November 14, 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

November 14, 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

81 2. UYANIŞ Şarkın masal anaları Geçen saydan — in masalı Dediler ki: Doguda esen ilkbahar rüzgârları Tanrı'nın mabe- dindeki mücevher buhurdanları yakmak için ipek kanatlarını, açılmış, tülden bir yelpaze yapan melek- lerin bulutlara verdigi bir ürperme imiş. Seher vakti buhurdanlardan dağılan pembe sisler dağdan dağa, tepeden tepeye açılan bir mihrap olur, kuşlar bu mihrap altında neşeli dualarını tenifüs ederlermiş ! 'Tabiatin gizli ibadetlerini her sabah yüksek bir yamaç üzerinde kutlulayan bir gök kızı ımabedinin bahcesinde dolaşırken bir göl kenarına gelir. Hava sikli; dağlar, dereler dumanlı, gölün suları uyuyor... Gökün kızı yurduna dönmeğe kalmaz. Etrafını bir ebem kuşağı sarar |'|. Heski türk masallarında gergin yayınım içinden geçenleri kızsa erkek, erkekse kız haline getiren bu yedi çizgili kuşak çiçekten bir askı olur, mutlu başının üstünde dalgalanır; ipekten bir duvak olur, güzel yüzüne örtülür; gülden bir döşek olur, ayaklarının altında serilir, en sonra kendine doğru uzanan iki nurdan kol, bir muhabbet bağrı olur. Onu hayatın en derin heyecanı ile kucaklar... Sisler dağıldığı zaman rüzgâr koşmadan yorulmuş koncaların dudakları korkusundan uçuklamış, şafak pembe güllerini dağ eteklerin eserpmiştir. Şimdi tabiat günahkâr, kadın masum bir anadır!... Bu hal ile son iki yıl beklemişler. Gök kızı kutlu bir güneş doğurmuş, ona bircok at koymuşlar. Bir adı da SUYİ olmus. O diyarın resimlerle yazılan konuş- masında SUYİ sözü YIL YILDIZI manasını göste- rirmiş..... Masal burada bitiyor. Meğer yıl yıldızı sonraki bir saltanatın görülmüş rüyası imiş. sehar vakti doğan Bunu şairler anlatmış, muabbirler tabir etmişler, Şiirin sisli bir buluda baka baka kirpiklerinin ucile işlediği masal: çevresi tarihin avuğarında bükülür, toplanırken düşündügümüz birşeyi ona ilâve edelim: Şarkın yüksek alınlarım göklere dokunduran bütün büyük adamları yıldızların bize göz kırptığı yüce bir âlemden geliyorlar. Çinin büyük savcısı EJL ÂUTSY gökten geldi. İran MİNU YEZDAN'nın sökte buldu. Orhon türkü kağanına TANRIDA BULMUŞ diyordu. Esatiri duygularım ruhlara teslli için iman yerine sevgi, hakikat yerine hayal, itikat yerine rüya telkin ettigi Hint mabetlerinden birinde şu rivayet işidilir: (ii) Ebemkuşağı, alâimi sema. (2) Sav - Yalovaç'la farkı Eyup ve Zekeriya gibi nebilerdir. tabı. S, 89) tükçe, haber. Savcı — haber getiren, Peygamber. rdır. Savcı, sahibi kitap, Resuldür. Yalvaç ( Sebetül'acizin şerhi. Kazan NO. 1735 —50 HİND MASALI Ay bir güzel yiğit imiş; onun dördüncü evinde RUHİNİ dedikleri sevgilisi otururmuş. Doğunun mavi gökleri nasıl kır çiçeklerinin yüneldiği (döndü- gü) bir mihrap, bir kıble ise ayın sedeften oyulmuş sarayı da Hind ırmaklarında yaşıyan koncaların kalp- lerini açtıkları bir sevda bucağı imiş. Diyorlar ki: GAN.J'ın durgun sularında sabahın ilk nefesile açılan her nilüfer, dudaklarına gecenin gizli gözyaş- larını getiren bir itiraftır. Kıyılarında akşamın son ziyasile kapanan her lâle, koynunda gündüzün suçlu | bir tebessümü uyuyan bir tövbedir. Orada bütün yıldızlar bir gül çiçeği üstüne titrerler. Bu çiçek yaz akşamlarının gölgeli serinliğinde açılır, tan yerlerinin kırmızrışığını görür görmez kapanırımış. Her vmağın atağında böyle renklerini yalnız ateşböceklerine gös teren uykusuz çiçekler vardır, Bunların dilleri olsa kim bilir kaç sevdalının “dudak, dudağa konuştukla- rını bize haber verirlerdi!... Hind masalına göre AY beyle sevgilisi gül çiçe- Zinin açtığı bir gece birleşmişler. Buda'nın doğması onu takip etmiş. Çinliler bunu duymuşlar, hindliler Çin'deki TANRI OĞLU'nu öğrenmişler, O. zaman Türk nerdeymiş? Türk bunları duymamış mı? Atalarımız, «Yırak yir sayın arkış getürür JJ demişler, Türk'ün kulağı deliktir, O yedi iklim, dört bucak, heryerde olanı bilir. undan birçok asır evvel Çin'den ipekli ağılar? getiren kervanler kavuşang PJ yurtlarının * başladığı Altınlıdağ (4) dan geçerler. Sisli tepeler üstünden Türkistan ovalarına inerledi. Altınlıdağ üzerinde Ejderhepinarı vardı. Bunun yanında o zaman kapısına Karlıdağ adı yazılmış ulu. bir han, bir kervansarav önünde yorgun atlar yüklerini indirirdi. Uzak Şark'ın masalları bu göçlerle rarb'a dogru taşınırken, Hint, İran efsaneleri Soğu”- dan, Tarım ovalarından, Gobi çölülün geçitlerinden Hanbalıkta dökülürdü Pp). Himalaya dağlarında To- lunayim türkçe adını Buda'nın Ay babasına nakleden yolcular (4) İran hikâyelerinde bir devrişin çocuğu olmıyan masal padişahına verdiği elmayı Uzun Ak- dağ'daki tatar kızına duyurmuşlar. O da elmüya li) Uzak yer haberini kervan getirir. (2) Ağı — İbrişim kumaş. Gök Türkler ipek kumaşlarını bil- hassa Çinden tedarik ederlerdi. (8) Kavuşang — Uygurların çinlilerce maruf isimlerinden bi- ridir. Uygur kelimesi gibi Kavuşang'ın da katilan, uyan, iltihak eden manasına türkçe bir tabir olması melhuzdur. (4) Çince" za Sey ia ismi Tisinliğ' tir. Tyan-Şan dağlarının E kolunu teşkil eden bu tepeler Örümcü'nün şark a üstündeki Tukla Ula'dan len şimale doğru ilerler ve Tur üstünden geçer. İlk sırtı Dolutepe'dir. Milâd'ın altıncı, sy e) ya- zılan çince eserlerde bu yola ait tafsilât vardır. (5) Hanbalık — Mogolların Pekin şehrine verdikleri isim. (6) Tolunay, türkçe'dir ; bedir, ayın onbeşindeki hali Vedalar'- in lisanında Ayava ayni manaya: Ay'la Ava'ya arasında bir mü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: