24 Kasım 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

24 Kasım 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.1898—208 SERVETİFÜNUN 413 Dil Düzeninin Temelleri 407 inci sayfadan mabaat yoranların gözüne çarpmamış, tabiatı mazisini ve yurdunu çok dar gören köylülerin elinde daralmıştır. Bir medrese softasına Türkçeye mahsus bir kelimenin -Arapçasını sordum — Efendim, lügati Arap vâsidir, mukabil aranırsa bulunmamasına imkân yoktur. dedi, ve bana Türkçe mukabili bulunşmıyacak Arapça bir kaç kelime sayarak Lügati Arap bir Bahri Um- mandır efendim diye ilâve etti. Ben Arapça kelime- lerin Türkçeleri bulunmadığı tetkikle anlaşılır dedim. Şu tuhaf cevabı ver- Artık bügün bu kuş beyinli adamların düşünce- lerinin kötülüğünü söylemeye lüzum bile kalmamıştır. Türk milleti milli ve fikri ihtiyaçlarını en hızlı bir yürüyüşle takip etmektedir. Dilimize fikri kuvvetini verebilmek için lügati nasıl Türkçeleşecekse nahiv ve gramer de Türkleşecek ve halkın kısa cümlesi ve cümle sonunda gelen müf'ulü yazı diline geçecek ve bu noktada sözün kolay, çabuk ve doğru anlaşılması esâslarına, göre halkın istediği yapılacaktır. İlmin ve edebiyatın cemiyetimiz içerisinde yayılması, düşün- celerin yükselmesi ancak bu suretle mümkün ola- caktır. Bu hedefler dilimizden birçok kelimelerin atılması için mühim sebeplerdir, I. Halkın telâf- di:— Türkçesini ne gördüm ve işittim. Ne İstanbulda ne taşrada bu kelime- jerin Türkçesine t8- sadüf etmedim! Dünyanın en büyük posta vapuru: Normandie fuzuna uymayan ana dilimizde bulmadı- Zımız kelimeler halk dilinde öz Türkçe olarak basit veya mürekkep o kelime- lerle anlatılmaktadır. Bu cevap bir Os- 'manlıca omeraklısı- nınTürk dili karşı- .sındaki (Oo vaziyetini gösteriyor. Kuranın o Jisanı “olan Arapçayı gök- lere çıkarıyor, mu- Bu yabancı kelime ler dilimizden ko- vulmalıdır. TI. Dilimizin bir gok (kelimeleri de vardır ki onlara ili- şilmemesi faydalı ve kabilini bulamadığı- lüzumlu olacaktır. kelime için Hyale Normandiz vapuru denize indirildikten sonra 2 ) Meselâ bu (bakmalıdır, diyor. i günkü (Türkçe de Türkçeyi tanımayı mukabili olan ya- hatırından bile ge- .çirmiyor, onu lâgeti olmıyan bir lisan sa- nıyor, Türkçede fi- Fransızlar cesim bir posla vapuru daha inşa ettiler. Bu vapur boğulan denize indirilirken müthiş surette sular kabardı, sahilde bir adam bile oldu. metre tulindedir. Resmimiz bu vapuru gösleriyor. Vapur 300 bancı kelimelerin ye- rine konulacak ke- limeleri çok eski 'Türk lügatlerinden lança kelime eksik- tir, çünkü Türkçe lügatlerde yoktur diyemiyor ve "ben bu kelimeye tesadüf etmedim demekle Türkçe- nin yalnız kendisinin madığı gibi bazı alınacak olursa bizi dil değiştirmiye zorlayan bir gaye tatmin edilmiş ol- gayeler de ayaklar altına alınmış olur, sonra yapılan deği- tesadüf ettiğini hatırla- dığı kelimelerden ibaret olduğuna inanıyor! Ace ba Türkçede hakikaten lügat yokmudur? Hayır, zavallı yobaz hiç olmazsa Divanı o Lügatüttürk'ü görseydi Kâşgarlı Mah- muğduü nasıl Arapların kafasına vura vura Türk çeyi müdafaa ettiğini bilirdi. Sersem softa Mu- hakemetüllügatteyn adlı eseri anlamaya kalkış- saydı Nevainin (öz milli dili olan Türkçeyi Acem- Emsali görülmemiş derecede büyük bir otübüs New - York'ta beynelmilel bir sergi açılacağını Avrupa gazeteleri yazıyor. Amerikalılar sergiye ziyaretçi taşımak üzere hususi otübüs. ier yaptırmışlar. İşte bir numunesi .. Ne büyük | şikliklere karşı bir iti- matsızlık uyanır ve zoraki görünür, ve niha- yet bu yapılmak iste- nilse bile halka kabul ettirilemez, halk bugün yaşıyan sözleri tercih eder. Bu şekilde tarihin sinesinden kelime topla- mak usulü lisanın en yoksul tarafları için kul- lanılmalı ve en song bırakılmalıdır. Kökü başka dillerden alınmış olup ta öz Türk- çesi balk lisanında ya- İere tanıttığını görür bir kaç Türkçe kelimeyi öğren- mese bile Türkçe eksiktir demek için Türkçe lügatleri hiç olmazsa gözden geçirmek Jâzım geldiğini düşü- nütdü! şamıyan kelimeleride şimdilik kurcalamamak ve kalem, kitap, mektep, devlet, millet gibi sözleri dilimizden atmamak lâzımdır. Çünkü bunlar başka — Devamı 416 inci sayfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: