29 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

29 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mayıs ——— SON POSTA Ta_rihî_Babıâli Tarihe Karışmak Üzere Daireler, Düyunu Umumiye Binasına Taşınırsa Babıâli Satılacaktır Babıâğli “Adası,, nın kuşbakışı bir manzarası Düyunu Umumiye — binasının belediyeye devri — hususunda Maliye Vekâletile belediye ara- sında cereyan eden müzakerat müsbet bir surette neticelenirse Düyunu Umumiye binasına yal- bez belediye; doğü, vilkyetiğ' b tün şubeleri de taşınacaktır. Ma- liye Vekâleti bir milyon lira tabmin edilen Düyunu Umumiye binasına — mukabil — belediyenin yalnız birkaç yüz bin iralık bir bina ahvermesini kâfi bulma- maktadır. Defterdarlıkla Maliye Vekâleti arasında ayrıca muha- bere yapılmaktadır. Defterdarlığın — daha - şimdi- den binaya taşınması sonradan da vilâyetin nmakledilmesi tasav- vur. edilmektedir. Bu takdirde boşalacak olan vilâyet ve defter- darlık binaları esasen köhneleş- miş olduğu için satılacak — ve güzel bir mahalle haline geti- rilecektir. Yalovada, Eski Hamam- ların Bir Kısmı Bulundu Son Zamanda Yapılah_ Park Oteli Yıkılarak Hafriyat Devam Edecek Yalovanın Methali Yılnv:dı eski, tarihi eserleri Mmeydana çıkarmak üzere yapılan afriyat mali sene nihayeti ok- mak münasebetile durdurulmuş ve Yalovaya gitmiş olan Müze- ker Müdür Muavini Arif Beyle memurlardan Necdet de dön- Müşlerdir. Bulunan harabenin eski Ya- :.“'ı hamamlarının dinlenme ma- ali olduğu tahmin edilmektedir. Tabenin zemini düz, mücellâ Ve plâka halinde beyaz mermer- lerle döşelidir. Sahamn etrafında Büyet san'atkârane oyma başlıklı E kaideli — sütunlar — vardır. Sötunlar devrilm ; ve ba- kırılmış bir. hadedir. Ga- Yet mahir taşçı ustaları bulunmuş :: bu sütunların eski tarzda ve u.'l.felh- yerlerine dikilmesi bu talara ısmarlanmıştır. Hafriyata hazirandan - sonra devam — edilecektir. Hafriyatın tevsii için Park otelinin yıkılması da icap etmektedir. Bu eserin Çinar meydanına kadar uzandı- gı kuvvetle tahmin edilmektedir. Sayfiye Arıyanlar ! İstanbulun münasip bir sem- inde yazlık bir ev istiyorsanız; Ev sahipleri! Siz de evinizi mevsimlik olarak kitaya verecekseniz SON POSTA ya hemen bir ilân veriniz. Müşteri bulaca- ğınızdan emin olabilirsiniz Resminizi Bize Gönderiniz ae — Ö SizeTabiatinizi Söyliyelim. 91 Osman Bey: Durendişür. Bir şeyi — anlama- dan - tatbik et mez, bir hâdi- se — hakkında beyanı —müta- lea — edebilir, kalasımı işletir, sokulgan — ve şarlatan değil- dir, — kendini gösterici — nü- mayişkârane hareketleri yapamaz, daha ziyade olduğundan az görü- nür, z 93 Ankara: Yzb. Necdet Beyi (Fotoğrafının dercini - istemiyor. ) Zekidir. Hâdiseler hakkında be- mütalea edebilir, kafasını işletir, hazimkâr değildir. Süratle münfail ve müteheyyiç olur. Şık- hğı ve intizamı sever, zevki seli- yanı mi vardır, nefsini hayatın mühte- Hf zevk ve eğlencelerinden mah- rüm etmez. Parayı sarfeder. İzzeti nefis mesailinde kıskanç davranır. u 88 Adanada M, Kemal B.: kin ve male çup - bavırlıdır. Kendini — gös- terici şarlatan- ca hareketler- den- nümayiş ve — alâyişten uzak kahır. Meserret veya kederini saklı- dert- leşmek ihtiyacıı duyar. Mücade- leci değildir, anlaşınıya ve uysak- hğa temayül eder. u 87 Refet Bey: Samimi ve müte- vazıdır. Çabuk karar vermez, acul değildir. Elinden iş ge- lir. Bir işte önayak olmaz, pek — serbest tavırlı — değik dir. Simasın- da san'atkârlı- ğa delâlet eden bir ifade ve mâna vardır. Herkes- le çabuk ahbap olmaz, pek sokulmaz. n 90 Mehmet AkifBey: İntizamper- verdir. — Usul haricinde — iş görmez, vazile ve mesuliyet- ten — çekinir, ümit ve cesa- retini — kolay- hkla muhafa- za ile nikibin: liğe — temayül eder. Menfaat- lerini ve samimiyetini israf ve kendisini ihmal etmez. 4 892 Akhisar Leman Hanım : ( Fotoğrafının dercini istemiyor. ) Çalışkandır, şahsını alâkadar eden mesailde hassas ve hırçın olur, çabuk alınır, söz altında kalmak istemez, temizlik ve inüzam bah- sinde titizlik gösterir, her şeye uysallık göstermez, menfaatlerini sever ve israf etmez. Sü- yamaz, Fotoğraf Tahlil Kuponuna 1i inci Sayfamızda bulacaksınız. HARUNURREŞİT EARAN 105 BAA Yocan: — — Tarihin Esrarengiz Sayfaları Kâhya, ceza görmemek için müşteki koçları -okşıyarak, biraz da inciterek vazife başına geçir- mekte tehalük gösterdi ve hayli müşkülât ile iki rakibi kavgaya hazırlıyabildi. Harun, hayvancık- ların mücadeleye girişmek üzere bulunduklarım görünce bağırdı: — Dur ya velet, bunlara birer isim verelim. Ve her iki koça ayrı ayrı işa- ret ederek birer isim taktı: — Kırmızı boyalısı Bağdat, sarılısı Endülüs ! Boyunlarında kıymetli yakut- lardan yapılma birer gerdanlık taşıyan koçlar biribirine bamle ederken Halife, Cafere — izahat veriyordu: — Bağdat, benim saltanatımı ve kuvvetimi, Endülüs te kaçak Ümeyye oğullarını temsil ediyor. Demek ki —güreş — mühimdir, dikkat etmek gerek. Cafer, dudaklarını ısırdı. Si- yasi vaziyetleri koç boynuzların- da ölçmek istiyen halifenin şu haline acıyordu. Fakat hayasız Ebülhasanın edepsizliklerini sey- rederken sustuğu gibi Abbasilik- le son Emeviler kudretinin hay- van pençelerinde tecrübe olun- ması sahnesine karşı da sakit kaldı, gözlerini kapıyarak Abba- seyi düşündü. Telâşın ve istırabın büyüğü koç — kâhyasındaydı. Çünkü Bağdat ismi verilen — hayvanın mağlüp düşmesi halinde ken- di — kellesinin düşmesi ihtima- li vardı. Bu sebeple adam- cağız, ter döküyordu. Bağda- dın Endülüse galebesi için hile- kârlık yapmak çarelerini arıyor- du. Bereket versin tesadüf ona yardım etti. Bağdat, rakibini yew- di, kaçırdı. Harun da - Cebelita- rık boğazından ordular geçirmiş, Endülüs topraklarını altüst ede- rek rakip hükümdarı perişan et- miş gibi neşelendi, yerindan fır- ladı, galip hayvanı kucakladı, şapır şapır optü ve onun boynun- daki yakut gerdanlığın mükâfa- tan elmasa tahvilini emretti. Koçlar salondan çıkarıldıktan sonra Harun işrete keremi verdi, Caferi de ayni yola sürükledi. Yarım saat geçmeden ikisi de çakırkeyf — olmuşlardı. — Halife, Ebülhasan tarafından taklit olu- nan Mısırlılar ayinini bizzat icra ettirmek — hevesine — kapılmıştı. Denaniri, Zatülhali, Zatülcemali ve Zatülvisali ümmet haline koy- mayı ve şahsan da mabut rolü oynamayı tasarlıyordu. Cafer ise kafası dumanlandıkça biraz daha zâfa düşüyordu ve' sevgilisine mülâki olabilmek için heyecanlı bir tahammülsüzlük - geçiriyordu. İşte bu vaziyette Harun aya- ğa kalktı; — Kardeşim, dedi, sana izin. Evine git, Abbase gibi mışıl mışıl uyu. Ben güneşin selâmını almadan yatmıyacağım! Haran, — saltanatını — Cafere tamamen deveretse genç vezir bu emirden, bu müsaadeden ab- dığı bazzı. bulamazdı. Verilen izin, zulmeti nura, yeisi ümide, acri kuvvete çeviren — mucizevi bir işaret gibi onu sevindirdi, yüreğini ağzına getirecek kadar helecana düşürdü ve hemen Emi- rülmüminin — ellerine — sarılarak veda etti; eksilmesin, Aliah sizi daima şen kılsın! Cafer, her gece © salondan çıkınca köleler tarafından teşyi olunurdu, sarayın ta dış kapıs'ne da bekliyen kendi adamlarile birleşirdi, tantanalı bir mevkip- le evine dönerdi. Şimdi de köleler önüne ve ardına takılmışlardı. Fakat o, itaat ettirici bir sesle: “Yerinizde kalınız, efendimizin emirlerini bekleyiniz!,, dedi. Hep- sini salon kapısında tesbit etti, büyük sarayın karışık dehlizlerin- de hızlı hızlı yörüdü, Abbasenin dairesine yüneldi. O dakikada bütün saray uykuda idi, şıklar söndürülmüştü, hayat ve hareket yalnız eğlence salonunda bulu- nuyordu. Cafer, bu uyuyan ihtişamı sessiz adımlarla çiğniyerek sev- gilisinin dairesine — gelebilmişti. Onda, uyurken yürüyen hastaların şuursuz cüreti vardı. Ne yaptığı- mı, nerelerde dolaştığını bilmiyor gibiydi. Fakat ©o daireye gelir gelmez durakladı. Bir duvara dayandı, gözlerini kapadı, yerin den kopacakmış gibi çarpan kalbini iki elile bastıra bastıra düşünmiye koyuldu. Nerede idi, kimi arıyordu?.. Milyonlarca insanın — mukad- deratını avucunda tutan genç vezir, şimdi korkuyor ve titriyor- du. Aşkın ve iştiyakın perdele- diği gözler, sanki sert bir par- makla cebren açılmış gibi birçok şeyler ve birçok hakikatler gö- rüyordu. Harun saray, saltanat, anane ve bunların ayrı ayrı de- lâlet ettikleri zalim kuvvetler, birer birer sarhoş gençecin bey- ninde şişiyorlar, yükseliyorlardı. Henüz alkol dumanlarından kur- tulamamış olan o beyin, bu şiş- kin ve yüksek hakikatlerin taz- yiki altında âdelta parçalanıyordu. ( Arkazı va:) l — Mübarek eşiğinizden neşe Esrarengiz Bir Cinayetin Muhakemesi Adana, (Hususi) — Şehrimi- zin - maruf — simalarından — olan Ahmetçik ismindeki salcının ge- çenlerde esrarengiz bir şekilde öldürüldüğünü — bildirmiştim. Bu garip cinayetin muhakemesine başlanmıştır. Maznunlar Ahmetçiğin met- resi Leylâ, Lâylanın oğlu Musta- fa Sabri ve küçüğün oğlu Kud- dusidir. İlk isticvap edilen Leylâ, 60 yaş nda olduğunu, 25 seneden- beri Ahmetçikle beraber yaşa- dığım, fakat bu cinayetle hiçbir alâkası olmadığım söyledi. Hak- buki bu yaşlı kadın zabıita ve istintakta cürmünü itiraf yollu ifadeler vermişti. Buna karşı da: “O zaman aklım başımda yoktu., Dedi. Diğer maznun Kuddusi de inkâra sapmakla beraber tevil tarikile bazı itiraflarda bulundu. Meznunlardan Sabri işe hiç- bir şey bilmediğini söyledi. Din- lenen şahitlerin bir kumı cina- yeti bunların yaptığı şoklinde ifade verdiler, Laşka şa'-tisrin a İ çelbi için muhakeme tulık c0'ldi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: