2 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

2 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sınıf Geçemezler Mektepler açıldı.. Her sabah mekteplerine giden, kız ve erkek çocukları görüyorum, Onlara ba- karken geçen yıl imtiham kaza- namadıkları, sınıflarında kaldık- ları aklıma geliyor; kendi ken- dime: — Gayet tabil bir şey, diyo- rum, bu çocuklar sınıf geçe- mezler, Bana bu sözü söyleten şey onların kafalarının içindeki bilgi- leri yahut bilğisizlikleri değil; gö- rünüşteki halleridir. On altı, on yedi yaşını bitir- miş Ortamektebe, liseye giden kız çocuklara bakıyorum. Çoğu: nun giyiniş tarzı, süslenişi, bir mek- tep çocuğundan ziyade, mektebi bitirmiş, hayata atılmış genç bir kadının giyinişini, süslenişini an dırıyor. * Ayağına topuklu iskarpin gi- yen, saçları berber maşasile kıv« rılmış, tırnakları cilâlı kızların kollarında çanta mektebe gitme- leri kadar garip şey olamaz, Erkek çocuklarda da aynı hal var. Onların da giyiniş tarzları mektep çocuğu giyinişinden çok aykırı düşüyor. Bol paçalı panta- lon, omuzları pamukla doldurul- muş ceket giyen bir gencin mek- tepli olduğuna yüz bin şahit lâ- zımdır. Bu tarzda giyinip süslenen; kızlar, erkekler süslerini düşün- mekten elbette derslerini düşün- miye vakit bulamazlar ve netice- de sınıfta kalmıya — mahküm olurlar. Mektepli mekteplidir. Giyini- şinde, süslenişinde herşeyden çok sadelik olmalıdır! Saçları berber maşasile kıv- mimiş bir kız çocuğu mektep kapısından giremez; bol paçalı pantalon, omuzları pamukla yük- seltilmiş bir erkek çocuğunun sınıfta - yeri yöktar. Baba, ana, müallim evvelâ çocuğun kılık kıyafetini mektepli kılık kıyafetine sokmalı; ancak, ondan sonra © çocuktan ders, çalışma, bilgi, imtihanda muvaf- fakıyet beklemelidir, K Pazar Ola Varsın dışarda yağmur yağmın hiç durmadan; Hiç kimae ses çıkarmaz; demez, y * Öperet ve dram . kısımları ayrıldıktan sonra Şehir Tiyatrosunun hai h le — Süt işi de el'an halledile- medi Hasan Bey.. — Evet sütçülerin arasından südü bozuk olanlar ayıklanma- dan bu iş kolay kolay halledile- miyecek! Nerede Hasan Beye sordular: — Yüzmek bilir misin? — Balık gibil — Nerede öğrendin? — Denizde! Farksız Hasan Bey bir dişçiden bahse- diyordu. — Okadar iyi diş yapar ki, dedi. Tabil dişten farkedilmez, hattâ arada sırada tabii diş gibi ağrıdığı bile olur. Gidecek yer çok çünkü adım başı sinema; Dolup dolup boşallır; her pazar, hem her cuma.. Gidelim haydi biz de şöyle bir tanesine; Görüp te anlıyalım, acap nedir bu nesne? Beyar perdede sesli bir aşk macerasmı var.. Sevişip birleşenler darılıp ayrılanlar:, Ea #onunda bir genç buluyor bir. genç kızı: Kalplerinde biliyor, kalmıyor artık sızı.. İş buna varır varmaz; bir yazı görünüyon *“Son,, deye okuyunca herkes kalkıp dönüyor.. İhtiyarlar yanyana, gençler ise kolkola, Sinemadan çıkıyor: düşüyorlar hep yolal P. O. H. B. tidir, derler. SON - POSTA PAZAR OLA HASANRN BE - - ——— Ne Yapayım Gece yarısından sonra Hasan Beyin kapışı çalındı. Kapıyı Hasan Bey açtı gelen komşunun hizmet- çisi ddi Komşunün — karısı bir mektup yazmış hizmetçile gön- dermişti : “ Kocam kuduz hastalığına tululdu geliniz. ,, Hasan Bey hemen hazırlanıp gitti, komşusu kuduza tutulma- mıştı. Yalnız romatizmaları tut- muştu. Hasan Bey kızdı: — Beni korkuttunuz dedi, bu kuduz hastalığı değil romatizma! Komşunun karısı özür diledi: — Evet Hasan Bey ben de biliyorum amma; ne yapayım ro- matizma kelimesinin imlâsını bil- mediğim için, romatizma yerine kuduz yazdım. Tehlikesiz Bi fare kapana tutulmuştu, Etrafında kediler birikmiş fareyl yakalamak - istiyorlar; fakat ka- panın tellerini kırıp fareyi yaka- l.yımıyorlırdı. Hasan Bey bu vaziyeti gördü. — Bu fare, dedi, bugüne kadar kendini bundan daha teh- likesiz bir yerde görememiştir. Müşteri Yüz Elli Kiloluk Olunca Hasan Bey — Bir otomobil bir adamı ezdi mi, şoförün kabaha- Otomobildeki müşterinin bu işte kabahati var mı, yok mu?nu O kimse düşünmez! — Kadınların Belediye inti- habına iştirak etmeleri yüzünden bir moda daha çıkacak. — Ne modası Hasan Bey? — Rey vermiye giderken gi- yilecek elbise modası! zz Fikre | Vakit Geçireceğim Hasan Bey bir kütüphaneye girdi: — Edebiyatı cedide hakkında şimdiye kadar yazılmış ne varsa hepsini çıkarınız! Kitapçı merakla sordu: — Edebiyatı cedide hakkında yazacağınız bir eser için tetkik ml yapacaksınız? — Hayır, dışarıda yağmur di- ninceye kadar vakit geçireceğim! Alay Ediyorlar Hasan Beyin hizmetçisi, Hasan Beyin yanına geldi: — Müsaade edin ben gideyim, artık sizin yanınızda çalışamiya- cağım.. — Neden burada rahat de- ğil misin? — Rahatım amma mahallede- ki bütün bizmetçilere eğlence oldum. —???? — OÖnbeş günden fazla bir yerde duruyor diye benimle alay ediyorlar, Teşekkür mü Bir çocuk denize düşmüştü. Hasan Bey atlayıp kurtardı. Ço« cuğun annnesi sordu: — Çocuğu denizden siz mi kurtardınız? — Evet hanımefendi. — Öyleyse başındaki kasket ne oldu? Hüseyin Bey, Hasan Beyi gö- rür görmez yakasına sarıldı: — Hasan Bey bana on lira borç verl! — Bu nereden esti? — Dün akşam seni, bana on lira borç verirkek — rüyamda gördüm. — Bu gece de, aldığın on Hirayı iade ettiğini rüyada göres ceğini bilsem hemen verirdim. Demişti Hasan Bey iki ay yatakta yattı. Kendisini ziyarete gelen bir dostu sordu : — Demek iki aydır. hasta yatıyorsunuz. — Hayır hasta değilim, fakat doktor geldiği zaman ben tekrar gelinceye kadar yataktan çıkma- yın demişti. O zamandan beri bir daha gelmedi, bende yatake tan çıkmadım. Ne Diye Hasan Beyin karısı hizm: tçie ye kızdı: — Bu evde hanım #sen misin yoksa ben miyim? — Sizsiniz efendim! — Öyle ise ne diye karşıma geçmiş apdal apdal — söyleniyor« sun? Tiyatro Mevsimi şimdi yine görelim gidip hemen, Neler olmuş- bir yılda ne var ne yok hep birden Şehir tiyatrosu mu korktum ben pek giremem; Baksana ilânına cürüm var ceza var hem. Cürüm ayrılanların acap hareketi mit Ceza da rejisörün isteği, niyeti mi? Vazgeçtim ben gidemem böyle cürümlü yere, İşim var şahit olmam, korkarım birdenbire. Operet mi ha bakın deyeceğim yok ona; Ne yapalım bu yıl 6 kaldı birkaç gün sona.. Zarar yok geç olsun da olmasın amma hiç güç. Gidelim görmeye ne var bu yılda gülünç Seyredelim baleti gülelim kahkahayla; Şarkılar dinleyelim eğlenceyle, alayla! P. O.H. B.

Bu sayıdan diğer sayfalar: