23 Mart 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

23 Mart 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

218 Bn TI A EK FT A BU Eski — Yeni Bu, insan oğlunun ezeli Keki - Yemi didişmesi. kavgasıdır. İnsan oğlu, bütün tarih boyunca “eski, ye kâh tekme vurdu, kâh hürmetle bağlandı; fakat, “yeni, ye daima tetessüsle baklı. İecessüs . her geyden önce “alâka, dır. Müspet, menfi bülün alâkalarımızda ise, biz farkında olalım, olmtyalım, bir “bağlamış, vardır. Bağlandığımız şeyi bazan güzel buluruz, bazan da bi- zim için bir alay, hatiğ tezyif mevzuu olabilir, belki gülünç, belki iğrençtir. Fakat! Bütün bunlar ki, manevi şahsiyetimizi bü- tünliyen riyuziyenin içinde, bir şeydir. Bepsini bir ma- nâdu terkib edersek: “teöessüs,, ümüzdür diyebiliriz. Bütün sevgilerimiz ise, işte bu tecessüste başlar. Bunum içindir ki, günlük hayatımızda rastlanan her yeni şahıs, dünkünü “ kovar; ker yeni fikir eskinin yerine geçer. Dostluk ve 86m- patilerimiz, zevk ve anlayış ölgülerimiz, daimi bir değişme, başkalaşma içindedir. Kısacası, tekâömüldedir. Bu ha- kikati, gündelik hayatımızın hendesesinden çıkarıp da, bülün insan hayatina tadbik edersek, ayni “oluş, u daha azameili bir ölçü içinde görürüz. Cemiyet hayalı- mızda çok kere “değişen, #n hamlesiyle, “değişmiyen,in, sosyoloji adıyla muhafazakârın karşı koyuşundan,ibaretiir. Gene, fakat / Bu mileadelede, geriyi kolliyanın, şu kadar yıl ev- velin “ileri adam, » olduğunu unutmamak lâzım. Kar- gımdaki “geri, , belki benim düşmanım, fakat ayni za- manda basamağımdır. Bugünkü mesafeme, mun yolundan geçerek vardım. İşte, kavgamızın garib cebhesi, budur. Ben, aslâ muhafazakâr olmadığımı, gene bu sütun- larda çıkan çok yazımda anlatmışımdır. Ancak, bu dünü beyenmesem de, tahkir etmeni toab etlirmez. Çin- kü bir gün, benim hayatım da, “dün, olacaktır. Bir yazımda da söylediğim gibi: “İnanırım ki, “bugün, üm, daha dün başlamıştı. Bunu, zaruri mücadelemizde miyar olarak kabul edersek, yarın da bizi umursamıyacak nesilden, biraz saygı bekliyebiliriz. Gavsi Halid Ozansoy İTİZAR Arkadaşımız Enis Bülend Yedek'in sanat fıkrs- larıyla, Nusret Safa Coşkunun roman tofrikasını yazı çokluğundan bu hafta koyamadık, okuyucula- rımızdan özür dileriz. SERVETİFÜNUN No. 2999—537 FANTEZİ Apandisit mi oldum? Senelerdenberi, karnımın sağ tarafında, beni za- man zaman rahatsız eden, İnkat asl ıztırab vermi- yen hafif bir sancı ile, düğümlenmeye benzer bir- şeyler hissederim ki; bu garib arızaya elimle başsam acımaz, tabii vaziyette iken beni &inirlendirici bir takını meçhul düğümlenmeler ve hafif sancılar ka- fama şübheli düşünceler getirir: « Acaba ben apan- disif mi oldum?» derim, Nihayet birkaç ahbabın da tavsiyesiyle, daha ihtiyatlı olabilmek ve içimdeki korkuyu defetmek için kalkıp bir doktora gittim, Beni soydu, yatırdı, uzun uzadıya muayene etti... Ağzından çıkacak teşhis sözünü, idam hükmünü din- liyen bir adam korkusiyle bekledim: — Sizde katiyen apandisit yok!diyince, ne yalan söyliyeyim, sevincimden kalkıp doktorun boynuna sarılacaktım. Bu sevinçle eve yollanırken bir ahbaba raştladımı, vaziyeti ona da anlattım. Fakat muhatıbım ciddi bir tavırla; — İyi amma birader, bir doktorla kat'i teşhis olamaz, sen bir kerede operatöre görün, daha müs- terih olursun dedi, Düşünüp taşındıktan sonra, arkadaşın tavsiyesi üzerine operatörlerimizden birinin kapısını çaldım. Ayni şekil soyunduk, uzandık, karnımız mıncıklandı, soruldu, sual edildi... Onun da son sözünü soğuk terler dökerek dinle- dim. Fakat bu seler iş değişti: — Ameliyat lâzım, sen apandisitsin demez mif!,, Şaşkın ve perişan bir halde sokağa çıktım., Dü- şünceli düşünceli yürüyordum. Yakın bir komşumla yüzyüze gelince, adamın elini sıkmadan derdimi anlattım: — Merak etme azizim diye söze başladı madem- ki biri öyle, biri böyle,demiş sen bir kere de falan operatöre görün. Böyle şeyler hemen, bir kişinin lâfile olmaz. Denize düşen yılana sarılır derler, dostuma hak verdim. Kalktım falanca ooperatörün kapısına sarıldım. Gene obermutat soyulduk, sıkıldık, sorulduk... Gene teşhis hükmünü korka korka dinledim ; — Ne münasebet efendim, kim demiş!.. diye kaşlarını çatarak, âdetâ yüzüme kabahatli imişim gi- bi bağırarak, eğer bende apandisit varsa diploması- nı feda etmiye hazır olduğunu haykırdı. Bu bağır- malardan memnun olarak evime döndüm. Fakat devam eden ufak tefek arızalardan hâlâ kurtulama- mıştım. Vaziyeti bilen bir aile dostum: — Devamı Son Sayıfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: