6 Eylül 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

6 Eylül 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» Ziya Şakir S inci kısım Her hakkı mahfuzdur. No. 50 6 - 9 9834 TERAKKİ Nasıl Doğdu?.. Nasıl Yaşadı ?.. Nasıl Öldü? Boğazı Geçen İki Alman Zırhlısı Hü- kümetçe Alınmış Gibi Gösterildi.. Cemiyete hâkim olduğu iddia edilen mevhum zabitan bloku gibi, bu re- kabet ve husumet rivayeti de tamamen — efsaneden — ibarettir. Talât ve Enver; bu geceye kadar biribirlerine karşı en samimi bir #evgi ve samimiyetle merbut bu- lunmuşlar, en ;mühim meselelerde bile yekdiğerine karşı kalben en küçük — bir iğbirar bile duyma- Mışlardı. Fakat Enver Paşanın bu Şuursuzca hareketi Talât Beyi Pek müteessir etmiş; İşte bu geceden — İtibarendirki bu iki Samimi arkadaşın arasına İnfialin flk tohumları serpilmişti. | Bu iki Alman zırıhlısının 'Boğazdan girmesi üzerine hükü- Metin vaziyeti fevkalâde nezaket kesbetmişti. Hukuku düvel ve bitaraflık kaidesince yapılacak iki hareket vardı. Bu iki gemi, “ya yirmi dört saat zarfında Os- Manlı kara sularını terke icbar #lunacak ve yahut bütün silâhları $ıkarılarak bir limanda alıkonula-, taktı. Halbuki bu iki şıktan hlgiıl tatbik edilecek olsa, Al- Mmanlar kızacak ve hiç şüphesizki İttifalkmame yırtılacaktı... Bu iki fıktan birisi yapılmadığı takdirde İtilâf devletlerinin derhal Os- manlı hükümetine harp ilân ede- cekleri muhakkaktı. VükelA heyeti, Enver Paşanın bu hareketi yüzünden kızgın bir çember içinde sıkışıp kalmışlardı. Sabaha kadar müzakereye devam #ttikleri halde, münasip bir hal Şaresi bulamamışlardı. Erlesi gün İse erkenden İngiliz ve Fransız tefirleri, çatkın birer çehre ile Babıâliye dayanmışlardı... Sefir? ler, bu iki Alman gemisinin ne hakla Boğazdan içeri alındığını Soruyorlar; bir gün evvel Odesa- dan gelerek İstanbuldan geçen ir Eransız. vapurunun — Alman Bemileri tarafından tevkif ve ta- harri edildiğini ileri sürüyorlar; Bîhrıîlıiı mugayir buldukları bu hareketten dolayı Osmanlı hükü- Metini şiddetle protesto ediyor- lardı, * Vükelâ heyetl tekrar - toplan- Miş, hararetli bir müzakere baş- mıştı. Bütün bu buhran ve en- işe arasında sükünetini teamamen Muhafaza eden, ve dudaklarında .üif!hıi bir tebessümle etrafın- dakileri süzen tek bir şahıs görül- Enver Paşa j İki saat süren bu müzakereden Sonra, Talât ve Halil Beylerin Almanya sefirine gönderilmezine Ve bu iki geminin- muvakkaten "' zahiren - silâhtan - tecrit edillyor- Muş gibi gösterilmesi için rica edilmesine vükelâ heyetince karar Verildi. Ve bu iki zat gönderildi... Fakat bir saat sonra Talat ve Halil Beyler, müteessir bir çehre « Babiâliye avdet etmişlerdi. fnkü sefir, böyle bir muamele- hin aradaki ittifak ile telif kabul 'İemiyeceğini. hatta bu teklifin ile bir. hakaret teşkil edeceği Cevabını vermiştir. Çok gariptir ki ' hadisenin mesuliyetini omuzla- h Tında taşıyan Enver paşa, bir ke- eee ee HS aai Sen A aa ağ —a Müttelik hükümdarlardan: Almanya imperatoru ve Prusya kıralı Vilkelm nara çekilerek süküt etmek 1â- zımgelirken, bilâkis sefirin ceva- bına hak vermişti. Ozaman bütün gözler Enver paşaya çevrilmiş, herkesin kalbin- de gizlenen müşterek bir his, adeta şu manada tebellür etmişti: — Acaba, Enver Paşanın Al- mnlarla gizli bir ittifala mı var?... İşte ancak ©o zaman Enver Paşa, omuzlarında taşıdığı yükün ağırlığım — hissedebilmiş, — diğer salonda kendisini bekleyen biri- sini görmek bahanesile içtima salonunu terkeylemişti. Vükelâ heyeti, bu aciz ve ıstırabın ateşleri içinde kavrulur- ken, -maalesef, şahsı tesbit edi- lemeyen- bir zat — tarafından ortaya şu sual atılmıştı: — Meselâ.. Almanların, bu gemileri bize birkaç ay evvel gizlice sattıklarıı ve şimdi de getirip bize teslim etmek suretile vazifelerini — yaptıklarını — iddia etsek nasıl olur?... Bu fikir, cidden dâhiyane idi, Bir anda, herkesin kalbini yakan ateşin Üstüne su gerpmişti. Şüp- hesiz ki bu zaruri yalam, Alman- lar da tasdik edeceklerdi. Enver Paşanın — yaverlerinden — biri, Almanya — sefirine — gönderildi. Sefir, sadrazamın yalısına davet edildi... Vakit, gece — yarısını geçiyordu. Tekrar hararetli bir müzakere başlamıştı. Sadrazam, Talât Bey ve sefir arasında geçen bu müzakerede Enver Paşa bulunmamıştı. Sad- razamın yalısındaki — telgraf makinesile Berlin telgrafhanesi bulundu. Sefir Imparatora vazi- yeti hikâye etti. Nihayet şafak sökerken şu kısa cevap geldi: | Gemilerin Türkiyeye satılmış olduğunu ilân edebilirsiniz. Ancak Goben zırhlısında bulunan Amiral Şuson'un Osmanlı hizmetiaskeri- yesine alınması ve gemilerin de yine onun emrinde bırakılması şarttır. | B Artık müşkülâtın. büyük bir kısmı atlatılmıştı. Şimdi bu mes- eleye yaldızlı. bir cilâ vermek lazımdı... İntişar etmek Üzere bu- lunan sabah gazetelerine adamlar koşturulmuş, büyük yazılarla şu mealde birer yazı yazmaları tav- siye olunmuştu. (Arkası var) I Inhisarlar U. Müdürlüğünden: I 300 kilo Sarı yaldız nümunesi veçhile 150 », Tüp halinde yeşil mürekkep. Yukarda nev'i ve miktarı yazılı malzemenin pazarlığı 19/9/934 tarihine müsadif Çarşamba günü icra kılınacaktır. Taliplerin *67,5 muvakkat teminat parasile Cibalide müracaatları. Alım Satım Komisyonuna “SA61,, * * Düzce ve Hendek anbarlarında takriben bir milyon 200 bin kilo yaprak tütünün Adapazarı, Haydarpaşa tarikile Istanbul an- barlarına kadar nakliyatının pazarlığı 8/9/934 tarihine müsadif Cumartesi günü sâat 15 te dera kılınacaktır. Talip olanların şart- nameyi görmek - için Cibalide Alım Satım Komisyonile Kocaeli Faşmüdüriyetine ve pazarlık için de tayin olunan gün ve saatte * 7,5 muvakkat teminatlarile Cibalideki Alım Satım Komisyonuna müracaatları. *5097,, Eskişehir Nafıa Başmühendisliğinden: Eskişehir - Seyitgazi yolunun 17 * 000 — 20 * 500 fincü kilo- metreler arası şosa ferşiyat ve silindirajile imalâtı sınaiyesi 3367,59 lira ve Sivrihisar - Hamidiye yolunun 13 4 550 — 17 * 207 nci kilometreleri ar. ında yapılacak 13 adet muhtelif İmalâtı sınaiye 3482,56 lira ve Eskişehir - Çifteler yolunun 22 -- 000 — 27 4-000 incı kilometreleri arası tamiratı esasiyesi 3402.12 lira bedeli keşifle 28/2/934 tarihinden itibaren 17 Eylül 934 Pazartesi günü saat 15 « kadar açık münakasaya konulmuştur. Taliplerin kanunu mahsusuna tevfikan bedeli keşfin yüzde yedi buçuğu nisbetinde teminat ver: meleri, bu gibi işleri yaptıklarına dair vesika İibraz etmeleri ve Ticaret odasınca mukayyit bulunmaları meşrüuttur. Münakasaya iştirak edeceklerin ihale günü Makamı Vilâyete gelmeleri ve İn- şaat hakkında fazla malümat almak ve evrakı keşfiyeyi görmek istiyenlerin Başmühendisliğe olunur. müracaat Tüzumu — ilân *5400,, etmeleri İstanbul Maarif Müdürlüğünden: Talebe kabulü müddeti Orta mektepler için 10 Eylülde, Lise- ler içim de 24 Eylülde biteceği ilân olunur. “S481,, Bdi Bir Ko ylü Yaman Bir Su Bulmuş Bu Sudan İçen Her Hasta Derhal İyileşiyormuş (Baştarafı 1 inci sayfada ) ne işitilmiş, ne görülmüş olmıyan bu yıldırım gibi şfa hassası hak- kındahi hayret verici müşahedeler birdenbire okadar nazarı dikkati celbetmiş ki Keramürsel kayma- kamı bir heyet refakatinde suyun bulunduğu yere gitmiş, tetkikatta bulunmuş — ve suyun havi olduğu hassa anlaşı'mak ve tahlil edil- mek üzere nümune'er aldırmıştır. Karamürsel ilerin nazaran, — vücudü —yara içinde ekzemalı bir hasta ile çibanlar- dan muztarip diğer bir köylü bu suyu içmek — suretile iyi olmuşlar. hâd.eznia daha garip ciheti, (Verem) sayunun s.rf bir tesadüf eseri olarak yine bir veremli hasta tarafından keşfedilmiş ol- masıdır. Karamürselli bir zat hâdiseyi bize şöylece naklediyor: — Karamürsel hakikaten çok beyecan içindedir. Çünkü dünya- nın hiç bir tarafında görülmemiş şifalı bir su memleketimize nasip oluyor. Bu su — Karamürselin dışında, bir tepenin eteğindedir. Verem suyunu yine Karamürsel köylerinden bir veremli hasta keşfetti. Bu hasta, zannederim, ( Akçalet) köyünden Hasan oğlu Ahmet isminde ümitsiz bir ve- remlidir, Bu zavallı adam bir gün ca- nından bezdiği için evinden dışarı fırlamış ve yüksek bir tepede kömür — hazırlamak — için — odun kesmekte olan akrabasının yanına kadar gitmek istemiştir, Köylü- lere götürmek üzere yanına bir kilo da ekmek almış.. Fakat bir müddet yürüdükten sonra hastanın dermanı kesilmiş, dinlenmek Üzere hemen oraya rivayetine oturmuştur. Köylü, bu esnada orada otların arasında incecik bir suyun — fışkırdığını görmüş, şiddetle susadığı için bu temiz kaynak suyundan biraz içmek İş- temiş, elile otları koparıp topra- gı eşelemiş, su daha kuvvetle akmıya başlamış, eğilip İçmek is- temiş, fakat su o kadar soğuk- muş ki ancak üç yudum içebil- miştir! İki üç dakika sonra hasta şimdiye kadar kengisinde gör- mediği bir ferahlık hissedince Öç yudum daha içmiştir. Bunun üze- rine hissettiği ferahlık fazlasile artmış ve ayrıca şidetli bir işti- ha da duymıya başlamış ve aylar- dan beri ağzına bin müşkülâtla yiyecek sokabilen hasta köylülere götürdüğü ekmeği iştiha İle ye- miye koyulmuştur!. Hasta bu suretle yarım kilo ekmeği yiyince *kendi kendisine hayret etmiş, bu şifalı sudan bir defa daha içmiş, bunun üzerine hayret verici bir kuvvet hisederek ayağa kalkmış ve kuvvetli adım- larla yürüyerek tepeye çıkmıştır. Tepede odun kesmekte olan köylüler bu ümitsiz ölüm hastası- nın — hizli adımlarla — geldiğini görünce şaşırıp kalmışlar ve mu- cize olduğuna hükmetmişlerdir, Bunun üzerine hasta hadiseyi an- latmış ve köylülerin it?razlarını kat'iyen dinlemek istemiyerek şu talepte ısrar etmiştir. — Ben ömrümde böyle bir #u görmedim. Benim battaniyemi gidip getirin. Ben bu su başında yatacağım. Ya kurtulacağım, ya bu su başında öleceğim!. Köylüler hastanın dileğini yap- mışlar, hakikaten bir battaniye ve yiyecek getirmişler, hasta bu suyun başında 6 gün Ğ gece yat- miş, susadıkça bu harikalı sudan içmiştir. Altı gün sonra hasta ayağa kalkmış, battaniyesini omuzuna alarak köyüne koşmuş, köylülerin hayreti içinde karısın- dan çapayı istemiş ve tarlada dipdiri, sapsağlam bir halde çapa çapalamıya başlamıştır. İşte bir ölüm hastasıniın bu dirilme vak'ası ( verem suyu) nun keşfine sebep oldu. Hâdiseyi işi- ten köylüler hastalarını bu suya getirmeye başladılar.., Bize kalırsa, bu işte biraz mü- balâğa vardır. Bununla beraber suyun fevkalâde bir şifa hassasına malik olması da muhtemel görü- lebilir. En doğrusu, suyun tetkik ve tahlil edilerek şifa derecesinin tayin olunmasıdır. Ne de olsa, bir tesadüf, memlekete sıhhi bir su daha kazandırmiş olabilir. İ M. önünden geçen bir araba içindeki küfeler nazarı dikkati celbetmiş ve arabaya: — Dur emrini vermiştir. Ara- ba durmuş ve küfelerin Üstündeki örtüleri kaldırınca İçlerinde şim- diye kadar gördüğü etlerin ren- ginden bam başka renkte etler çıkmıştır. Küfelerin üstünde de Kemal Efendi isminde bir zat aturuyormuş. Kemal Efendi et- lerle beraber karakola getirilmiş ve isticvap edilmiştir. Kemal Efendi bu etlerin at eti olduğu ve tanıdığı bazı köfte- cilerle ötedenberli tanıdığı müşte- rilerine sığır eti diye satacağını söylemiştir. Polis etleri mezbeha- da muayene ve at eti olduğunu baytar raporile tesbit ettirmiştir. Kaçakçılar kendi kendine ölen, bazan çok zayıf olduğu veyahut Kaçak B_eygi_f Eti ——— —— hastalandığı İçin çalıştırılamıya- cak bir hale gelmiş ve artık kurşunla öldürmekten başka ça- resi kalmıyan beygirleri sur ha- ricine göndererek kesiyorlar ve etlerini gemiklerinden ayırarak bu şekilde satıyorlarmış. Dün yakalanan etin ayni za- manda (âşe eti olduğu anlaşıl- mıştır. Bu hâdise ucuz kaçak et yiyenlerin nazarı dikkatlerini cek- betmek gerektir. Balat Türk kültür. birliği tarafın- dan Musevilerin yılbaşı bayramlarının ilk günü, umum sinagonlarda okun- mak Üzere bir beyanname hazırlan- mıştır. Musevi milletine hitap eden bu beyannamede Türkçe İisanının matlup şekilde dözeltilmesi hakkında malümat verilecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: