21 Nisan 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

21 Nisan 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ K SERVETİFÜNUN - No. 2174—489 Â Y E LI A'TIRNRA Yazan : HENRİ DE REGNİER EHsparnan'a geldiğim vakit, oldukça hastay- dım. Bana bu Pirene mevkiinin sularını tavsiye etmişler; ben de, başka yerlere İnzla itimat et- meksizin, doktorumun talimatını takibe karar vermiştim. Benliğimdeki, üzerinde durulması faydasız olan, bazı gizli hâdiseleri doğuran çok kuvvetli bir asabi tazziki teskin edebilecek hiç bir tedayi tarzı bulunamamasından şüphe ediyor- dum. Bütün söyliyeceğim şey, derin ve zalim bir şekilde çektiğim ıstırab ve bu ıstırabın hâlâ bütün hissiyatımda hüküm süren canlı hâtırası- dır. Hayattan duyduğum acı bir istikrah beni eziyor; bununla beraber, ender olmiyan bir te- nakuzla, beni yaşımağa mecbur eden bir hayatı gayri makul ve mantıki olarak temadi ettirmek için icabeden her şeyi yapmağa tevekkül gös- termiş oluyordum. Vücudün ve ruhun bu izmihlâlleri içinde, Esparnan banyolarına gelmiştim. İyileşmeden ümidimi kesmekle Beraber, hiç olmazsa, burada sükfünet ve inzivayı bulacağımı hesabediyordum. Mesim henüz ilerlemiş ve banyoların en mü- kemmeline yerleşeceğimi ümit etmiştim. Fakat, benim bu ümidimin pek boşuna olduğunu da derhal anlamıştım. Esparnan doluydu; oteller ve aile pansiyonları üstüste kalabalık ve boş bu- lunan bir tane villâ yoktu. Gördüğüm her şey bende nefret ve tiksinmek uyandırıyordu. Otel Termali ilk ziyaretimde, zavallı Hektor Salbre ile buluşmuştum. Bu, öyle zeki bir çocuktu ki, başka zamanlarda onu görmek, onunla konuşmak bana büyük bir zevk verirdi; fakat ben, bana karşı olan alâka ve minnettarlığını yenilemesine meydan vermeden, onu çok soğuk kabul etmiş, hem de, beni sık görmesi için, ona fırsat ta vermemiştim. Hemen hemen odamı terketmiyor gibiydim. Odam sel üzerine, buz kayalarının kıvılcımlı ve ışıklı sihrinin kapladığı orman ve çimenli tepelerle süslü dağın mükemmel ve vah- şi dekoru üzerine bakıyordu. Bazan İianyöüdn, bu ılıca şehrinden, Hspar- nan'dan ve İizzat kendimden kaçmak, kayalıklı patikaların, sert Pirene yollarının tırmandığı karlı ve buzlu tepelere doğru gitmek için kuv- vetli bir ür#uyu “apılıyordum. İnziva ve sükü- e ii Çeviren : Ferid Namık Hansoy nete kavuşmak, belki orada biraz rahatlık bul- mak ve gisyana dalmak çok tatlı birşeydi; fa- kat hareketlerim bana bunu müsaade etmiyordu. Ben vücut ve ruh hastasıydım. Mamafih, böy- lece, her nevi hareketten çekilmiş olarak yaşı- yamadığım için, selin cereyanıyla beraber uza. nan güzel ağaçlarla çevrili uzun bir yolda, ba- zan birkaç adım yürüyordum. Bu dışarı çıkışlar için, yemeğimi evvelden hazırlatarak, ılıca hal- kının otellerdeki, aile pansıyonlarındaki ve vil- İâlardaki, masaların başına, yemek zamanı do- layısile, oturdukları vakitleri tercih ediyordum. Akşamın bu saatlerinde, Esparnan boşalıyor; gü- zel ağaçlarla dolu büyük yol bana kalıyor; işte burada ziyanı karışık güzelliğini tadıyorum., Bu gezintilerin üçüncü yahut dördüncüsünde, size anlatmak istediğim bir şahsiyete rastlamış- tım. Bu uzun boylu, henüz genç olmakla bera- ber, bazı gizli endişe ve köderlerden yüzü bo- zulmuş, yıpranmış oldukça güzel bir adamdı. Birkaç adım geriden kendisini takibeden hasta bakıcı kılıklı bir adamın refakatinde olarak, bastonuna dayana dayana yürüyordu. Üzerinde frak, başında silindir şapka ve ellerinde eldi- venler vardı. Bana bakmaksızın ve gözleri yere dikilmiş olarak karşıma çıkmış, ben birdenbire dönünce, ani birşekilde ve canlı bir hareketin emarelerile durduğunu, yoldan geçen her hangi bir kimsenin dalgınlık eseri olarak düşürmüş olduğu bir kâğıt parçasına doğru isticalle iğil- diğini görmüştüm. Bu kâğıdı elldivenli ellerile tutuyor ve ıstıraplı bir korkunun garib ifadesile ona bakıyordu. Bütün vücudü bir raşe ile hare- kete gelmişti. Bu esnada hastabakıcı tavurlu a- dam yaklaşmış, fakat adam onu hiddetle itmiş; sonra, toprağın daha yumuşak olduğu sathı maile doğru koşarak, bastonunun ucuyla toprağı kaz- mağa koyulmuştu. Delik kâfı derecede derinle- şince, kâğıdı oraya gömmüş, üzerini örtmüş, ayağıyla çiğnemiş ve birdenbire, garib hareke- tinden memnun ve müsterih olarak tekrar ge- zintisine başlamıştı. Bir cesaretsizlik ve infial hareketile kollarını oynattığını gördüğüm arka- daşının daima takibinde olarak, yolun bir dö- nemecinde kaybolmuştu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: