29 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

29 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA KM aN DA e ! DıplomatlaraHukmeden GizliKuvvetler ı'ı"ı'ıım'r ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika “No. 19 Nasıl doğdu ?.. Nasil Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. P:bd"lhamit Saltzîaîz[)izginlerini Bı- rakmamak Şartile Islahata Taraftardı. Abdülhamit, kendi aleyhinde | gittikce — çoğalan pekâlâ hissediyor, bunu izale et- mek için bir çare düşünüyordu... Islâhat, ıslâhat, islâhat... Memle- ketin haricinde ve dahilinde her- kes bundan babsediyor, fakat bunun ne gibi şeylerden olacağı- na dair hiç kimse miyordu. Bazı devletlerle, büyük - idare adamlarının - verdikleri lAyıhaları Abdülhamit — tehlikeli görüyor, bunları tatbik etmek iİstemiyordu. Onun fikri daha mutedil; mem- leketin ve hükümdarl ğın idare ruhbu ve kabiliyeti ile mütenasip Hotalakra teveccüh ediyor.. Saltanat dizginlerini kaptırmıyacak şekilde bir ıslabat *Nihayet bu söyledi. proğramı istiyordu. fikrini lcap edenlere ( Bazı münevver zevat ) tan birer aslahat lâyihası istedi. Abdülhamidin yözüne girmek | İstiyon ve biraz kafasile kalemine güvenenler, derhal kollarını sıva- dılar, uzun ve kisa - birer lâyiha yazdılar. Bu lâyihaların içinde, çok makul olanları bulunmakla beraber: |( Padişahım.. Mülk te senin, millet te senin.. Ecdadı izamın masıl idare etti ise, sen de öylece idare et.. ( Islahat ) ne demek?.. ( Kanun ) ne demek ?.. Sen ki yer yüzünde Allahın gölgesisin.. | Senin dudaklarının arasından ç- kan her söz (kanun ).. Senin fikrinden doğan her şey ilhamı rabbanidir. | gibi; sadece meden! insanları | değil, Afrika'nın göbeğinde ya- gıyon Hotantoları bile güldüre- cek kadar riyakârane hezeyanlar da vardı, Abdülhamit, bütün bu lâyi- baların içinden Üç tanesini seçti. Bunları kemali dikkatle tetkik etti. Bü Jâyihaları l' devre göre ikinci smıf şahsiyet- — lerdi. Bunlardan biri, (çekirdekten | yetişme bir adliyeci ) olan ve “yni “Eamanda ( maliye ) işlerinde © de mübim lunan (Şâmlı Holo Paşa zade, İzzet Bey ) diğeri, uzun müddet k’ mutasarrıflıklarda bulunmuş (Av- Tonyalı İsnail Kemal Bey), üçün- güsü de Düyunuumumiye Komi- E:' seri ( Kafkasya'lı Murat Bey ) | denilen zatlardı.. Bunların her Üçünün İAyihaları da tam Uyukuf ile — yazılmış | doktorun raporuna - benziyordu. Evvelâ devletin mtaruz - kaldığı hastalıklar tamamen teşrih © yor ve sonra da tedavileri gös- teriliyordu. Birincisi.. İzzet Bey pek uzun sı'ıımiyeıı — bu İlAyihasında, bir mahir birçok — teforru- hoşnutsuzluğu | birşey söyle- | haline | gösteriyordu. elinden | | Çösterdi. yazanlar, o | derecede vukufu bu- | bir | İzzet Keyin lâyihası: | attan bahsetmekle beraber, belli başlı iki nokta üzerinde duruyor- du. Bunlardan biri mahkemelerin her türlü tesirden azade kalması ikincisi de, maliyede ıslahat yapı- larak devlet — varidatının arttırıl- Bilhassa, ikinci mesele din dikkatini Çünkü çareleri makul surette mnazarı bunun muhik celbetti. de gösterilmişti. İkincisi, lâyihası: En çok bahsediyor, ve Bingaziyi ve İsmail Kemal Beyin idare — 1slahatından bilhassa Trablusgarp bir (Mısır) tedbirleri ikinci getirebilecek Üçüncüsü, Murat Beyin lAyi- | hası: (Memaliki mahrusei şahanede) cari olan kanunlar ve idare sis- temleri hakkında birçok tenki- datı havi olmakla beraber, bun- ların islah izah ve en sonunda da (meşruti hükümetler- deki — Meclisi Meb'usan) çareleri gibi Glorya Sinemasında Tarzan Glorya sineması, hususi davet- lilerine dün mevsimiâ en güzel filimlerinden biri olan Tarzanı Haki.l hayattan alınmış parçalarla dulu olan ve sesli bir gekilde çevrilen bu filim eski ses- siz Tarzandan çok güzeldir. Vahşi insanlar ve vahşi hayvanlar diya- | | |Hüseyin Rahmi Bey rındaki sahneleç muvaffakiyetle | başarılmıştır. Bilhassa ve bahar manzaralarında musiki | ile tabiatin sesleri muvaffakiyetle taklit edilmiştir. GÜNAHKÂR KIZ TRİSTAN BERNERO'ın MA Gi heseri sonbahar | değil Rusya — İmperator- luğunda bulunan (Doma Meeclisi) şeklinde bir meclise ihtiyaç ol- de; duğu zikrolunuyordu. Ermeni meselesinden dolayı fena halde gerilmiş olan sinirlere | | bir münebbih vermek lüzumunu hisseden Abdülhamit, bu lâyiha- ları masanın Üzerine koyararak düşünürken şüpbesiz ki şu hük- mü veriyordu : bir vukuf İzzet Beyin — Derin eseri olan mühimdir. Bunun (hukuku saltanat ) 1 ihlâl ede- bilecek en küçük bir tehlike bile lâyihası yok ... İsmail Kemal hası da — öyle... garp ve Binğazide biraz idare usulü tavsiye ediyorsa da © nispelte de mali Fayda göste- riyor... Murat Beye gelince, bu zat bir (meclis) istiyor. Bu mec- lis, her banği şekilde olursa ol- sun, bukuku saltanatı ihlâl ede- bilir. Binaenaley.. ( Arkası var ) akşam saat İstonbul iılıdnml 21,30 da ŞehirTiyatrosu ça " K rkakleşince Umuma I"lllllllll PRENSİN — GEĞELERİ Bu akşamdan itibaren a ASR | Sinemada HARRY LiEDKE ve NORA GREGOR tarafından temsil edilmiş mükem- mel şarkılı nefis bir operet; İlâveten: Samassa akrobatik düosu tarıfadan yen; varyetr programı Piyen: 3 perde 3tahle Anadoludan lelgraflar Yagıyor BİR MİLLET UYANIYOR! ——— Kendi harikalarını hıçkırıklarla seyreden halkın akını ve akış tufanı devam ediyor. Sinema bu itibarla büyük fedakâr'ıklarla filmi bir müddet daha göstermeği temin etimi'ştir. IRamazanda en heyecan.ı gecimizi Alamdar'da geı,;receksiııız.ı Uzak yerlerden gelecek halkın görebilmesi için sinema gece saallerini de değ . ştiriyor: Gündüz: 2-4-6 Gece: 8,15-10 Cuma (2 den itiharen ALEMDAR SINEMASI > Mıllı Orta O unu geceleri Şehzadebaşında l)ır..ı'aını sılon Ran ATAN Y-A'da BÜYÜK GALÂ OLARAK Pok tuhaf ve şayanı hayret Fransızca sözlü film. Mümesslli: JOHN WEISSMULLER FOX JURNAL İlâveten: ve zekâ | tatbiki halinde | beyin lâyi- | Vakıa Trablüs- | geniş | c ıxlıunuınol z0 FFransanın Makedonya İh- tilâlcilerine Bir Teklifi ( Baştarafı 1 inei sayfada tecavüzler ve bilhassa Sırp - Bu- gar hudut vak'aları, Orim komitesinin eseridir. Orim, umumiyetle ismi — verilon “ Ma- töşki- “Organisati- kedonya dahili için ihtilâl lâtı,, on revolutionaire pour İ'interieur manasına gelen de la Macedonie,, isminin ilk lerinden teşekkül etmiştir. Fransa ile Yugoslavya ve müttefiktirler. Fransa ile İtal- ya'nın arasında ise soğukluk bulunduğu için, Yugoslavya'da vukua gelen hâdiselere bir niha- yet verilmesi için Fransa, Sofya hükümeti nezdinde bizzat teşeb- dost | büs yapmak lüzumunu duymuştur. Bunun haricinde Yugoslavya ile | Sovyet Rusya'nın arası açıktır. Zira, — Yugoslavya hükümeti, Sovyet Rusya'yı — hâlâ — tasdik etmemiş ve tammamış yegâne Avrupa devletidir. Mevzuumuz, Avrupanın işte böyle bir karışık- hğı içinde cereyan eden ve bu karışıklıkla dekorlanan hâdiseleri göz önüne koyuyor. Umumi merkezi Sofya'da bı- | lunan “Orim,, “ıkedon)ı ihtilâl kamitesinin başlıca Üüç roisi var- dir: Ceneral Protogerof, İvan Mikaylof ve Kristof.. Hariçte, bunların en tannmışı Ceneral Protogerof'tur. Bu zat, umumi harpte Almanya ile Bulgaristan hükümetleri araç sında irtibat vazifesini görmüş, sonra İaşe Nerzaretine gelmiştir. Ceneral Protogerof'un, küçük memleketinin budutlarını çok aşan | bir görüşü vardır. 1928 senesinin 3 temmuzunda bir Fransız müte- vassıtı Makedonya merkez komi- tesi azası sıfatile Ceneral Proto- gerof'a müracaat ederek görüş- müştür. Fransız, hususl bir vazife ile Bulgaristana geliyordu. Her ( Baştaarfı 1 inci ııylılıı olmuşlardır. Maamafih bu periler | zararlı cinsten değildirler ve ka- piyı çalmadan içeri girmek neza- ketsizliğini göstermemektedirler. Periler bu evlere içerden | değil dışardan musallat olmakta ve vakıtlı vakıtsız kapıyı çalmak- tadırlar. Bu çalışların muayyen bir zamanı — yoktur. Günün ve şecenin herhangi bir saatinde kapı — şiddetle — çalınmakta, iki evin halkına da bir haftadır tatlı uykuyu haram etmektedir. Gariptir ki bu iki ev iki kar- deşindir. 64 numaralı evde M. Nesim Oyet, 66 numaralı evde de M. Haron Ovet oturmak- tadırlar, | Yanyana iki evde oturan bu iki sile kendilerini — ikide birde rahatsız eden bu çerileri cürmü meşhut halinde yakalayıp ceza- larını vermek istemişler ve pusu kurmuşlardır. Harun ve Nesim efendiler de da“il olduğu halde iki aile kapı karşı komşularına geçmişler, sa- bahtan akşama ve akşamdan sa- baha kadar — kapılar ni gözlemiş- ler perileri beklemişlerdir.. Gece saât Üçte, gündüz ikide, sabah- leyin akşam — sekizde kapıların yine şiddetle - çalındı- ğgini komşuları ile beraber duy- muşlar, fakat çalanları. göreme- | mişlerdir. Nihayet kapılarını açık | bıirakıp kapı eşiğinde beklemeya [ karar vermişlerdir, — fakat kapı yedide, Makedonya ! harf- | | ikisi de bu mülâkatı gizli tuttular. Mülâkatın mevzuu cidden kalmak icap ediyordu. Çünkü çok mahrem — meselelere temas etmişti. Fransız memuru, Bulgar Ceneralına şu yolda idarei kelâm etti; *“Fransa hükümati, Yugoslav- ya'yı asabileştiren ve hiddetlen- diren kumiteci tecavüzlerinin bir nihayet bulmasını görmek arzu- sundadır. Çünkü bu tarzı hareket Bulgaristanın aleyhine nelice ve- recektir. Bu vaziyette herhangi bir. Bulgar istikrarz teşebbiisü Beynelmilel piyasada — akamete oğrayacağı gibi bu tecavüzlerden doğabilecek olan resmi ve silâhlı bir ihtilâfin Bulgaristan için ağır neticeler doğurması da çok müm- kündür. Bunun haricinde komiteci faaliyetlerinin diğer bir mahzuru daha vardır: Muhtelif grup reisleri ve bil- hassa bu gayriresmi siyaset kav- gasını idare edenler arasında da geçimsizlik vardır. Bu da, Bulga- ristan'a, sükün ve intizamın avdet etmesine mani olmaktadır.Bundan istifade edenler ise komünistlerdir. Her nekadar Bulgar hükümeti, komünistlik faaliyetini gayet şid- detli surette takip etmekte ise de işin pratik tarafı bu faaliyeti kâfi gizli zli vazife — ile gelen Fransız memuru Ceneral Protogerof ile böyle konuştu ve bunları söyledi. O da anladı ki, bütün bu sözlerin en manalı ve tesirlisi islikraz meselesi... Çünkü Ceneral Protogerof zeki bir adam- dı, Beynelmilel siyasetin ne demek olduğunu biliyordu. Bunu bildiği içindir ki Fransanın arzularına mükabele etmek için elinden geleni yapmak vadında bulundu. ( Arksar var) Bir Peri Hikâyesı! yine çılııınıı.. çalanlar yine gö- rülme: Şimdi ev gözr hapis altına alın- mıştır. Evin önünde günün hiç bir saatinde arzalmıyan bir kala- balık vardır. Buna rağmoen kapı çalınmakta, fakat çalanlar hiç kimse tarafından görlülmemekte- dir! Üç gündür. mahalle bekçisi de kapıyı çalan bu perileri ya- kalamıya azmetmiş o da muvaffak olamamıştır. Mahalle bekçisi de kapının çalındığını iİşitmekte, fa- kat kimin çaldığını görememek- tedir, bunun Üzerine bu aileler mahalleden taşınmağa bile karar vermişlerdir. Acaba bu iki evin kapısını kim çalıyor ? Bütün bir semt halkını heye- cana, endişeye düşüren bu hâ- disenin sebebini araştırdık, kat'i bir neticeye vâsıl olamamakla beraber tetkikatımız şu ihtimali kuvvetlendirdi. Haron ve Nesim Efendilerin Ortodoks bir komşuları — vardır. Malüm olduğu üzere bugünler de Ortodoksların yortu - günleridir. Ortodokslar her gece saat ikide uyanmakta ve sabahblara kadar ibadet — yapmaktadırlar. — Haron ve Nesim Efendiler bu Ortodoks komşuları ile daima latife etmekte bazen bu lâtifeleri de — ileriya götürmektedirler. Ortodoks kom- Şular, Muüsevi komşularının bu İâtifelerine mukabele etmiş olmak için bu kurnazlığı tertip etmiş olmasınİnri,

Bu sayıdan diğer sayfalar: