsimi, balıkların yağlanma mev simidi. Artık yiyebildiğin kadar!.. E ağır hastalara bile doktorlar şimdi bi veriyorlar. o Mazhar Osman Bey az mı | yazdı, balık yiyen çole yaşar diye.. Ya- 1. Balık gibi gıda var mı dün- On bej gün tekir balığının haşlama- smı yapıp ye de gör.. Bak, nasıl semi rirsin... Nah şöyle dursun alimallah... Bugünlerde en çek çıkan balık han- gileri? Elile pencereden, gösterdi: — Şu sepettekilere bir bak, anlarsın — Palamut başta geliyor, demek... Başını s5 “a — Palam it, başta ama, itibarı olmadı tun sonra neyleyim? Palamatun bi torik, torikten büyüğü var lm büyüğü maktan büyüğü var peçeve, Bunların beşi de bir family 4? Hepsinde üyri ayrı lezzet var! — En çok aranan balık? — Başta uskumru gelir. Uskumruyu Istanbullular çok severler, İkinci sevilen balık, kalkan balığıdır. Ucuz olduğ! palamut ta çok satılır. — Balıkları , kaç türlü avlarsınız? 'oook... Voltadan tut... Paraketa- | ya, ventere kadar.. Ara yerde manyat var, tarlakoz var, gurçır var, ağ var, dal yan var. 5 Gırgırla her balık tutulur. İki kayık, açığa çıkarlar. Gerzirm yarın: bir kayıkta yarısı öteki kayıkta. Balik göründü mü, ağlarla etrafını ku- satırlar. Kayıklar yan yana gelince ağın | altını kapamak için büyük iki taş koyar. lar... O zaman, ağın içi olur bir havuz kepçe ile tutu tot, kayığa at!.. Bir gırgırla 3 - 4 motor doldurâcak ba-| hk tutulabilir. Gırgırın ağlarını, demir tel filan sanma... Pamuk ipliği yok mu, pa| muk ipli İşte o.» — Balık yatağı olan sular nereleridir? — istanbulda balık yatağı yoktur. Çün | satış yerinden kendilerine ait müshuları | dan Paristeki Santral Öropeen ekser- bildirdiği N ii | derilmiştir, kü bizim balıklar, serseri odalşırlar. Hi biri mekân tutmaz. Şubatta Mürmarn Karadenize geçmeğe başlarlar, 15 ağ tostan sonra da haydi Karadenizden Mar maraya... | Balıkları asıl besliyen & Karadenizdir. Tatlı suları çok olduğu için... İ Balık, Marmaraya “girdi mi zayıflar. Çünkü, burada hem sular tuzludur, bem | de yem azdır. l Bir aralık ihtiyar belikçıya sordum: | — Bazı balıklar ses çıkârırlarmış, doğ: | ru mu? İ Bu sualim, etrafımıza toplanan balık çılarda alâka uyandırdı. Aralarında bir. | münakaşa: — Balık ses çıkarır mı hiç? | | | — Yahu kırlangıç balığı yok mu, kar- Hangıç balığı... Ben işte bu balığın huhu| diye ağladığını duydum. Yüreği de çar- pıyordu zavallının - Bir başkası atıldı: — Yunus balığı, ağa girdi tanesi gibi yaş döker. İnsan gibi de ba- | ğirr.. Söz döne dolaşa bizde az balık sarfe- | mama meselesine geldi. Balıkçıların, belli ki, en nazik damarı: na dokunmuştu Birisi dedi ki öğ — Ab; beyim ah... Bizde balık niçin yenmiyor, sana anlatayım. | — Niçin yenmiyor? İ Çünkü, balık pişirmesini bilen yek! Torik balığının adını duyunca, burnunu | kaparlar. Bir de ben pişirip fırina vere- | yim de bak. Bir kere balığı tuzlamamak sonra da Tarama Dergisi Fasikülü çıktı I barfinden K harfine kadar olan kelimeler ANKARA, O (AA) —T.D.T. Cemiyeti umumi kâti; .de: I — Osmanlıcadan türkçeye söz kar- şihiklar: tarama mekte olan eserin 4 üncü fi maştar. 3 Bu fasikül 6 formadır. İ har finden K harfine kadar olan kelimeler bu fasikülde yer bulmuştur. 3 — Ankarada mebus Beyefendile- re dağıtılacak nüshalar B. M. Meclisi umumi kâtipliğine gönderilmiştir. 4 — Cemiyetin feol ve bölükleri a- | zasından olanlara verilecek © nüshalar cemiyet merkezinden imza mukabilinde aknacaklır. 5 — Istanbulda kendilerine mektup gönderilmiş olan zatlar devlet matbaası aldırabilirler. 6 — Ankara ve İstanbuldan başka yerlerdeki zatlar © bulundukları yerin maarif müdürlüğünden veya maarif me- murluğundan kendi adlarına gönderi- len nüshaları alacaklardır. 7 — Tarama derneğinin 5 inci fasi- külü de yakında çıkacaktır. Bulgar buğdayı Bu sene 23.538 ton ihracat yapıldı SOFYA, 30 (Milliyet) — Sofya ire, Bul senenin ilk üç ayında 43,020,000 leva kıymetinde 23,538 ton buğday ihraç et- miştir. Bu miktar 933 te 5,800,000 leva kıymetinde 2661 tondu. İhraç edilen buğdaym mühim bir kısmı Belçikaya, geri kalanı da İsviçre ve Filistine gön- Yağmurlar DENİZLİ, 30 (A.A.) — Dün öğ- leden sonra dolu ile karışık şiddetli bir yağmur yağmış ve dolunun bağlara za- varı dokunmamiştir. ZONGULDAK, 30 (A.A.) — Zon- guldak ve mülhakatma geceden itiba- ren feyizli yağmurlar yağmaktadır. Köy 15 ve halkın yüzü gülmüştür. EREYLİ, 30 (A.A.) — Kazamız- da üç aydanberi hasretle bellenmekte olan yağmur bu gece sibaha o karşı başlamış ve ağır ağır devam etmekte. amma kare zak eği lar bu yağmurla easlanacağı gibi do- layısile hasara uğrayan mahsulât ta taırtulamuştur. BOLU, 30 (A.A.) — Günlerdenbe- | ri yağmur bekliyen Düzceye dün gece yarında yağmur yağmaya başlamıştır. | Yağmur fasılasız devam etmektedir. İspanya ile ticaret itilâfı ANKARA, 30 (Telefonla) — İspar- | ya ile 24 mayıs 934 tarihinde imza edi- n ticaret itilüfnamesi gümrüklere teb- | Viğ edilmiştir. | Mehmet Salih Bey değil | ANKARA, 30 (Telefonla) — Dev- int şüresr âli karar heyetince mdemi İs- tihdamma karar verilenler meyanında bulunan Mehmet Bey namındeki zatın mülga Beyoğlu nüfus başkâtibi Meh- met Sahih beyin olmadığına karar ver- miştir. fazla yıkamamak lâzım... Bizim evlerde balığı çamaşır gibi yıka, | Güneş altında ateş kesilen palamutlar- dan ağır, tiksindirici bir koku oturduğu. muz yere kadar geliyordu. — Yazık... Bunlar kokacak. Bari 5x) racat yapılsa... diyecek oldum. | Belukçı, derin derin içini çekti: — Nasıl ihracat yapılır, a efendi... Yet iş kuruşa bir kalıp buz... On parayâ hir balık M, SALAHADDIN ar. İ ne İstanbulda Memlekette .. Sivasta spor Sivasspor klübünde s« nelik kongre toplandı ya Hzeddiğim Sivasspor kulübü yeni idare heyeti SİVAS, (Milliyet) — Şehrimiz spor kulübü olan “Sivasspor,, * nelik kongresini halkevi salonun akdetmiştir. Bir senelik çalışma £ porları okunduktan sonra idare h yetinin varlıkları şayanı arzu gi rüldü. Ve müteakıben idare heye intihabına geçildi., Neticede Fah Reşat, Bakı, Şevki, Bekir Beyle yedek azalığa da Ahmet ve Necil beyler seçildiler. £ Mürakabe içi Ali Riza, Bahattin -Nâzun beyie ekseriyetle seçil, Elâzizde jimnastik şenlikleri > ELAZİZ, (Milliyet) — Şehrimi eği ma gü hada ortamektep talebeleri tarafı dan yapılmıştır. Şenliklere birçol talebe iştirâk © etmiştir. Saat ldı şenliklere jimnastik hareketlerile başlanmış ve bütün hareketlerde ziyadesile muvaffak olan talebele şiddetle alkışlanmıştır. Hareketler dan sonra da oyunlar yapılmıştır. Halk mektep talebelerini mun tazam bir şekilde yetiştiren orta mektep jimnastik muallimi Nadir beye tebrik ve takdirlerini beyan etmişlerdir. Parlamentolar i Konferansı ANKARA, 30 (A.A.) — Bu toplanacak olan beynelmilel parlamentolar bir! konferansma iştirak etmek üzere gelecek azanın geliş ve gi in- de devlet ve şark demiryolları ü- zerinde nısıf ücretle seyahat etme: leri icra vekilleri heyetince kabul edilmiştir. Ücretlerin diğer memleketlerde olduğu gibi tren ücretlerile ahenk- tar olması için posta tayyareleri- Je nakledilecek yolculardan sigor- ta da dahil olduğu halde İstan- bul - Ankara için otuz, İstanbul - Eskişehir ve Ankara - Eskişehir i gin on yedi, yakmda başlanacak olan İstanbul * Diyarıbekir hattır. dan İstanbul - Kayseri için elli, İstanbul - Diyarrbekir için seksen iki buçuk, Eskişehir - Kayseri i- çin 52,5 lira alınması icra vekili, i ince takarrür etmi: ledikten sonra kendisini köpürmüş, / hiddetinden mosmor . kesilmiş bir | zabit karşısında — buldu, Bu zabit kendisine mülâzim . (Prassek) ile Buluşmak için hududu geçmesine izla vermiş olan zabitti. Alman 23 biti — Kadın kocan nerede? Nerede söyle bakayım. Diye avaz, avaz ba- gırıyordu. Kadın bu hiddet karşı. | smda büsbütün bunalıyor, ne söy- liyeceğini şaşmrıyordu. Zabit dalın fazla kendisini zapta muvaffak o- Jamıyarak yumruklarını sıkmış bir halde kadınm üzerine yürüdü ve | yumrukları havada, karşısında tir- | tir titreyen kadını ezecekmiz gibi — Bana yalan söyleme, diye g ledi. Bundan birkaç saat evvel m lâzim (Prasseklin © ceseti (Sa'nt | ören) şosesi | üzerinde bulundu. Bicarenin yüzü o kadar vahşiyane bir surette ezilmiş ki tanınmaz bir hale gelmiş.Şayet üzerinde hüviyet varakası zuhur etmemiş olmasaydı kendisini biz bile tanıyamıyacak- tık. Mülâzimin refakatinde en son görülen kimse ise senin kocan im? Tahkikat bize bunu sureti kat'iye- de ispat etti. Demek ki sen ve ko- can mülâzim (Prassek)i öldürmek | için hududu geçerek Holândadan buraya kadar geldiniz. Kocan ola- cak o katil mel'unu ele geçirince. (Arras) ta İngiliz taarrazundan sonra “Alman yaralıları . « ye kadar seni hapsedeceğiz. Holân- daya avdeti bir daha rüyanda bile göremezsin; seni mel'un seni! Bak bir Alman zabitini öldürmek kolay mı imiş? Ben sana gösşteririm... Zabit efendi nutkuna deyam ede medi. Zira kadın bayılmıştı. Belçikalı hain (Lervaas) Alman Alman mülâzimi (Praasok)tir Üye askeri merasimle defnolundu. Zi- ra (Saint Loren) şosesi üzerinde yüzü param parça olarak bulunan tamımaz cesedin üzerinde mülâzi- min hüviyet varakası çıkmıştı. İşte ihtiyar (Verhagen) bu suretle bir haini vatana lâyık olduğu cezayı tertip etmişti, Polonyalı Stefan (Stefan) denilen bu delikanlı be nim için ezeli bir esrar halinde kal- çok itimat eder idise de nedense bilmem ben kendisine Alsaslıya karşı gösterdiğim tam ve mutlak |. timadı gösteremiyordum. Diğer ta. raftan (Alfons)un da öyle önün: gelene inanacak ve saf bir adam o madığını bildiğim hald Zanamıyordu, Bunun için de müt, addit sebepler vardı ki bu sebeplel rin hemen hepsi ruhi idi.Biz kadı lar bir kimseyi kafamızla değil k: bimizle ani muhakememizle de- ğil hissimizle tetkik ve muhakeme ederiz. (Stefan Piltovitz) uzun bo; lu yakışıklı,kömür gibi karakaş, gözlü yakışıklı bir delikanlı idi. ? nider gözleri mütemadiyen dalgın dur, dudaklarından © tebessüm eksik olmazdı. Maamafih kend's nin icabinde gözünü ateşten esirgej miyecek derecede olduğunu da ( fons) tan müteaddit defalar işitmi| tim. Leblinin bir' meziyeti dahi vardı ki o da birçok lisan ve lehç lere kendi ana lisanma olduğu ko- dar vâkıf bulunması idi. Hele al mancayı ve fransızcayı bu milleti, efradından imiş gibi pürüzsüz ko nuşuyordu. (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: