12 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yahudi Gemisinde Hitler Bayrağı Bundan - birkaç hafta evvel Tevekkeli | Roemanyanın İbrail Vi limanına Atid STEREE CAİ Ü GA “bir vapur olmaz, R gelmiş, Atid eski dememişler | ihranicede istikbal demektir. Geminin bağlı olduğu liman hayfadır. Bundan böyle Hayfa ile Peşte arasında Tuna yolile sefer yapacaktır. Sahibi bir. Yahudidir ve Almanyadan firar etmiştir. Kaptanı da Rozen- tal isimli bir Yahudidir. Ve vaktile umumi harpte birçok maceralar geçirmiş olan Doyçland isimli Alman denizaltı gemisinin | suvariliğini yapmıştır. Bütün bun- larda dikkate değer bir cihet yoktur. Fakat bu geminin alâka uyandıran tarafı, sahibi firari bir Alman Yahudisi, kaptanı yine firari bir Yahudi- olmasına rağ- men kıçında Hitler bayrağını taşı- masıdır. Gemi sahibi, kendisine sorulan bu garibeyi şöyle izah etmiştir: Beynelmilel ticaret kaidelerine göre bir gemi, satın alındığı mem- leket bayrağını üç ay müddetle taşımak mecburiyetindedir. Atid gemisi de Almanyadan alınmıştır. Bu noktadan istemeye istemeye Hitler bayrağını üç ay müddetle taşıyacağım. * Dllııyının en esrarengiz şe- hirlerinden biri de mu- P - | bakkak ki Afri- D Gb "f" kada, İngiliz ken- giz şehir | yasında kâin olan Lamü şehridir. Bu şehir, bir ada üzerindedir. Sahilde bulunan Mon- basa şehrine 200 — kilometre mesafededir. , Sahil çok Arizalı olduğu için Lamü'ye pek az Avrupalı gelir. Bu şehrin esas ahalisi eski İran- hlardandır. Sonra Arap fatihleri burasını istilâ etmiş ve İranlıları hükümleri altına almışlardır. Bu şehrin etrafı ve içi kum doludur. Havası sıhhate dokunur, Ara sıra kalkan toz fırtınası, her tarafı berbat eder. Bu)| sebepledir ki Lamü şehrinin halkı gündüz uyur, gece sokağa çıkar, Lamü'nün kadınları ellik- lerile — meşhurdurlar. oşlarına giden birine rastladıkları vakit daima ellerinde — tuttukları bir çiçeği bu adamın ayakları altına atarlar. Bunun mânası, seni se- viyorum, demektir. Erkek, isterse badıni takis eder va evlenirler. gn 'e, Çıiılçıı sokağı, 2! İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize gittir. ABOÖNE FiATLARI Abone bedeli pesindir. Adres değiştirmek li kurüştur. ————A Gelen evrak geri verilmez. lânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Ni pul iliveırlâıımdır " Posta 'kuluıuı 741 İstanbul I Dünya Hâdiseleri l_ SON . POSTA Tarihi Müsahabe — — Bir Taşla iki Kuş T PEm Tez, Dedi; Yağızı Seven Arkamdan - Üç günde hünkârım. 1451 yılının Şubatında soğuk bir gündü, Manisa sokaklarından kan ter içinde kalmış bir atın yıldırım gibi geçtiği görüldü. O soğuk havada bütün derisinden buram buram duman fişkiran bü at ve onu yıldırıma binmiş bulut gibi idare eden süvari nereden geli- yordu, nereye gidiyordu?.. Mani- salılar, evlerinin sımsıkı kapalı pençerelerinden — ve kepeükleri yarı kapalı dükkânlarına kurulu toprak mangalların kenarından bu gırrı anlamıya savaşırken meç- hul atlı vali konağına geldi, he- men yere sıçradı, kapıda bekle- yen nöbetçilere bağırdı: — Edirneen geliyorum, şehza- de hazretlerini göreceğim. İki dakika sonra o, Osmanlı Veliahtı Mehmet Sultanın huzu« runda idi, yer öpüyordu ve şu haberi veriyordu: — Şevketlü taht sizi- bekliyor! İki yıl sonra Fatih adını ala- Hünkâr — öldü, cak olan genç Veliaht, hemen yerinden sıçradı: — Tez, dedi, yağızı çekin. Beni seven arkamdan gelsin. Ne hareme girdi, ne hazineye uğradı, yaltız. bir kılıç alıp ta- kındı. Koşar gibi merdivenleri seyirtti, bir ân içinde hazırlanan yağız arap atına atladı. Konak, bir harp meydanı gibi karışmıştı. Silâhlananlar ahırlara saldırıp at- lananlar, şaşkınlıktan şuraya bu- raya koşanlar, gürültülü bir sah- ne yaratıyorlardı. Sultan Mehmet bunlarla * hiç alâkadar olmadı, atını sürdü, buz tutmuş — sokak- ları inleterek yola düzüldü. Ona cülus müjdesi - getiren — adam, müthiş yorgunluğa rağmen saray- da kalmamıştı, başka — bir ata atlıyarak hünkârın ardına takıl- mıştı. Veliahta mensup daha kırk elli kişi aynı şeyi yapmışlardı, efendilerin — izine — düşmüşlerdi, karı toza, tozu- kara — katarak ve arkalarında sarımtrak bir tipi bırakarak at koşturuyorlardı. Genç hünkâr yaman, hem de yaman gidiyordu. Mesafe mefhu- munu tam manasile çiğneyordu, dakikaları saniyeye çeviriyordu, arkasına düşenler İki saat geç- l meden yarıya İnmişlerdi. Bu gi- - Edirneden Manisaya kaç günde geldin? | dişle akşama kadar büsbütün azalacaklardı, belki — görünmez olacaklardı. Yalnız Edirneden ge- len süvari, atbaşı beraber gibi hünkârın — izinden ayrılmıyordu, aynı hızla atımı koştürüyordü. Böyle bir yürüyüşten istifade edilmek Üzere Veliahtın Manisa- dan Edirneye giden yol üstüne sıralattığı menzil ahırlarından il- kine gelindiğitve at irildi, ıırıdı' ıukınü-maâ: etrafına bakındı, kendi, adamları- nin üçe beşe tenezzül ettiğini görerek gülümsedi ve müjdeciyi yanına çağırarak sordu: — Edirneden Manisaya kaç günde geldin? — Üç günde hünkârım. — Yolda oyalanmışsın. iki günde bu yolu alırım. Filhakika ertesi gün akşam Bandırmaya gelmişlerdi ve bir çektiri ile Geliboluya geçmişlerdi. Ayni gidişle o gece Edirneye de girebi irlerdi. Fakat oraya gelmiş olan Evranos oğlu Ali Bey, bir an evel tahta çıkmak için acele eden, sabırsızlanan hünkârın bu tehalükünü hafifletti. Edirnede istikbal merasimi hazırlanabilmek için iki gün olsun Geliboluda kalınmasını - rica etti, hünkâr da muvafakat gösterdi. Şimdi yeni padişah ile eski ve emektar asker, işlerden ve devlet düzeninden bahsa girişmişlerdi. Ali Bey ordu hakkında ve her şeye dair mükemmel malümat veriyordu. Yeni hünkârı tenvir P Gazetenin esas gazısila bir sütanun iki satırı bir (santim) sayıtır. 3a Sayfasına göre bir santi- " miün ilân fiatı şunlardır: 3, Bir şantimde — vasati (8) kelime — vardır. 4—İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre söntimle ölçülür. Çekin.Beni Gelsin.. PT VA /4 ı) f ediyordu. Bir aralık söze Edirne- nin Osmanlılar devrinde geçirdiği hengâmelere taallük etti. Yıldırım- dan sonra şehzadelerin o şehir önünde yaptıkları savaşlar söyle- şildi." Ali Beyin babası bütün o gürültülere iştirak etmişti. Musa çelebinin Edirnede büyük kardeşi Süleymana baskın yapışını, sonra- dan Müusanın Edirneye yakın bir noktada Mehmet çelebinin bas- kınıma uğradığını görmüştü. Ali “Bey, babasından — duyduklarını genç hünkâra anlatırken o, dü- şünceli bir bakışla Evrenos oğ- hanu süzdü: — Bir kardeş, bir düşman ordusu demektir. Taht sahipleri için ne elemli şey! Evrenos oğlu, — yiğit yapılı hünkârın tasalanmasından üzüldü, teşelli vermek istedi: — Sizin öyle bir düşmanınz yok, Tanrıya şükredelim. — Nasıl y?. Isfendiyar bey toronunu unutdyor musun? — O henüz süt emer çocuk, size zarar veremez. — O vermez, veremez. amma başkalarına baş kaldırttırır. Meselâ anası Rum kayserine gider, oğlunu padişah yaptırmak için dalavera çevirmeye kalkışır. Ali Bey bu mülâhazayı doğru buldu: — Hakkınız var, dedi, o bile muzır. Giderilse fena olmaz. Sultan Mehmet, düşünür gibi bir tavur aldı, dalgın dalgın mi- rıldandı: — Ben gözlüim göre göre onu gideremem, Eceli gelmiş olsa bile ben bilmemeliyim. Ali Bey için bu söz kâfi idi. İki gün sonra muhteşem alaylarla sürekli alkışlarla Edirneye varılıp saraya girildiği vakit o, yeni hün- kârin henliz ç yaşında bulunan kardeşi Ahmedi öldürmeği karar- laştırımış bulunuyordu. Bunun için kurduğu plân ga- yet basitti. İlkin küçük Prensin annesi olup kendi de prenses olan Hanıma gitmiş, Padişahı cl- lüsundan dolayı resmen tebrike gitmesi lâzimgeldiğini anlatmıştı. Prenses bu ihtara tabiatile müs- bet cevap verince hünkârı gör- müş ve manalı manalı «lsfendiyar kızının bhüzüra gelmek istediğini» Kari Mektupları Bir Makinistin Derdi « Ben Topkapıda tarak fabrl- kasında makinistim, iki seneden beri orada çalışıyorum — ve fabrl« kayı tek başıma idare ediyordum, Istanbulda iki tarak fabrikası vardı. Bunlardan birisi Fatihte idi. Orada da benim gibi bir makinist vardı. İsmi Erçe idi, Kendisi Romen tebeasındandı. Fakat birkaç gün evvel Fatihteki fabrika kapandı. Işçiler dağıldı. O zaman bizim fabrika Fatihteki fabrikadan açıkta kalan Romen tebaasından Erçeyi aldı, beni de vazifemden çıkardı ve bana: — İstergsen 60 kuruş yevmiye ile amelelik yap dedi. Bittabi kabul etmedim. Benim iki senelik kıdemim, hüsnühizmetim, bu İşteki ehliye- time rağmen açıkta bırakılmak- hğım ve benden ehliyet itibarile farkı olmıyan bir ecnebinin bana tercihi benl gücendirdi. Topkapıda Puşabakkalda 17 No. la evde makinist Fehmi Bandırmada Elektrik Fiatleri Nafıa Vekili Muhterem Ali Beyin himmetile her yerde elek- trik fiatlarile saat kiralarımın in« dirilmiş olduğunu şükranla görü- yoruz. Bandırmada da saat kira- ları öon iki buçuk kuruşa indiril- mişse de elektriğin kilovatı hâlâ 22 buçuk kuruştur. Acaba burada da elektrik fiatlarını indirmek mümkün olamaz mı? Bandırmada Avukat İ. Hakkı WeecenetereereaceeRaneekerereLeEERLELEN ee sersanErn ae bildirmişti. Sultan Mehmet, analığının su- nacağı tebrikleri memmmiyotle kabul edeceğini söylediğinden sabık Kıraliçe, resmi teşrifat — ilş huzura getirilmiş ve sarayiın büs yük — bir salonunda — uzunca bir muhavere başlamıştı. Sul tan Mehmet analığını kocasının ölümünden — dolayı taziye edi- yordu, beriki de oğulluğunun cülu sundan duyduğu sevinci (!) anla- tıyordu. Bu merasim cereyan ederken Evrenos oğlu Ali Bey de beride oan İçin muhafazasını üstüna aldığı, küçük prensi boğu- yordu, Isfendiyar kızı kendi dairesine gelince yavrusunu ölü buldu, saç« larını yola yola hünkârın yanına koştu ve inledi: — Kardeşini, biricik oğlumu boğmuşlar. Öcümlü 'al, masumun kanıni yerde koymal - Sultan Mehmet, mahir bir hayret içinde hemen tahkikat yaptırdı, Ali Beyin bu günahı işlediğini öğrenince hemen emir verdi: — Kesin katilin kafasını!. Aynı gün Evrenos oğlunun başı da uçurulmuş ve oğlunua öcü alındığını gören sabık Kıraf liçe de Sultan Mehmede candan, yürekten hayır dualar etmiye ko- yulmuştu. Halbuki Sultan Mehmet, Os- man oğulları yibi bir sülüle teş- kil eden ve kuvvetli bir muk * yapan Evrenos oğullarının onlara benziyen bütün eski ail- - lerin « meselâ Çandarlıların - ku? retini yıkmayı da programın: başına geçirmişti. Kardeşinin (- dürülmesi emrini verirken de bir taşla iki kuş vurmayı düşün- müştü |.. M.T

Bu sayıdan diğer sayfalar: