14 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

14 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Sehri De Her hakkı mahfazdur. Rafizilik —ona — babasından Miras kalmıştır. Babası da bu İdiada — bulunan bir —mülbhit idi. — Bu yüzden halkım — nef- Tet ve huüsümetini kazanmıştı. Ârtk (Ehli islâm) arasında armamıyacağını anlayınca, güya adını tashih ett. O zaman daha pek genç olan bu mel'unu, Nişabur ) a yolladı. (Ehli sünnet) ulemasının se- refranı olan (İmamı Muvaffak) tan ders ve feyiz aldıracaktı. Halbu- maksadı, küfrüne -hükmeden- imanın başına bir belâ yap- Makmış, İşte bu fikir sabit oldu. bir yılan oğlu yılandır. Bunun 1 (şer'i şerif) in darbesile ez- Bek gerektir. Dedi... Fakat vali, sakin ve Mutedil bir adamdı. Bu sözleri inledi. Söyliyenin — heyecanını feskin etti. Sonra (Hasan Sab- bah) a döndü. Şu emri verdi: — İtikadın batıl. ":r ıılıB-.: nn içtihadına mubaliftir... herkesin içtihat ve tefekküründe hür olduğuna kani bir adam oldu- ğum için seni katletmekten ihtirar ediyorum. Ancak, bu batıl itikat- larını - tashih edinciye kadar bu beldeden uzak yaşıyacaksın. Sana emrediyorum, derhal memleket- ten çık.. nereye gidersen git... Hasan, pervasız bir variyette emri dinledi. Bir an başını kaldırdı. Bir şey söylemek istedi. Fakat söylemedi. Yalnız, bütün Meclistekileri küstah ve cüret- âr bir nazarla süzdükten sonra e ;:ırlıire geri döndü ve mağ- ir tavurla kapıya doğru yü- râdn pıya doğrü yi Tozlu ve güneşli bir yolda, M" zün ve müteessir bir halde yürüyor.. - (Rey) sehri, "taktan görünüyordu. * (Aradan, günler geçti. ) Hayyam, yine o, güller ve #rguvanlarla müzeyyen revakında Oturuyor ; önündeki nefis (Isfahan) #arabından yudum yudüm içerek Tübailerini yazıyor: Bu müsterih kanaatkâr hayattan büyük Zevk ve lezzet duyuyor; . Vezir ( Nizamülimülk ). yine d'"hlndl oturmuş hükümet umu- Meşgul oluyor; , Hasan Sabbah, o bitmez tü- Sümez yollarda, kızgin güneşin mül edilmez harareti altın- fozlara ve topraklara müslağ- Yorgun ve bitap bir balde 'ordu...Biraz daha yürüdükten ."";l. büyücek bir taşın yanında . Biraz dinlenmek için oturdu. Sırtındaki küçük torbadan biraz çıkardı. Matarasında, an i aldatmak ve bu mel'un oğlunu Güneşli Bir Yolda Yürüyor, Rey Görünüyordu Uzqkt_a_n Biraz Dinlenmek İğîn Oturdu, Birdenbire Gözleri Büyüdü -4— Yazan: A R. I vaş hafifledi. Ade- | ta yeniden kuv- 4 vet ve hayat bul- muş gibi yerinden kalktı ve yine, kızyin — güneşin barareti altında yanıp tutuşan yo- — han tozları arasına * daldı. Verir ( Niza- mülmülk ) ün hü- kümet — umurile | meşğul — olduğu | divanın sokak ka- ğ pısı görünüyordu. | Kapının önüade, * kavaslar, çıvu;lır? ve — harbedarlar —— duruyor; biribir- lerile konuşuyor- lardı. ma bir halde S:ldl. Kapıda ranlara selâm verdi. Fakat, bu sefil kıyafetli ada- mın selâmını almağa tenezzülj etmedi. Ömer Hayşam an olduğu yerde duraladı. Fakat çarçabuk - kendini topladı. Dik, mağrur =&M bir tavır aldı. a vezire doğru yürü- dü. Vezaret tahtına üç ıd,myı'ı:.. hnca durdu. Sağ elini göğsüne koydu. Veziri, teklifsiz bir arka- daş gibi selâmladı: — Merhaba, Abdülkasım!... Divanda bulunanlar bu lâw- bali hitaptan şaşaladılar. Lâkin verir, sakin — ve mutedil bir tavırla bu selâmı iade etti: — Merhaba ya "eşhlıl adam... Talebin ne ise söyle?.. Hasan, cevap verdi: hiç kimse | Hasan, durdu. Mütcessir oldu. Fakat düşündükten sonra, onlara biraz daha sokuldu. — Vezir (Nizamülmülk) e ar- zedin, huzuruna çıkmak istiyorum, dedi. Fakat bu sözler, hiç kim- senin kulağına girmedi . Hasan, sözlerini tekrar etti. Lâkin dinliyenler, arkalarını dö- nüvermekle mukabele ettiler. Hasan, büyük — bir hiddet BŞ S ölük. bir ve — infial — hissetmişti. -Yum | | — Kodm Oi Dir adam, bir ruklarını — sıktı, diıleıinih.fı- değil mi ?... çırdattı ve onları tehdide la- Vezir, bu Bükteli sözden bik dı... Halbuki bir da, hiçbir tesir | yaz mütehayyir olmakla beraber sordu: yapmadı. S ğ Nihayet Hasan, kapıcılardan — Şüpbhesiz.. Vait, e birinin eline sarıldı. — Yalvardı, düHuııı_ bu — Sözden cür'et kardı, ifat uruna ha- z İ Bi ç ea — Şu halde, — borcunu eda et... Teşrifatçı geldi. Hasana sordu: (Arkası var ) — Ne Miyouu':;fd ; Hasan, cevap z - — Mühim bir mesele hak- kında vezir ile konuşmak için, ta, ( Rey ) beldeşinden yeliyorum. Kimsiu.. Adm ne?... Hasan, başını salladı ve hüv- viyetini sakladı: y Onu da, ancak - vezirin huzurunda söyliyebilirim. Teşrifat memuru, bu garip ıdıınıe:ıâıhı garip olan bu söz- lerine taaccüp etti. Gitti, vezire tti ”“V:ıü'V bu meçhul müracaat sahibinin huzuruna getirilmesine ruhsat verdi. Hasan, kapının önünde duru- yor, endişe ve ıstırapla, içerden k habere intizar edıyordıı Teşrifatçı göründü. Elile işa- ret ederek: Resminizi Bize Gönderiniz, * * SizeTabiatinizi Söyliyelim. 14 RAUF B. Süse, tarzı teleb- mevzularından | ve bu sahada maceradan hazeder.Üzün- * tüye ve fili mücadeleye gelemez, kusurlarının şuyuundan endişe eder. Gururu vardır. İzzeti nefis meselelerinde hassas ve kıskanç davranır. Cömertliğe mü- —a DAKTİLO Bugünün Romanı BU 76 AM Yarar Z. Şaklr Otomobilim, biraktığım yerde duruyordu. Şoför böyle nefes ne- fese avdetimi görünce bıyık ak tandan güldü ve manalı bir ta- vurla sordu: — Nereye gideceğiz efendim? Hemen kaşlarımı çattım ve cevap verdim: — Taksim meydanına. Maksedim, oradan tramyvaya atlamak ve şoförün takibine im- kân bırakmamaktı. * Şimdi şu satırları yazarken, sevincimden içim içime sığmıyor. Hele, asıl evde kopacak sunturlu pandomimayı — gözümün — önüne getirdikçe kahkahadan - bayılıyo- rum. ÂAman ne iyi oldu?. Bugü- ne kadar erkeklere karşı kak bimde biriken intikam acıları birdenbire dağıldı, sükünet buldu. İhtimal ki günün birinde şu batıralarımı okuyanlar olursa: — Acaba bu Kevser çıldırdı mı?.. Böyle bir rezalete maruz kalan bir kadın, hiç bukadar sevinir mi ? Diyecekler ve buna hiçbir mana veremiyeceklerdir. Şu halde onları meraktan kurtarmak için söylüyorum ki, bu rezaleti, bizzat ben tertip ettim. Evini, karısını, hatta vazife ve vicdanını bile unutarak kadın ve macera peşinde koşan bu muhterem Müdür Beye bir ders vermek için, dün karısına bir mektup yazdım, yolladım.. Bravo, kadın da zeki bir şeymiş. Tali- matımı aynen yaplı ve mübarek zevcini, acemi bir hırsız gibi ku- lağından yakaladı. Kadıncağız, kendisine bu za- 'feri kazandıran ve ( meçhul bir dost ) imzasını taşıyan © mektu- bun sahibini, kimbilir. nekadar merak etmişlir ?.. Ona şimdi de şu mektubu yazıyorum : Muterem Hanımefendi ; Dün Kâğıtane sırtlarında ka- zandığınız şanlı zaferden dolayı sizi tebrik ederken size ikinci bir iyilik daha yapmak istiyorum. Her zevç gibi sadakatinin dere- cesi dünkü vaziyeti ile sabit olan muhterem zevciniz, son günlerde yaptığı dalavereli bir işten dolayı tamam bin sekiz yüz lira bir para kazanmıştır. Ağır bir mağlübi- yele uğrıyan zevciniz, şimdi sizinle l . rsetem ” TU AOA her şart dahilinde sulh olmıya razıdır. Bu sulhbu — akdederken, arzettiğim parayı nazarı dikkate alarak, önümüzdeki kış için hiç olmazsa bin beş yüz lira kiyme- tinde güzel bir manto aldırmayı unutmamanızı — halisane — tavsiye, eylerim efendim. Meçhul bir dost * Fakat.. Bu intikam zaferimin neşesi maalesef pek uzun sürmedi. Bu hâdiseden bir hafta sonra Haşim Bey yazıhaneye henüz gelmişti. İşe başlıyacağı zaman telefon işledi. Kısa ve heyecanlı bir muhavereyi müteakıp Haşim Bey bana hiç birşey söylemeden şapkasını giydi ve acele acele bir yere gitti. Yarım saat sonra tekrar yar zıihaneye' döndüğü zaman rengi kireç gibi bembeyaz ve M de titriyordu. Beni görür gör mez, şapkasın çıkardı, bir kok tuğun üstüne attı. Karşımda du- rup ellerini göğsünün — üstüne kavaşturarak sordu: —Kevser Hanım, siz Salâhattin Beyle bir randevuda bulundumuz değil mi?.. Bu sual birdenbire beni şa» şırttı. Bütün kanım, beynime sıçradı. Ben, ne cevap — vere« ceğimi düşünürken, o sörüne de« vanı etti : — Ben, bu mülâkatınıza mü- dahale etmiyorum. Hatta size vııdğimü talimatı daha — şumullü ta iğinizden dolayı ııeıınunmolmım da ,lln= lir. — Ancak, anlamak istediğim bir şey var. Bu mülâkata gitmes den evvel hiç kimseye bundan bahsettiniz ıııiı;.. £ ( Arkası var) Aldığımız Bir Mektup Son posta gazetesine Aldığımız bir varakadır: Gazetenizin Abdülhamide alt tefrikasında, Abdülhamidin ce- nazesi tezkiye edildiği esnada topçu feriki gürcü Riza Abdülhamit hakkında sesle (iyi biliriz) ve saire dedi- ği yazılmış ise de bu sözleri söye leyen merhum Riza paşa olma-» yup onun yanında bulunan e- bak Topkapı — sarayı muhafızı Riza paşa olduğu, izharı hakikat - zımnında il efendim. Doktor Sait Bromura) *Knoll» tabletleri dünyada en ziyade mütcainmim #sap müsekkini ve münevvimdir. Bu müstahzar. milyone huvıhdııı:uibıdimhdvvı—ımbldundohw Cak beş on damlı kalmıştı... — Gel büyük bir se- d , Tar tarafından tavsiye olunmaktadır. Alındıktan 20 dakika Hem yiyor. hm.dl:.hiyordı. : Dg,f'd, teşrifatçıyı takip etti. | temayildir. H enndan teviiye olunmükmdır » kla İ P AD Fotoğraf Tahlit Kuponuna %w_:y:-;ın ıı-ı-:_ ıııç’u :::... _:u.i_" ""'"“ıf'ı.';'...* Birdenbire — görleri büyüdü. ' — Hasan, divana ÜS ir t tabletlik A S MAD S geei l A A, 8 |Lnlenm ee f AM y bi 'a de KNOLL A0 d aklırapı- yavaş yar | anda - W Bt B in'ariile & eli

Bu sayıdan diğer sayfalar: