3 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

3 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa SON POSTA Birinci teşrin 3 Arıcılık MEEET T” Tarim “ısahabe Ö Karl Meh — —— Bal Arılarının Zararları Geçen gün Son Postada, bal ari- larının bağlara yaptıldarı zararları anlatan bir yazı okudum ve çok Gzüldüm, Üzümlerde zarar yapan sarı arılar- dır. Sarı arıların açtıkları deliklerden #zan tatlı suyu emmek için bal arı- ları Üzümün Üzerine konarlar. O za- man Üzümleri delen bal arıları zan edilir Bal arılarının ağızları herhangi (gayet ince kabuklu bile ölsa ) bir fizüm tanesini delecek şekilde teşok- kül etmemiştir. Arıların zararı hak- Pendikli bağcı efendi: Akşama kadar dükkânlarda, bağ- larda arı öldürdüklerini ve bunlarla esaslı mücadele yapıl ması Tüzumunu ileri sürüyor. ” Şunu bilmek lâzımdır ki bal arıla- m, idamı değil, hatta ufak bir cezayı bile icap ettirecek hiç bir zarurlı iş yapmazlar. Tabiat ve beşeriyete yüz- lerce fayda temin ederler. Bağcı efendi devam ediyor: “Bu sene kurak olduğundan ve muhitimiz dar bulunduğundan $ kilo- metre mesafe dahilinde çiçek ve ballı bitkilerdöa kara baş ve süpür« ge otu bulunmadığından Götürü arıla- mın açlıktan Üzümlere saldırdığım ,, söylüyor. No yazık kir Bu kabahat arılara ve tabiate yükletiliyor da arıcıya ve bağcıya ufak bir hisse çıkarılmıyor. Sene nekadar kurak olursa olsun her çevrenin en aşağı iki hafta çiçekli olduğu görülür. Arılarına vaktinde iyi bakıp bal toplama zamanına kuv- vetli olarak (her yerde aşağı yukarı 12 gün çiçeklerin tatlı verdiği ve baş- ka zamanda arıdarın bal yapmadığı unutulmamalıdır ) çıkarmıyan'ar arı- larından yardım görmedikleri gibi her zamanda bu gibi arların zayıflık- tan kurtulmiyarak öldükleri görü'ür. Zayıf olarak yaza çıkan ve ballı gzamanda kovanını dolduramıyan orı- lar yavru yetiştirmek ve nesillerini uzatmak İçin gıda aramağa muhtaç- tırlar. Ballı çiçeklerin tükendiği zaman arılarda bir tolâş görülür. Bu sıralarda arılar yağmacılık yaparlar, biribirle- rinden bal çalarlar, bakkal, şerbetçi ve meyvaecrı dükkânlarına, bağlara giderler. Arıların bağlara ve dükkânlara gitmelerinin önüne geçmek için Iki yol vardır. 1 — Sarı arılarla mücadele. 2 — Bal arılarını beslemek. Sarı arılarla nasıl mücadele yapılır? Sarı arıları öldürmek için 3-4 yol vardır.Her arıcı arıhanesini, her bağcı bağının, her dükkâncı dükkânının (yabani sarı arıdan zarar görenler) muhtelif yerlerine birkaç zehirli ciğer asmalıdır. Bu zehirli ciğerleri yiyen sarı arılar GÖlürler. Ciğerin üÜzerine toplanan arıları bazı köylüler bir gaze- te kâğdını yakmak ve fazla arı dol- muş ciğerin altına tutmakla da bun- ları öldürüyorlar. Birkaç büyük cam fanusun içine elma kabukları, ciğer ve et parçaları koyarak ağzına bir kapak kapatılır ve bu kapağın ortasına sivrl tarafı aşağıya gelmek Üzere telden veya tenekeden bir mahrut - geçirilir. İçer- deki —maddelerden latifade etmek maksadile fanusun içine giren sarı arılar dışarıya çıkmıyarak telef olurlar. Bağın ve arıhanenin — munyyen yerlerine bir kaç hasır serilir. Bu ha. gırin — Üzerine — makinede kıyılmış zehirli ciğer, elma ve diğer meyva porçaları konur, burâya gelen sari arıları, ellerinden büyük tahta tokaç olduğu halde nöbet bekleyen kimse- ler bu tokaçlarla hasırın Üstüne vura« rak öldürürler. Bal arılarını beslemek: Tam Ağustos, Eylül aylarında bal arıları gıda aramak için sağa, sola koşarlar. Bağ ve Bakkal dükkânlarına bal arılarının bu mevsimde ugrama- maları için arıcıların şu gekilde hare- ket etmeleri lAzımdır. Sepet kovanların arka kapakları ni açarak içine “bir şeker iki eu ol. mak üzere, bir mıktar şurup konur — (kat'iyen pekmez ve diğer sulu gıda- — lar konulmamalıdır.) Gıda konan ko- vanlarıa kapıları akşam saat sekizde kapatılır. Çİkinci günü akşam sant Vezi — Vallahi çok haz aldım. Senden de memnun kaldım. Bugünün böyle a Bitmesini istemem. Seninle kan kardeşi olmalıyım. Kasım Paşa, Kanuni Sultan Süleyman devrinin vezirlerindendi, fakat verzirlerin Nasrettin Hocası sayılırdı. O derece tuhaf ve tu- haflığı sever bir adamdı. Tıpkı hoca merhum gibi onun da bir- çok fıkraları, menkıbeleri dillerde gezerdi, meclislerda kahkaha ve- silesi olurdu. Sultan Süleyman kız kardeşini meşhur Sadrazam İbrahim Paşaya verirken parlak bir düğün yap- mışt.. Bu düğünde Kasımpaşa da zabıta âmirliği kabilinden bir varife almıştı. şimdikl Sultanah- met meydanında kurulan düğünün nizamını, intizamını muhafaza et- mek külfeti onun omuzlarına yük- Tetilmişti. Düğün yerinde yapılan köşklerin, barakaların, sayvanla- nn, mutfakların, koğuşların sür- atle bitirilmesine de ©o nezaret ediyordu. Birgün amele işlerini bitirmiş- ti, dağılıyordu, o zamanlar Zimmi denilen takımdan bir işçi, kala- balığın — dağılmasından — istifade ederek meydanın kuytu bir kö- şesinde, yapıya yarar odunların kerestelerin yığıldığı bir yerde bir kucak talaş yakalamıştı, der- me çatma bir ocak vücude ge- tirmişti, ciğer kızartıyordu, gün kararmıştı, —etraf — esmerleşmek ta bir iki bardak şarap yuvarla- | mak ve kızarttığı ciğeri de meze | yapmak tasavvurunu besliyordu. İşte o sırada meydan nazırı — Kasım paşa çıka geldi, düğün | sahasını gözden geçirmiye koyub | du. Arkasında elli altmış kişi var- dı, o günün mesal blânçosunu gö- zile kavramak İstiyordu. Bir köşede ciğer kızartan İşçi, paşanın büyücek bir kalabalıkla terdiğini görünce savuş- ) döctte açılır, sekirde tekrar kapatilır. Ve kovanların gida- larına devam edilir. Demek oluyor ki arılar akşama kadar içerde hapsedIi- | lir. Akşamleyin arıların bazı mühim 1 tamamlamaları için ko- Birinel Teşrin yolda yürünür. nlar kuvvi İ Bu gıdalar sa- yesinde arılar çokca yavru besliye- ceklerinden kışa genç olarak — girer, | yaza dinç olarak çıkar, sonra kışlaklarına konur. Bu yollarda yürünürse hem anlar sağa sola gitmez hem de gelecek seneye kuvvetli olacaklarından bağcı- ların gikâyetine meydan vermazler. Ankara Ziraat Fen Memuru — | Yadigâr Yekta gölrervemeEmLArTSe AA cARAAN! üzere idi. Keyif ehli işçi, oracık- | AAA | “Son Posta | mak istedi, beceremedi, Kasım Paşanın keskin gözleri onu uzak- tan görmüş ve orada ne yaplığı- nı anlamak merakı da - vezirin kafasına yapışmıştı. İşçi söndüre- mediği ateşin ve yarı kızarmış ciğerin başında elpençe divan du- rurken Kasım Paşa ağır ağır yü- rüdü, oraya kadar geldi ve sordu: — Kimsin, burada ne yapı- yorsun? Herif Zimmi bir Işçi olduğu- nu, karnını doyurmak için bir az ciğer pişirmeye savaştığını söy- leyince Kasım Paşa, yer ocağının yanı başındaki testiyi gösterdi: — Larap değil mi? — Evet! — Öyleyse ben de oturayım, sana yoldaşlık edeyim. Ciğerle şarap hoş kaçar. Şimdi vezir ile işci ayni testi- den şarap içip ayni ciğerden me- zeleniyorlardı. Kasım Paşa eldden neş'elenmişti, hem içiyordu. Hem İşci ile konuşuyordu, onun adını, nereli olduğunu, kaç yıldır İstan- bula geldiğini birer birer sormuş- tu, öğrenmişli, kendi tercümel halini de ona hikâya etmişti. Bir kilo kadar şarıp yutup Beki Zabtiye, Çatalçeşme tokağı, 25 İSTANBUL maam Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün mahfuz ve gazetemize aittir. ———0 ABONE FiATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değişlirmek kurüştur,. ——— Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan ıı:ı'uliyı:.ıliı'ı:ım için mekti Vat na! illvıı“ııı kü:ndn. aK earesan, r Eğlencesi t Ya bir de koca bir ciğeri midesine göçüren vezir, bu İyi ve tatlı yiyip İçmenin zevkile haykırdı : — Vallahi çok haz aldım, senden de memnun kaldım. Bu- günün böyle bitmesini istemem. Seninle kan kardeşi olmalıyim. Ve hemen hançerini çıkardı, parmaklarından birini kesti, akan kanı işçiye yalattı. Sonra onun da bir. parmağını hafifçe yaraladı, sızan kanmı kendisi yaladı, artık ona kardeş diye hitap ediyordu ve hiç durmadan da adamlarına emir verip desti desti şarap, kucak kucak ciğer getirtiyordu. Umulmaz bir misafiri ağırla- mak zahmetine koşulan işçi, hem paşa ile konuşuyor, hem ciğer yetiştirmeye savaşıyordu. Şarap içmekte hayli idman sahibi olan Kasım Paşa da kuru toprağa bağdaş kurmuştu, — alabildiğine içip yiyordu, birdüziye de masal, hikâye söylüyordu. Bir aralık kaşlarını çattı: — Seninle, dedi, kan kardeşi olduk amma bu kâfi değil. Din kardeşi de olmalıyız. Ve hemen emir verdi, - işçiyi ocak başına yatırttı, bir sünnet ameliyesi yaptırdı ve lâzımgelen pansımanlar bittikten sonra herifi kucakladı, yüzünden gözünden öptü: — İşte, dedi, şimdi — tam kardeş olduk. Dinimiz ayrı olduk- ça yüreğimiz biribirine tam 1sı- namazdı. Yine içiyordu, yiyordu, gülü- yordu, konuşuyordu. Öbürü de gizli gizli kıvranarak “paşa kar- deşine,, meze yetiştiriyordu. Onum- cu veya on beşinci testinin de boşaltılmasını — müteakıp — paşa ayağa kalktı: — Kardeşim, dedi, içtik ye- dik, Lâkia oynamadık. Bu mec- lisin tadı yarım kalmasın, haydi bir de alay çekelim. Kendisi — başta, — zavallı işçi yanında ve bütün adamları onun ardında olarak alay çekmeye koyulmuşlardı. Paşa, şen ve çevik sıçrıyordu, kardaşlığını da sıçra- tıyordu. Fakat herifin hali ya- mandı, paçalarından kan — size yordu, iliğine kadar acı duyu- yordu. Ancak paşa kardeşinden korktuğu İçin ses çıkaramıyordu, | bu eziyete, bu acıya ve sızıya | dayanıyordu. Nihayet paşa yoruldu, saatına Rumeli Kavağı Halkı Elektrik rısı Ol- Ve Telefon Istiyor Rumeli Kavağı Boğazın me- sireleri en fazla olan mevkiidir. Pazarbaşı ile Rumeli Kavağı ara- sındaki cadde — İstanbulun — mü- him caddeleri kadar işlek bir caddedir. Şehir hudutları dahilin- de olan köyümüz maalesef şehir halkınının İstifade ettiği medenl- yet vasıtalarından istifade edeme- mektedir. Rumeli Kavağında elek-« trik, telefon ve hatta telgraf yoktur. Pazarbaşına kadar — uzunan elektrik enstelâsyonunu bir hava hattı ile Rumeli Kavağına kadar uzatmak, bu suretle hem Rumeli Kavağı halkını medeniyet nurun- dan nasibedar etmek, hem de pek işlek olan Pazarbaşı - Rumeli Ka- vağı caddesini aydınlatmak müm- kündür. Telefon ve telgraf işine gelin- ce bir kasaba halkının en mede- ni ihtiyaçları olan bu iki hattın da çekilmesi o kadar büyük bir külfet olmıyacaktır. Ve sanıyo- rum ki şirket buna mecburdur da. Muhterem Nafla Vekili Ali Beyefendiden Rumeli Kavağı hal- kını bu Üç mühim medeniyet va- sıtasına — kavuşturmalarını — reca ederim. Rumeli Kavağı mühtarı: Danyal , Konyadan kütüpane hakkında meke tap gönderen M. Rauf Beye ve arka- daşına; Mektubunuzu saklıyoruz, sarih adresinizi gönderirseniz neşrederiz efendim. 4 . Yağ — iskelesinde Hakkı Beye: Mektubunuz uzun olduğu için neşrine imkân bulamadık efendim. * yumurtacı L Samsunda NeftŞSendikat tali şubesi memurlarından Rasim Bfendiye: Verdiğimiz haber doğrudur, Emlâk ve borçların bağışlandığı hakkında Maliye Vekâletinin yeni bir kararı vardır. Ve Iskan daire- lerine de bu hususta tebligat ya- pilmiş olması lâzımdır. Bir kere mıntakanızdaki İskân Müdürlüğüne müracaat ediniz efendim. x Alpullu Kooperatifi hakkında mok- tup gönderen Sadettin Efendiye : Sarih adresinizi ve hüviyetinizi yazmadığınız için mektubunuzu neşredemedik efendim. * Yalvaçta eski Kızılağaç nahiyes, müdürü Karaferyeli Abdullah Boye; Gazetemizle açık mektup neşri mutat değildir. Bize yazdığınız j mektubu hitap ettiğiniz. makama ile sizin de göndermeniz ! mümkündür efendim. gideyim. Haydi sen güle güle kal, ciğerini yemeye bak. Bir gün yolum düşerse yine sana uğrarım, misafirin olurum!.. Kasım paşa, başındaki kalaba- hıkla oradan ayrılır. ayrılmaz İşçi yüzükoyun yere kapanmış, ken- dinden geçip bayılmıştı. Ertesi gün kendini ©o vaziyette ve pe- bitkin buldular, amele kadrosur- dan adını sildiler, düğün sahasır - dan uzaklaştırdılar. Kasım paşa, zaten veda sirc- sında kardeşliğini unutmuşlu, baş- ka eğlenceler düşünmeye koyuk muştul.. M.T

Bu sayıdan diğer sayfalar: