Son Posta 6 Temmuz 1933 sayfa 14 | Gaste Arşivi

6 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kara Önümde Dar Ve Uzun Yürek Çetesi Tefrika No. 50 Bir Dehliz Vardı Karanlıkta iki gölge 'belirdi I;emen kapının arkasına sindim Hüsnü, Kerim, Hasan EF. ler büyük bir heyecan içinde Gâvur Mehmedi dinliyorlar, nefes al- maktan bile çekiniyorlardı. Gâvur Mehmet, elindeki kahve finca- nından, gürültülü bir yudum daha çektikten sonra sözlerine devam etti: — Bereket versin ki, ben, çok ihtiyatlı bir adamımdır. Bu işte, bu meslekte, günün birinde başıma her işin gelebileceğini vaktile hesap ettiğim için birçok şeylerde meleke peyda etmiştim. Bunların biri de dişlerimle ip kesmek ve düğüm — çözmekti, Evvelâ, ipin düğümünü çözmeye uğraştım. Buna muvaffak olama- dım. Sonra, ipi köpek dişlerimin arasına aldım. Yavaş yavaş, adeta tel tel bunları kesmiye başladım, Serçe parmak kalınlığındaki bu ipin bir katını hemen hemen yarıya kadar kesmiştim ki, ayak sesleri işittim. Derhal yere kapan- dım. boylu boyumca yattım. Bir demir kapı açıldı. İçeri, hafif bir ışık yayıldı. Kapının önünde bir konuşma başladı. İki kişi şu söz- leri söylüyarlardı: — Bak, bakalım.. bir kerede sen dak balki tanırsın. — Canım, söz anlamıyor mu- sun?.. Ben oadamı, ömrümde bir kere bile görmedim. Belki, şüphelendiğin adam- lardan biridir. — Farzedelim ki, öyle olsun.. bundan ne çıkar.. Gâvur Mehmet gibi. bunuda — öldürüvermek 'güç mür... — Güç değil amma, bizim maksadımız — başka... Papas Coi bir yerden işitmiş ki, Gâvur Mehmet ölmemiş.. Şimdi biz bu- nu anlamak - istiyoruz. — Bırak canım şu sarhoş pa- pazı.. Daha geçen gün, bana da bir gece şeytanı gördüğünü.. O- nunla bir masada Şşarap içtiğini söylüyor, hem de beş bin yemin ediyordu. — Demek ki, simdi sen bunu “görmek istemiyorsun.. — Göreyim.. Bundan ne çı- kar ?... » İki kişi yanıma yaklaştılar. Ben, bir ölü gibi yatıyor, nefes bile almıyordum. Beni, ayaklarının ucile, hırpalıya hırpalıya arka üs- tü çevirdiler. Ellerindeki küçük hırsız. fenerini yüzüme tuttular. Allah razı olsun o heriften. — Hayır.. Tanımıyorum... He- le gece yarısına kadar sabrede- lim. Gelecek arkadaşların içinde . belki tanıyan olur. Dedi... O anda, içimden sevi- niyordum. Bahusus, çıkıp gider- lerken, kapıyı kapamıya lüzum görmediklerini hissedince, sevin- cimden adeta çıldırıyordum. Bu hal, bana büyük bir gayret ver- di. hemen kalktım, oturdum. İpi tekrar dişlerimin arasına aldım. Hem, yine tel tel kesiyor, hem de dişarıyı dinliyordum... Uzaktan ayak sesleri geliyor.. Vakıt vakıt, gibi /— uzunca lerimle kesilmesinin pek uzun sü- receğini anladım. Yavaş yavaş ka- pıya yaklaştım. Parmaklarımın sücile demir kapinın kenarını ara- dım. Zaten yarısından - fazlası kesilmiş olan ipi kapının keskinli- ğine sürtmiye başladım. İpi niha- yet kopardım amma, epeyce de canımı yaktım... Ellerim serbest kalır kalmaz, geniş hir nefes oldım. Takrar yattığım yere gelerek ka- ranlıkta ellerimi yere sürerek sal- dırmamı aradım. Bulamayınca bunu | o heriflerin aldığını anladım... Ah, şu ihtiyat reiyi iştir. Hemen yere oturdum. Sol ayağımdaki kundu- rayı çıkardım. her ihtimale karşı daima bu kunduramın içinde bu- lundurduğum — ustura — parçasını aldım. Bunu sağ elimin parmak- ları arasına yerleştirdim. Eğer beni tekrar ele geçirmek teşeb- büsünde bulunan olursa bir to- katta suratini ikiye ayırabilecek- tim... Başımı yavaş yavaş kapıdan çıkardım, baktım. Önümde, dar ve uzun bir dehliz vardı. Bu deh- lizin nihayetine yakın bir yerde geniş bir boşluk içinde, yere ko- nulmuş küçük bir hırsız feneri yanıyor orayı pek hafif bir surette aydınletiyordu. Dehlizin nihaye- tinde de bir kapı görünüyordu.,. Ben bunları tetkik ederken bir- denbire yine o zincir hırıltısı işi- tildi.O hafif aydınlıkta iki gölge belirdi. - Hemen geri çekildim. Kapının arkasına sindim. Ayak sesleri uzaklaşıyor. Hem de kırık dökük bir muhavere, dehlizin duvarlarına çarpıyordu. İşitebildi- ğim sözlerden de bu gece bütün çete efradının burada toplanacak- ları anlaşılıyordu... Dikkat ettim. Uzaklaşan ayak sesleri, nihayetindeki kapının önünda bir lahze durdular ve sonra kaybol- dular... Başımı tekrar kapidan çıkardım. Memnuniyetimden az kalsın bağıracaktım. O küçük faer, daha hâlâ orada duruyor hiç bir ses, seda işitilmiyordu... Yavaş yavaş dışarı çıktım. Dehliz- de yürümiye başladım. O, boşluğa gelir gelmez, hayrette kaldim. Burası, tıpki, kanatları çıkarılmış, büyücek bir kapıya benziyor, ve derin bir boşluğa — açılıyordu. Boşluğun kenarından bir asma köprü uzanıyor, on arşın kadar geride duran bir kapıya dayanı- yordu,... Her tehlikeyi gözüme aldım. İhtiyatla köprüyü geçmiye başladım. Köprünün nihayeti, tıpkı bu tarafta olduğu gibi yine ince ve uzun bir dehlize açılan kapıya — dayanıyordu. — Fenerin hafif ışığı buraya kadar uza- namadiğı için, her taraf sim- siyahtı. Duvarları elimle yoklıya yoklıya ilerledim. Nihayet bir kapıya tesadüf —ettim. Evvelâ içersini dinledim. İçeride insan bulunduğuna dair bir ses işitme- yince hemen cebimden çakmak torbasını çıkardım. Çeliği taşa çaldım. Çıkan kıvılcımların saye- sinde, içinde birçok eşya bulunan bir odanın kapısında olduğumu anladım... Derhal geri döndüm. du., İpin diş- | | — H A aü — ( Arkâsı var ) dehlizin — — Azizim, şu Mehmet Halim dediğin zat artık beni aldatamaz. Ne mal olduğunu yüzüne karşı söyledim ! ( İ Resminizi Bize Gönderiniz M ce Size Tabiatinizi Söyliyelim Resminizi kupon iİle gönderiniz. Kupon diğer sayfamızdadır. 10 Muhkiddiz B.: Muhit ve muha- tabına kolay- lıkla uyar ve kendisini ça- buk tanıtır ve sevdirir. müş- külpesent dav- ranmaz, arka- daşlığı — sıkıcı değildir. Ko- nuştuğu kim- selerle candan ve samimt konuşur. Hürriyetini takyit eden usul ve merasimden hoşlanmaz, eğlencelere, zevke ait mevzulara bayılır, Parayı daha ziyade sarfedar ve (adam sende) nazariyesine temayül eder. -M&hmet B.; Kıs.men mağrurdu Kendisine e- hemmiyet ve rilmesini ister, sert -muame- leye, mukabe- le eder. Ha- zimkâr değil- & dir.Bazan #taz ve mucadele- ci olur. Ta- hakküme, ten- * .kide pek tahammüledemez. Hu- vardaca yaşamaktan hazzeder. 12 Yusuf B.; Zahiren sakin ve lâkayt bir ta- vır alır, — Ye- mizliği ve in- ı sever. Her yere so- kulmuı işinde gecerikli olur. Sair hususlar- | da — mahcup | davranır, Baş- menfaatlerini israf etmez. Kadın ve sevgi meselelerine lâkayt kal- maz. e) 15 “ Ankara'da,, Kâtip Sadık Ef, (Fotoğrafının dercini istemiyor. ) Hesap işlerinde para bahsinde titiz ve müdekkıktir. Mümkün ol- duğu kadar az para sarfetmek ister. Herkesle sıkı ve içli dışlı münasebet tesis etmez, etrafına uyar gibi bir tavır alırsa da, za- vahiri kurtarmak içindir, e- I4 İstanbul (N. M.) H.: (Fotoğ- rafının dercini istemiyor,) Neş'eli ve sevimlidir. Etrafını kendisile meşgul eder, Sade giyinir fakat giydiklerini yakıştırır, tavri hare- fazla itimat ve uysallık göstere- | husu- sunda fedakârlık yapar. Göste- | $e | HİKÂYE — ——— Bu Sütunda Hergin Yazan: NWâaci Sadullah —— AYNALI DOLAP — Ethem Küâmil burası mı ? — Burası efendim ! — Bu dolabı Beyefendi gön- derdi ? Genç kadın; derecesi ortayı aşan bir sevinçle : — Ha, dedi, haberim var! Dört hamal, iki kanadı açılan kapıdan aynsı pırıl pırıl parlıyan yepyeni ceviz elbise dolabını sok- tular, merdivenleri çıkardılar ve iş bir yatak odasında genç E:â:nn gösterdiği yere koydular. Hamalların sonuncusu merdi- venlerin son basamağını inerken Servet Hanım seslendi: — Baksanıza, bu dolabın anahtarları nerede? Hamalın kalın sesi evi dol- durdu : — Beyefendide | X Genç kadın dolaba, dolabın aynasına, dolabin aynasında ken- dine uzun uzun baktı. Aynalı dolaptan ziyade koca- sınm bu arzusunu böyle çabuk yapması hoşuna gitmişti. Evvelisi akşam bunu istediği zaman Et- hem Kâmil Beyin ağzından çı- kam — Bakalım, münasip bir za- manda alırım inşaallah! cevabı genç kadına kuvvetli bir ümit vermemişti. Fakat işte Ethem Kâmil ne yapmış ne etmiş, hafta- sına varmadan karısının istediğini yerine getirmişti! Beyin evi Servet, pek sevdiği bir oyun- cağı ele geçirmiş çocukların dutsuz sevincile oynak bir şarkı mırıldanarak aşağı indi. Kocasına hoşuna gidecek bir sürprizle mukabeleyi düşünüyordu. İki saat sonra çalınan ve açı- lan kapının önünde aynayı geti- ren hamallarla karşılaştı.. Bir tanesi: — Affedersiniz. hamımfendi, diyordu, beyefendi getirdiğimizi değil başka bir dolabı seçmiş, müsaade ederseniz bunu götürüp onu getireceğiz! Dolabı götüren hamalların ar- kasından kapıyı kapıyan Servet Hanım! Sergi ve serginin küşadında bulunanlar — Eğer gelecek dolap bundan fena olursa sukutu hayal acı olacak! Diyordu. x Galata meyhanelerinden birin- de, üzeri boş, dolu rakı şişelerile, boş dolu rakı meze tabaklarile, boş dolu kadehlerle, çatallarla dolu iki masanın başında dört beş hamalın ortalarında Ethem Kâmil Beyin hizmetçisi de vardı. Hepsi gülüyorlar, söylüyorlar, basit insanların iptizale uğramış nüktelerini savuruyorlar, bayağı şakalarını yapıyorlardı. İçlerinden biri: — Lâkin, dedi, ya tam dolap evde iken herifçi oğlu damlıyaydı. Hizmetçi kız güldü: — İmkânı yoktu, hiç vukuu görülmemiş bir tesadüf lâzımdı! | Çünkü âdeti değill... — Kadının ayağındaki pabuç- ların hiç sesi de çıkmıyor. Oda- da mı, çıktı mı bir türlü anlaşı- mıyor! lâkin dolabın içi de ayna- sız ha... Sıkıntıdan bunalacaktım, sizde gelmeyi amma uzattınız!.. — Eh, uzatma dayı, iki bin lirahk mücevher için iki saat dolapta kalmışsın çok mu sanki | — Aynalı dolapla pek ayna- sız bir dolaba girdi kadıncağız... Hizmetçi kız yine karıştı: — Hele, hele... Eğer ben ol- masaydım, kadının dolap istedi- ğini duyup ta size söylemesey- âm. mücevherlerin yerini anlat- masaydım hava alırdınız yal — Yaşa... — Yaşa!.. — Haticenin şerefine haydi... * Servet Hanim güldü: — İşte böyle : kocacığım, dedi, büyük teklike atlattık, aptallar bütün mücevherlerin sahtelerini götürmüşler... Bu iş o şırfıntı hizmetçinin başının altından çı tı. Bereket kör olası benim bi- tün — mücevherlerimin birer de sahtelerinin olduğunu bilmiyordu — Evet, farkına varmeki büyük bir kaza atlattık, ve ziyan etmeden istifadeli bir ders alir olduk.... - ———TM . Konya Yerli Mallar Sergisi Konya, (Hususi) — Konya ikinci yerli mallar sergisi pek fazla rağmete mazhar olmaktadır. Sergiye komşu vilâyet, kaza ve köy- lerden birçok ziyaretçiler gelmektedir. Halkın yerli mallara karşı terdiği rağbet ve alâka sanayimizin atisi için bü ğmeşltğldir. Sergi de geçen seneye nisbetle büyük ede edilmektedir. Bu tekâmül halkın S my Ça Y M U Te N Ve OA FT AM eZ MÜY AM ümitler - ir —tekâmül : Ş * '——ılfu Zi M gaü '”':İ*.-îş ı::__q'_'î d

Bu sayıdan diğer sayfalar: