4 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

4 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A GFACEANIN İ MASALLARI a TASALLARI A Çin Hükümdarı Size, geçen nüshada Hindis- tanda yaptığım bir işi yazmış- tım. Bugün de Çinde gördüğüm bir vak'ayı yazacağım : — Seyahatlim esnasında — bir sabah “Pekin, şehrine vâsıl ol- muştum. Sokaklar çok kalabalık- tı. Meğer Valı teftişe çıkmış. Nihayet, bir köşe başında, Vali ile karşı karşıya geldim. “Baka- hm, teftişte ne yapıyor ? ,, diye L eşine takıldım. Yanındaki adam- rla çarşıyı, pazarı geziyor, gör- düğü yolsuzlukları — kâtibine kaydettiriyordu. Bu esnada gözü- ne fakir - bir adam ilişti. Bu ih- tiyar Çinli, mütemadiyen sırtını, umuzlarını duvara — sürtüyordu. Vali sordu : — Orada ne yapıyorsun?... Çinli şu cevabı verdi! — Sırtım kaşımyor, düvara sürtüyorum!. Vali yanındaki adam- lara, bu fakir Çinliye temiz çama- şır verilip hamama gönderilme- sini, tembih etti. Meğerse iki serseri bu işi seyretmişler, “ Bize de esvap versin..,, diye, koşup öbür sokakta valinin kar- şısına çıktılar. Onlar da sırtlarını duvarda kaşıyorlardı. Vali sordu. Onlar da fakir Çinlinin cevabını werdiler. Vali kızmış, — onların hapse atılınalarını emretmişti. Serseriler: — Ona esvap verdin, bizi hapse atıyorsun? — dediler. Vali bunun üzerine bağırdı; — O, bir kişidir. Kendi sır- ftını kaşıyamaz. Fakat siz iki kişisiniz. Nöbetle yekdiğerinizin sırtını. kaşıyabilirsiniz!. | | Afacan — Şarlo çok para ka- zanıyor diyorlar! Cingöz — İnanmal Para ka- zanmış olsa bu kıyafette gezmerz!.. Özi N €) Yüzde İki Ş Bundan bir sene evvel, lokan- ta, mağazalarda yüzde iki kazanç vergisini, fatura- lara pul yapıştırarak, müşteriler- den alırlardı. Hocası bir gün Afacana sor- muştu : — 5 kere yirmi ne eder ? —102! Muallim, kızdı: — 5 kere 20 — 100 eder. Bu 2 de nedir?... Afacan atıldı ; — Kazanç vergisi !... gazino — vesair pek haklı olarak, Afacan — Karşıdan gelen Şu çocuğu görüyor musun? / DEVRİ ALEM ,SEMHI_-'/.&T/ 4 ]acanm Tefrikası: 4 Vapur batarken, kırılan per- vane deliğinden su aldığı için burnu yukarı kalkmıştı. - Bunu fırsat bilelen yolcular buradan kendilerini denize fırlatmışlardı. Fakat koskoca gemiyi batı- ran böyle çoşgun bir denizde, hiç yüzülebilir mi? Yüzlerce yolcu, simsiyah — dalgaların — arasında boğulup gittiler. Her nasılsa eli- me bir tahta parçası geçmişti. Sıkı sıkı sarıldım. Onun sa- yesinde batmıyor, yüzebiliyordum. Su seeleri arasında, ansızın bir | feryat duydum: — Afacan 1... Afacan... Boğu- luyorum, imdat!.. Bu, zavallı Cingözün sadası idi. Güç halle etrafıma bakındım. Fakat dalga- lar beni bazan bir minare boyu yükseltiyor, sonra denizin üstünde —açılan —müthiş — uçu- ( rumlara, — korkunç - derinliklere gömüyordu. — Böyle bir, ana baba gününde, kendi canımı kur- tarabilsem ne mutlu idi Fakat Bir ceviz ağacının altında olu- ruyordum. Karşımda bir karpu: tarlası vardı. —Hey, Allahım! dedim, büyük karpuzları büyük ceviz ağacında, küçük cevizleri de küçük karpuz fidanında neye yaratmadın?. Tamam ©o zaman başıma bir ceviz düştü. Benim düşündüğüm gibi, ya karpuzlar ağaçta olsa idi?... Tanrı herşeyi yerli yerinde yaratmışltır, onun İişine karışma- KEDİLER * Damların haline bak : Meclis kurmuş kediler ! Duvarlara çıkarak, “Mırnav 1.. Mırnav!..,, dediler! * Pek kavgacıdır Sarı, Korkmaz ölümden Sarman! Pamuğun tırnakları Fakat hepsinden yaman!.. x* İşte, trnak tırnağa, Hazırlandılar harbe! Atılıp sola, sağa, Başladı muhbharebe !.. * Bu mart hep çıktı dam Böyle bir sürü kedi! Kediler gitti amma, Dam kalbura benzedi! Ya her mart ayı bence Kiremit aktarmalı! Ya evleri erkence Kediden kurtarmalı!.. MUHARRIR!.. Meşhur bir mubarrirmiş! biçare arkadaşımı düşünmemek olur mu ?.. Sesinin geldiği tarafa doğru kolaç vurmiya — başladım. Esvaplarım kâmilen ıslandığı için, vücudum ağırlaşmıştı. Artık tahta benim sıkletime dayanamı- yordu. O zaman elime vapurun sandallarının bir küreği geçti. Tahtayı atıp, küreğe sarıldım. Nihayet dalgaların üzerinde arkadaşımın başını gördüm. Ağzı- m sulardan kurtarabildikçe bağı- ryor, fakat ansızın bir dalga sesini — kesiyordu. Yanımda- ki tahtayı ona fırlattım hain bir rüzgâr onu alıp başka bir tarafa — götürdü. Çingöze metanet 'vermek İâzımgeliyordu. — Biraz daha gayret... Geli- yorum,. korkma... Diye bağırdım. Bereket versin bir dalga beni ona doğru uçurdu. Son gayre- timle kulaç vuruyor, ona yaklaş- mıya gayret ediyordum. Bir daha bağırdım: ğNe"Zâı;ı;n! © | ! Kadın — Bak yavrum, Cen- netten sana bir kardeş geldil!.. Çocuk — Budala! Hiç Ceunet bırakılıp ta bu eve gelinir mi?. Allah selâmet versin, Afaca- nin annesi meşbur gevezelerden- dir. Bir kere söze başladı mı, ardı arası kesilmez. Geçen gece, misafir gelmiş, sohbete koyulmuşlardı. Annesi, bermutat, durmadan — anlatıyor, dinlenmeden söylüyordu. Bir aralık Afacan bir kelime söyliyecek oldu. Annesi hemen kaşlarını çatıp. — Sana her zaman “ben söz söylerken ağzını açma.., demi- yör mıyım !.. — Anneciğim, dedi, konuş- mak için senin uyumanı mı bek- liyeyim ?... Cingöz yormuş — Cingözl.. desin?.. Cingözden ses sada yoktu. Fırtmanın açtığı uçurumlara sü- rüklenmişti. gi dakika sonra meydana çıktı. Fakat zavallı çocuğun çok su yuttuğu belli idi. Bağıramıyor, yalnız kollarile çırpınıyordu. Gözüm o anda dal- gaların üstünde yıldırım gibi bize yaklaşan büyük balıklara — ilişti. Bunlar, karınlarını doyurmak için kazazedeleri arıyan, yunus balık- ları idi. Artık iki ölüm arasında kalmıştık: Suda boğulmamış ob- sak bile, bu sefer bizi deniz canavarları parçalıyacaktı. “Ölür- sek, beraber ölelim..,, Diyen, arkadaşıma yaklaşmak - istedim. Lâkin çok geç kalmıştım: Büyük bir dalga ona bücum etti, — ciğerlerine — sular — dol- du, — benim zavallı arkadaşım boğulup gitti. Cingözün ölümü beni korkutmuştu, başımı geriye — Yall, Nereye yazı- I Cingöz!.. Nere- Tuhaf Sözleri AFACANIN: N Ü Temel Kımmış Babası Afacana sordu — Oğlam ! Sınıfta en temb hangi çocuktur ?... Afacan o dakikada başka b şey düşünüyordu, Dalgın dalgıt babasının yüzüne baktı. Babasi; sualini anlamadığını zannederek — Yani, dedi, siz sınıfta ol yup yazarken, hiçbir şey yapm yıp uzaktan size bakan kimdir Afacan, şu cevabı verip, bi basını hayrete düşürdü : — Hocafendi 1... Balık ! Annesi Afacanı, balık K için, pazara göndermişti. Bir b hıkçı çocuğun yolunu kesti. — Yavrum ! Bu balıklar ço tazedir. Daha bugün tuttum ! Afacan, balıklardan bir tan: sini muayene etti. Kulaklarıı içi simsiyah, etleri porsumuştu. Hemen elinden atıp : — İyi ki bugün tutm dedi, eğer yarına kalsa yenmiyecekmiş |.. MÜSABAKAYI KAZANANLAR Eskişehir, Zihniye - Eakişehir sesi 2inci sınıftan Mediha, Eskişel Mehmet Ef. kerimesi Neriman, Yo! gat Gazipaşa mektebi Jale Güni Hanimlarla, Ticaret mektebi talebelerinden 949 mumaraliı Hayri Bey birer kitap kazanmışlardır. döndürdüm, bir de ne göre Büyük Yunus balığı üzerime gel miyor mu?.. Hemen elimdeki küreği doğru çevirdim ve ucunu balı, açık ağzına daldırdım. Tahtan sivri tarafi gırtlağını parçalamışt Denizin bir kısmı kana boyandıi İşte tam © zaman kendin yakınımızda — bulunan — kayalı; atabildim. — Ellerimi, tırnakları! parçalayarak, yukarı çıktım, d mansız, bitkin bir halde dü bayıldım. * Gözlerimi açtığım zaman, kelf dimi yine vapurda bulmiyay! mı?.. Meğerse fırtına başladı zaman beni deniz tutmuş, k dimden geçmişim. Bu gördül rim bütün rüya imiş. Cingt yanıbaşımda duruyor : — Haydi, kardeşim! Fırl bitti, güverteye çıkalım | diyor0 ( Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: