Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.' ——— — — Y U SŞ j ” e SON POSTA , Hint Denizleı_-le | Türkler Hadım Süleyman -Piri Rels- Murat Reis Yazan: M. Turhan Kanlı Boğuşmaya Rağmen Jan Hâlâ Sevgililerinden O, birçok yaralar 5 almış olan baştarde- ye küçük bir filo sa- yılacak bir kuvvetle dört yandan saldırır- ken öbür kadirga ve kalitelere de ayrı ayrı gemileri hücum ettirmişti. Türk a- miral gemisi bu ma- nevra yüzünden yar- dımcısız birakılmış, tek başına kalmış o- luyordu. Demek ki tehlike büyüktü. Ya batmak, ya yakala- nıp yedeğe alınmak felâketleri belirmek üzereydi. Sürekli bir mermi yağmurundan sonra başlıyan dört cep- heli hücum arasın- da Murad reisin ya- pacağı, yapabilece - gi tek bir iş vardı: Beklemek!.. 9 da bekledi ve baştar - ilk — yaklaşan düşman gemisine bütün toplarını bo- şaltmakla — beraber Hemen rampa etti, levendlerin — başına geçerk bıçak biça - ğa, pala palaya, boğaz boğaza kanlı bir Bavaşa girişti. O gemiyi kımiıldanamaz bir biçime sokar sokmaz, başka taraftan ken- dine yanaşan ikinci bir gemiye saldıracak- deye bulunuyordu... İşte bu sırada bir hâdise, umulmıyan bir hâdise oldu: İçine kapatıldığı kamaradan Gdört yanını boş bulup güverteye çıkan Deli Jan, Murad Beyin baştardesine ya- naşmakta olan ikinci gemiye doğru kol- larını uzattı, bağırdı: — Sevgililerime ilişmeyin! O gemi, Amiral dö Silveyranın bindiği Başstarde idi ve Türk baştardesini kanca - lamıya hazırlanıyordu. İhtiyar Vis Ruva Karısını görünce ve sesini duyunca birden irkildi, ne yapacağını şaşırdı, manevrasını yarım bıraktı, telâş içinde çırpınmıya baş- ladı. — Kadın, yardım aramıyordu, yalvarmıyordu, can — korkusu — taşı - miyordu, Türkleri — kayırıyordu — ve onları sevgililerim diye anıyordu. Bu söz- de hazin bir mana, acıklı bir macera ya- gşıyordu. Vis Ruva, kendi karısını Türkle- rin yanında görmekten değil ve karısının şu durumla Portekizlilerin kafasında uya- nacak düşünceleri de değil, hep o hazin Mmanayi, o acıklı macerayı gözünün önüne getiriyordu, büsbütün — hareketsizleniyor- 'dlı'. Onun baştardesindekiler de kadını gör- Mmüşler, sesini duymuşlar ve şaşırıp kalmış- lardı. Hedefleri olan noktaya doğru yürü- mek mi, geri dönmek mi İâzım geleceği- ni kestiremiyorlardı. Kendilerine emrolu- — han şeyi yapsalar, Türk gemisini kancala- yıp atılsalar kadının bir kazaya uğraması, yahud Türkler tarafından öldürülmesi .v: Mmümkündü. Vis Ruvanın böyle bir vak'ayı Koş görmiyerek sinirlenmesi de tabiiydi. O şebeble ki, baştardeye yanaşmak üzere buülünduğu halde davranamıyorlardı, A- miralın vereceği emri bekleyip hareketsiz- - İeşiyorlardı. Halbuki beri tarafta Murad reis ve ar- radaşları. rampa ettikleri gemideki asker- leri saklamışlardı, direkleri baltalayıp de- virmişler, dümeni kırmışlar ve bayrağını al aşağı ettikten sonra kendi gemilerine ge- çip kancaları çekmişlerdi. Yeni bir hücu- ma hazırlanmışlardı. İçi bomboş kalan ge- — Mi, bir tahta parçası gibi ortada dönüyor- — du. Portekiz kadirgalarına doğru yürüyüp gidiyordu. Birkaç düşman gemisi, önüne gelene çatacak ve bir kargaşalık uyandıra- cak olan bu gemiyi yedeğe almak üzere | harbi bırakmışlardı, Manevra»yapmıya sa- — waşıyorlardı. Düurum, bu hâdiselerden dolayı Türkler | Tehine dönüyordu. Hatta Murad reis, ya- mıbaşlarında ne top, ne ok atmadan yanı- başlarında dolanan Portekiz baştardesine rampa/ etmeğe hazırlanıyordu. O sırada gözüne deli kadın çarptı ve hemen emir verdi: — Şu uğursuzu deliğine tıkın! Kadın, kendini yakalayıp — kamarasına — götürmek için gelen levendleri görür gör- — mez haykırdı: Bahsediyordu 5SN “k | Amiral Dö Sllveyra bu donanmanın başında — Sevgililerime ilişmeyin! Ve birdenbire denize atıldı. Vis Ruva bu hâdiseden sonra çileden çıkayazdı, Türk baştardesine ok atılmasını emretmek- le beraber karısını kurtarmak için sandal indirtmeğe kalkıştı. Lâkin o karışıklık, o birbirine giriş sırasında kadını bulmak mümkün olmadı, top dumanları, ok vızıl- tıları, ateş ve gürültü içinde-Jan boğuldu, kayboldu. Şimdi Vis Ruva geniş bir nefes almıştı. karısını kurtaramamakla beraber Türkler elinde de bırakmış değildi. Bu durumda ken)Jdi şerefini korunmuş görüyordu, çap- raşık hesablardan — kurtuluyordu. ' Artık şevkle, hırsla manevralarını — yapabilirdi. Nitekim gemisini ileri sürmüştü de. CGene Türk baştardesini hedef tutarak ilerliyor- du. Murad reis de böyle bir karşılaşmayı özlediğinden o ilerleyişe uygun surette dü- men kullanıyordu, düşmanla göğüsleşmek imkânını kolaylaştırıyordu. Bu karşılıklı yürüyüş sırasında her iki gemiden oklar atılıyordu. Bunlardan biri umulmaz bir tesadüfle geldi, Selman rei- sin alnına yapıştı ve zemberekli olduğu için ağır bir yara açtı, yiğit denizciyi yıktı. Sel- man, başlıbaşına bir kadirga, bir baştarde ve belki bir filo demekti. Onun cılız bir ok- la yaralanıp yıkılması, can çekişmeğe baş- laması Murad reisi fena ve çok fena bir duruma düşürüyordu. Filoyu mu, kendi gemisini mi idare edecekti?.. Gerçi filo, hesab üzerine idare olunmak çığırını kay- bçtmişti. Her gemi, kendi çıkarına uygun gördüğü biçimde davranıyordu. Lâkin a- miralin gözü, o kargaşılığa rağmen, her ge- miyi görüyordu, tehlikeli durumları - belli etmekten geri kalmıyordu. Şimdi baştar- denin idaresi de doğrudan doğruya Ami- rala kalmış gibiydi. Saatlerdenberi süren savaş, Selman reisin yerini alacak gemici- leri ortadan kaldırmıştı, idare işini Murad reisin omuzuna alması gerekleşiyordu. Reis bu müşkül vaziyetteyken iki baştar- de kancalaşacak bir yakınlığa gelmiş bu- lunuyordu. Harbin sonunü belli edecek bir boğuşma başlamak üzereydi. Tam bu sıra- da Receb reisin gemisi sağında, solunda rasından süzüldü, yara ve bere içinde gel- di, iki baştardenin arasına girdi. Yiğit de- nizci, herhangi ters bir tesadüfle Murad reisin savaşı kaybetmesi, yahud onun baş- tardesine ateş verilmesi halinde Türk filo- su için kurtuluş yolu kalmıyacağını düşün- müştü, kendini feda edip kurtarmayı ta- sarlamıştı. Araya girişi bu düşüncedendi. Bu müdahale Türk baştardesini muhak- kak bir tehlikeden kurtarıyordu. Çünkü Murad reisin yanında iki yüz levend bile kalmamıştı. Bunların da çoğu yaralıydı. Portekizlilerin beş altı yüz askerile boğuş- mak iyi bir netice vermiyecekti. Fakat çok- luğu iman kuvvetile yenmek istiyen — reis - başka bir çare de olmadığından - o kar- Recebin girdiğini görünce gamlı gamlı gü- | lümsedi: 5 (Arkası var) dolaşıp ateş kusan düşman kadirgaları a- | şılaşmayı kabul etmiş bulunuyordu. Araya | Birinci Teşrin 7 A lı_! İft B;”?d:l ( " MÜSABAKALI ajta İçinde D A İ Neler Duyduk? | HIKAYELER 7 gün İçindeki alış verişler, geçen haftaya bakarsak daha azdır. Bu- nunla beraber genel durum saz- lamdır. İstanbul borsasında mua- möle gören başlıca malların bu yedi gün içinde vaziyetlerini aşa- gıdaki satırlarda ayrı ayrı bula- oaksınız: Afyon — Afyon piyasası ni- hayet yeni bir manzara göster- meye başladı. Mahsul toplandığı günden buylüne kadar geçen Üç dört aylık zaman İçinde rekolte- nin ticari bakımdan — meydana koyacağı — harekete — müdahale etmemiş olan İnhisarın söz söyle- me zamanı geldi. Deposuna bir teşrinlevvele kadar teslim edilmiş olan malları fiat biçerek — satın alacaktır. Inhisarın idare heyetl ve bütün kadrosu şimdi bu büyük işi başarmak iİle meşguldür. Birkaç gün sonra İnhisarın tatbik fiatle- ri Anadoluya aksedince oralarda da bu ürünün değeri ile satılma- sını temin edecektir. Tiftik — Tiftik piyasasında bu 7 gün iç'bde büyük bir İş olmadı. Ruslar geçen hafta satın aldıkları partiyi ikmal için çalış- mışlardır. Piyasada bu partinin (5000) balyeyi geçtiği söylenil- mektedir. Istanbuldakl tiftik stoku Sov- yet alışları ist'sıa edi!'irse (15) bin balyeden fazla tahmin edil- memektedir. İngiltere için yapılan soruştur- malardan bir netice çıkmadığı gibi hafta içinde Almanyaya da bir satış yapılamamıştır. Yapağı — Yapağı piyasa- sında Ruslar alışarına devam ederek (1030) balyeden fazla mal daha aldılar. Böyle'ikle bu defaki alışları (16) (17) bin balyeyi bu:- duğu söyleniyor. Bu alışlar yapağı piyasamızı oldukça sağlam bir duruma sok- muştur. Piyasa (45), (d6) kuruş etrafındadır. Buğday — Buğday piyasası hep bir karardadır. Polatlı mal- ları (7 1/2) ve ekistra beyazlar (7) ve sertler (5 1/2) kuruşa ka- dar satılabilmektedir. Piyasamıza günde 20, 30 vagon mal gelmektedir. Ve bu mıktar istekli alıcılar bularak degeri ile satılmaktadır. Piyasa Cumartesi günü gevşemeğe yüz tutmuüuştur. ÂAvpa — Piyasamızda çuvallı Trakya ve Marmara arpaları iskele teslimi 4 kuruş beş para- dan Batılmaktadır. Anadoludan mal gelmiyor piyasası — geçen haftanın aynmıdır. Fındık — Findik piyasası hafta içinde 200 kurüş arttı. İç fındıkların kilosu 40, 4i kuruşu buldu. Bu yükselişin sebebi alâ- kadarlar Ankarada bu — hafta toplanacağını bildirdiğimiz fındık kongresinin alacağı (Önemli so- nuçlar) bekliyen — yetiştiricilerin Ürünler'ni satmakta nazlı davran- miya başlamalarında — arıyorlar. Piyasa bu sonuçları bekleyici bir durumdadır. OSMANLI BANKASI TÜRK ANON:M ŞİRKETİI TESİS TARİHİ: 1863 Sermayesi: 10.000,000 İngiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de, Misır, Kıbris, İrak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her türlü banka muameleleri yapar * B - Beşinci Parkta Bir Cinayet —j Üyeleri, hep, en yüksek sosyeteye mensupturlar. Bunlardan lâakal yirmi tanesi, cinayetin İşlenmiş olduğu anda, bay Aşleyi gözlerile görmüş ve kendisile konuşmuş olduklarını ifade ediyorlardı. Muhakemenlin bu hayret veri- ci safhası cereyan edip dururken, bay Aşleyin hal ve tavri fevka- lâde sakin ve dürüsttü. Kendisine bu kadar sükün veren şey, ma- sumiyetini kolayca isbat edebile- ceğine dair mevcut olan kanaa- tiydi. Cevaplarını da ayni sükün ve vuzuh ile verdi. — Harvut kulübünden, dost- larımın ısrari Üzerine çıktım; de- di. Lâkin bay Kohenle mümkün olduğu kadar vakıt geçirmeden konuşmak ve kendisinden bar- cum İçin bir mühlet almak az- minde idim, Bunu başkalarının önünde yapmak istemediğimin se- beplerini takdir buyurursunuz.. Onun üzerine evime uğradım ve orada bir iki dakika kaldım. Bu üuğrayışım, zabıtanın iddia et- tiği gibi rovelverimi almak için de- ğildi. Zira ben her zaman rovelverl- mi Üzerimde taşırım. Lakin, o gece gelmesini beklediğim fevkalâde önemli bir İş mektubunun, ben kulüpte iken gelip gelmediğini merak etmiştim. Derken, tekrar evimden çıktım ve 'bay Kohen ile konuşmak Üzere Harvut kulübüne dönüyor- ken, kendisile sokakta karşılaştım. Evvelâ, zarara girmiş olmaktan mütevellit bir asabiyetle ağzımdan çıkmış bulunan İleri geri lâkırdı- lardan dolayı özür diledim. Bunun Üzerine, görüşmemiz pek dostane bir. şekil aldı; ve bay Kohen borcumu ödeyebilmem İçin bana üç aylık bir mühlet verdi. Evinin civarına kadar kendi- sini teşyi ettikten sonra, Portland meydanının Üst başında, polisin bizi görmüş olduğu noktada bir iki kelilme daha teatl edip, biri- birim'zden ayrıldık. Bay Kohen evine gitmek için hahçenin altındaki tünelden geç- mek İstiyordu. Vâkıâ bu yol çok kesi idi. Ancak öyle bir sisli havada, hele üzerinde önemli bir para taşıyan bir adam için tü- nelden geçmenin ne kader teh- likeli olacağını kendisine söyle- dim. Hiç olmazsa revolverimi almasını rica ettim, o da kabul etti. ; Güzel san'atler kulübüne gite mok İçin, benim geçecek oldu- | olduğu gibi, *metli eşya ğum sokaklar nisbeten kalabalik — üzerimde de kıy- namına bir şeyler yoktu. Sonra, alacaklıma ufacık bir hizmette bulunabilmekle ken- — dimi bahtiyar addediyordum. Bay Kohen bir az nazlandık- tan sonra, bilâhare vak'a mahallinde bu- lunmuş olmasının sebebi budur. Ben, Bay Kohenden üçe çeyrek | kala ayrıldım. O, bahçeye doğru yörüdü. Buradan kulübe kadar on dakikalık bir mesafe vardır. Bu - suretle, kulübe geldiğimde Üüçe beş vardı. Bay Aşleyin verdiği bu ixza- hatta kabule şayan olmayan tek bir nokta görülmedi. Esasen, polis, rovelverin — vak'a yerinde bulunmasını iyice tefsir edeme- mişti. Kastettiği adamı boğarak öldürmeye muvaffak olan her hangi bir katil, bir de onun Üzerine tabanca ile ateş edip de mahaleliyi kendi aleyhine ve çok tehlike- lidir. Onun İçin, Silâhın, Bay Kohen tarafından, mütecavizleri korkutup kaçırmak kastile atıl mış olması akla daha yakın geliyordu. « k Bu suretle hâkimlerin, maz- nunu serbest bırakmakta ve hak- kında men'i muhakeme kararl vermekte niçin ve nasıl İstical göstermiş olduklarını takdir eder-, siniz. j ae l ni Lâkin, Bay Aşleyin üzerinden kalkan şüpheler, derhal başka bir şahsın — Üzerinde — toplanmadımı sanıyorsunuz?. _ Zabıta, tablatile Bay 'Hatere- lin de ef'al ve harekâtını pek dikkatle incelemekten hâli kal- madı. Fakat onun da, kulüpten, ancak üçe yirmi kalarak çıktığı kat'iyetle tesbit ediliyordu. Bina- ' enaleyh | ların hepsi de kendiliğinden suya *V' düştü. ; * O halde?. Bu İşin içindeki es- rarı sız nasıl keşfeder siniz? Ihtiyar başını bir yana eğdi.. gülümseyerek, gözlerimin — içine baktı ve elindeki elcim parçasına, büyük bir itina İle bir düğüm daha ilâve etti.. . * M ( Burada, sayın ve meraklı oku- yucularımın, kendi kendilerine dü- şünerek bü işl halletmelerimi di leriz.) ' — v tetkik etmek menfaatiniz İcabıdır. GALATA MEFRUŞAT PAZARI | Fizuli İbrahim ve Y. Kilitis : Galata Tünel caddesi 24 . aa aa. Telefon « 43957 Ai Ev veya Apartımanını değiştlirenlere İngiliz muşamba ve Linoleom, lâciyert stor ve perdelikler iİle markizet, etamin ve filelerimizin vesair mefrişata ait mallarımızın çeşit flatlarını — Sinir ve akıl Dr. ETEM VASSAF. S Cağaloğlu Orhan B.apartımamı Tel.22033 — Ev. Kadıköy Bahariye İleri sokak Tel.679 K ? ANKARA LOKANTA VE BiRAHANESİ Sirkecide istasyon köşesinde yeni Ankara Lokanta ve Birahanesinde on kişiden mürekkep ulusâl musikl heyeti her gece #sünat 18 de icrayi ahenk etmektedir. İçkiler ve mezeler rekabet kabul ötmez derecede | #hvendir. e İ j J) silâhi aldı. Bunüun — ayaklandırmaz. Bu — onun hakkındaki zan- ! İ