14 Aralık 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

14 Aralık 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a İŞ çe ŞAŞI — 53 SERVRTİRÜNUN No, 2980— 373 Marazit görüşler fantezisi : KATİL VE DELİ MESUTTUR — Saadet nedir? — Bence kendi kendinden mut- mein olmak, hâlin tadını çıkar- mak, rahatça <ohis diyebilmek, TaeBuf Gm bütün varlığıyle ilân etmektir -- Öyle ise ebedi muztarıpler, ânln * dışına çıkmak isteyenlerin hepsi bötbaht mi9 — O ân için, bu ıztırabı çektiği ân iğin öyle. — Öyle ise bütün hayat güre- gince tekli olamaz. — Şüphesiz. Saadet bir gaye tahaseüsüdür. Hazırlık, emek, bek- lemek ve zoriamak, ne bileyim türlü türlü ruhi istihalelerin mah- sulüdür ki, bundan bu safhaların hepsi saadet tahakkuk edene kadar felâkettir. Ancak saadet tasavvuru bunları katlandırır. — Öyle ise saadet tamamen ferdi bir şeydir. — Saadet adamına göre deği- ir. Biz burada hodgâmların Bâa- detinden bahsedelim. Hodgâm had- di zatında insanların en az megut olanıdır. Çünkü uğraşacağı mania- lar vardır. Başkaları, arzularına durmadan engel olurlar. Diyebili- rim ki, bir hodgüm için saadet an- cak iki suretle, çılgınlıkla veya cinayetle elde edilir; ta ki bu hod- gâmın hayatiyeti olmasın. Canlılı- gı şiddetli olan bir hodgâm insan, ya herkesi unuttuğu anda, yahut da cinayet işlemekle saadete erebil- mektedir. Bu itibarla tımarhaneleri dolduran delilerin hepsi bedbaht değildir. Paranoiların çeşitleri var- dır, Bence bu insanlar ancak cina- yet hâli ile saadete erişmiştir. Hem onların saadeli şifa bul- madıkları müddetçe fasılasızdır. Onlam bedbaht etmek onları iyi etmektir. İyi oldukları an, onlar için felâket başlar. Aklı başına geldiği zaman ne öğrenecek! Me- raretle kendisinin başkaları karşı- sındaki hiçliğini. Bir meğaloman için bundan büyük felâket olur- mu ? Allahtır, Peygamberdir, bü- yük gâirdir, kumandandır. Hulâsa bizi olmak için kıvran- dıran, ıztırabından başka bir karşı- lığı olmıyan bu emeller ancak hastalıkla elde edilir. Saadet için © Yazan: Yunus Kâzım Köni herşeyimizi feda etmiye hazır ol- duğumuzu söyler dururuz. İşte bu hastalar sadece akıllarını feda et- mişlerdir ve kendilerine göre böy- le yapmakla pek iyi etmişlerdir. Onun için bu delileri hâllerine acınacak delilerden ayırmalı. — Sizce PFilorinalı Nâzım mes: ut mu idi! — Şâirlerin en mesutu. Bu kö dar mesut olarak yaşadığı için hayata doydu ve kandı. Ve artık Ölümü Arkasından: MELEK İÇİN Şehir Tiyatrosunda iki yıl ev- vel “Ümit. isimli adapte bir piye- sim oynanmıştı, Geçen hafta hayata gözlerini yummuş olan sanatkâr Melek işte o piyeste en hisli rolünü oynamıştı. O ses, o jestler ve o vücud şimdi sahne hâtıralarım arasında bir gölge gibi hazin bir hâtıra kaldı. Fakat ben, Melek'i hâlâ o temsildeki Oharikulâdeliğiyle görüyorum. Çünkü Türk sahnesi onun kadar duyarak oynıyan bir kadın sanatkâr yetiştirmemişti. Bu satırlarım bu kıymetli yük- sek kadının ölümü arkasından sadece bir muharririn notlarıdır. Onun sanafkör ruhuna ebediyet- te yıldızlı ve ışıklı ufuklar dilerim. O ruh, mezarda bile ancak böyle bir dekorun içine yaraşır. Bazen en nâdir yaradılışları bile en genç çağların- da ne zalimce elimizden olıyor- un... Halid Fahri OZANSOY başka bir şey istemiye hakkı yok- tur. Bir insan kendisinin şiir kralı olduğuna inandıktan sonra hayatta daha ne istiyebilir? Şiirlerinin beğe- nilmeşi, edebiyat tarihinde lâye- mutluk, bunlar, Filoritalı'nın nef- sine itimadı karşısında güneşin hararetine nisbetle sönmüş bir kibrit çöpünün külü kadar sönük: — Biraz önce cani için de an- adeti tatmış insandır, dedin? — Evet, yine hodgüm ve can- lılığı kuvvetli olan bir insan olmak itibarile bir capi en mesud bir mahlüktur. Hedefe ulaşmış, bu işi başarmış, ihtirasını tahakkuk et- tirmiş bir insan. Canilerin, katille- rin de nevileri vardır, Ben pısırık canileri kasdetmiyoe rum. Kazaen birini öldürüvermiş olan bir zavallı şüphesiz ki betbaht- tır. Fakat cinayetini düşünen, ks- fasına koyan, şehevi bir ihtiras sit masını çeken caninin mesut oldu- gunu söylüyorum. Böyle bir cani- ye acımak gülünçtür. Böyle bir ada mın ruhuna yaklaşabilsek onda ge rek fiilini yapmadan önce duydu. ğu ürperişleri, gerekse boğazlarken duyduğu zevki ve hele cinayetten sonra o boğazlama anını hetırla- yarak duyduğu zevk baygınlıkları- nı aplayabilsek böyle bir cinayetin temin ettiği saadeti onun hesabına kıskanmamak elden gelmez. Bazı katillerin asılırken görünüşleri pek bitiktir. Bu bitiklik sehvetin en azgın hâlidir. Dişi bir zevk, Dişi- nin teslim oluşmndaki tad. Böy- le bir caninin idam sebpâsına giderken dizlerinin titremesi ölüm korkusundan değildir. — Bu, korkudan değil mi? — Korku bir âlemdir. Bu müş- terek ve tek kelimenin ifade etti- ği ne müthiş zevkler vardır. Bâki- rede de bu korku vürdır. Fakat tecessüsü, mülinyillenin işlemesi, cildin ürperisi, ne hileyim o hâli yaşayan gene kızın ililiraslı anına basit bir korku ilimirk ne kadar basit bir görüştür. — Devamı 6İ inci sayıda —

Bu sayıdan diğer sayfalar: