20 Mart 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

20 Mart 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSTANBULDA: | İNGİLİZ CASUSLARI l Madam Hazretlerinin Huzurunu Boz- maktan Korkuyorum! Dedi —— Bir aşk mektubu olacak. Si- gin haberiniz olmadan bana ver- | züne gülerek mahcup gence ilti- | fat etmiye başladı. Yanımıza oturttuk. Sigara ik- meleri için otel müstahdemininden | "AM ettim, bira söyledim. Greta Osman Efendiye bırakmış. —.. * — Ben okuyamadım. Maama- fih bir aşk mektubu şüphe yoktur. dedi. nit olduğuna Alınız, siz okuyu- nuz, verdiği — mektubu başladım. aş'ctan, sovdadan bahseden adam, Gretadan mukabele istiyor, mer- hamet dileniyordu. Ben okudukça casus kadın seviniyordu. — Nasıl, diyordu, bu adam- dan neler iztifade edilemez kil.. — C.. beye ne cevap vere- ceksin ?.. — Süküt.. Cevaba lüzum var mı? Peşimden kendisi koşacak değil mi? Kahvaltıdan sonra Greta: — $... Beye bir defa telefon etmiyelim mi? — Siz ediniz olmaz, dedim. Filhakika Greta S... Beyin malüm olan numarasını çevirdi. — Siz misiniz $... Bey, nası- sınız... Akşam erkenmi ayrıldık. Yabancılar — içinde — sıkıldım da ondan... Keşki beraber çıksaydır nız.. ne iyi vakitler geçirdik... Bu akşam gelemeyiz. Belki işimiz olacak.. siz geliniz. daha iyi olur. Burası da fona değil değil mi?.. Telefon muhaveresinden sonra yanıma geldi: — Gördünüz miü? Eskisinden daha canlı ve küvaetli bir mu- habbet... Akşam hepisini bırakıp kaçmamız, mühtemel her şüphe ve tecesslise karşı çok güzel bir nümayişti, dedi. Sonra birden- bira bir şey hatırlamış — gibi ilâve etti: — Bugün akşama doğru K... Bey gelecek, size söylemiye unut- muştum. — Hangi K... Bey? — Canım şu Fabrikalar Mü- düriyetindeki... — Ya başkası da gelirse? — Kim? — Meselâ S.. Bey meselâ C.. Bey. Yahut mütaahhit Sadi Bey veya ortağı, — Bizi burada bulamazlar ki. — Nereye gideceğiz? — K... Bey bizi mükemmel bir eğlence yerine götürecekmiş. Ötelin salonuna indik. Saat biri Çoktan geçmiş ikiye bile gelmişti. Belki bir saat belki iki saat Greta ile karşı karşıya otur- duğumuz halde bir tek söz bile konuşmadık. Karşımda genç bir adam reverans yaparak hürmetle eğildi, hayret ve dikkat ettim. Bu $... Beyin temiz yüzlü genç uşağı idi. Temiz giyinmiş, bizi, evvelce tenbih ettiğim gibi ziya- rete gelmişti. Greta, genç adamın yüzüne dikkatla baktıktan sonra bir mana çıkaramayınca bana döndü. — Tanıyamadınız galiba? de- dim, bizim S... beyin uşağı canım. — Al. sühi, sâhi.. ddi Yü- Madam fena Prestişten, | | biraz daha oturduktan sonra ya- nımızdan ayrıldı. Akşam postası- hai -— Sözün Kısası Kabahat Yahudilerin Değil, Bizim... — A, E. Baştarafı S üncü sayfada zulüm görmediği bu yegâne kö- şesinde türkçe konuşmaz, Türk- lerle ihtilât etmez, kendinin ol- mıyan, beş asır evvel İspanyadan getirdiği yabancı bir dile sadık kalarak,ayrı bir muhitte yaşar. x4 Sabahleyin bir Yahudi dow- tumla konuşuyordum, hiç müna- kaşaya İüzum görmeden derhal tasdik ederek; — Doğru, dedi. Fakat kaba- hat Yahudilerin değil, sizin.. — Sebep? — Çünkü temsil etmediniz! ve el'an da etmiyorsunuz. Ben hayretle yüzüne bakıyor- duüm, izah etti: — Meselâ akalliyetler Ipt- dal tahsillerini kendi — mek- teplerinde kendi dilleri ile ya- arlar. Doğrudur, fakat madem | Musevilerin kendi dilleri yok- tur, ve madem ki Museviler siz- den bir parça addedilir, o halde bunları hatta iptidal tahsilleri için kendi aranıza almamakta sebep ne? * Sözün Kısasıt: Hayatımızda bazı hâdiseler vardır. ki gö- zümüze çarptıkça canımızı sıkar, bize sinir verir. Fakat bu sıkıcı hâdiselerde biraz da, hayır, epeyce, hayır büsbütün kendi mes'uliye- timiz olduğunu hiç düşünmeyiz, Vatandaş Türkçe konuş çok gü- zol, fakat işte onlar da diyor- lar kik — Vatandaş çalış, bize Türk- çe Öğret. Samimi | bununla beraber Yahudi dünyanın | Bir Töplanfı na mahut mektubu yetiştirmiye gitti. Biz yalnız kaldık. Genç adamın — hoşlanabileceği — haval mevzularla yarım saat kadar ko- nuşmuşlum. Gretanın ta yanımıza kadar gönderdiği adam: — Madam sizi yemeğe bek- | liyor, dedi. İstememiş olmasına rağmen $... beyin uşağını yemeğe götür- düm. Zavallının yüzü kıp kırmızı kesilmiş lokması ağzında büyü- yordu. Yemekten sonra bis #salona |. Greta tekrar odaya girdi. Uşağa ihtiyaçlarını sordumt — Hiç bir şeyim eksik değil, hiç bir şeye ihtiyacım yok dedi. Caketinin cebine on liralık bir kâğıt bıraktım ver — Mümkün olursa yarın veya öbür gün tekrar uğrarsın değik mi? dedim. Tasdik — ve mında başını ayrıldı. Gretaya yalnız olduğumu söy- lemeleri için adam gönderdim. Hemen bir iki dakika içinde casus kadın yanıma — geldi: — Noetice? dedi. — Şimdilik birşey yok. Maa- mafih hazırlıyor, bir iki gün için- de sağlam, dedim. Koca salonda biribirimizin yüzüne bakarak zamanımızı ge- çirdik. Saat dördü — geçiyordu. K... Bey, mütehakkim bir yü- rüyişle yanımıza sokuldu. Misafi- rimizi muhabbet ve memnuniyet- le karşıladık. K... B. Gretaya uzun bir reverans — yaptıktan sonra: — Madam hazretlerinin huzu- bozmaktan — korkuyorum, teşekkür maka- salladıktan — sonra runu dedi. Greta, hiç bir cevap verme- den yalnız güldü. Misafirimiz bu sözile, güya evvelce davet edik memiş te bir tesadüf eseri olarak geldiğini — anlatmak — istiyordu. Hiç oralarda bile olmadim. — Ne iyi ettiniz de geldiniz K... B., dedim. Bugün biraz ra- hatsız ve neş'esizdim. Öyle sıkıl dimki dedim, Arkası var) Güzel San'atler Akademisi muallimlerinden İhsan - Beyin - san'at hayatının 40 1ncı yıldönümü münasebetile dün Halkevi Güzel San'atler şuberinde samimi bir - toplantı yapılmış, bir de çay ziyafeti tertip edilmiştir. Resmimizde bu toplantıya iştirak edenleri görüyorsunuz. İ | | Henuz İnsan Ayağının ——— —asn Basmadığı Yerlerde... Bir İngiliz Heyeti Kayboldu AD Cenubi Amerikanın vahşi köylülerinden iki tip Cenubi Amerikada öyle yer- ler vardırki, 'şimdiye kadar orar lara, medeni bir insan ayağı bas- mamıştır. Meselâ, bundan sene- Terce evvel Brezilya, Peru ve Bolivya hükümetlerinin biribirine karşı olan hudutları belli bile değildi. Çünkü bu Üç memleket arasında hudut çizebilmek için iç topraklara kadar gitmek lâzımdı. Halbuki oralara dahil olmak bir mesele idi. Bir defa memleket vahşi insanlarla dolu idi. Sonra her taraf vahşi hayvanların isti- lâsı altında bulunuyordu. Onun içindirki bu Üç devlet bundan yedi, sekiz sene evvel dudutlarını tesbit etmek istedikleri zaman bu İşi kimseye yaptıramadılar. Nihayet Favset isimli bir - İngiliz miralayı çıktı, küçük bir heyetle İnsan ayağı basmamış yerlere giderek istenilen hududu çizdi. Bu sırada, bir takım yerli vahşi- lerle konuşmuştu. Onlardan aldığı malümata göre, buralarda, pek eski zamanlarda bir kırmızı derk Kiler medeniyeti hâkim olmuştu. Bu medeniyetin geride bıraktığı bir takım altın ve mücevher dolu — hazineler vardı. Kırmızı derililer bu hazinelerin bulunduk: ları uzak — mintakaları — işaret ve tarif ediyorlardı, amma muayyen bir noktadan soara ileri gitmek istemiyorlardı. — Çünkü — oraları lânetleme addediyorlardı. Amerika — vahşilerinin - kork- makta hakları vardı. Çünkü ko- caman öküzlerin diri diri kanını emen küçük böcekler buralarda yaşıyorlardı. Dünyanın en zahirli yılanları, en mütbiş akrepleri, bir sokuşta en teblikeli- sıtmaları aşılıyan sinekleri buralarda barr nıyordu, Miralay Favset ve arka- daşları, işte bu hazinelerin cazi- besine kaplarak Brezilya orman- larına daldılar ve bir daha kemr dilerinden haber alınmadı. Hasta- lanarak geri dönmiye —mecbur kalmış bir arkadaşları vardı ki adı yüzbaşı Morris di. Miralay Favset, bu yüzbaşıdan ayrılırken şöyle demişti: * — Eğer geri dönmezsek, bizli senden başka arayip bula- bilecek kimse yoktur. Sana gü- veniyoruz. Aradan seneler geçti ve mira- lay Favset'le arkadaşlarından ses çıkmadı, yüzbaşı Morris, kaybo- lan keşif heyetini aramak için iki defa sefer yaptı, her defasında izlerini buldu, oturdukları yerleri tespit etti. Fakat bir türlü kem dilerine ulaşamadı. Hatta kat'l surette sağ olup — olmadıklarını bile bilmiyor. Şimdi, bir üçüncü dafa arkadaşlarını aramıya çık- maktadır. Fakat dolaşacağı saha, Almanya, Fransa ve Bolçika era- zilerinin birleşmiş şeklinden daha büyük olduğu için bu dafa, csk- lerden daha muvaffakiyetli bir netice alıp alamıyacağı yine kat'l değildir. Yeni Neşriyat: Tolstoy Hayatı Ve Eserleri Maarif Vekâleti Müfettişlerinden ve kıymetli — müuhbarrirlerimizden — Roşat Nurl Beyin — Fransızcadan — tercüme eylediği — bu eser Kanaat Kütüphane- &i tarafından neşredilmekte olan re- simli Ansiklopedik noşriyat meyanın- da çıkmıştır. Eser üç kısme kısmı Tolstoyun ayrılmıştır. Birinei bayatını, İklaol kıs- mi eserlerinin — hülâsasını ve üçüncü kısmı da Tolstoyun — folsefi, akldesini ve İikirlerini izah ve tahlli ediyor. Rus edip ve fMlosofu hakkında kâfi ve tain bir malümat — veron bu eseri karilerimize tavsiye edoarir. Hayvanlar yüztünde — hayvanın geçirmiş safbalarını, hayvan rinl bol ve itina Ho tabedilmiş izah etmesi itibarile kari- ve bilhassa moktep talebe- ve faydalı bir yar- tavslye ederiz. y te.âmü niyetli olurak suruştur Naşati Türk şairlerinden Ne> ve divanını — ihtiva sallim Sadettin Nüs- het bey ttrafından — yazılmış ve kar naat kütüpbanesi — tarafından — millt kütüphane odebiyat serisi meyanında tab' ve neşredilmiştir. Edebiyat — hocaları ve Darülfünus talebesi İçin Hivstyeredilebilecek - olde 4t bir esördir. 17 inci asır şatinin hayatını öden — bu esör

Bu sayıdan diğer sayfalar: