5 Kasım 1931 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20

5 Kasım 1931 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Üz 7 a 368 SERVETİFÜNUN No.1838— 153 Belovzorof ve çiçekle yüzü harap, saçları bir Arap saçı kodar kıvırcık, kırkını yaklaşmış olan yüzbaşı da bu mütaleaya iştirak ettiler; — Haksızlıktır. — Bize «Kindı yazınız Is diyorum. Bu itaatsizlik, nedir? Mösyö Yiladimir, aranızda ilk dafu Dbulunu- yor. Kendisi için bugün kayt ve şart yoktur. Müna- kaşa yok, yazınız, bön böyle istiyorumm Kont, omuzlarını kaldırdı; fakat, bir kuzu mağ- Tübiyetiyle itaat etti. Yüzüklerle donatılmış olan par maklarının âraşına külemi aldı, defterinden bir kö- dıt kopararak, yazmağı bağladı. Duşin, müstehzi bir sesle: Müsaade buyurunuz da, Efendiye hiç olmazsa i ne olduğu arlatılsın bir fikri yok gibi gö- rünüyor, Delikanlı, bakınız: Oyunun sdı, <Fan» dır Prenses, bir <Üerimes çekmeğe mecburlur; iyi kâğıt ki düşerse, Prensesii elini öpmek onunu hakkıdır. Söylediklerimi anlıyor musunuz ? Ben, öyle bâkiyordum. Gete sersem bir vaziyette idim. Prenses, gone sandalyenin üzerine çıkıyor ve gene şapkayı büyük bir şiddetle bir yerden bir yere keriyordu. Herkes, ilzerine gitti; ben en gerideydim. İçlerinden siyah, uzun saçlı, gözleri yorgun, siması zayıl, itiyarı birine hitaben genç kıs: — Midanov,siz galrsiniz ve bu itibarla da ince bis- leriniz fedükürlğa mütemayildir. Küğıdınızı Mösyü Valdemarı terkediniz de onun bir yerine iki talihi olsun. Şair, uzun saçlarını arkasını atarak gurur veaza- metle bu teklifi reddetti. Hepisinden #onra yapkaya ben de elimi soktum, kalan son kâğıdı aldim ve açtım. Aman yarabbi! kâğıdımda wbüses kelimesi yazılıydı. “İhtiyarımı kaybederek : — Buse! Diye bağırdım. Prenses, mukabele etti; — Bravo ! kazandi; çok imemnun öldüm ! Dedi, sandulyadan indi, ve gözlerimin ta içine okadar tatlı bir bakışla baktı ki sevineimden bayıla» caktım, Sordu : — Naml siz de merinün iwuşunuz — Be mif.. Evetl Diyebildim. Belovzorol kulağımın zarını patlatır. casına hakkınızı bana satımız. Yüz rüble veririm, Dedi. Kendisine ö derece ters ve istihfafkâr bir bakışla baktım ki Zinayda sevincinden ellerini çırp yordu. Luşin de bu hali : — Bruva! Diye alkışladı, ve: , — Merasimi amiri sifatiyle bütün kaidelerin tatbi- kine nezâretle mükellelim. Mösyö Viladmir diz çökü- müz, kaidemiz budur. Dedi. Zitinyda önümde durdu; Beni dalin iyi görmek istiyormuş gibi yuna iğilmişti. Ciddi bir tavırla elini uzattı. Gözl rim karardi yere bir dizim konulacaktı, Ben iki n iistüne düştüm ve Zinayda'nın pür- -maklarını ıma okadar beceriksizee götürdüm ki bürüt trnaklanımın ucuna dokunup hafifçe yırtıldı, i : # - i de .- Duşin kalkmama yardımı ederek ; — Enies olün! Dedi: Oyun devam etti. Zinayda beni yanına oturtün; bir kerre bir heykel temsil etmeğe karar verdi, ve kendisine kaide olarak seçtiği delikanlımaı Prenses üzerine bâsıp yükselmesi için verö yatması ve bâşinı göğsü üstünde saklamak lüzum geldi. Kahkalımları fasıla verildiği yoktu. Tenha Küşe- lerde tiddi ve abas çehreler nrasınıla, asil ve tertipli pir ailenin sıkı terbiyesi alanda büyüyen bet, bu gürültüler, bu hay ve huy, isyan halinde olan mek- teplilere has bu teklifsiz sevinçler, aleylar içinde, şimdiye kadar bilmedirini, görmediğini bi efendilerie Küide, usul höricinde bü fasılasız kaynaşma başıma vüzdu; İçmedeir sürhos tabirine tamamen uygun bir hülde idim. Kahkalinda, gevezelikte üstatları geri bıraktım; bir sirette, ki birkaçavukul yamağıyle içeride işlerini müzakere ile meşgul olan Prenses te benim bülimi geyretmek için yanımızı geldi. Kendimi © mertebe bahtiyar buluyordum, ki benimle ne diğerlerinin istilizmmma, ne de bazılarının ters Mele bakmalarını zerre kadar ehemmiyet. yermi» yor İNAYDİN beni, herkese tercih etmekte devam ediyor ve yanından ayırmıyordu. Bir cezada, benim onunla yanyannı oturup başlarımızdan öyni ipek (wlarla örtülmemiz Msimgeeldi, Varsa, sırrımı o esnada kendisine söylemem mecburi idi, İyice hutırımdadır, ki ikimizin buşi, biran yarı karanlıkta ve güzel bir koku içinde yanyana hapse- dildi. Ben, onmu gözleriyin, gözlerimin pek yakınında tatlı bir poıltiyiz parladığını görüyordnm; yarı aşık dudakları, senk ve İleyecanlı bir nefes alıp veriyordu. Beyaz dişlerini görüyordum. Mütemadiyen esrar- engiz ve fettan bir halde gülüyordu. Nihnyet yavaşça «By, haydi bakalım! dediğini duydum. Yalmz kızar: dım, güldüm, nefes almağa güç cesiret ediyordum; başımi çevirmiğtim. Bu oyundan yorulunca «Küçük kordon» oyununa geçildi. Bir aralık, dalmaklığım üzerine, onun parmak- larımın üstüne hızla bir gamar indirmesi, beni İstiğ- raktan istiğraka atmıştı, Ondan sonra bililtizam işi dülginliğa vurup ayni sadete mazhür olmağa çok çalıştım, olmadı, ileriye uzatlığım, boş bıraktığım ellerim böşğu boşuna beklediler, Derken piyanoya geçildi, şarkilar söylendi ve bir çihgene âlemi taklit edildi. Nirmateki, ayı kılığınn girdi, kendisine tuzlu su içirilmiş bulunuldu. Çalındı, oynandı. Mülevgki, oyun Kiye binbir hüner gösterdi. Şair Maydanol, «Büyük unvanlı üzün bir şiirinden birkaç parça ei Düz sivah bir kap üzerine şiirin ismi katikapmızı ile basılmak tasmim olunuyordu. Avukat kâtibinin şapkası çalındı ve geri verilmek için adamcağıza «Kazaçok» havaları oynatıldı, Yoni- fatiye bir kadın şpkası, Matmazele bir erkek şapkası giydirildi.. Velhasıl, hayır ve hayale gelen her müsku- ralık yapıldı. İçleriğdeğ yalnız Belovzorof, çok kere bir köşeye çekilm erin ve mütefekkir. kalmıştı, — Devami var — AHMET İHSAN Matbaası Limited

Bu sayıdan diğer sayfalar: