10 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

10 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

<— 10 Eylâl —e — ea e AA — SÖON CP0 S e v Bir Hırsızın Başından Geçen Vak'alar: Parasız Milyoner! Muharrirt : Arnold Galopan —-34 Yazıhanemin Adamakıllı Kâr Getirmiye Başladığı Bir Sırada Kapanmak Tehlikesine Maruz Kalması Son Derece Canımı Sıktı Her ne ise o akşam ( Edithe ) | malümat almaktı. Bu zat döşeli ile Jokantada yemek yedikten sonra sinemaya gittik ve sadasız bir filim seyrettik, Sinemacılar muharrirleri bir kenara — bıra- karak — filimlerinin — mevzula- rımı kendileri bulmıya koyulduk- ları günden itibaren bilmem dik- kat ettiniz mi filmler gittikçe berhıîlaşmıyn başladı. Eğer günün birinde bulursam kendi den bir tanesini yazarak büyük kumpanyalardan — birine — teklif edeceğim, filmin nasıl yapılması Tâzımgeldiğini göstereceğim. * Bu geceki gezinti esnasında ( Edith ) cüzdanımdaki — binlik banknotları gördü. Muhakkak yann pek iyi bildiğim nazlı ve Okşayıcı tavırlarımı takınarak ya- Dıma gelecek, bir şeyler istiye- cektir. Muhakkak ben de red- detmiyeceğim, Zira şu üç beş günü Sinirsiz ve sakin kafa ile geçirmiye muhtacım. — Filhakika iğim teşebbüs tehlikelidir. Soğukkan- klıkla ve muhakeme ile yapilma- hdır. Binaenaley eski Edgar Pip' İn bütün cesareti ve hâkimiyeti ile verilmesi lâzımdır. Hayatta öyle dakikalar vardır ki bir insan her şeyi kaybetme- mek için herşeyi tehlikeye koy- miya mecbur olur. İhtiyaç topuk- Tarınıza takılmıştır. Sizi öne iter ve Bülu nu fahmin bile etmediğiniz bir cesaretle techiz eder. Bu dakikada icap etse kendinizi damdan sol atarsı- nız. Düşüp ölmek ıza bile gelmez. Düşündüğünüz şey sa- dece gayeye varmaklır. * Mesleğimin ilk zamanlarında ben kararsız, hattâ çekingen bir adamdım. Cesareti itiyatla ve kârlıkla elde ettim. Filha- ka bir insanın azim ile karak- terini tamamen değiştirmesi o kadar güç bir şey değildir. Mesele: İstiyorum, — demekte” ve Ssözü tutmaktadır. Maamafih gö- rüyorum ki, dalarak size konfe- rans vermiye başlamışım, müsczade ederseniz sözü burada keserek vak'ayı anlatımya devam edeyim! O gün öğleden sonra bir kira etomobiline atlıyarak Sen Domi- nik sokağına gittim. Bu sokağın 378 numarasında duvarları çat- lamış. Pencereleri kapalı ve pan- corlarının rengi atmiş eski bir konak vardır. ve bu konağın ge- risinde de bakımsızlıktan orman halini alan asırdide — ağaçlarla dolu bir bahçe mevcuttur. İşte ihtiyar kont Do la Tour de Pan burada oturuyordu. Bir- çok defalar milyoner bir adamdı. Fakat o derece hasisti ki yanında bir tek hizmetçi bile alıkoyma- mıştı. Kendi işini kendisi görür, Yyiyip içeceğini bizzat satın alır, bu sırada da karşısındakini bık- tırıncıya kadar pazarlık ederdi. Bütün bu tafsilâtı: — Bu kapalı konağın kiralık olup olmadığı haberini sorduğum İhtiyar — bir komşudan — aldım. Ve bu işi bitirdikten sonra da tokrar bir otomobile atlıyarak : — Magdar sokağında 11 nu- maralı apartımanın — karşısında durdum, Maksadım Marki dö Sen Fropez adını taşıyan zat bakkım- df imkân giriş sergüzeştlerim- | | laril | den mütevellit — tazyikler olarak kiraya verilen basit bir apartımanın küçük bir dairesini işgal ediyordu. Taşıdığı asalet unvanı uydurma bir şey olacaktı. Zira aldığım malümata nazaran işi gücü —olmıyan — serseri bir adamdı ve munhasıran Kontes- ten aldığı para ile geçiniyordu. * Gürülüyor ki kuklaların bü- tün iplerini ele geçirmiştim. Va- siyetnameyi bulmak şartile iple- rini çekerek bunları istediğim gibi oynatmak işten bile değildi. Düşüne düşüne eve döndüm. Ciddi tavrımı gören Edith mera- ka düştü, kendisini bir kelime ile tatmin ettikten sonra: — Bu gece mühim bir te- şebbüse girişeceğim, dedim. Şa- yet muvaffak olursam yarın sa- bah cebimde iki milyon frank kıymetinde — bir kâğıt buluna- caktır! — Aman yarabbi, ne sandet! bu bir servet demektir! — E.. Okadar değilse de iyi bir mukaddeme olduğu şüp- hesizdir. Zira senede yüz bin franklık bir irat temin eder. — Fena mı? Bu da yeter! Fa- kat bittabi kumarı tamamen unutmak şartiledir. — Bana emin olabilirsin. Zira canım fazla yandı. — Peki girişecek nedir? — Şimdi sorma. Yarın sabah öğrenirsin ! — Fakat Edgar beni mera- ka düşürüyorsun, yoksa... Eli ile kapıyı açmak — için anah- tar döndüren bir adamın hare- ketini işaret etti: — Evet, cevabını verdim! — Amman, dikkat et! işten çekileli epeyce zaman oldu, ili- yadı kaybetmişsindir. teşebbüs kası var) Hergün Deı'İelçiliL:-f Ve İktısadiyatta Serbesti (Baş tarafı 3 üncü sayfada ) nin hissesi fahiş bir. ağırlıkla sermaye İlehine meylettirilmişti... Bütün dünyada azim bir iktı- südi mücadele buşladı “Sây ve serinaye mücadelesi Bu badirede büsbütün anlaşıl- dı ki milletlerin iktısadi hayatım yine milletler kendi içtimaf şuur- le tanzim etmelidirler. Ve mili ısadiyat yine milli gaye- lere göre, milli tedbirlerle tedvir olunmalıdır. Aksi takdirde akı- bet çok vahim ve çok felâketli olacaktır. Ahval ve eşyanın hakikat ve zaruretlerinden çıkan bu netice karşısında hiçbir millet tereddüt eltmedi, hepsi devletçi oldu. İngiltere bile... Şu izahat bize gösterir ki bur gün artık iktısadiyat serbesti ve himaye usulleri diye iki meslek, iki yol kalmamıştır. Artık ne ser- besti, ne himaye... Belki millet- lerin hayati zaruretlerinden doğan bünyevi iktısat sistemleri cari olmıya başlamıştır. Bugün hâkim olan esas buder. Bu esas menşeini nereden alı- yor? Beşeriyetin nından... Görülüyor ki insanlar infiradi teşekküllerden içtimal teşekküllere doğru gidiyorlar.Bugün eskisi gibi hür fertlerin rekabet sahasında mücadelesinden — ve — muzaffer olanların piyasalara hâkimiyetin- hiçbir tarafta hoş görülmüyor. Her şey gibi iktısadi muamelâtın mihveri de milli şuura istinat etmek yo- lunu arıyor. Bu kat'? bir ihtiyaç- tan tevellüt ediyor. Demek ki devletçilik iktısadi bir usul gibi değil, içtimat teşek- külün zaruri bir şarlı olarak te- essüs ediyor ve cemiyetlerde en küvvetli — rabıta olan müdafan ihtiyacile de teeyyüt ediyor. Artık muvakkat buhranlardan sonra bunun da muvakkat bir cereyan gibi zail olacağına hük« molunabilir mi ? tekâmül cereya- || Resminizi Bize Gönderiniz ğ » * ||Size Tabiatinizi Söyliyelim 84 Cevdet B. Sokulgan ve neş'e- Hdir, kompli- man yapması- n bilir. Etra- fini — sıkmaz, temiz ve şık giyinir; — inti. zam — kuyuda- tına riayet eder, r t B pek sıkıntıya, Üzüntüye & Fi İ w— 48 lemez, — boğa: | zını, rahatını. sever, bulunduğu mecliste sakin Ve sessiz kalmaz, konuşacak bir mevzu bulur, kuy- *yei iknaiyeden mahrum değildir. Eğlenceyi bedii zevkleri ihmal etmez. Parayı daha ziyade sarfet- mek ister. ge- 56 Bornuvada İlhan Et.: dir. Tasarrufa riayet — eder. Para hususun- da — tutümlü. dur. Menfaat lerini — ihmal etmez. Ticaret işlerinde mu- vaffak — olur. Rahatını kiyâ fetini — ihmal eder, Zeki- 77 All kadri Ek ( Fotoğrafırın dercini istemiyor.) Sevimli ve ya. ramazdır, eli ayağı rahat durmaz. Bazan söz dinler. Cömerttir. Eş- yasını ve parasını hüsnü istimal edemez. İntizam kuyudatını ihmal eder. - 10 M. Fuat B (Fotoğrafının der: cini istemiyor. ) Müradeleci ve azimkârdır. Her şeyi anlamak ve tecessüs etmek merakındadır. Ta: vır ve hareketlerinde mana yoktür, Açık, serbest ve gürültülü ko nuşur, Fotoğraf Tahli! Kuponunu er sayfalarımızda bulacaksınız. i “Sayfa 11 - —1 l Bugünün:-- Meselelerinden I BugünküYazı Dilimiz Çok Karışık Bir Halitadır ( Baş tarafı ( inci sayfada ) — asıl kelimeler bir tarafa bırakı- hrsa, lisana malüm olan sebep- lerle girmiş lüzumsuz kelimeler lisa- | nın tabil tekâmül seyrini takip ede- rek mütemadiyen atılmaktadır.Bu, bir nevi kendi kendine hasıl olan bir tasfiyedir. Fakat, bugünkü eserleri de bu noktadan, yani, içinde lüzumsuz kelimeler bulu- nup bulunmadığı — noktasından tetkik edersek — yarınki eser- lere giremiyecek birçok mü- teradifler bulunduğunu görürüz. Bunlar, zannettiğimizden fazladır. İşte yazı dilinin birliğini temin | etmek için bu, mukabili olan lözumsuz kelimelerin lisandan bir an evvel çıkmasını tacil etmek lâzımdır. Bunun için Türkçenin asıl kelimelerini ihtiva eden bir lügat yapılmalıdır. Elimizdeki — lügatlerde Türkçenin asıl kelimeleri, de bu kelimeler varken arapçar hem hem dan abınmış lügatlerde mevcuttur. Bittabi, bunların içerisinde mana farkları olanlar kalacaktır. Fakat ayni mediüle ait birkaç kelime birden lisanım içerisinde buluna- maz, | lisan Bunların, yavaş yavaş yazı dilinin hududu haricine çıkmasını beklemek çok uzun sürecektir. Eğer, diğer Jlisanlar - gibi Türkçenin de yaşıyan kelimelerini ihtiva eden bir lügatimiz olsaydı yazı yazanlar bundan çok istifa- de edebilirlerdi Müteradif keli- meleri ayırmak — kolay değildir. Meselâ; Harp, muharebe, cenk kelimeleri arasında mâna farkları yok mudur? Derhal bunu - tayin edebilir. misiniz? Hayat, ömür müteradif kelimeler midir, değil midir? Kolayca anlaşılabilir. mi? Bunu ancak bir heyet yapabilir. İşte bunun için yazı lisanında birlik teminine yarıyacak olan böyle bir lügatin yapılmasını hakkındaki mesainin ara- sında görmeyi istiyorum: Lisi ki — Arapça Acemce kelimelerin, Türkçe ke- limelerle tadili hakkında ne dü- Şünüyorsunuz? — Benim zannımca, Türkçe mukabili bulunmıyan ve yahut bulunsa bile uzun zamanlardan- beri terkedilmiş olan lisanın canlı kelimeleri, asılları yabancı olsa bile kalacaktır. 1, fenni ıstılahları de- Türkçeleştirmek - doğ- ru bir iştir.. Fakat, kelimelerin köklerine bakarak Türkçe yan bütün lügatlerin yerine | çelerini koymak mümkün değildir santı ve İstanbul Şehri TerkosHe- yulâsından Kurtuluyor (Baş tarafı | incl sayfada diye — tarafından işletilmelidir. Bazıları bir hal tarzı buldular. Bunlara göre: — Terkos, yeni teşkil edile- cek bir şirket tarafından, bele- diyenin geniş bir murakabesi al- tında işletilmeli, İstanbulun su meselesinin mekanizması bu - şir- ketin elinde bulunmalıdır. İşte bu son mütalea bazı tef- sir ve tahminlere yol açtı ve de- nildi ki: — Yeni kurulacak şirkete cs- ki terkos şirketi de hissedar sıfa- tile dahil olacakmış! Bu rivayet birkaç defa tekrar edildi. Fakat karar kat'idir: — Terkos Belediyeye geçtik- ten sonra tamamen milli sermaye ile işletilecektir. Şimdiki Terkos Şirketinin yeni müesseseye her- hangi bir şekilde dahil olmasına ihtimal ve imkân yoktur. Ancak şu da var ki Belediye Terkosu almak suretile mühim ve millt bir imtihan geçireceğini göz önüne getirerek müstakbel idare şeklini şimdiden tesbit etmekle meşguldür. İşte bu Ffaaliyet neti- cesi olarak terkosun müstakbel idare şekli hakkında şimdiden ortaya dört fikir atılmıştır: 1 — Terkos: Mezbaha, Çu- buklu gaz depoları ve haller gi- bi doğrudan doğruya Belediye tarafından idare edilmelidir. 2 — Yalnız milli sermayenin iştirakile bir anonim şirket yapıl- malıdır. 3 — Bütün müstehliklerin, ya- ni abonelerin İştirakile bir koo- peratif vücude getirilmelidir. 4 — Birçok Avrupa -şehirle- rinde olduğu gibi bir reji oto- nom haline konulmalıdır. Bu fikirlerden birincisine iti- | razediliyor ve deniliyor ki: — — Terkos doğrudan doğruya Belediyede kalırsa ticari mahiye- tini — kaybeder, tâbi — oldu- ğu bir. yığın kayıtlarla — idare edilmesi güç olur. Bü güç- lük ise ticarette pek lüzumlu olan sür'at meselesinin kaybolma- sını intaç eder. İkinci mütalcaya da şu şekik de itiraz ediliyor: — Anonim şirket mahzurlu- dur. Çünkü bu takdirde hisse senetlerinin yarısımdan (fazlasını belediye satın alacağı için hariçten sermaye konulmaması — ihtimali kuvvetlidir. Çünkü belediye ter- kosu, nihayet bir şehir işi olarak görecek, bir ticaret kastı gözet- miyecektir. Sermayesinin kazanç getirmiyeceğini anlıyanlar da böyle bir şirkete dahil olmıya- caklardır. | Kooperatif — şekline gelince; buna karşı da diyorlar ki: — Böyle büyük kooperatif teşkil etmek ve hele onu idareye kalkışmak çok müşkül bir iştir. Çünkü aboneleri 180 bini bulan terkosun bütün — müstehliklerini bir araya toplamak imkânsızdır. Geriye dördüncü şekil olarak reji oto nam şekli kalıyor ki şim- dilik en muvafık bulunan şekil budur. Şunu da söyliyelim ki belediye, muayyen vakit — gelince, — ter- kosu, takdir edilecek olan parayi bir defada vermek suretile satın almak kararındadır. Bitliste Kış Geldi Bitlis ( Hususi ) — Son gün- lerde şehrimiz semasında sık sık bulutlar peyda olmıya başladı. Geceleri hayli soğuk oluyor. Fa- kat gündüzleri de tozdan gözle- rimizi açmak mümkün olmuyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: