2 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Hilâl -ve- Zambak 'Şt Büyük Tariht Roman Muharriri: A. R. No.: 582 £ - 10 - 934 İki Mektup... Sultan Süleyman Yastıkların Arasına Yerleşerek Veziri İbrahim Paşaya Mektupları Okuttu İbrahim Paşa, bunları söyler- ken önündeki ipek çıkım açmış, içindekileri çıkarmıştı. — Evvelâ, bütün dünyada misli ender bulu- nan o damla yakut yüzüğü hür- metle Sultan Süleymana takdim etti. Ve: ğ — Sultanım!.. bu Frençisko' nun yüzüğüdür. Mahpus bulun- duğu bucakta zatışahanenize lâyık takdime seza başka bir şey bu- lamadığına özür dileyerek kabu- lünü istirham eylemiş. Dedi. Sultan Süleyman, yüzü- ğü aldı. Sağa, sola — çevirerek baktı ve sonra büylk bir kayıt- sızlıkla, yanındaki yastığın Üze- İrine bıraktı. Gözleri, tekrar Ibra- him Paşanın elindeki meşin kese- lere kaydı. —£ — Bunlar da, sultanım.. iki nâmedir. Biri Frençisko, diğeri de anası tarafından takdim edil- » mektedir. — İznişerifiniz — olursa, okuyayım. Sultan Süleyman, yastıkların arasına bir az daha yerleşecek, mırıldandı: — Okul.. İbrahim Paşa, birincl kesenin Gatündeki mühürlü kopardı. İçin- deki mektubu çıkardı. Okumaya başladı: ( Ben.. Düşes d'Aanulem... El- yevm, Fransa hükümetinin naibesi Luiz dö Savuva.. —Osmanlıların muazzam padişahı, Sultan Selim Hazretlerine — tazimatı faika — ile arzederim ki: (lspanya Kıralı Şarlken, oğ- lum Fransuvayı Pavi muharebe- sinde tutup hapseyledi. Şimdiye kadar oğlumun halâsını, Şarlın insaniyetine bırakmış idim. Hab- buki memulümüz olan insaniyeti icra etmedikten başka oğlumun hakkında birtakım hakaret dahi etmektedir, İmdi, alemin tastik etmekte olduğu azamet ve şanı- nızla, oğlumu bu dümanımızın pençel kahrından halâs ile kudret ve şevketinizi ibraz buyurmanızı, bilbassa zatı şahanenizden niyaz ederim. | Luiz dö Savuva Bu sözleri dikkatle dinleyen Sultan Süleymanın gözleri, bir noktaya takılmış kalmıştı... İbra- him Paşa, ikinci mektubun keve- sini de açtı: — Bu da, Françiskonun, elile yazıp huzuru şahanenize takdim eylediği namedir. Dedikten sonra onu da oku- mıya başladı: ( Dünyanın cihatı mamuresin- den bir çok ülke ve bilâdın hâ- klim ve padişahı.. Bilcümle maz- lumların — dâdıhâhı olan büyük Sultan Süleyman hazretlerine ha- limi gu suretle arzeylerim ki: Macaristan kıralı birinci Fer- dinandonun Üzerine hücum ettiğiniz takdirde biz dahi himmet ve ina- yetiniz ile hapisten halâs olup Ispanya kıralı Şarlkenin — üzerine hücum edip öcümüzü alırız. Siz ki şehinşahı celilüşşansınız. Onun hak- kından gelinmiye inayet buyurul- duğu halde, bundan böyle bizim, bir bendei nimetşinassınız oldu- ğumuza İştibah buyurulmıya. Fransa kıralı Fransuva dö Valuya Sultan Süleymanın birdenbire kaşları çatıldı. Gözlerinde, haksız- lığa karşı isyanı ifade eden bir hiddet kıvılcımı parladı. Fakat mutat olan sükünetini bozmadı : — Evvelâ, buna tez elden bir cevap verelim. Bizden medet bek- liyen betbaht adamcağızı endişe- den halâs eyliyelim. Dedikten sonra, elini alnında gezdirerek — düşünmiye başladı. İbrahim Paşa - ekseriya olduğu gibi - padişahın bu cevabı bizzat söyliyerek yazdıracağını anladı. Uzakta duran Hasoda kâhyasına işaret ederek, yazı yazmak iste- diğini anlattı. Koşturulan altın diviti açtı. Kalem çıkardı. Bir tabaka kâğıdı yarısından bükerek sol avucunun içine aldı. Sultan Süleymanin — söyliyeceği — sözleri yazmıya hazırlandı. Sultan Süleyman, dirseğine dayanarak — biraz doğruldu ve sordu: — Bu kimdir?.. — Gerek Kıralın ve gerek anasının mutemet adamlarından Frankyan (1) isminde bir Macar asılzadesidir. — Pekâlâ... Yaz bakalım... (Ben ki. Akdenizin ve Karade- nizin, Rumelinin ve Anadolu- nun, ve Karamanın, ve vilâyeti Zülkadiriyenin, Diyarıbekirin, ve Kürdistanın ve Azerbaycanın ve Şamın ve Halebin, ve Mısırın, ve Mekkenin, ve Mledinenin, ve Kudüsün, ve külliyen di- yarı Arap ve Yemenin ve daha nice nice diyarın sultanı ve padi- şahı,. Sultan Beyazıt hân oğlu, Sultan Selim hân oğlu.. Sultan Süleyman hânım.. Sen ki, Françe vilâyetinin kıralı, Françiskosun.. Dergâhı selâtinpenahıma, — yarar âdemin Frankyan ile — mektup gönderüp ve bazı ağız haberleri dahi ısmarlayup.. Memleketinize düşman müstevli olup al'an ha- pısta idüginizi ilâm edip, halâ- sınız. hususunda.. Bu canipten inayet ve medet İstida eylemiş- siniz... Her ne ki demiş ise- niz, payel — seriri âlem ma- sirime — arzolunup.. — cümlesine ilmi şerifim muhit olup ta- mamiba malüm oldu. İmdi pa- dişahlar sınmak ve hapis olunmak acip değildir. Gönlünüzü hoş tu- tup azürde hatır olmıyasız. Öyle ise bizim âbayı kiram ve ecdadı izamız, daima defi, düşman ve fethi memalik için seferden hâli olmayup biz dahi anların tariki- ne salik olup her zaman memle- ketler ve kal'eler fetheyleyüp ge- ce gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Hak süp- hanehu ve taâlâ hayırlar müyes- ser eyleyüp iradesi neye müteab- lık olmuş ise vücuda gele. Bâki, ahval ve ahbar ne İse, mezkür âdeminizden istintak olunup ma- lümunuz ola, Şöyle bilesiz...| Sultan Süleyman, yanındaki fil dişi işlemeli küçük bir rahle- nin üÜstünde duran altın bir tastan birkaç yutum gül şurubu İçti. Di- lini, hafifçe dudaklarının arasına gezdirdi. Ve sonra Ibrahim paşa- ya hitaben sözüne devam etti: (Arkası var) TA) ÇEranj Yani), bu eüretle vöye l mektupları — getiren SON POSTA Dilenciliğin İIstikbali ” 21 inci asırda görülecek man- zaralardan: Di iler böyle dilenecekler!.. Dünya İktısat Haberleri Bulgaristan Harıl Harıl Üzüm Satıyor Bulgaristan şimendifer Idaresi tarafından yapılan lır::ıl 1500 istatistiklere g EİNE üm başından 1da mevsim bu Eylülün son haf- tasına kadar Bulgaristandan mer-« kezi Avrupaya ve bilhassa Avus- turya, Almanya, Çekoslovakya ve lsviçreye yapılan taze Üzüm ihra- catı 1470 vagonu — bulmuştur. Heber verildiğine göre ihracat faaliyeti hararetle devam etmek- tedir. * Temmuz 1934 te Alman harict ticareti ı:'ıiı ay ev« veline kar: e- harici rek ilhıll!,qıgı:ek ticareti ihracatça bir mik- tar azalmıştır. İthalât 12,4 mil- yon azalarak 362,8 milyon marka düşmüş, ihracat ise 17,5 milyon moksanlaşarak 321,3 milyon mar-« ka inmiştir. Buna nazaran Tem- muz 1934 te Alman harici ticare- #i 41,5 milyon mark pasif ile kapanmıştır. Geçen ayda bu mik- tar 5,1 milyon noksanile 36,4 milyon mark tutmuştu. Temmuz 1934 te harici ticare- tin bir sene evvelki ile mukaye- sesine gelince; Temmuz 1933 te ithalât 360 milyon mark, ihracat ise 385 milyon mark tutmuştu. Şu halde bir sene evvelkine kar- şı ithalâtta 2,8 milyon mark ve ihracatta ise 63,7 milyon marklık bir gerileme olmuştur. Temmuz 1933 te ihracat fazla- sı 25 milyon marka baliğ olmuş- tu. Bu sene İse ithalât fazlası 41,5 milyon olduğuna göre geçen seneden bu seneye Almanyanın ihracatı ile ithalâtı — arasındaki fark 66,5 milyon mark tutmuş ve aleyhte bulunmuştur. * Yugoslavyanın kenevir mah- sulü bu sene çok bereketlidir. Alâ- kadar makamlar- ca toplanan ma- lümata göre Yugoslavya kene- vir ziraatine çok ehemmiyet ver- mekte ve bu nebata tahsis edilen topraklar seneden seneye artmak- tadır. Gaip Aranıyor: Balkan muha- rebesinde Serez karışıklıklarında kay- bolan Razlıklı Çürüklörin Mehmet ağanın hayet veya ölümünden bugüne kadar hiçbir haber alamadık. Kene disini tanıyanların veya morede oldu- gundan haberdar olanların biz evlât- larına insaniyet namına bildirmesi rica ederiz. Çorluda Silühtarağa mahallesinde Razlık muhacirlerinden Mehmet oğlu Veli ve Sabri Alman Yugoslavya- da kenevir ziraati [ HİKÂYE Bu Sütunda Hergün — Fransızcadan Tercüme eden: Hatice Hatip BİR İHTİLÂL HİKÂYESİ verseeresacarErAA ee bENeKkEReesELesesesernAn Birisi sarışındı. Hassas ve aşık tabiatli idi. Süzgün, süzgün ba- kan mavi gözleri müşfik, müşfik tebessüim eden çocuk dudakları vardı. Öteki esmerdi. Cazibeli, ya- kıcı bir mahlük. Siyah pırlantalar gibi ışıldayan gözleri, kan gibi kızıl dudakları vardı. Ve sol ya- nağındaki küçücük bir ben ona büsbütün başka bir hususiyet ve- riyordu. Onlar bir binbaşının kızları idiler, Binbaşı çok mükemmel bir askerdi. Fakat askerlerini kendi kızlarından daha -büyük bir dik- katle muhafaza ediyordu. Aurore, Cöleste - Bu genç kız- ların İsmi idi- annelerini çoktan kaybetmişlerdi. Büyük bir kışlası bulunan bu asker şehirde genç zabitlerin elinden bu kızları ko- rumak vazifesi ihtiyar bir dadıya düşüyordu. İhtiyar dadı ne yapsın... Genç kızlar bu kadar güzel olunca mektuplar, bakışlar, ilânıaşklar, randevu veya izdivaç teklifleri eksilir mi hiç?. İki genç kız on sekiz yaşında idiler, on sekiz ya- şındal... Tabli bütün bu şeylere karşı hissiz kalamazlardı yal. Onlar iki kardeşten daha faz- la iki dost idiler ve biribirlerine bütün sırlarını söylerlerdi. Böyle- ce bu kardeşlerden birinin hoşu- na giden bir erkek ötekine âşık dahi olsa bir ümide düşmesine imkân yoktu. Yalnız bütün hayatlarında bir erkek hakkında fikirleri mutabık gelmedi. Bu erkek hoşlarına git- memişti. Yollarına sık sık çıkan genç bir zabitti. Babalarının miralayı idi. l Bir pazar günü kilisedeki ilk fyine Aurore gitmek İstemedi, ve kız kardeşine çok yorgun ol- duğunu söyledi. Kız kardeşi lik Ayine gitmesini muhakkak İsterdi. Fakat Aurore'un gitmeyişini gö- rünce: *“Ben de gitmem,, dedi. Fakat kız kardeşi okadar israr etti ki nihayet Celeste kendi kendine gitti. Ve işte o günden sonra daima kiliseye ayrı ayrı saatler- de gittiler, Günah çıkarttıkları rahipleri de değiştirmişlerdi. Bu yaşa kadar bir yatakta yattıkları halde şimdi iki oda almışlardı. Fakat arala- rındaki samimiyete halel gelme- mişti. Artık her an beraber olma- dıkları için buluştukları saatlerde biribirlerine daha sevinçle soku- luyorlardı. * Bir yaz günü binbaşı her ne- dense onları sahilde gezdiriyordu. Miralaya rast geldiler, miralay onlara nezaketle selâm verdi ve karşılarında tevakkuf etti: — O matmazeller kerimeleri- niz midir binbaşı? — Evet miralayım.. — Sizi tebrik ederim.. Pek güzel kızlarınız var. O, yanlarından ayrıldığı zaman binbaşı kızlarına: — Hakiki bir Senyör, dedi. Büyük bir asılzade Relms rahibi- min yeğeni.. Çok uazik bir çocuk- tu. Yazık ki haftaya gidiyor. Iki genç kız başlarını başka tarafa çevirdiler. Ve ertesi gün miralay aşağı yukarı gu mealde iki mektup aldı : Sevgili Moris Sizden —ayrılmıya tahammül edemiyececeğim. Vaftiz anneme gidiyorum diye evden çıkarım. Beni kaçırınız ve ilâh. * Zaman geçmişti. Binbaşı ölmüştü. (Talleyrand) nın İsmini taşıyan alay ortadan kaldırılmıştı. Miralay orduyu terk etmişt. Bir müddet rahip olmuş fakat yine birgün Federatlon bay- ramında rahip kisvesini atarak vatandaş Talleyrand ismini almıştı, Fransada süren dehşet idare- sİne rağmen yaşıyordu. Çok mü- him siyasi roller oynamiş olan bu insan eski asılzadeliğine rağ- men Kan şehrinin encümeninde nüfuz sahibi idi ve Fransada hü- küm süren hercümerç arasında diplomasinin hüküm süreceği de- virleri. bekleyor. Ve buna İntizar ederek Camilles Desmoulin ve Danton gibi aç gözlüler tarafın- dan pek beğenilen ziyafetler ter- tip ediyordu. Işte onun bu devirlerinde bir sabah kendisine gelmiş binlerce mektuplar arasında biribirine ben- ziyen iki zarf çiktı. Bunları aldı. Bu yazılar onun hatırasında bir- denbire yirmi sene evvelini henüz topal olmadığı ve askerliği terk- etmediği zamanları, © devirdeki çÇift Mmacerasını hattrlattı. Zarfe ları yırttı ve açtı. İki mektup Conciergerie hapishanesinden ge- liyordu. Iki mektup da biribirinin eşi idi ve şöyle yazıyordu: « Sevgili Moris Burca sene sonra sizi rahatsız etmek istemezdim. Fakat rica ederim beni affeniniz. Kendi ölü- mümü kabul ediyorum, Fakat kız kardeşimin idam edilmesine razi değilim. Istirham ederim onu kur- tarıniz,, ve ilh... Onun bu devirde de nüfuz sahibi olduğunu bilen eski maşu- kaları ona mektup yazıyorlar ve ondan idamdan affedilmeleri için teşebbüste bulunmasinı rica edi- yorlardı. Demek bunce sene - sırlarını birbirlerinden saklamışlardı Moris Talleyrand'nın gözleri önünde şimr di ikisinin de hayali canlanmıştı, Iki kişi birden sevmek mümkün olsa idi. Ikisini de çok sevmişti, diye bilirdik. Onlarla geçen tatlı dakikalar gözünün önünde teces- süm etti Ve eline bastonunu ala- rak Dantona gitti. * Adliye Nazırının imzasını ta- Şıyan çifte emirnameyi hapishane- de onların eline verdikleri zaman ne kadar sevineceklerini düşün« dükçe, çok bedbin ve çok bezgin bir insan olan Talleyrand bile memnun oluyordu. Elindeki zarfı hapıshane mü- dürüne uzattı. Müdür zarfı aldı açtı. Sonra zarfın Üstünü oku- du, Mademoiselle de Gallez fakat hangisi? Bunu hangisine verelim.. Burada iki tane Matma- zel dö Gollez var. — Fakat emirname iki tanedir. Ben adresi yazarken Danton ikl emirname İmzaladı. — Hayır, burada bir tane var, Bunu hangisine verelim? — Hangisine mi.. Fakat ben ötekinin kâğıdını gider alırım. ( Devamı 11 inci sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: