1 Ağustos 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

1 Ağustos 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

552 UYANIŞ (548 inci sahifenin devamı) Bu fıkrayı hatırladığım zaman yaşla dolmuş olan gözlerim ağlarken gülüyordum;çünkü benim kıymetli dostum istediği ölüme kavuşmuş idi! Saffeti Ziya, Büyük adada, baloda gece saat birden sonra tam neş'eli zamanda, öldü. Her vakitki merakı üzere çok itinalı giyinmiş, mut- lâka pantalonun kıvrımı, ipekli mendili, göm- lek plastronu, temiz bakılmış elleri ve par- makları hiç itiraz götürmez surette modaya, temizliğe ve bütün manasile şıklığa muvafık bulunmuştur. Çünkü Saffeti ruhunda taşıdığı büyük izzeti nefsi kadar üstüne başına ve temiz yaşamağa meraklı idi. Bir büyük merakı da konuşmakta ve görüşmekteki kibarlık ve nezahet kaidesine riayet idi. O protokol ve etiketin daimi aşıkı idi. Saffeti için dünyanın her hangi bir cemiyetinde bulunup ta orada muaşeret adabına mugayir bir hareket icrasi kabil değil idi. Onun için Safleti Ziyanın büyük Gazimizin teşrifat müdürlüğüne getirildiğini duydnğum zaman «tam isabet» demiştim. * »* Saffeti Ziya Edebiyatı Cedide hayatında mü- him hizmetler yaptı; Servetifünunda çıkan <Sa- lon Köşelerinde» romanı Edebiyatı Cedidenin en nezih ciltlerinden biridir. Matbuat hatıralarımda yazacağım üzere «E- debiyatı Cedide» zümresi jJurnalcıların yardımıy- le Abdulhamidin tekmesine uğrayıp dağıldıktan sonra Saffeti Ziya birkaç sene münzevi yaşadı ve o, meşrutiyetin ilânile beraber birdenbire canlandı. 1908 senesi temmuzunun 29 tarihli Fransızca «Tan» gazetesinin son -sahifesindeki « Derniöres hewres» deki uzun İstanbul telgrafını okursanız meşrutiyetle beraber yevmi çıkan «Servetifü- nun»un heycanlı hayatını tasvir eden bu telg- rafta «Jean Modes» imzasile Servetifünundan Genç adam bozuk yoldan geçiyor, pencerelerinden sarı ışık sizan kulübeye giriyor... Ve lambanın fitiline takılan gözleri öylece sevinç parıltıları içinde düşünüyor. Düşünüyor.. Gözleri fitile takıh.. Düşünüyor. Bu ne bitmez yol. Düşünce... Beynin uzana uzana incelmesi, ipleşmesi, kopacak kadar iplikleşmesi... Başın içinde ağrılar.. Kafa tasının zonklayışı.. Ha- tıralar.. Gözleri takıldığı yerde zapteden, gözleri büyüten, gözleri korkunçlaştıran hatıralar... OTELE... Göğsün boşalması kalbe biraz genişlik verir. Ama bir saniye sonra gene göğsün üstünde kaya.. Ağır kaya, bastırıcı kaya: Kâbus... Genç kız şimdi . gelindir.. Ona hasta demişlerdi. Onu nihayet hastalıktan kurtardılar... Işıldayan çeşmeyi unuttu. Beyaz yolu unuttu. Gü- müş geceyi unuttu. Kuşları, çiçekleri unuttu. Baharın kokularını unuttu. Billür kahkahaları unuttu. Altın buğulu bahar gününü unuttu. Tılsımlı rüyayı unuttu. Ve unuttu onu... No. 1720—35 ve Saffeti Ziyadan hararetle bahsolunduğunu okursunuz; Saffeti Ziya” meşrutiyet ile Serveti- fünuna avdet etmiş ve cidalimize karışmıştı. Servetifünun yevmi vazifesine hitam verince, Saffeti Ziya Abdullah Zühtü merhumla < Veni Gazete » ye geçti; orada da çok duramadı! «Ziya» isminde bir gazete çıkardı; o daima gülerek söylerdi : — Bir senede <Ziya» gazetesinde yediğim parayı Saffeti Ziya olarak yaşamak ve eğlen- mek için ben mümkün değil bir senede yiye- mezdim ! Vakıâ : Saffeti Ziya babasından haylı servet tevarüs etmişti; onun yüksek izzeti nefsi ve açık eli oöserveti çok yaşatımıdı; İttihatçıların azgın zamanlarında baba mirasından bakıye kalanları topladı, Berline gitti. Orada azade yaşamak istiyordu, fakat Umumi Harp geldi; Saffeti Ziya sarsıldı. Birçokları harpten para kazanırken o avücundakileri «imark » tufanına kaptırmıştı. Mütarekeden sonra Saffeti Ziyayı Münihte buldum . Parası azalmışti, fakat yine ayni yüksek ruha, itinalı giyinişe malikit; parası bitince kimseden birşey aramadan İstanbula döndü. Dönerken «Adabı Muaşeret» yazacağım diyordu. Lozandan avdetimizde ben onu dediğim gi- bi Boyacıköyünde hemşiresinin yanında bul- dum. Sonra çok münasip ve pek kibar bir şekilde evlendi ve Anadolu demiryolları mecmuasının tahririne nezarete başladı. Demir- yolları mecmuasından Ankaraya çağırilmıştı. Saffeti Ziyanın vefatile türk edebiyatı, türk irfanı ve türk kibarlığı çok kıymetli bir şahsiyet kaybeyledi. O, istediği şekilde ölüme kavuştu, fakat benim yüreğimi çok yaktı. Ahmet İhsan Unutulan... Düşünüyor. Eli şakaklarında.. Düşünüyor. Göz- leri birnoktaya takılı. Baktıkça büyüyen ve korkunç- laşan gözleri... Düşünce. Bu ne bitmez yol... Başın içinde ağrılar, Kafa tasının zonklayışı,Hatıra.. Hâyır... ; Kalbi taş. Göğsünün üstünde taş.. Başı önüne sar- kık. Beyaz yolda yürüyor. Beyaz yol ne incedir, ne de uzun... Sonbahar. Kavruk bir toprak. Üşüten bir nefes yaprakları düşürüyor. Nerde çiçekler, Kuşlar nerde? — Ah ne güzel kuş.. Bak şu dala... Hatıra.. Kafa tasının zonklayışı.. Beynin bombalanması. - Altüst olması.. Ve kahkahalar, kahkahalar... Çakıltaşlarının birbirine çarparak akışı. dinmiyen kalıkahalar, korkunç 928 Bulat Mlütat

Bu sayıdan diğer sayfalar: