10 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

10 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Geredede Ramazan Dede Gerede ( Hususl ) — Memle- ketimizin birçok şebirleri güzel, havadar ve şirin sayfiyelere ma- likli.. Türkiyede sayfiyesiz ve mesiresiz bir kasaba yok gibidir. İşte bizim Geredemizir )» güzel ve meşhur. bir sayfiye>» — vardır. ( Ramazan Dede ) ismini taşıyan bu şirin köşe kasabamızm on dakika şimalinde, üç bin çam ağacını, iki yüz dönüm araziyi ve ön dört tepeyi — ihliva eden cidden şirin bir yerdir. Bu tepe- lerin herbirinde düz gezinti ma- halleri olduğu gibi pülür püfür esen temiz bir havaya da sahip- tir. Ramazan Dede sayfiye veya mesiresi yirmi bin nüfusu gölge- sinde barmdıracak bir genişliğe maliktir. Diyebilirim ki bizim Ramazan Dedeye hasta gelen şifa bulur, zayıf gelen şişmanlar. Ci- var kasaba ve şehirlerden — her sene birçok aileler buraya gele- rek neş'eli ve sıhhatli günler ge- çirirler. Geçenlerde bu sayfiyeye gelen Adapazarlı bir hanım ge- diği zaman mecalsiz ve bitkin denilecek derecede hasta iken ç aylık bir istirahatten sonra tamamen şifa kazandı. Adapaza- rından ve daha diğer kasabalar- dan yaz mevsimini burada geçir- mek Üzere gelenler pek çoktur. Burası bilhassa veremliler için hakiki bir şifa memba: olarak telâkki ediliyor. — Belediye son zamanlarda bu mesire ile fazla alâkadar olmaktadır. - Mesire da- | hilinde Anadolumuzun haritasını andırır. bir şekilde havuz yapıl- makta, diğer eksik tarafları da tesbit edilmektedir. Ayrıca bura- da şehre nazır olarak irkaç köşk inşa ettirilmektedir. Rama- zan Dedede bir de büyük — k- raathane vardır. Halk burada elli yataklı bir hastahane inşası için alâkadarların faaliyete geç- mesini temenui etmektedir. Böyle bir hastahane yapıldığı takdirde hastalar için çok büyük istifadeler temin edileceği, Vir- çok mecalsizlerin burada bayut ve şifa bulacakları muhakkaktır. 46 Yeni senebaşından - itiba- ren yeni ölçüler kanuna tatbik mevkine gireceği için şehrimiz belediyesi — şimdiden — foaliyete başlamıştır. Bu eümleden olmak Üzere İstanbuldan bir usta geti- rilmiştir. Bu usta yeni ölçüler yapmakla meşguldür. — S. I. İzmirde Yaban D*o;ı:ı;;n Bahçe- lere Zarar Verdi İzmiz (Hususi) — Bu civarda Kilizmanda bahçe ve tarla sahip- leri hiç beklenilmedik bir hâdise ile karşılaştılar. Vakit geca yar- sını bulduktan sonra — yürlerce yaban domuzu bağlara, bahçe- lere inerek korkunç sesler çıkar- dıîyı. mahsulü mahvetmiye başla- ılar. Kilizman köylüleri barut yok- luğu yüzünden domuzları Ürkü- tememişlerdir. Domuzlar sabaha yakın — yine geldikleri yoldan da*lara çekilmişlerdir. Bağ, bah- çe sahipleri sabahleyin tarlalarına gitlkleri zaman bir sene emek sarfederek — yetliştirdikleri mah- sullerin verinde yeller estiğini, tarlaların bır toprak deryasından farksız olduğunu — görmüşlerdir. Udadan gelen haberlere göre; ayni domuz sürüsü bir hafta evve! Urla bahçelerine de bir- gok zarar verimiştir. SON POSTA Yakalanan At Hırsızları Çukurovadaki Hayvan Hırsızları Teker Teker .Ya Ceyhan (Hu- susi) — Çukı- rovanın — bizim kaza — dahilinde nt hırsızlığı fazla intişar etmiş bir vaziyette idi. Mübalâğasız söylüyorum. Ka- zamızın — ihtiva ettiği “altmıştan fazla köy halkı hayvanlarını ba- şıboş — birakır, köy bekçisi de tutmazlar. bu köylerden bir sene xarfında çalmıp kaçırılan atların yekünu beş yüzden fazladır. Bu yekün- dan Cebelibereket, Kozan ve Haçin tarafları da hariçtir. At hırsızlığı yapan sefiller cür'etleri- ni bilhassa ilkbaharba — gösterir- ler. Hirsızliğn Gnüne — geçmek maksadile iki senedenberi çok tedbirler alınmıştır. Fakat hırsız- lığın benliz devam ettiğine göre, bu bususta daha ciddi tedbir Tutulan hırsızlardan Ali Zülfikar ittihazına İüzum vardır. Şunu da ilâve edeyim ki hırsız şerirlerin cür'etlerini kabartan bazı sebep- ler de yok değildir. Meselâ; köylülerin, atlarını başıboş bırak- maları, çalman hayvanlar hak- kında zabıtaya malümat verilme- mesi ve bu hayvanların Suriyeye | götürülmesi bu sebepler meya- nımdadır. Fakat kaymakam Mit- hat Bey son zamanlarda takip işine şiddet vermiş bulunmakta- Merzifonda Bir Okka Et Yirmi Kuruşa Satılıyor Merzifon (Hususi) — Bu sene her şey ucuzladı. Bilhassa et pek ucuzdur. En güzel koyun etinin okkası yirmi kuruştur. Bu sayede bütür osnaf öğle yemeğini az bir masrafla temin edebiliyor. Bu yemek fırmda bir kuruş ücretle pişiyor. İçerisinde de et ve muhtelif sebzeler vardır. Da- ha doğrusu bir nevi türlü de- mektir. Yalaız kendine mahsus bir kap içerisinde piştiği için o kaba izafeten yemeğe tava ismi veriyorlar, Kavan karpuz da pekçoktur. Her tarafta, hemen her dükkân- da yığılıdır. ve hergün kark elli araba gelmektedir. Kavun ve kar puzun batmanı 10 kuruşa satılı- yor. Diğer sebze ve meyvalar da buna göredir. Yalnız etin bu kadar ucuzluğuna rağımen dük- kânlarda kebabın ok! T0 ku- Tüştur. Bittabi etin ucuzluğuna nis- beten bu fiat pek farladır ve herkes te- bundan şikâyetçidir. Hiç değilse 40 kuruş olmalıdır. Artık bu da belediyenin himme- tinden beklenir. — Çağatay Akşehirde Hayvan Ve Hububat Fiatleri Çok Ucuzdur Akşebir, (Hususi) — Şehri- mizde haftanın perşembe günleri pazar kurulur. Pazara mülhakat nahiye ve köylerden bütün halk gelir, istihsal ettiği malları sata- rak ihtiyacatım temin edip köy- lerine döner. Son zamanlarda hayvanat alım satımında dehşetli bir fiat tenez- zülü görülmektedir. Âlâ koyun ve keçiler bir Hiradan beş Tiraya eei ü $ DA EE ÜÜĞ ÜDÖĞ AĞİ TÜ GNĞ Bitlişte' ; Bir Cambaz Bitlis (Hususl) — Burada res- mini gördüğünüz cambaz Madam Hilda isminde bir kadındır. Tam manasile bir kuvvet ve meharet timsali olan bu kadım 22 sene- denberi Türkiyededir ve memle- ketin her tarafını gezerek meharet göstermektedir. On yaşında iki çocuku dişlerile kaldıran, daha birçok cambazlık hünerleri gös teren Madam Hilda, şimdi şehri- mizde muhbtelif heyecanlı numa- ralar yapmaktadır. Size tepe- taklak olduğu halde — mandolin çalarken aldırdığım resmini gön- deriyorum. — Niyazi Yılmaz — L sığırın beheri dört liradan yirmi, beş liraya, araba ve binek hay- vanlacı on İiradan elli İiraya, merkep üç liradan on beş Hiraya kadar — satılmaktadır. — Hububat, meyva ve sebze fiatleri de hayli ucüzdür. pir. İşte bu şid- det neticesinde hayvan hırsızları teker teker yakayı ele ver- miye başlamışlar- dır. Bu havalide- ki hayvan hırsız- larının yüz ki- şi kadar olduğu tahmin edilmek- tedir. Bunlar çaldıkları — hay- vanlarla birlikte hududu aşıp Si- riyeye geçmekte, orada başka bir hırsır. kumpan- yasına ucuz fiatle satmaktadırlar. Bu harsızlardan ikisi birkaç gün evvel Çaldıkları hayvanlarla bir- likte hududu aşarken jandarma- lar tarafından yakalanmışlardır. Bunlar Siverekli Ramazan oğlu Ali ve yine Siverekli Bekir oğlu Zülfikar isminde —iki — şerirdir. Ceyhan zabıtası diğer hırsızları da şiddetle takip etmektedir. D. U. Malatyada Meyva Bolluğu, Sebze Azlığı Var Malatya (Hususi) — Bu sene imizde her nevi meyva bol bol idrak ve istihsal edilmiştir. Fakat buna mukabil hissedilir derecede sebze azlığı mevcuttur. Bu sebeple sebze fiatleri, diğer | =ılere nisbetle oldukça paha- İşte bupahalılık meyva fiatle- rTiDe tesir etmiş, onların da pahalı satılması gibi garip bir netice hasıl olmuştur. Bu sene havalar biraz kurak gittiği için arpa, buğ- day fiatlari de, diğer - şehirlere nisbetle biraz daha Ffazlacadır. Şehrimiz tütün inhisar ida- | resinde bazı tebeddülâl olmuş- | tur. Başmüdür Şevki Beyin ye- rine eski müfettişlerden Esat B. tayin edilmiştir. Şevki Beyle be- raber ziraat şubesi müdürü Ali, dördüncü şube müdürü Tevfik we muhakemat müdürü Hamdi Beyler açıkta kalmışlardır. —İlasan Adliye Teftişleri Muş ( Husust ) — Adliye Mü- Fettişlerinden Ali Rıza B. Bitlis tarikile şehrimize gelmiş, Adliye işlerini tetkik etmiştir. Sapancada 12 Okka Şeftali Kırk Kuruşa Satıldı İzmit ( Hususi ) — İstanbuldan Eskişehire kadar yapılacak bir tren seyahati, memleksette bu seneki meyva ucuzluğu hakkında sarih bir fikir verebilir. Meselâ demiryolu üzerindekt Sapancada şeftali, bedava denecek kadar ucuzdur. Bu istasyonda 12 okka gelen bir sepet Şşeftali sepetile beraber 40 kuruşa - satılmıştır. Halbuki Sapanca şeftalileri çok meşhurdur. kayı Ele Veriyorlar y BEEr üN C Eylal dt * l l San'at Ve Heveskârlar Nurullah Ata Zamanımız insanmı, san'alin asaletine, bir oyuncak olmudığına inandırmak bir türlü kabil ol- muyor. Belki yalnız mimarlık ile birtakım pahalı makinalara lü- zum gösteren sinema müslesma, san'atin. her şubesine birtakım * heveskârlar , musallat oluyor. Heveskâr, yani san'atle devamlı bir surette meşgul olmayıp onu, boş vakitlerini hoşça geçirmeğe veya ahbap ve akramları yanında gösteriş yapmağa alet eden adami Bu insanlardan nefret ederim. Heveskâr san'at âleminde buk duğu ile de iktifa etmez: Kendi çalabileceği — musiki — parçaları, kendi oymyabileceği tiyalro p- yesleri, sırf kendi gibilere mahsut resim sergileri ister. t Sırf onlar için yazılmış, “Salon Komedisi , denilen birçok piyesi ler wardır. Bu gibi eserler bizde de gözükmeğe başladı. Zannedes rim “Mektep Temsilleri,, isminde. bir seri vardı; Remzi kitaphanesi ueıi çıkardığı bir kitabın 804 a, bu neviden piyesler ba- sacağını bilciriyor: : *“ Kitaphanemiz eşhası tama« men erkekli(l) olan ve İüzumun« da hepsi kadına tahvil edilebi- len şu mektep piyeslerini de Demek ki bu piyeslerde eşha- sın hiçbir hakikati yok ve esasen öyle ol.aası isteniyor. Hepsi de istenince kadın, istenince erkek oluyor. Sonra bunlar mekteplile- re mahsus, yeni çocı a san'at zevki bunlarla aşılanacak! İasanın hem güleceği, hem ağlıyacağı — geliyor. İşin — asıl feci ciheti bu'gibi piyesler mek: teplere — girebiliyor, talebe lara- | fından Üzenile, bezenile oynanıyor. Mekteplerde tiyatro oynanmas suna lüzumunu pek anlıyamadım, Fakat talebenin bu işle de uğ- raşması muhakkak lâzımsa piyesi de kendi aralarında yarzsınlar, yahut — tulüat . Bunuu faydası daha 'çok alur. Onlara eserleri bozarak oyuati mak veya büyükler tarafından çocukça diye yazılmış, bilhassa manasız kılınmış piyesler oynat- mak zarardan başka bir şey temin etmer. Heveskâr şiir yazmağa veya resim yapmağa kalkınca iş daha #-alaşır. O zamam, sırf heveskâr olduğu için, kendini ber türlü kayıttan muaf farzeder. Şiirinin manası yoklur, vezni, kafiyesi bozuktur, ses — çıkarmazsmız. Bür ::y söylediniz. mi, cevap “Efendim, ben san'atkâr ol- mak iddiasında dd-g'ııh;)n&.bukn lik süzl eai BoV neye meşrediyorsun? Çünkü he- veskâr — neşreder. — Yazdıklarını cebinde ...ı.ı.".: lı;ı’ıcl Öyle yapmaz, neşreder, edebiyatı mes- lek edinenler kadar neşreder... Heveskârlık iddiası bir aczin itirafından başka bir şey değil- dir; ne kadar itiraf edilirse edilk- sla, aciz, aciz olmaktan kurtula- maz ve san'atte “esbabı muhaf- #ife,, den değildir. Mademki yarıp neşrediyorsun, «en de basbayagı bir muharrirsin © halde eserindeki meriyetler senin olduğu gibi zâflarından da mes'ulsün. Heveskâr etrafına da zarar verir, çönkü kendisi gibi mes'ı- liyetten kaçanları çoğaltır. Bek ki hakikaten bir yapabile- cekleri, daha kolaydır diye, he- veskârlığa sevkeder. Heveskârlığı — teşvik — etmek mektleplilere manasız piyesler oy- natmak, yalnız san'atin değil, insanlığın — zararınadır. Çüukü insanlığın — asaleti yaptığı — işe ehemmiyet verdiği zamandır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: