10 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

10 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

O Zaman Beyoğlu Fehim Paşanın, Şişli De Mehmet Paşanındı Herkesi Bıçaklıyan Katil Bir Arabaya Atladı Ve Uzaklaştı | Muharrirl X Her Hakkı Mahfuzdur Eye Sonra yere eğildi. Kirkorun kal- bini muayene etti. Tamamen öl- düğüne O kanmat getirdi. Yavaş yavaş kapıya ilerledi. Merdiven başına kadar giderek yukarı katı dinledi, Ölülerin derin sükütun- dan başka bir şey işitmedi. So- kak kapısını açtı, yine bir gölge gibi dışarı kaydı. İki tarafa baktı. Kapıyı çekerek gürültüsüzce ka- padı. Evlerin kenarına sine sine birkaç /adım daha attı. Sonra, pervasızca Taksime doğru hiz landı. i Taksimde, köşedeki birahane- nin önünde iki boş araba duru- yordu. Hemen birine atladı. Araba- cıya, dik bir sesle: — Yıldıza... Dedikten sonra, hemen bir ciğara yaktı. Kibritin titrek alevi biran içinde parladı, söndü. Eğer bu osnada bir dikkat eden olsay- dı, Haydar Gani Beyin muvaffa- kiyetle gülümsiyen çehresini gö- rürdü. İstanbul Nüfuz Mıntakalarına Nasıl Taksim Editmişti ?.. Yukarıda naklettiğimiz hâdise ve cinayetlerden de anlaşılıyor ki, İstanbulda (Zaptiye nezareti celi- lesi) denilen makam bir heyulâ, ve resmi polisler de birer kukla- dan başka bir şey değildi. İstam- bulun; idaresi büsbütün başka buvvetlerin elinde idi. İstanbul, muhtelif şahısların nüfuz mıntakalarına taksim edil- mişti. Beyoğlu, Fehim Paşanın. Üsküdar, Ali Şamil Paşanın. Beşiktaş ve havalisi, Hacı Hasan Paşanın.. Şişli, Mehmet Paşanın.. Galata ve İstanbul Çerkez Meh- met Paşanın hükmü ve idaresi altında idi. Bunlardan başka yi- ne bu mıntakalarda imtiyaz sahi- bi olan ikinci ve üçüncü derece- de adamlar vardı. Hepside ken- di mıntakalarında Obpkı eski devrin derebeyleri gibi müstakil ve müstebit bir şekilde yaşarlar, bazan da biribirine o çatarlardı. Bu adamlar, buralarda hükümran olmak için saraydan hiçbir direk- tf almamışlardı. Fakat hepsi de buralara birer suretle yerleşmiş ve yavaş yavaş kudret ve nüfuz- larını geni; li, Bazılarının resmi vazifeleri de vardı. Ve bütün icraatları bu vazifeye istinat ederdi. Meselâ; Ali Şamil Paşa, (Üsküdar ciheti kumandanı) idi. Hacı Hasan Pa- şa, (Beşiktaş ve bhavalisi zabıta memuru) unvanmı baizdi. Meh- met Paşaya da (Şişli kumandanı) denilirdi. Fakat Fehim Paşanın resmen taşıdığı na bir mam ve ne del unvan vardı. O sadece, Fehim Paşaj idi vef ismini işi- tenler hafifçe ürperirdi. Fehim Paşa kimdi? Ve bu müthiş kuvvet ve nüfuzu nasıl iktisap etti?.. Bu mesele etra- fında şimdiye kadar birçok yazı- | bir mektep hayatı geçirdiğini biribirile lar yazıldı. Ve bu yazılarla Fe- him Paşa, efsanevi bir adam derecesine (o çıkarıldı. Bunların çoğu hayal ve rivayet mahsulü- dür. Hakiki Fehim Paşaya ge lince: Filhakika esvapçıbaşı İs- met Beyin oğludur. Çerkez bir saraylıdan dünyaya (gelmiştir. Çocukluğu sakin ve sade geç miştir. Sık sık saraya gider, ha- rem dairesine girer, haznedar ustaların, genç saraylıların ara- sında vakit geçirirdi. Abdülhamit, gayet mutaassıp ve son derece kıskanç bir adam olduğu için harem dairesinin üstünden erkek bir kuşun bile geçmesine ran olmadığı halde, Fehimin, on dört, on beş yaşına kadar harem dairesine girip çıkmasma ses çı- | zmaz.. Hatta tesadüf ettiği zamanlar, yanaklarım okşıyarak iltifatsız bırakmazdı, Fehim, askerliğe heveskâr ok duğu için daha on beş yaşmda iken birinci fırkanın (nişancı alayı) na mülâzimievvel olarak misafi- reten kaydolunmuş ve Mektebi | Harbiye zadegân sınıfına da de- vama başlamıştı. Her gün mun- tazaman mektebe gidiyor, cuma | gönleri de ( selâmlrk resmi alisi ) nde kıt'asınm başında bulunarak ( söt amcası Abdülkamid)i se- lâmlıyordu. o Mektepte © Fehimle beraber bulunan ve onunla uzun müddet arkadaşlık yapan bir- çok zevat, onun pek temiz Ma hili Suikast Muhakemesi Belgrat, 9 (Hususi) — Tiran dan gelen haberlere göre, mez- kür şehirde büyük siyasi bir davanın görülmesine . başlanmış” tır. Davanın maznunları tam otuz dört kişiye baliğ olmakta- dır. Bunların ekserisi, Arnavutlu- ğun eski ve ileri gelen ailelerine mensupturlar. Cümlesi Kıral Zo- göya karşı suikast tertip etmekle ittiham olunmaktadırlar, Aralarında sabık Avlonya mutasarrıfı Sait Kemal, Avlonya Belediye Reisi Rasim Kokori, Şörayı Devlet İkinci Reisi Sekerezi, muhtelif avukat, dört doktor ve üç yaze- teci vardır. lıkları iki senedenberi yapılmakta duğu için suikastçiler ölümünü bekliyor ve cebirle iş yapmayı son dakikaya bırakıyorlardı. Bu müddet zarfında suikast hazırlık- larından baberdar olan Arnavut- luk zabıtası, bu işin elebaşılarını yakalıyark tasavvurların fil saha- | sına çıkmasına mâni olmuştur. İ | | | | | söylüyorlar. oo Hatta, kavga (Oeden Oo arkadaşlardan biri şayet sider de diğer arkadaşımı mektep idaresine ve- de söz söylemeyi veyahut şikâ- yet elmeyi hoş görmediğini iddia ediyorlar. : Fehim (307) senesinde mülâ- | EE zim olarak Mektebi harbiye (22- | degân sınfına ) devama başla | mışlı. (310) senesinde de yüzbaşı ANNA MAY WONG Darülbedayi artistlerinden Zehra H. ve Zihni B. EJDERİN KIZI filminde — — RADYO — 10 Eyldi Cumartesi İstanbul — (1200 metrs) iŞ Süyde yo orkesirası, 19,5 Tambari Refik B. ile, arkadaşları tarafından alaturka #az, #lorkestra, 22 gramofon İle keş- riyut, Bölgrat — ( 429 metr) 20,5 gramo- bow, 9945 Celle kenseri, 21,0 şen #8. bk “(Adl metre İZİ haber va plâk, 21,45 Marina Delorm operasın dan parçalar, ve diğer eski operalar» dan bası havalar, Prağ — ( 488 metre ) 20 Saksilon konser. Viyana — (BİT metro ) Sİ şen gece, 99,15 dans bavaları , Peşle —( metra 568 ) 20,18 gazkı idi, Fakat Kıral Zogo hasta ol | #9098; 20:15 gizmelon plâkları, 23,30 spor haberlerini müteakıp Çiğan orkeş- tras, Varşova — ( İ4Lİ metre ) 21 hafif konser, 20,05 muhtelit havalar, 23,05 Şopan konsorl. Berlin — (165 metre) 20 yeni bap yanlar için İngilizce ders, 20,45 in san nedir? Movzuu etrafında bir kon- forans, 21 Kösigsbergten naklen (var tan ve deniz) 28,20 Stutgrattan nak- len gece musikisi| | avcılar, odoğancılar, bir yekün tutardı. Bir için senelerce seyahati resmi esmaf kuşbazlar, tavukçular, serçeciler, bülbülcü- ler esnafı mühim ve kalabalık bir yekün tutarlardı. Yenicami ve Tophaue civarlarında yalnız (500) kuşbaz dükkân vardı. Bir bu kadar da kuş avcısı bulunuyordu. Bir güvercin yumurtası (50) kır ruşa, bir “taklabaz yorma,, güver- cini (1000) akçeye alınır, satılırdı. Doğancılar İstanbulun muhte- İ lif semtlerinde beygirlerle günler- ce süren ava çıkarlardı. Bunlar avcı kuşlarını ayaklarından eyer- lerinin kaşma bağlarlar ve avir yacakları kuşu görünce bunları sahverirler, doğanlar gider, kuş ları avlar getirirlerdi. Bunlar besledikleri adil doğanları, dal doğanları, sungur, toygun, karçı- pe şahin, raytos, balaban, ça- , taş tölek, karakuş, atmaca, karagöz gibi yırlıcı kuşlarla ya- banı kaz, turna, turaç, karabatak, slün, keklik, çil, ördek, şerhap, balıkçıl, toy, “ik O devirde ki bilhassa zengin çocukları arasında büyülü bir tesir yapıyor, kınalı saka- lar, mercan ie için can atıyorlardı. İri inci ve önel akiki ile örülmüş kafesler- de çeşit çeşit kuşlar besleniyordu. Hieri dokuzuncu asrm be- unda en çok rağbet bulan kuş- lar güvercinlerdi. ii cins- leri arasında en makbulleri de ? Taklabaz, cevizi, şami, misri, i, alara, marsilos, dem keş, sabe, o talazlı, (o pelenk, kızılala, karanla, tekirala, (sade kut), taçlı kat, çakşırlı kut. O zaman, İstanbulun her senr- tinde damlar üstünde ellerinde ipek mendiller, dudaklarında ha- raretli ıslıklarla binlerce gencin ti va ürküttük- eri görü En pahalı güver- cinler havada takla ata ata taklabazlarla yuvalarını kolaylıkla bulan ( bağdadi ) güvercinlerdi. (Şimdiki posta güvercinleri ola- cak).Havada adamakılkı yükseldik- ten sonra takla ata ata m dü- şüp parçalanan güvercinlere me- rasitmli m ie ha mm dı. Bağda ilk yuva- larını yaptıkları yerden nekadar uzaklara götürülürse götürülsün, yine dönerlerdi. Kuşbazlar hakkmda “bunların pirleri yoktur, bunlar, haklarında Kuşbazı, Okumarbazı katleden gazl gibi atalar sözleri söylenmiş CEK Eki Devirler Tetröui ) Kuş Ve Kuşçuluk Merakı Bütün İstanbulu * Sarmıştı İstanbul Güvercinleri Bursadan Cezayire Sekiz Saatte Giderlerdi Eym iv Çengeikoyde kuleli bahçeler e şom, mezmumu kavimdir.., meşbur Türk Er liya Çelebi bile le kuş merakından kurtaramamıştır. İki üç arkadaşile beraber incili km feslere koydukları güvercinleri İs- tanbuldan Bursaya kadar götür- möşler ve oradan cuma namazımı kıldıktan sonra salıvermişler, İs- tanbula döndükleri zaman kuşları yuvalarmda bulmuşlar. Evliya Çelebinin dostlarından olan İstanbulun mirasyedi kup bazlarından Borsalı Sadi Zade 10 bin kuruş sarfederek bin çift nadide güvercin (toplamış u ve © yetiştirmiş. O günün iştira (kuvvetine nazaran 10 bin kuruş muazzam bir para- dır. Sadi Zade güvercinletine misli onar tanesi (oyediriyordu. Her akşam nar tanelerini ufa- lar, bir gece mis içinde bıraktıktan o sonra ertesi gün bulutlara zamanda e d miş, şimşekler çakınış, sağnaklar boşanmış, gündüz geceye dön müş, bu hal yirmi dört saat de- vam ettiği için güvercinler yuva- larma dönememiş. Kuşbaz çele- bimin aklı başından gitmiş, deli gibi olmuş, günlerce ağlamış, ni- hayet tesiriui (ogidermek için seyahate çıkmış İranı, Arabistam baştanbaşa dolaştıktan sonra bir gün Cezaire gitmiş, orada bir zenginin ziyafetine davet edilmiş. Yedi senedenberi hasretini çek- tiği güvercinlerini burada görmez mi ? Nezaketle ev sahibine açmış ve: “Sizin olduğu ne malüm. Kuş kuşa benzemez mi?, ceva- bını alınca tecrübe yapılmıya ka- rar verilmiş, Sadi a nar dırmış. Bir gece nar tanelerini mis içinde Biriksiğ; ertesi gün kendi kuşlarımı çağırmak için kulladığı ( deçipçip ) lerle har tanelerini güvercinlere serpmiş. Güvercinler hemen yanına sokulmuşlar, ba şına kollarına konmuşlar. Sonra tecrübe için kuşlar kuşhaneden salınmış, serbest kalan güvercinler la Bursaya dön- müşler. Sadi Zade de (70) günde Bursaya geldiği zaman refikasın- dan kuşların geldiğini öğrenmiş. Hesap etmişler, tam sekiz saatte üvercinler Cezayirden Bursaya İ önmüişler. Sonra Sadi Zade bu güvercinlerin ayaklarına elmaslı altın bilezikler, minimini çıngırak» lar takmış. Tavukçular: Eski İlanbulun tavukçuları çok meşhurdu. ( Ka- run ) u pir olarak tanırlardı. Ka- run'un ilk sermayesi tavukmuş ve yumurta satarak dünyanın en zengini olmuş. Gübre içinde civ- civ çıkartınasını ilk defa Karun bulmuş ve tatbik etmiş öğretmiş. Eskiden fışkı içinde civciv çıka rırlarmış. KOR

Bu sayıdan diğer sayfalar: