14 Aralık 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5

14 Aralık 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 2260—5753 İşte, bir tanesi Geçen fıkramda, Vakıt gazete» sinin açtığı bir ankete dokunarak «Beynelmilel şöhretimiz var mıf> sualine cevab aramış ve demiştim ki: «Var!» Sonra, ilâve etmiştim: «Ama, meydan nereğde?., Siz, bize onu verin.» Bu yazımı okumuş bir dostum -onunla daima münakaşa ederiz, genç nesildendir, fakat neslini mü- bümsemez - sordu: «— Kim Benden isim istiyordu. Muharrir, ressam, filozof, her neyse Türk olan, fakat beyneimi- lel ölçüde iş yapanbir isim. O, bir isimi atiyordu. Ben, üç isim verdim. Biri ressamdır, yani ayni zamanda ressaw; diğeri «terbiyeci> diye anı- ır, halbuki, bu sadece onun bir «<cebhesi»dir; üçüncüsü de şair. İkisi, bizim nesilden, Birincisiyle, üçüncüye itiraz etti; yani, bizim nesilden olanlara. Güldü: «— Tuhafsın!/» dedi. Güler a, aldırma geç, değil mi9. Ama, yapamadım. Gene, münakaşaya tutuştuk, bağırdık, çağırdık. Mat- baanın altını üstüne getirdik. So- nra? Sonra, maâlesef daima oldu- gu gibi oldu. Yani, «müsademei efkârdan barikai hakikat» çıkma- dı. Eğer, şimdi aşağıya bir parça- sını nakledeceğim yazı, o sırada UYANIŞ mazdım. O gatirları okur, kâfi gel- mese de, keserdim. Onları, bari tekrar size okuyayım. Cavid Yumaç'ın geçen haftaki Ser- vetifünunda çikan, «Köstence» 86- yahat yazısından: münakaşayı «Çünkü, Köstence, ilk aşka ben- zer... Gurupları ve mehtapları insa- na yaklağlırır... Ve Köstenceliler bir hakikat bilirler: Şehri. Onlar, şe- hir için yaşarlar. Eğer medarda, Cava ormanların» da iki köstenceli birbirine rasilasa- lar, sarmaşıp birbirini öptükten son- ra, sorulan ilk suâl: — Şehir ne âlemdel olur. Ve kat'& cevap: — Şehir yaşıyor! .. Eskidenberi, Romalların bu- raya Tomis kalesini kurmak için attıkları ilk taşlardanberi, Kösten- 08, yaşıyor... Sıcak yaz günlerinde, Park'ta heykelin gölgesinin düştüğü sıralar- da, uyuduğum zamanlar, bana, bar- larda ve Kuza Voda umumhânele- rinde sevgilileri olan serseriler, pen- be kdğıllara uzun aşk meklupiarı yazdırırlardı. Bâzen, mes'ut dört duvardan, bir yuvadan, koşup oyns- yan bir mini mini yavrudan bahsei- memi yalvarırlardı, En güzel ştir- lerimi bu mektuplarda yazdım. Yas- dıklarıma bedel olarak, bol Mısır sıgarast içip, ondöri! çeşit porlekizce küfür etmeyi öğreniyordum. Bugün gibi birçok günler geçmiş ve bir çokları daha geçecek. Topa ayak sallayıp göğe tag atan dünkü çocuklar, bngün gözümüzün önünde; beyaz defterler üzerine iğilmeğe, ha- yaller kurmıya, sevmiye, sigara içip dansetmeğe başlamışlardır. Baze in- sanlar toprağa girerken, başkaları yanımda olsaydı; bu kadar yorul- güneşe doğru siçriyorlar... Bugünkü 51 güzellikler buruşmaya (o başlarken, beyaz elbiseli idze vücullu neş'eli kızlar kederi utandırıyorlar... Ve şehirdeki bütün kiliselerin orgları ve çanları, akşamın ilk saat- lerinde, başka dünyadan bir konser getirirken, Köstence bir duman gi- bidir. Şafak, gecenin son göz kırpma- larını mağlup eltiğinde, yukarıya merlçesine uzanan fabrika fürnalle- ri, gelecek binlerce sabahlardan biri: ni daha müjdeler.» rr e e » Nasıl 9... Bilmem ama, bir şey- ler var, değil mif... Bunu yazan Türkdür, daha gençtir, belki Türkçede yazanların da, en genci, Bu yazıd& onun sanat iddialarından her hangi biri de yok- tur. Bu, heifhangi bir seyahat yazı- sıdır. Onun için, sadece bukadar... « — Bizde beynelmilel ölçüde isim yapabilecek adam var mı?., «Varb «Kim! «İşte, bir tanesi» Bugün için değil belki, fakat yarın... Gavsi Halid OZANSOY — Böyle selâmladığın mühim bir zat mı? — Nediyorsun birader, #ierim- den satın alırken gözümle giirdüml,

Bu sayıdan diğer sayfalar: