7 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Ağustos 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Arabintanlaki Gizli Kuvvetlerin İçyüzü Yazan: # * — Ya şimdi Fahrettin Paşa İbnissuutla uyuşursa? > Lavrens kızgın çöllerde nefes nefese Medinenin muhasarasını temin ederken, Filbide bu muh- temel anlaşmıya mani olmak için İbnissuudun yanından bir lahza ayrılmıyordu. Fakat beri tarafta bir başka dert daha vardı. O da, Yemendeki kuvvetimiz ve oradaki vali Mah- mut Nedim Beydi. Bu vali ile be- raber orada çok kıymetli Türk kumandanları da vardı. Ali Sait Paşa (1) Muhiddin Paşa (2) Ah- met Tevfik Paşalar da (3) Yemende bulunuyorlardı. Bunlar da bir taraftan İbnissuutla anlaşır, Şerif Hüseyini taciz edebi- lirlerdi bir taraftan da doğrudan doğruya (o Hicazın başina işler açabilirlerdi. Ve bilhassa hemhu- dut oldukları Adendeki İngilizleri doğrudan doğruya ateşe tutabilir- lerdi, nitekim tutuyorlardı da. İşte hülâsaten yazdığımız bu vaziyette Lavrensin Filbi ile bir- leşerek Şerif Hüseyin ile İmam Yahyanın aralarını (o bulmaları, olmadığı takdirde İbnissuut ta dahil olmak üzere bu üç Arap reisinin (o anlaşamıyacak (tarzda biribirlerine girmelerini temin et- mek lâzımdı. Ceziretülârapta baş- ka türlü İngiliz menafiini muha- faza etmek imkânı yoktu bakınız ne yaptılar: Evvelâ Şerif ile Imam Yahya arasında ( İbnissuuda karşı bir ittifak aktine uğraştılar. Şerif Hüseyin bu iş için İmam Yahyaya müteaddit heyetler gön- derdi. Fakat Vali Mahmut Nedim Bey bu anlaşmaya daima müma- neat etti. Lâvrens İle Filby bu işi beceremiyeceklerini #mlayınca başka yola saptılar. Hicaz ile Yemen arasında bir Tellume boğazı vardır. o Burada Şerif Hüseyinin askerleri ile İb- nissuut kuvvetleri ve Yemenliler hemen hemen karşı karşıya bu- lunurlar, Hac mevsimi gelmişti. Her sene olduğu gibi Yeme- ne bir hacı kafilesi! hareket ede- cek ve boğazdan geçip gidecekti. Binlerle insan develerle, mer- keplerle, atlarla hac yoluna çık- mışlar, ilâhiler okuyarak mukad- des topraklara Odoğru yol alı- yorlardı. Fakat beri yanda Lâvrens - Fil biy makinesi de olanca hızı ile | işliyordu. Şerif Hüseyin kuvvetlerine de- | diler ki : — Bu Yemenliler haç bahane- sile size saldırmağa geliyorlar, İbnissuut kuvvetlerine dedi- ler ki: — Şerif Hüseyin kuvvetleri Yemenlilerle birleşip size hücum | edeceklerdir, dikkat edin! Yalnız Yemenlilere birşey de- mediler. Fakat (bunların başlarında bulunan piştarlar esen fena havayı sezerek arkalarından gelen asıl kafileyi ikaz etmeyi ihmal ederek yollarını değiştirdiler, sahile sap- tılar. Ve asıl kafile Tellume yo- lunda ilerledi. Tam boğaza gelince bir ateş- (1) Şimdi ordu müfettişi (2) Şimdi mebus (8) Mütekait sinin 20 an | tir başladı. | Neye uğradıklarını anlayamı- yan Yemenliler bu ateşe muka- beleye uğraştılar. Fakat boğazda oldukları için yağan kurşunların altında çoğu can verdi. Böylece orada İbnissuut aleşile binden fazla Yemenli öldü. Yemen Valisi Mahmut Nedim Beyin ne zamandanberi tahakku- ku için çalıştığı İmam Yahya - İbnissuut itilâfına bu mükemmel bir darbe idi. Görülüyor ki İbnissuudun imam Yahya ile anlaşmaması için çök deki İngiliz siyasi memurları çok- tanberi çalışmaktadırlar. Ve bu- nu hattâ ekseriya iki tarafın ri zası bhilâfına hile ve hüd'e ile yapmaktan da çekinmiyorlar. Filbi işte tohumunu kaç sene evvel Lâvrensle birlikte ektiği bu ihtilâfı körüklemek, söndürmemek için biç bir fırsatı kaçırmamakta, elinden geleni yapmaktan bir an bile fariğ olmamaktadır. Van de Pol'ün yatile yaptığını yazdığım seyahatin de, daha bu kabil birçok seyahatlerin de he- defi hep budur. Van de Pol bu Bahriahmer gezintisinden döndüğü vakit: — Fersan ne güzel yer, cen- net, cennet vallahi, diyordu. Fersan adası hakikaten Bah- riahmerin bir incisidir. Hurma ağaçlıkları, bol suyu, kuru havası ile bir küçücük cennettir. Burada petrol damarlarına da tesadüf edilmiştir. Fakat burası İtalyan- ların elindedir, Sinyor Delikataya oradan gelen telgraflar: « Noo diyorlar, buraya ne yat, ne de Filbi geldi! » Ve Delikata bu haberi âleme İ yaymak için çırpmıyer. Filbi de: | — Ben adanın etrafında do- laştım. Beğendiğim tenha nokta- lara çıktım, gezdim. İtalyanlar görülüyor ki bu adada uykuya dalmışlar. Diyordu. 4 Zannetmeyiniz ki Mister Fitby Hicazda yapyalnızdır. Onun, böyle öteye beriye koşuşu adamsızlıktan değil, bilâkis dörtbir taraftaki aram varana amaaan vanaasanamaamaaa same s00aesanear erme Son Posta Baki Zabtiye, Çatalçeşme e 25 ISTANBUL Gazetemizde oçıkan yazı ve resimlerin bütün hakları wahluz ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI İİ TÖRKİYE YUNANİSTAN | 2340 | 1220) 710 | 270 (| ECNEBİ 1270011400! Abone bedeli peşiodir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Telgraf :Sonp: Telefon :20203 78-934 İ adamlarile icap ettikçe (karşı karşıya geçip uzun uzun konuş- mak lüzum ve ihtiyacındandır. “Arkası yar) Dünya İktisat Haberleri Almanyanın Sınai Vaziyeti Almanya Konjektur Enstitüsü hracat Bir e yagi Çığ nal vaziyeti hak- Hay Hi Ek- kında pa üç ayda sildi bir yaptığı tetki- katı neşretmiştir. Bu rapora göre Almanyada iktisadi vaziyet baş- lamış olduğu yükselme hareketine son aylar zarfında da devam et- miştir. İşsizliğe bir çare bulmak üzere meydana getirilen umumi ve hu: susi faaliyetin (o birçok işsizleri yerleştirmeye ve mektepten yeni çıkan gençlere iş bulmıya çok faydası olmuştur. Mamafih sanayiin ihracattaki hissesi 1933 senesi başında yüzde yirmi altı iken bu müddet zarfın da yüzde on derde düşmüştür. Şu halde görülen iyileşme bare- keti dahili sarfiyat ile vukua gelmiştir. İstihsal için yapılan mamulât miktarı 1929 senesindeki seviye- sini hâlâ bulamamıştır. Mamafih gün geçtikçe ziyadeleşmektedir. 1932 senesinde Oumum! sanayi faaliyetinin yüzde (24)ü bu işe tahsis edilmişken bu sene bu nisbet yüzde (35) i bulmuştur. * Yugoslavyanın Sırp Makedon yasında bulunan Trepca isminde- ki bakır madenle- rindeki çalışma se- artmaktadır. Bu Yugoslavya- da bakır istihsalâtı , neden seneye madenin son senelerde verdiği cevher miktarı aşağıdaki istatis- tik cetvellerinde gösterilmiştir. 1930 senesinde 17.371 ton 1931 S 256.549 ,, 1932 — 397.968 ,, 193 O, 536869 |, Yukardaki rakkamlar büyük hamlelerle olan artış hareketini çok güzel meydana koymaktadır. Yugoslavyadan bildirildiğine göre 1933 senesi içindede madenler iyi bir tarzda e Lehistan ile rae arasın- Lehistan - Romanya da bir ticaret an- laşması o yapmak > üzere | Bükreşte ticaret ar- çalışan komisyon, işinde (muvaffak olmuş ve bu senenin nihayetine kadar tatbik edilmek Üzere bir ticaret anlaşmaşı imza edilmiştir. Kontenjan ve takas esasına dayalı olan bu anlaşmaya göre Romanya Lehistana bilhassa ip- tidai maddelerle yiyecek şeyler gönderecektir. İptidai maddeler arasında ko- yun ve kuzu derileri ile yün ip- likleri ve ay çiçeği tohumları i birine o derecede (o ehemmiyeti | haizdirler. Diğer ihracat madde- lerini kayısı, üzüm, elma gibi İ yaş ve kuru olarak gönderilebi- | lecek yemişler ile Romanyada | yetişen hububat ve zehair teşkil İl m çe my iliş ais bal siman iğnenin m il İİ inene amel klik ik mmm İç ga em namal mana —- Bu Sütunda Hergün İtalyancadan: Firdevs İsmail Kğ e AŞKI Vapura bindi. Kumuyaeni eşyalarını yerleştirdikten sonra yaz mevsiminin bir sıcak öğle vaktinde denizin ilâhi güzelliğini ve sakinliğini, rıhtımın gürültülü hareket hazırlığını seyir için tek- rar güverteye çıktı. Son düdük calınca herkeş bir defa daha ve- dalaştı. Nihayet vapur beyaz kö- kükler saça saça Velya adaları nın vahşi güzelliğini arkada bıra- karak ilerledi, Spalato'da pek zengin renkli olan bu şehirde Corci herşeyin farkında, şehrin tam ortasındaki meydanlıkta (sütunlar (Üstünde yükselen (o harikulâde (kilisenin resmini yapmaktan hoşlandı. Bir gün çalışmaktan yorulduğu bir saniye meydanlıktan gelen ge- çenlere gözü ilişti. İşte, yolun nihayetinden ilerleyen bir şirin güzel, Uzun boylu mahlükun eşini o hiçbir yerde görememişti. Onun buklelerle süslü pek güzel bir çehresi vardı. Corci öğle vakti ötele dönerken hâlâ o güzelliğin tesiri altında idi ve böyle güzel bir mahlüka rasgeldiği bir şehir- de bulunduğundan memnun oldu. O gün bütün arzusuna rağmen güzel kızı bir daha görmiye mu- vaffak olamadı. Ertesi günü yine ayni yerde çalışırken kendini seyreden ufak bir kalabalık arasında onün güzel (oyüzünü farkedince elindeki fırça -heye- candan titredi. (Döndü, mü tebessim onu selâmlarken yaptığı resmi nasıl bulduğunu sordu. On- lar pek kısa bir zamanda samimi arkadaş oldular. Corci Temmuw- zun o haftasını yalnız manzara resmi yapmakla geçirdi. Bazan Annna Roza ona refakat ediyor hemen hemen her tabloda oriji- nal bir vaziyette görünüyordu. Bazan Marian dağına çıkıyorlar, gördükleri şayan temaşa manzara karşısmda Corci derhal resme başlıyordu. Genç ressam artık onsuz çalışamayacağını an lamıştı. Yaradılışta biribirlerine © pek benziyen bu iki genç arasında «Aşk»,, denen varlık kendini gös- terdi, Fakat Eylül gelince, Corci, tablolarını teşhir için Venediğe dönmek mecburiyetinde kaldı. Her ikisi da ayrılığın acısile ağlaştılar. Bir sabah ressam rıh- tımda kendini Venediğe götüre- cek vapurun içinde ona: — Allahısmarladık, Anna Re- zal bana gösterdiğin yardım ve alâkadan dolayı teşekkür ederim, dedi. Anna Roza başı önüne düş müş, bir kelime bile söylemeye takatı kalmamış bir halde idi. Vapurun son düdüğünü işi- tince ani bir hareketle kolunu ressamin boynuna doladı, hiçki- rıklar arasında: — Tablolarını geleceğim, dedi. * İki ay sonra şehrin her tara- fında Corcinin muvaffakiyetinden görmek için bahsediliyordu. o Tabloları pek beğenilmişti. | Kontes oRegaldi, genç ressamın bu en son sevgilisi gayet güzel bir ne- zaketle kendi otomobilile sergiye gelmiş, bütün kadın. arkadaşla” rma (oavucunun içine aldığı ressamı iftiharla takdim ediyordu. bir Ressam abiyle konuşurken bir aralık kendisine doğru gelen güzel bir kızı görünce şaşırdı: — Anna Rosal... Sen burada mısın? Genç kız sakin bir tavurla: — Evet Corci, tablolarını gör- meğe geleceğimi vadetmedim mi idi? Ressam vakıt kazanabilmek için iki kadını biribirine) takdim etti, Kontesle Anna Roza gittikçe hainleşen nazarlarla (birbirlerini tetkik ettiler. Genç kız kendinin yerini bir başka kadın tuttuğunu hatta Corcinin kalbine (O hükm ettiğini obütün acılığile anladı. Ye'sinden tıkanacak gibi idi. Göz yaşlarını hıçkırıklarını zor zapt ediyordu. Sevgilisinin bu muzaf- feriyetine şahit olmak için mi ta. Sicilyadan OVenediğe gelmişti? Zaptedemediği göz yaşlarını gös- termemek için sergiden çıktı, merdivenleri koşarak indi. Arka- sından koşan Corci onu ta yo- lun ortasında yakalayabildi. Genç kız hıçkırıklar arasında artık sen beni sevmiyorsun! ,, diye inliyordu. — Anna Rozacığım beni affet. Ben zevki değişen bir ressamım. Bunu anlamalısın. . Hem benden ne kadar uzakta olduğun halde yine seni unutmadım. Seni hâlâ seviyorum. Kendini haklı gösterecek bir kelime bulamiyordu. Evet hak- sızdı. Şimdi yanında bulunduğu böyle güzel, şirin, ateşin bir kızı nasıl aldattığına kendi de hayret etti, — Haydi yavrucuğum, gel, eve gidelim. Eve gittiler. Genç kızın tees- süründen eser kalmadı. Yemek- lerini, eski günleri hatırlıiyarak neş'e içinde yediler. Ressam, ondan başka kimseyi sevmediğini, onu görünce kalbin- deki eski ateşin tekrar alevlen- diğini ve artık onsuz geçen gün- lerin hiçbir kıymeti olmıyacağını öyle derin bir vecdile söylüyor, maziyi öyle güzel canlandırıyordu ki genç kız kendini tutamıyarak kahkahalarla güldü. Corci gece genç kızı kendi yatağında yatırdı. Kendisine bi tişik odada kanape üstünde bir yatak yaptı. Ressama © gece, sevgilisinin bitişik odada nefes alışını işitmesi kadar hiçbir şey güzel gelmemişti. Sabah olunca ikisi de uyandı- lar. Corcinin erkenden bir ar- kadaşile randevusu vardı. Bir sa- ate hadar döneceğini söyliyerek gitti. Fakat, dönünce kızı bulacağı yerde masanın üstünde yazılı bir kâğıt buldu. “Corci ben gidiyo- rum. Beni beyhude aramamanı rica ederim. Artık o serbestsin vaktin oldukça benide hatırla- manı rica ederim. Anna Roza.,, Ressam kâğıdı iki üç defa ateşler içinde zonklıyan obaşile okudu. Belki artık onu bir daha görmemek üzere kaybetmişti. Nis hayetsiz bir arzu ile onu tekrar bulabilmek için delice kapının iki kanadını arkasina kadar açtı, merdivenlerden (aşağı kendini “Anna Roza, diyerek fırlattı. Fakat Corci onu bir dahs bulamadı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: