16 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

16 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİZİ İDARE EDENLER (C.) Bey Kızın Babasını Öldürttükten Sonra Ağavni İle Evlendi Ve... SON POSTA VVEL, Fakat Agavnı Müuharrirl X4 Her Hakkı Mahfuzdur —129— Ertesi gün Kayserili Ahmet sazayda birçok mühim zevata koştu. Evlâdına yapılan bu taar- ruzdan dolayı şikâyetlerde bu- lundu. Nihayet: — Eh, ne yapalım? Senin oğlun da biraz dilini tutsun.. Şunun bunun aleyhinde söz söy- lemesin. Cevabile iskât olundu. Fehim Paşanm gözdelerinden (C...) isminde uzun boylu, yakı- şıklı bir komiser vardı. Bu adam bir aralık pek fazla şımarmıştı. Birkaç hempasile yapmadık re- zalet bırakmıyordu. O esnada Ağahamamında Külhan sokağında 27 numaralı evde oturan sarraf Dikranın (A- ğavni)- ismindeki kızı, bu komi- ser (C....)yi çıldırasıya seviyordu. Bu sevgi uğrunda birçok fe- dakârlıklara katlanan — Ağamni, (C...)ye varmak - istiyor, fakat babası mutaassıp bir adam oldu- ğu için buna muvafakat etmi- yordu. (C....) meseleyi kısaca halletti. Bir akşam, sarraf Dikran dük- kânmı kapamış, paraları çanta- sına doldurmuş, evine geliyordu. Galatasarayda tramvaydan inmiş, yavaş yavaş Yunan kansolosha- nesine doğru ilerliyordu. O sa- atte sokak tamamile tenha ve alaca karanlıktı. Uzaktan kendisini takip eden iki adam, birdenbire adımlarını sıklaştırarak Dikrana yaklaştılar. Birinin elinde, iki karış kadar uzunlukta bir torba bulunuyordu. Tam Dikranın yanından geçerken, bu torba havalandı ve bütün şid- detile Dikranın başına indi. Dik- ran bu darbenin — şiddet ve tesirile derhal yere serildi. O iki adam, hiç kaçmadı. Yalmız, torbayı vuran usullacık torbanın ağzını açtı. İçindeki ku- mu, yere boşalttı. Torbayı da bi- kerek bir tarafa attı. Bunlar derhal yerde upuzun yatan Dikran Efendinin Üzerine iğildiler. Ka- bini muayene ettiler. Biribirinin yüzüne bakıp gülüşerek, yüksek sesle: — Zavallı adam sektei kalp- ten vefat etmiş. Dediler. Bunlardan biri, Dikran Efen- dinin — biruh cesedini bekledi. Diğeri de koştu, Galatasaray mer- | kezine haber verdi. Dikran Efen- dinin cenazesi götürüldü. Mua- yene ecildi. Sektei kalpten vefat ettiğine dair bir rapor verildi. Ağavni, birkaç gün ağladı, sızladı. (C... )in aşkı, teessürüne galebe etti. O da, babasını unu- tuverdi. (C..), bir taşla kuşu — birden vurmuştu. iki Hem Ağavniye tamamen malik olmuş, | Dılmının başka varisi imce miktarda bir henı r'e Birkaç Ay Sonra paraya kavuşmuştu.. Lâkin, ne bu aşk ve ne de bu parauzun sürmedi. (C...) üç dört ay içinde bunların ikisi de eridi. Nihayet Ağavni sefil ve perişan bir halde sokak kaldı. Artık umum- hanelerde dolaşmıya başladı. Bu şerir güruhu, mahza göze girmek için bazan o kadar suç- suz, o kadar masum adamların canını yakarlardı ki, — bunlara muttali olup ta insanın yüreği sızlamamak mümkün — değildir. ııl(ırıleı'uııııııı bazılarınca malüm- lur, lir gelmez bilhassa Beşiktaş tıı-ı:e k tedbir- ler alımırdı. Çünkü Abdülhamit, şayet (Hırkayı Şerif) alayına Sokağa Atıldı giderse buradan — geçeceği ge- bi gerek bayram namazıni kı- dığı Sinanpaşa camiine ve gerek (muayede resmi ) yapılan Dok mabahçe sarayına gitmek için de Beşiktaş caddesinden geçme- ğe mecburdu. Beşiktaştaki (Hay- rettin iskelesi) nden başlıyarak Ihlamura kadar giden, eski de- virlere ait büyük bir lâğım var- dir ki buna (tonoz) derler. Yık dızdan inen yoldan dönülüp te Beşiktaş caddesi takip edilince behemehal bu tonozun üzerinden geçmek — icap — eder. (C Arkası var ) Bugünkü Müsabakalar Kadıköyünde Atletizm, Beykozda Kurek Musabakalan Yapılacak —an gelen Bulgar atlelleri Sirkeci istasiyonunda Bugün Kadıköy stadında Türk ve Bulgar atletleri arasında mü- him atletizm karşılaşması ola- caktır. Bulgar atletleri dün tren- le şehrimize gelmişlerdir. Müsa- bakaların çok heyecanlı olacağı tahmin edilmektedir. Bugün Bey- kozda da İstanbul mıntakasının resmi kürek yarışları — yapıla- caktır. Yarabyada Tenis Tarabyada yapılmakta olan beynelmilel açık tenis müsabaka- larına dünde devam edilmiştir.Tek erkekler deSuat B. hem Romanya şampiyonu Bunea'yı ve hem de Yunan şempiyonu Stalyosu, yene- rek finala kalınıştır. Sonra Şirin- yan ile Yunanlı Nikolaidis kar- gılaşınış vo Nikolaidis. kazanmış- tır, Çift erkeklerde Romanya ta- GLORYA DEMİR KAPU Mona Goya, Charlos Böyer, Andre Bur- ere tarafından. ; KERIMAN HALİS HANIM ipa yüzellik rısabakasında, Foz'un kopyesi: kımı Balkan Şampiyonu olan Yunan takımını Türk takımı da Bulgar takımını mağlüp etmiştir. Müsabakalara bugün de devam edilecektir. Davriâlem Seyahati Nobar isminde bir genç keten bir sandalla devriâlem — seyaha- tine — çıkmıya karar vermiştir. Kendisine bir de arkadaş ara- maktadır. B vosr Bugün Asri Sinemada görülecek güzel bir film Cesur Kaçakçı Andre Lüguet tarafından Bu bafta SİNEMASINDA Fransızca aözlü film Eyfül 16 İi l Çok Eskı De'uırlerde İstanbul 3 Eskiden Mahkümlar Sadaka lİle Geçınırlerdı Açız. Bize |“Ey Ehli Hasanat' Biz Burada İane Edin!,, Eski devirde Tophane çeşmesi önünde pazar Dün eski İstanbulun hapisha- nelerinden bahsetmiştik. Bugün de eski İstanbul hapishanelerin- de ceza çeken mahkümların ha- yatını, maişet tarzlarımı anlataca- ğız. Eminiz ki bu satırları oku- dukça hayretten hayrete düşe- ceksiniz. İıtıııbııl fethedildikten — sora mahkümların — bilhassa iaşeleri meselosi karmakarışık bir man- zara arzeder. 1247 senesine ka- dar mahkümlar için devlet hiç- bir tahsisat vermemiştir. Her hapishanenin sokak ve caddeler üserinde pencereli kule- | leri vardı. Mahkümlar nöbetle bu pencerelere çıkarlar, akşama ka- dar gelip geçenlere: (Ey ehi | hayır ve hasanat! Biz burada | açız. Bize iane edin, scvaptır! ) diye bağırırlar, dilendikleri sada- kalarla kendi — iaşelerini temin ederlerdi.. O vakit — İstanbul- | lular türbelere, medreselere ve imaretlere kurbanlar adadıkla- rı gibi hapishaneleri de birçok adaklar yaparlar, mahpuslara kur- banlar, yağ, mum ve ekmek gönderirler, para verirlerdi. Hay- rete şayandır ki ahalinin adak ve ianelerile de mahkümlar pekâ- lâ geçinirler, para arttırırlar ve yardım sandığı bile yaparlardı. Eski devirde hapishanelerdeki gayrimüslimler daba müreffeh ve mümtaz Onların (Kavim teşkilâtı )» dedikleri içtimal muavenet mü- esseseleri — bunların — inşe — ve istirahatlerini — temin — ederdi. Pencere münadilerinin topladık- ları paralarla hergün mahümlara ikişer akçelik ekmek, birer tas çorba, cuma günleri zerde ve pi- lâv verildiği gibi toplanılan et, mum ve #saire de mahkümlara dağıtılırdı. Fakat (1100) senelerine doğru İstanbul hapishaneleri bir facia halini almıştır. Hergün açlıktan ve hastalıktan 20-30 mahküm ölüyordu. Çünkü hapishanelere işlerine müthiş sulistimaller gir- mişti.|Hasekiler, subaşı ve odabaşı- larla zindan kâtipleri mahküm- lara günde yalnız birer akçelik bir ekmek vererek diğer paraları ve adakları aralarında taksim ediyorlardı. Ayrıca her mahküm- dan girerken bir altın yatak parası, 18 paraj duhul ve 40 para da derkenar harcı alıyorlardı. Zen- gin mabküâmların rüşvetle ilâmla- rını tabrif ederek serbest bırakırlar ve hariçteki suçsuz adamları içeriye sokarak soyarlardı. Hapishane memurları İstan- bulu baraca kesmişlerdi. Bunda büyük rütbeli devlet adamlarının da payları vardı. Nihayet (1180) tarihlerinde — Üçüncü — Mustafa bir fermanla — hapishanelerdeki bu suüstimallerin önüne geçmek istemiştir. Hapishaneye baba Ca- fer türbedarı Salih Efendiyi mü- tevelli ve su başını da nazır tayin etmiştir. Hergün mahkümlara es- kisi gibi yemek verilmiş ve artan paralar da bir kese içine konarak mühürlenmiştir. Bu paralar her dört ayda bir kadı huzurunda açılır ve bu pa- ra borçtan dolayı mahküm olan fakirlerin alacaklılarına verilerek hap eden çıkarılırlardı. Fakat çok geçmeden bu fer- manın hükmü de suya düşmüş ve mahkümlar gene aç kalmıya başlamışlardır. Nibhayet (1247) de İkinci Mah- | mut mahkümları kendi imaretha- nesinin yanımdaki bugünkü ha- pisbaneye nakletmiş ve kendileri- ne imarethanesinden hergün bir haylı ekmek, birer tas çorba, zerde, pilâv ve fodla verdirmiş, kışın da imarethane ocaklarından mahkümlara ateş temin etmiştir. N4 BİR TASHİH — Dünkü ya- zımızda bazı mürettip hataları olmuştur. Birinci sütunun sonun- daki ( Halil ) kelimesinden sonra bir ( Mahmut ) kelimesi konacağı gibi ikinci sütunun birinci satı- rındaki ( Genç Süleyman ) ( Genç Ozman ) ve dokuzuncu satırındaki ( getirttiği ) kelimesi ( getirdi) ve elli dördüncü satırındaki arap kelimesi de (Azap) olarak tashih edilmelidir. Paraguvay Harbi Alevlendi Lapaz 15 — Neşredilen bir tebliğe göre, 10 bin Paraguvay askeri, Bokeron istihkâmını kah- ramanca müdafaa eden Bolivya garnizonunu muhasara etmiştir. 4 Asompsiyon, 15 — Matta Grossoda ihtilâlcillerle hükmet kıt'aları arasında kanlı mücadeleler olmuştur. Hükümet kıtaatı galebe çalınıştır. X La Paz, 15 — Mubareba devam etmektedir. Resmi tebliğ- de deniliyorki: Paraguvay kışlaları ağızlarma — kadar — gönüllülerle doludur. Kibar kadınlar Salibi- ahmer hizmetine girmişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: