11 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

11 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nisan N Siyaset Âlemi Barış Sıyasası Silâh Ticaretile Alâkadardır Milletler arasında hüküm sürmesi özlenen abengin birtürlü meydana gelememesinin sebeplerini Amerika yanımın — silâh ticareti hakkında hususi bir komisyona yaptırdığı tah- kikat bütün açıklığila meydana çı- kardı. Bu tahkikat gösterdi ki harp ilân edilip edilmemesin de #silâh tica- rethanelerinin — büyük — menfaatleri vardır. Geniş bir sahada şekavet yapan, fakat biribirinin mımtakasına tecavülz etmemeyi aralarında ahitleşen haydut çeteleri gibi, bunlar da, dünya pazarlarını aralarında paylaşmışlardır. Ezkaza — birinin hissesine düşmek lâzimgelem siparişi, bir başka silâh fabrikası alacak olürsa, anl hak sahibi addolunan muayyen - bir ke- misyon vermeye mecburdur. Ellerinde dehşetli sermaye bulun- duran, bütün dünyada geniş bir “arı, teşkilâtı vücude getirmiş olan bu Mmüceseselerin çıkardıkları uydurma haberlerle borsalar üzerinde, halkın Maneviyatına hitap etmekle kütleler Arasında nasıl derin tesirler yaptıklar rıni birçok — misaller bize göster. miştir. En son defa İsveçten Habaşlstana gönderilen, fakat Habeşlstana gönde- rilmek için İsveç hükümetinden mü- saade alınmadığı anlaşplan — silâhlar Meselesi, bu husustaki vaziyeti manalı bir ışıkla aydınlatıyor, Güya bu mal- zemenin başka memleketlere çıkartl- mak üzere müsadesi alınmış ve fakat sonra — Habeşe — sevkedilmiş — imiş. abında kendini müdafaa için bu #ilâhları kullanacak olan Habeşistana silâh gönderilmiş olmasına itiraz et- Mmiyorum. Fakat bulmuyorum. — Ba halletmek dalyesesine düşenlerin şeyden evvel bu mezeleyi halletme! Tâzımdır. Fakat mümkün mü? Büreyya Fransada Bir Alman Casusu ! Parlis, 10 (ALA..) —4 Zabıta, Alman casus teşkilâtı elebaşıla- rından Edvard Bernhuber'i tevkif etmiştir. u EFdebi Tolfrikamız — Ah, evlâdim! Diyecekti, kendini tuttu, Jandarma mülâzımı, soruyordu: — Hammefendi Güzelce otek- de kalmiş'ardı, değil mi? Hacer, otel kâtibinin yerine tevap verecekti; yine- sinirlerinin gemini kastı. Zihni efendi, ellerini oğuştur- Mmakta idir — Evet, Cevat — Beyciğim... ine otelimize dönmek istiyorlar. Jandarma mülâzımı, Hacere değil, etel kâtibine takılıyordu: — Kızbeyliden —pek çabuk biktılar galiba? Hacer genç zabiti, gözlerinin bütün dikkatile süzüyordu. Otel k&tibi, cevap vermiyordu. Mülâzım Cevat Bey, gülüm- tedi; — Ömer Ağanın — oöteli de, Ptek iç açmaz. Hakları var... Zannedersem, Kızbeyliye geldik- lerinden beri, hiç sokağa çık- Mmadılar? Hacer enç zabitin durmasını 'ce konuşmasını istiyordu; ©. söyledikçe, Hacerin içi açılı- yordu. e Çinde, Köylüler Yine Baş Kaldırdı — ’"'”“4Se bep: Hükümetin, Tuzu İnhisar Altına Almasıdır Çarpışmalar Oldu, Ölenler Var Şanghay, 10 ( A. A. ) — Şin in verdiği bir habere göre, Şimali Çinde vahim karga- şalıklar çıkmıştır. Bu havalideki O köylülerin, devlet tarafından tuz Komitecibaşı Mihailof Mî_hailof Ölüm Mahkümu ! Sofya, 10 (A.A.) — Nevrekop mahkemesi, son seneler <zarfında işlemiş oldukları birçok cinayet- lerden ötürü Makedonya ihtilâl komitesi iyelerini sorguya çek- miştir. Bu komitenin başı Miha- lof ile muavinleri Mastef ve Kur- tef ölüm cezasına mahküm edil- mişlerdir. Kâtip Bunef mülebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Mah- hümlardan yalnız Mihailof yabancı bir memlekette (Türkiyede siyasi mülteci olarak) bulunuyor. (Son Posta: Dün 3 Üncü sayfamız- da bu haberi kıszca vermiştik. Şimdi bu tafsilâttan, geçende yurdumuza Hltica eden Mihailofun da ölüme mah- kümu olduğu öğreniliyor.) Faşist Disiplinl! Roma 10 — Torino Faşist fır- kası umum! kâtibi, kocası asker olan bir kadını evinden çık bir ev sahibini fırkadan tardet- | miştir. Vzanaı Mahmut Yesari Fakat otelin önünde jandar- ma mülâzımının durduğunu kah- veden görmüşlerdi; kahvenin ka- pusu açıldı; Hacer hemen kendi- ni topladı. Tatlı tatlı gülümsedi, mülâ- zımı selâmladı, otele girdi. Oda- sına çıkınca, başındaki siyah yün örmeyi çıkarıp attı: — Kıyafetimden — utandım... Ah, evlâdım; ne de toparlacık kırmızıcık ağrı var.. Beni, pek kılıksız gördü.. Mantosunu duvardaki çiviye astı, odada dolaşmıya başladı. Kızbeyliye — geldiğindenberi, en neş'eli günü İdi. Dar, kasvetli odanın içinde, kendi kendine sevinerek, geveze bir serçe gibi dolaşıyor, dolaşıyordu! — Ah, evlâdım... Bak, benim sokakağa çıkmadığıma da dikkat etmiş!... Genç zabitin tavrını, söyleyli- şinl taklit ediyordu: — Kiızbeyliden bıktılar, galiba? Bir kahkaha koparmıştı: — Senin gibi iç açacak biri pek — çabuk | inhisarı vücude getirilmesi üzerine galeyana gelmiş oldukları söylen- mektedir. Hupe eyaletinin üç kazasında- ki köylülerin toplanmış oldukları memurlarının — bunların köy ve kasabalarını asker ve polis kuvve- tile işgal ettirmiş oldukları, hatta asi köylülere karşı top bile kulla- nilmiş olduğu — söylenilmektedir: Her iki tarafın telefat verdiği ve bu mıntakada — örfi Idare ilân edildiği haber alınmıştır. Göring Evlendi Berlin, 10 — Hava işleri Ba- kanı General Göring ile nlşanlısı Emmi'nin nikâhları bugün Berlin belediyesinde kıyıldı. (Söylendiğine göre Göring | bu genç kadma, llk görlüşte üâşık olmuştur. ) Haydutluğu ! Vaşington, 10 (ALA.) — Mu- hacırlar idaresinde avukat olduk- larını söyleyen bazı haydatlara, bir takım yabancılar bir milyon | dolar rüşvet vermişlerdir. Rüşvet Üyerenleri; Amerika - tabilyetinde kalmalarını temin etmek . istiyor- lardı. karşıma çıkmadi ki.. Otol kâtibi Zihni Efendiye onun taklidini yaparak - ellerini uğuşturuyordu: — Evet, Cevat Beyciğim.. Yine otelimize dönmek iİstiyorlar.. Topuklarını yere vurdu: — Budala, ne biliyorsun? Fakat birdenbire kendine gel» di; güzelce otele haber mesini söylediğini hatırladı: — Yarın sabah İster misin, patadak araba geliversin!.. Omuzlarını kosarak gülüyordu: — O da tasamın on beşiydi.. Annem geliyormuş! derim, atla- tırım... Bu da, bir güç İşti sanki.. Hacere, atlatmak olsun! B Eski günlerin — neş'esini, atla- yıp atlatmalarının keyfini, zevkini yenlden, tekrar duyuyor gibiydi : — Sen de atlarsın yavrum.. Ötel kâtibi Zihni Efendi, Hace- rin karşısina çıkacak da, atla- mıyacak... O, kurnaz - geçinen otelci Muharrem Bey de atlar... Otel müşterilerinin, kahvede- kilerin kahkahalarını, taş atma- larını; manalı manalı bakmalarını ynutmuş, gitmişti : — Ah, evlâdım... Bak, benim sokağa çıkmadığıma da dikkat et- miş! Bir az evvel, kendisile ali- kadar oluşlara kızdığını da artık hatırlamıyordu : da rivayet edilmektedir. Hükümet | Amerikada Rüşvet! Hükümete “Habeş Ve İtalya Kavgası Dün De İki /talyan Vapuru Asker Götürdü Roma, 10 (A. A.) — Gevinana fırkasının erkânı harölge heyeti ile tekriben 2.700 kişilik bir. kuvveti hamil “Ganj,, vapuru, şarki Afrika- ya hareket elmiştir. Gidenler, veliahtla, harbiye mür- teşarı, general Balstrokki ve kesif bir kalabalık tarafından uğurlan- mışlardır. Abbaziya vapura de, onuncu top- çu alayına mensup S00 efradı ha- miler, dün öğleden sonra hereket etmiştir. Irak Meclisi Kıral Tarafından Dağıtıldı, Yeni Seçim Yapılacak Bağdat, 10 (ALA.) — Kıral, parlamentoyu feshetmiş ve yeni intihabat yapılmasını — emreyle- miştir. Bu kararın sebebi, parlamento He nazırlar arasında teşriki mesal Imkânı mevcut olmamasıdır. Meksikada Büyük Bir Grev! Meksika, 10 (A.A.) — Dün Puebla hükümeti dahilinde elli bin amelenin İştirakile bir grev ilân edilmiştir. Payitahtta da bir tesanüt gre- yi İlân edilmesinden korkuluyor. Almanya İle Sovyetler Ara- sında Ticaret Anlaşması Berlin, 10 — Almanya İle Sov- yet Rusya arasında bir ticaret anlaşması — imzalanmışlır. Buna göre, Almanya Sovyetlere kredi ile 200 milyon marklık makine satacak, — A, bu yavruyu, ikf kere- cik olsun görmeden, doya doya seyretmeden buradan, bir yerle- re kımıldamam... Pencerenin önünde durmuştu: — Peki amma, nereden gö- rürüm ? Bak, bak... Bu yıkık ça- tıya, bu yabani kestane ağacına bak... Otelciye fena halde kızmıştı : —Hımır; surataız herif... Ve- re vere, bana, bu kapanık odayı verdi; İnsan yüzü görmüyorum... Odam, sokak üstünde olsaydı, gelev geçeni seyreder, bir parça avunurdum... Nuhuset herif ! Su- ratından hayır yok! Genç jan- darma mülâziminin de sokaktan geçeceğtni düşünüyordu : — Günde, iki kere değilse bile bir kere olsun geçmez mi?.. Kimbilir, şimdiye kadar kaç kere geçmiştir. Benim, dünyaları gör- düğüm yok ki.. At sesi, dedim mi, pencereye koşarım... Bana, ne de- süzük süzük bakıyordu... Odayı değiştirmeli. Sokak tistün- deki odalardan biri boş olmasa bile, fazla para veririm. Para, herşeyi kolaylaştırır... Çantasının — aynasına kendi kendine gülümsedi : —Ah, evlâdım... Beni, pek kılıksz gördün, öyle mi? Sakın, beğenmedin mi? Çantayı, yatağın Üstüne attı, baktı; Okuyucuların Sorgularına Cevaplarım Adapazarlı Mustafa Portev'er lasan karısı oldu diye şüphe- | siz müteessir olur. Fakat kuş gi- bi iki yavrusu olan bir adam kendisini bedbiniye teslim edemerz, Şüphesiz uğadığınız felâket bü- | yüktür. Fakat şimdi — üzerinize | düşen vazife daha büyüktür. Iki yavrunuzu yetiştirmek mesuliyeti omuzlarınıza yüklenmiştir. Onların hayatta serpildiğini görmek sizin | için emsalsiz bir saadet kaynağı ola- caktır. Hayatınızı onlara vakfediniz o vakit saadetin'zin nekadar büyük olacağını tahmin edemezsiniz. * Ankarada Y. Ş. K. Insan gözleri kapalı sevdiği müddetce sevğiden kurtulmak güç- tür. Fakat tenkit gözü açıldıktan- sonra sevg.liden kurtulmak kolay- dır. Mademki ayrılmış bulunuyor« sunuz kurtulmanız geç değildir. * “Dul ve ihtiyar bir annem var. Sinirli, hırçın bir kadın. Herşeyl: me karışıyor. Olur olmaz şeylere karışıyor. Evi bana cehennem ha- line getirdi. Onu yola getirmenin yolu yok mudur? Atf Ihtiyarlar çocuk gibidirler on- ların sinirleri ve hırçın hareketle- ri mazur görülür, ehemmiyet ve- rilmez. Onu yokmuş gibi telakki edin, İstediğini söylemesine müsa- ade edin, bırakın oda ihtiyarlığı nin hirçınlığım tatmin etsin. * “ Benimle evlenmek İstiyen bir gençle sevişiyorum. Fakat hercat tabiatlı bir genç olduğu İçin ev- lenmiye cesaret edemiyorum. Sizx ne dersiniz? Fikriye Bu genci iyice Imtihan ediniz. Aşkından emin - olabilirseniz ev- lenmekte mahzuür yoktur. — Sizi ciddi surette seviyorsa, hercailik- ten vaz geçip gönlünü size bağ- hya bllir. TEYZE ellerini çırptı : — Bir süsleneyim, bir süsle- neylm, sen de gör... Muharrem Beye He kızıyordu: — Sözde, tavsiye etti de, oda hazırlattı... Keşki, Zihni Efendiye odayı göstere idiml.. Muharrem Beye ilk - rastgeldiğim — zaman, iylce çiktşacağım... — SULE Jandarma mülâziminin bayali, gözlerinin önünden gitiniyordu : — Ah, evlâdım ! BB Hacer, otelci Ömer Ağayı çağırmıştı : — Boş odan var mı, Ağa- cığım ? Ömer Ağa, anlamamış gibi bakıyordu: — Ne 0? misafirinmi gelecek? Hacer, sinirden haykırmamak için dişlerini sıkıyordu: — Hayır... Misafirim filân ge- lecek değil... Ote'ci, büsbütün alıklaşmıştı! — Peki, boş odayı ne yapa- caksın? Hacer, topuklarını yere vur- du: — Kendim için istiyorum... — İşte, odan var ya.. Genç kadın, otelcinin sersem- liğine güldü: — Bu odada sıkı'ıyorum. — Odanın nesi var, ha ım? (Arkeası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: