4 Nisan 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

4 Nisan 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

286 UYANIŞ —— — — 933 ünçü sahileden — girdiği zaman -ne tuhaf - başında kalpağı yoktu. — Osman, kimin bu kaput? — Onun... Ocağın başında bir heyulâ gibi duruyor. Elleri cebindedir. Sonra parmakları dudaklarına gitti. — Sus! İçerde yanık bir çam kokusu, yanık bir reçina, kflü bir duman. Kaputu çıkardı. Ocak başına eğildi. İkisi de eğildiler. Ve ocağın küflü dumanı zaman zaman dudaklarında kızıl alevler gezdirdi. Baca gürüldüyordu. — Osman, ne bunlar ? — 'Tanımadın mı? — Hayır. — Zavallı anam. Ve boynuna atıldı. — Bak, bunlar lira.. Bu, bir kaput, bu, bu da bir çizme.. Babam bu gece mutlaka çok sevinecek. Ve içerde yanık bir çam kokusu, yanık bir reçina... İhtiyarın beyazjbir duman içinde gördüğü araba, belki de,bembe- yaz bir yolun ucunda gzanbaklar gibi açın bir güneşe doğru koşus yor.Oyleyse bu kadın, onu hiç bir ximan uyandırınasın. — Hişt... kalksana.. “Osman geldi. İhtiyarın geniş hareketlerle ya- gözleri l vaş yavaş açıldı. — Niçin? 'Tekrar ediyor : — Niçih.. Saat kaç.. Ben, okadar çok mu uyudum .. Ana, birşey söylemiyor. Dudakları sanki kilitlenmiştir. Parmakları, kilitlenen dudakla- rına gidiyor : — Sus... İçerde yanık bir çam kokusu ve yanık bir reçina... - Araba, bir rüya içinde beyaz zanbaklar gibi açan güneşe doğru yağız ve acul koşarken bir- denbire durmuştu. İhtiyar: KARNAVAL SONU ( Sevdalılar Maske € Karnaval ayı her memlekette neşe ve aşk dalgaları içinde geçer. İstanbulda da Beyoğlu sokaklarında geçen lerinde maskeli ve sermest dolaşanlar görülüyordu. Bu meyanda maskeli bir balo da verildi. Bu münasebetle bir alman mecmuasında gördüğümüz zarif bir resmi bu sahifemize iktibas ediyoruz. No. 1703—18 — O, diyordu, benim oğlum değil.. Benim kanımda katil yok. Benim konımda hırsız yok. O benim oğlum değil. Ocağımı mahvedecek. İstemiyorum; o, benim değil.. Evimde katilin işi yok. Evimde hırsızın işi yok. İçerde yanık bir çam kokusu, yanık bir reçina, küflü bir duman... Ana, dışarı çıktı. Oğul, orada, dışarda, ka- pının yanında duruyordu ; içeriye girmeğe ce- sareti katiyen yoktu. Ve ana, oğlunun göğsün- de hıçkırıyordu. — O, benim oğlum değil.. Ocağımı mahve- decek. Evimde katilin işi yok. Evimde hırsı- zın işi yok. Bulaca- klar, ocağımı mahve- decek... O benim oğ- lum değil. Benim ka- nımda hırsız yok. Be- nim kanımda katil yok. Ve ana ağlıyor. Kapı birdenbire ka- pandı; az sonra, dışa- rda bir kamçı şaklı- yordu. İki ihtiyar, kapıda, gözlerini beyaz yollara diktiler. — Allah ona aci- sın.. Ve Allah ona yardım etsin.. ve d — Yollar gene bembe- yazdı. Ve araba koşu- yordu. Şimdi, yolların ı beyaz ucunda, al ve deyirmi Ove batmak üzere alçılan bir kış güneşi vok. Şimdi be- yaz yolların ucunda, içersi kanla ve kizıl- lıkla dopdolu bir kış güneşi yoktu ki, yol- yolların haftaların karnaval gece- cular beyaz ucunda duran bu ka- dehi kizıl ve çatlak du- daklarile bir yudumda içmek için acele edecek- ler... Yollar gerçe beyazdır. Fakat gök, kapalı. Araba koşuyor. Önde, başını ufka kaldırmış yollar... Ve arkada, küflu bir duman; yanık bir çam ko- kusu, yanık bir reçina. Allah ona acısın. Ve Allah ona yardım etsit.. Araba koşuyor. Fakat doğmak üzere olan gü- neşe doğru koşmıyor. Ve arabacı ilerdeki yolların ucunda olduğu zaman, güneş arkada kalacak. Ve onun dudaklarında türkü bulunmıyacak. ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: