1 Eylül 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

1 Eylül 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No'1881—196 SERVETİFÜNUN 223 — Tetrika 8 — Yalnız bir bahar! Agıl tanıdık aileler arasında dönenler tuhaf, ve tabii ilk taarruz kurşunu namusa fırlatılmış. Bizim nikâhsız olmamız başlıca hedef, bu ne rezaletmiş efendim, metres hayatı yaşamak. Kanunu medeni var, evlenmek zor bir iş değilmiş ya; efendim mesele orada değilmiş, cibilliyet iktizası böyle yaşıyormuşuz. Bazıları beni müdafaa ediyor. Onun kabahati yok; bütün kabahat Sirette diyorlar- mış. O kız olacak, nikâhsız bir adamla aynı evde aylarca oturulmaz, o erkektir, yarın çeker gider, mesele kalmaz, ama Siret arkadaşım. — İnanır mısın Fikret diyordu. Biz bu işe çok şaştık, bir türlü aklımız ermedi. Mamefih senin tabi- atlerini Nigâr daha iyi biliyor. — Canım o çok eksantrik bir adamdır. Herkesin güzel dediğine güzel demez ve bazan bakarsın öyle garip bir şeyden hoşlanır öyle münasebetsiz, olmıya- cak bir şeyle meşgul olur ki şaşar kalırsın. Arkadaşım: — Müsede et te Siret hakkındaki fikirlerimizi söyliyeyim dedi. Başmla söyle diye işaret ettim. Bu defa arkadaşım coştu, hem de ne talâkat, mamafih bunu talakattan ziyade bir çok defa söylen- miş bir mesele olduğuna bamletmek istedim. Arka- daşım diyordu ki: — Azizim, bilhassa senin Siret gibi bir kızla sevişmene akıl erdiremedik.. Siret, benim tanıdığım erkeklerin hiç birinin sevebileceği bir kadın değil. Yalnız güzel olmaması bertaraf, câzip, girin bir şey de değil, ,hani bazı kadınlar vardır, bâriz, göze batan çirkinlikleri, meselâ iri bir burnu yahut mü- kemmel bir şaşılığı vardır. Fakat öyle güzel konuşur, öyle şirin, çıtı pıtı bir şeydir ki hani insan diğer kusuruna katlanmıya razı olur. Vakıa Siretin böyle çirkin bir tarafı yok fakat sempatik bir şey de değil azizim, Meselâ gönül alıcı bazı hareketleri, cilveler, şöyle yan süzmeler, gerdan kırmalar... Sus diye bağırdım: — Yalnız sana bir şey soracağım, sen nasılsın Nigârla aran nası) mesut musun! — Sorma, azizim dedi. Nigâr beni öyle mesut etmiş kadındır ki, kendisine ebediyen minnettarım. Nigâr, benim karım çok güzel çok... — Anlaşıldı azizim diye sözünü kestim. Esasen Nigârı ben de biraz tanırım, her halde seni mesut edeceğine şüphem yok. Seninle burada kadın ve aşk hakkında münakaşa edecek değilim. Yalnız senden rica ederim, şunu aklına iyi koy, Allah herkesi bir yaratmamış, Benin boşlanmadığın bir şeyden ben zevkalabilirim. Bu kadın hususunda da böyledir. Sen benim sevdiğim bir kadını beğenmezsin, bilmukabele ben de seninkini hoş bulmam. Ama diyeceksin, ben şahsi kanaatlerimden ziyade umumi bir fikri söylemek istedim. O başka bahis, bilhassa böyle kadın ve sevgi işlerinde hiç te başka larının düşünce ve telâkkilerine göre hareket etmek istemem. Şimdi ricamı söleyeyim: Aşk meselesi gönül me- selesidir. Bunu anladık fakat bu babis nezaket ve terbiye bahsidir. Yani: Bir başkasının, velevki en samimi bir arkadaşın dahi olsa, hiç kimsenin kalbile alakadar böyle bir sevda işinde, sevdiği insanı fena bulduğunu velhasıl gurasını burasını karıştırma... Daha fazla söylemek isterdim. Daha ona o güzel bulduğu Nigârı, o ebediyen minnettar kaldığı mah- lüâkun ne çirkin ne tahammülfersa bir insan olduğu- nu anlatmak isterdim. Ne çare, eski şiddet ve hiddetim kalmamış. Lü- zum görmedim. Beni en kıymetli yerimden düşün- meden eblehçe vuran, inciten bu şehvet budalasının bütün mahiyetini yüzüne vurmıya tenezzül etmedim. IX Bu sahnenin bir başka şekli de Nigârla aramızda geçti. Bir akşam Siretle birlikte Kadıköyünden eve geliyorduk: — İstersen Nigârlara uğrayalım dedim. — Sen bilirsen Fikret. Fakat benim biraz başım ağrıyor. Ben doğru eve gidiyorum, sen de biraz kal- dıktan sonra gelirsin. Nigâr evde yalnızdı, arkadaşım henüz işinden dönmemişti. Karşı karşıya oturduk. Geçen senedenberi Nigârla ilk defa yalnız bir odada bulunuyorduk, demek istiyorum ki fazla üzün- tüye, münakaşaya girişmeden bir erkeğin istediği gibi kendisine râmedebileceği bir kadın ve böyle bir zaman, Halbuki ben bunu Iâkayt karşılıyorum. Dünyanın hiç bir kadını bende şimdi en hafif bir his bile uyan- dıramaz. Düşünüyorum, yalnız kadın mı ya her hadise her cazip şey yorgun ve durgun ruhumun derinliğinde en ufak bir tesir bile yapamaz. Nigâr diyor ki: — Fikret ben seni biraz anladığımı zannediyor- dum, fakat ne kadar yanılmışım. Benim nazarımda Fikret şöyle bir adamdı:

Bu sayıdan diğer sayfalar: