8 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

8 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| j K ı ğv 4 Sayfa Pansıman Nasıl Yapılır Ve Kaç Türlüdür ? Bir yaranın üzerine sargı sar- mak demek, havada mevcut me- yvat ile temasa gelmesine mâni olmak ve en elverişli şerait içinde iyi olmasını temin etmek demektir. Fakat bazı yaralar vardır ki, açık bırakıldıkları zaman daha çabuk iyileşiler. Ayni zamanda üzerle- rine bir parça gaz bezi sararak bağlamadan — bırakmak — ta - bir yarayı açık bırakmak sayılır. Pansıman Üüç türlüdür. 1 — Asertik 2 — Antiseptik B — Sulupansuman. Pansıman aseptik — Bu nevi pansımanda kullanılan mal- zeme hararet vasıtasile temizlen- miş ve mikroplardan kurtarılmiş- tır. Bu malzeme idrofilli pamuk, gaz denilen bez ve sairedir. Bunlar yara üzerine kuru olarak konur ve bağlanırsa bu pansıman asep- tik ismini alır. S Pansıman anliseptik — Bu anlar ile bundan evvelkinin arasında büyük bir fark yoktur. Yalnız —yaraya doğrudan doğ- ruya tesir yapması için pamuk veya gazbezi, tentürdiyot, alkol, eter veyahut vazeline batırılır da yara sarılırsa ozaman bu patisiı- man, antiseptik mahiyet alır. Sulu Pansıman — Bu şekil pansıman, yara üzerine hararet ve su ile tesir yapılmak istenil- diği zaman tercih edilir. Böyle bir pansıman yapmak için bir kompires bezi arasına münasip miktar idrofil. pamuğu koymak ve bunu sıcak suya batırmak Bu ıslak parça tekrar pamukla sarılmak ve lzerine ha- garetin çabuk geçmemesi için hususi bir parça muşamba kot- mak gerektir. Eğer yarada kızıllık, iltihap alâmetleri, şişme istidadı varsa, bu şekil pansıman şayanı tav- siyedir. ğ Basit olup ta iyileşmesi zaman istiyen yaralarda gazbezini kay- natılmış vazeline batırmak veya kaynatılmış vazelin, temiz balmu- mu ve peru melheminden mü- rekkep ilâca batırıp yaraya tat- bik etmek faydalıdır. Bu takdirde yaranın üzerine konan bez, ete yapışmaz ve pansıman yapılacağı zaman zorluk çekilmez ve deriye ıstırap ve- rilmez. Aseptik pansımanlar birkaç gün değiştirilmeden yerinde br rakılabilir. Bittabi yara (fenalaş- mamak şartile, Antiseptik pan- sımanlar daha sık peğiştirilmeli- dir. Sulu pansımanlar ise günde birkaç defa tatbik olunmak icap eder. Demek oluyor ki pansıman tatbikatı için yaranın vaziyetinden istifade etmek lâzımdır. - İltihap- lanmadan — iyileşmek — Istidadını gösteren bir yaranın pansımanı mümkün olduğu kadar az değiş- Hrilmek, hararet tevlit etsin et- mesin iltihaplanan bir yara ise daha sık gözden — geçirilmek lâzımdır. Şu halde yaralarda tat- bik edilecek pansımanlar için bir kaide yoktur. Vaziyetin icabına göre haraket edilir. *k Balıkesirde İstihsalât Balıkesir. merkez — kazasının bu seneki hububat istihsalâtı şu vaziyettedir ; Buğday — 42,500,000, — arpa 26,280,000, çavdar 6,414,000 yu- laf 785,000, bakla 4,869,000, bur- çak 1,680,000, nohut 1,600,000, afyon sütü 1,700, haşhaş tohumu 104,000 kilodur. SON POSTA Çardakta Kum Banyosu Çanakkalenin Çardak Mevkiindeki Lâpseki (Hu- susi) — Çanak- kale vilâyetinin kendi — halinde bir kazası olan bizim — Lâpseki tarihi hatıralarla doludur. Kaza- mızin — kendine mahsus — birçok bususiyetleri vardır. — Fakat bunların başında her sene Çar- dakta — kurulan panayır gelir, 22 ağustosta kuru- lan bu panayır bu sene de tertip edildi. Çanak- kale, Lâpseki ve Gelibolu belde- lerini müştereken temsil eden bu panayır karadan otomobil, araba ve diğer nakil vasıtalarile, deniz- den de kayıklarla gelen birçok alış verişçi ile dolar. Piyankocu, fırıldakçı, tiyatro- cu, gazinocu ve bir yığın da seyircilerle hıncahınç dolan bu panayır bu sene, diğer senelere nisbetle o derece neşeli olmadı. Bunun birinci sebebi buhran va- ziyeti, ikinci sebebi de havanın on beş gündenberi rüzgürlı geç- mesidir. Panayırın devam ettiği günler zarfında sabah ve akşam motörlerle gelip giden panayır- cılar rüzgârdan mütevellit dalga- Keşanda Peynircilik Keşan ( Husust ) — Kazamız dahilinde peynircilik ve yağcılık büyük bir rağbete mazhar olmuş kârlı işlerdendir. Beyaz ve kaşar peynirlerimizle tereyağlarımız çok nefis olup piyasada herzaman ahcı bulmaktadır. — Köylülerimiz nefis peynir ve yağ yapmak hu- susunda İrsl. bir meharete sa- hiptirler; —H. H. Polatlıda Feci Bir Kaza Ölümle Neîeelendi Polatlı, (Hususi) — Kasaba- mızda Zafer mahallesinde oturan Süleyman usta kuyu kazarken Muvazenesini kaybetmiş, zavalli adam kazdığı kuyunun dibine düşmüştür. Süleyman usta kalk- mıya vakit bulamadan Üüzerine düşen bir taşın altında ezilerek feci bir şekilde ölmüştür. Bitliste Çok Eğlenceli Ve Neşeli Düğünler_ _ngılıyor Bitlis. (Mususi) — Mevsimi olduğu —için sünnet — düğünleri fazlalaştı. Burada ( toy ) yani dü- ünlerin ardı arkası gelmiyor. uranın — toyları - bambaşkadır. Evvelce atlı olarak düğüne iştirak edenler şimdi otomobilleri tercih ediyorlar. Düğün zamanları Bitlis mahalleleri muazzam bir kasaba Şifalı Kumlara 7,000 Kişi Gömüldü Biga futbolcüleri Lâpseklden dönerken kumlara gömülen bir kamyona yol açıyorlar ların tesirile sırıl sıklam oldular. Panayırın perşembe günü Çarda- ğın meşhur. kum banyosu gü- nüdür. Bu tarihi kumluğun hikâyesi çok meşhurdur: Vaktile buradan Rumeliyi zaptetmiye giden Türk cengâverlerinden birisi bu kum- kukta kitabını unutmuş, arkadaş- larından müsaade alarak tekrar çardağa gelmiş. Fakat sahilde sal üzerinde kendisini bekliyen arka- daşları, bu unutkan delikanlınm saatler geçtiği halde gelmediğini görünce harekete geçmişlerdir. Fakat unutkan Türk cengâveri salın gittiğini görünce kucağına kum doldurarak denize yürümlüş, kumları dökmek suretile kendisi- Memlekett; ğ q n D manzarasi teşkil eder ve p ma- hallede bir - velveledir. başlar. Gramafonlar, saz, davul, zurna boyuna öter. Kına gecesi tam e ki ne yol çizmiş ve karşı ya- kaya — geçmiye başlamıştır. Saldakiler bir aralık — başlarını geri — çevirince evvelâ hayret et- mişler, sonra ge- ri dönerek ken- disini sala almış- lardır. - İşte bu «efsanenin tesirile buraya — Kumli- manı derler ki bu kumluk — denize doğru bir saat ka- dar uzanmakta- dır. Bu Kumlimanı panayır mev- siminde her sene sabahtan akşama kadar köylü, şehirli ve kasabalı binlerce halk ile dolar. Bu kum- lüğun şifalı olduğuna dalr halk arasında bir itikat vardır. Buraya gelenler evvelâ denize girerler, sonra kuma gömülürler. Kumdan çıkanlar tekrar de- nize girmeden kurunup elbisele- rini giyerler. Tekrar denize giri- lirse kumluğun şifasından İstifade edilemezmiş. Bu sene kum ban- yosuna 7T000 kişi gelmiştir. Pana- yır münasebetile Lâpseki ve Biga futbolcüleri arasında bir maç ya- pildi. Oyun iyl oldu, fakat hakem idaresizlik yaptı. Neticede İkişer gölle berabere kalındı. — Fethi Zafer Günleri Akşehirde Ve Muğlada Büyük Zafer bayramına alt memleket intibalarından birçoğu- nu birkaç gün evvel neşretmiş- tik. Bugün de diğerlerini takdim ediyoruz. Yukardaki resimlerde Akşehirde yapılan tes'it mera- simine ait iki İntiba görüyorsu- nuz. Aşağıdaki resim Muğlada yapılan en kıdem- siz ve genç rzabitimizin nutuk söylediğini göstermektedir. merasimde manasile neşe içinde geçer, Da- vetliler çoktar. Hele milli oyun- ları heyecanla seyretmemek müm- kün değildir. — Niyazi Yılmaz | | Edebiyat I (Çabuk Eylil 8 Erişilen Şöhret Nurullah Ata z Yazı Aleminde daha yeni gö- rülen imzaları, sırf bu yenilikleri için, eskilere tercih etmek elbete te ki haklı olamaz. Fakat değere K muharrire okadar susadık ki, edebiyata heves eden her gencin, beklediğimiz “ adam ,, olacağınâ inanmak İstiyoruz. Uğradığımız sukutu — hayaller bizi bir türlü uslandırmıyor. Fakat her yeni imzayı, sırf yeni olduğu için beğenmemek te © derece haksız ve, fikrin dur- mak istidadında olduğunu gös- terdiği için, daha gülünçtür. — Sen kimsin ? — Bundan on, on beş, yirmi sene evvel sen ne idisen. Her san'atkâr bir müptedi, henüz tanınmamış olmakla başlar, İlk senelerinde o da kendindi evvelkilere hücum eder, gençli istihfaf edenlere kızar. Fakat ortaya iyi kötü bir eser koydu, ismi biraz tanınmağa başladı mı, o da: “Sen kimsin?,, Sözünü tute turur. Bilhassa kendisine tariş edildiği, şöhretinin haklı olup olmadığı düşünüldüğü zaman. Böyle, bizden sonra gelenlere yolu kapamak arzusu belki nefs:- mizi korumak insiyakından ge yor. Tabitdir; ihtimal insan oğlu kaldıkça o da kalacaktır. Fakat tabilliğine, ebediliğine rağmen ancak gençlerin: “Artık yerinizi bize bırakm, demesi kadar haklıdır. Doğrusu, yani akla en uygun geleni, hiç güphesiz ki gördüğü: müz imzanin yeniliğini, eskiliğin| düşünmeden yalnız eserin kıymes tine göre üküm — vermektir. Fakat bu İnsana kudretinin fev- kinde bir teklif olur; çünkü onal “Hiç bir itiyat hedlnmo. hayret etme, dünkü hükümlerini bu: günkülere destek etmel, de« mektir. İ Bizim — muharrirlerimiz: “ Se kimsin?,, demeğe çabuk başlıyor, çabuk ihtiyarlıyor, çünkü çabuk tanılıyor. Evet, hemen hemen hiçbir muharririni besliyemiyen bu memlekette şöhret çok çabuk geli or. Vakıâ tanıyanlar pek az, ede« ılyıılı gul olan bir avuç İns san, Fakat bunlar, kırk senedir ya« zanı nekadar tanıyor, biliyorsa Uç senedir yazanı da okadar biliyor, Bizde şöhret, hiçbir şey temin etmediği ve temini İçin hiçbir gayret istilzam — etmediği — için manasız, nç bir şey oluyor. Bu hal, gençlere çok fena oyunlar - oynuyor. — Kendilerini, çoktanberi uğraşanlar kadar ta- nınmış görünce hemen gururg kapılıyor, kendi kendilerine haye ran oluyorlar. Şöhrete ermek için gösterile- cek gayret; bütün gayretlere rağmen tanınmamak her san'at« kâr için en iyi mekteptir. Kendi kendine hayranlık her san'atkârı, het insanı ihtiyarlatır, öldürür. Bu, san'at hayatımıza karışa- madığı için böyle oluyor. San'ate kârla yalnız san'atkâr, muharrirle yalnız muharrir meşgul. Şöhret, muhitimizi aşmak demektir; biz de şöhrete ermiş kimse yoktur. Kin Yüzünden Bir Cinayet Konyada Hatip nahiyesinin Kayabüyük köyünde bir cinayet olmuştur. Mezkür köyden Mustafa is- mindeki Şşahıs ayni köyden Ha- san oğlu Mehmet isminde - biri« sini eski bir iğbirar yüzünden silâhla -- öldürmüştür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: