17 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

17 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA 17/3/936 HİK BAY BEGE Hikâye okumak, ayni Son Postanın Tefrikası: 1ti ÂYE NİN KEÇİSİ İsmet Hulüsi zamanda da çisin hikâyesine karşılık olarak yaz « — Sait Molla çizdiği program dahilinde bir casus Diye büyük bir kurnazlık göstermişti. 'Tam bir zaat üç çeyrek devam eden bu | vücuda getirmekte gecikmeyiniz, acele edi- hususi mülâkatta şu noktalara temas etmiş.. | ni İrnüyti: Müzakereden geçirilmiş.. Karar vı 1 — Prems Sami, bilhassa tertip edilen bu mülâkatın ne gibi bir maksadı ihtiva ct- tiğini şöylece izah etmişti: — Ben; padişahin yeğeniyim. Gerek pa- dişah ve gerek üvey pederim damat Fe - vit Paşa, en candan birer İngiliz mubibbi- dir. Bütün ümit ve kanaatleri, İngiliz si - yaseli etrafında termerküz etmişlir. Dayım olan padişah, İngilizlerle daha samimi bir ceği gibi, sizin de ona söyliyeceğiniz bazı şeyler olmak ihtimali vardır. Bunları bana açıkça söyliyebilirsiniz. Her neye dair v » Tursa olsun, doğruca ve bilâvasıta kendi - Terine arzetmek vazifemdir. şâçkesî kuruvermişti kapiten hazretleri. Ve hattâ, bu teşkilâtı |bir dolandırıcılığa istinat eden - programı- na nasıl inandıklarına hayret etmemek ka- bil değildir. Tarih gösteriyor ki, Türkler; İagiliz si niz. — Fakat biz bu adamları tanımıyoruz. Prens Sami, derhal sözün arasına gir - mişti: — Hükümelten isteyiniz... İstediğiniz isimler, size mahrem bir tezkere ile veri- | lir. Ben bu akşam, pederime söylerim. Demişti. Sait Molla da, ilâve etmişti. — Evet.. Sadrâzam paşa hazretleri bu isimleri size derhal gönderir. Ancak — şu var ki; b> listede isimlerini göreceğiniz şa- bıslar hal 2.ada çok dikkatli harekel etmek zamanlarında İngilizlere karşı çok büyi |tanbula gelen, bir. hürmet ve tezahürde bulunmak min etmek iitiyen bu adamın - muazzam | hikâye yazmak meraklısı Bilenkeş, Al - dığı hikâyeyi nihayet bitirebilmiş ve fons Dodenin değirmende yazdığı uSe- satır hesabile para vererek bir gaze « gen Elendinin keçisi» hikâyesini hem tenin ilân sahifesine bastırmıştı: beğenmiş, hem de beğenmemişti. Be- , Hikâyenin adı «Bay Begenin keçk genmişti, çünkü ufacık yaramaz keçi, ' , idi Mevzuu hemen hemen Segen bir gece sabah oluncıya kadar koca - Efendinin keçisini n Yü |man kurda karşı koyabilmişti. Beğen- 4, Yalnız sonu ötekinin tamamile akie memişti, çünkü sabah olur olmaz azı- < Oarak bitiyordu. yasetine hiç bir zaman husumet gösterme- mişlerdi. Hattâ Almanlarla omuz omuza harbeden İttihatçılar bile, meşrutiyelin ilk büyük muhabbet bisleri göstermişler; o aralık İs- | .|lâzım gelir. — Niçin?.. mışlar ve programlarını,çizmişlerdir. — Siz, ne yapılması fikrindesiniz?.. — Şimdilik bunları gözöününde bulun- — Çünkü İttihatçılar, daha siz İstanbula girmeden evvel her şeyi nazarı dikkate al- bin başlıyacağı zaman bile, Almanlarla it. tilak etmeden evvel, İngiliz dostluğundan istifade etmek istiyenler de bir hayli me - #ai sarfetmişlerdi... Bu bahisler, sadadı - mızdan hariç olduğu için biz bu noktalar üzerinde daha fazla durmak islemiyoruz; ancak sırası gelmiş iken: — Eğer İnçilizler, mütarekeyi müteakip yemişti. — Fena yazılmış diyemem, diyor- du, güzel yazılmış, bilhassa tasvirler çok kuvvetli. Hele keçinin dağa bakıp ta iç çekişi (Sir Lüvter) e emsalsiz bir şaheser sayılır. Sonra keçinin kur- -|da rastlayışı, sabahı beklemeyi bir iz- |tan çekinmemişlerdi... Hattâ, umumi har- zeti nelis meselesi addedişi... Kendisimi kızdırmak için sorardık: — Bay Bilenkeş keçide izzeti nefis olur mu? — Niye olmasın, «Segen Efendinin keçisi» hikâyesini-benim gibi bir kere, beş kere, on kere, on beş kere okuyu- nuz da bakın- keçide izzeti nefis var h kurt cana yakın keçiyi parçalamış, | Demişti. durmayı bize bırakınız. Biz, teşkilöt yapa- Kaptan Benet, bu teklifi maalmemnu - hm. Bunların bütün yapacakları işleri, te - Fakat şimdi o da, - bu fırsattan istifade| — — Bunun için neye ihtiyacınız var? emsali gibi vatanını ve vatandaşlarını para ile satan sefil ruhlu adamlara kanacaklarına İstanbula geldikleri vakit, Sait Molla ve midir, yok mudür? Öğrenirsiniz.. etmek İstemiş - mukabil bir teklife geçmiş- & — Daba hâlâ Alman zihniyet ve gay - veti güden bazı kimselerin, mütarekename ahkâmını baleldar edecek hareketlerde bu- Acaba bunları öğrenmek, yapmak istedikleri fe « malıkların önüne geçilmek için bir teşkilât Tunduklarından şüpbe — ediyoruz. vücuda getirilebilir. mi? Demişti. Bu suale, Prens Samiden evvel, — Paraya... — Hazır... Ne kadar para istersiniz?.. işe memur ediliyorsam, artık sizinle sık sıl temasa gelmemeliyim. Aramızda bir va sıta bulunmalı. — Fru, — Bunu şimdiden kestiremem, kapiten hazretleri, Muhterem üstadımız papaz Fru hazretlerile bir kere müzakere etmeliyim. Ham şunu da arzedeyim ki; eğer ben bu inanacaklarına ve aldanacaklarına, vatanın asil ve temiz ruhlu evlâtlarına müracaal e- derek onların mağlübiyet yarasile kanıyan kalplerine biraz şefkat ve insaniyet mer - hemi sürseler, meyus gönüllerini biraz te- selli etseler; hain sinsi, müntekim düş - k |manların kudurmuş köpekler gibi salyalar | -| savuran ağızlarına birer tokat indirseler- di; çok, hem de pek çok büyük isabet et-| miş olurlardı. — Peki sen bu hikâyenin neresini beğenmiyorsun ? — Sonunu beğenmiyorum. Muhar- rir yarattığı şaheseri bir tek cümle ile mahvediyor. Sabah olunca keçiyi kur- da yediriyor. Bu hikâyeyi ben yazmış olsaydım... — Sen yazmış olsaydın, nasıl biti - rirdin ? — Münasip... Tam bir saat üç çeyrek süren - ve an - cak yazdığımız şekilde hülâsa edilebilen - bu mülâkat hitama ermişti. Poerapalastan çıkan bu üç kişiden: Prens Sami, doğruca Yıldız. sarayıma; Kapiten Benet, istihbarat bürosuna; Sait Molla da; doğruca Sıraservilerdeki papaz Frunun ikametgâhına gitmişlerdi. Sait Molla cevap vermişti: — Hay hayyy, kapitan bazretleri... Bu- gün bunu, siz söylüyorsunuz. Halbuki ben, Üç gün evvel, papaz Fru hazretlerine ayni fikri arzetmiştim. Hattâ, böyle bir teşkilât yapıldığı takdirde, mahaza İngiltere hükü- Mmetine ve İngiliz milletine hürmet ve mu - habbetimi göstermiş olmak için, bu teşki - lâtın başına geçmeyi kendim için bir şeref tu Sait Molla ile yardakları da arlık bu açık keseye ellerini daldırıp çıkarmıya baş- | 'Jamışlardı. E ö İki koltuğunu aralarına ikişer kar- Derieklen vez yöşentiyeğüğlir puz girecek kadar kabartır.. * — Bunu söyliyemem, derdi, fakat |yazacağım! Okuduğunuz zaman hikâ- yenin nasıl bitirilmesi lâzım geldiğini |öğreneceksiniz.. — Yani bu hikâye hakkında bir ten- İstihbarat servisi, kesenin ağzını açmış- Sait Molla, derhal vadini ifa etmiş; ilk telâkki ettiğimi ilâve , miştim. Benetin, hoşuna gü . şti. Ve u süretle devam etmişti: — Bize muhalif olan kimseler, ihtimal ki mükâleme, * Papaz Frunun ikametgâhında, bu ilâ arasında akşama kadar devam eden mü tesbit edilmişti: zakere rieticesinde verilen karar; çu suretle casus şebekesini tesis etmişti. Bu şebekeye | €n evvel dahil olanlar; Karabet Ekmekçi- yan, Vahram Balıkçıyan, saatci Babikyan isminde üç Ermeni ile sarı Nuriden iba, -| retti. $ kit mi yazacaksın? — Hayır, ben de bir hikâye yaza - cağım! Bu hikâye «Segen Efendinin keçisi vile ayni mevzuda olacak, yal- 1 — Sait Molla, emniyet ettiği adamlar- dan derhal bir casus şebekesi teşkil ede - cekti. 2 — Bu teşkilât, todricen Anadaluya da teşmil edilecek, icap ederse her kaza mer- — Adet tayin etmek mümkün değildir. Bunu, toptan söylemek lâzım gelir. Bötün İttihatçılar, size muhaliftir. Ve bu mü - Denizyolları İdaresinin bir izahı niız benim hikâyem daha başka türlü bitecek. — Yazıversen de okusak! — Gülerim, yazıvermek kolay şey ( Arkası var ) İ Bay Bilenkeş hikâyesinde güneşlin |doğuşunu uzun uzun anlattıktan Bor- |ra diyordu ki: aKüçük keçi doğan güneşi görüt |görmez, kurdun üzerine atıldı ve kur« du parça parça ederek yedi.» ) FATARIHTEN İUIFILRALAR Hasis sefir Abdülmecit —devri ricalinden — ve |zariflerden Sami Efendi Berlin setlirliğinde İbulunduğu sırada beylikçi Şevket Paşa Pa. risten dönerken Berline uğradı. Selaret « haneye misafir oldu. Gelişi akşam zama e mnına tesadüf ettiği için Sami Elendi sefar rethanede yoktu. Sefarethane memurları kendisini karşıs Tamışlar, «kabul odasın na almışlardı. Mi- safire ikram olsun diye ne kadar şamdan, avize varsa hepsini de yakmışlardı. Sami Efendi gelince Şevket Paşanın geldiğini haber verdiler. Efendi. odadafi içeri girip te mumların hepsinin yandığıni görünce yüreğinin yağı eridi. «Vay efen « dim! Hoş geldiniz. safa geldiniz. veriniz eteğinizi öpeyimı — diyerak bir koçu gidip Şevket Paşanın eteğine sarıldı. Paşa, &ae man efendim, estağfurullah, etmeyinize dle ye eteğini vermemeğe, Sami Efendi ise ya. pışıp çekmeğe başladı. Beylikçi ile seliş birbirine girdiler. Bu sırada Sami Efendi kısacık boyile sıçrıyarak arka eteklerile ne kadar mum varsa söndürüp yalnız bir tae ne biraktı. Mehmet Zeki Bir okuyucu Bandırma vapurunda mi? Siz hikâyenin ne demek olduğu- halefetleri de; affınıza mağruren — açıkça #rzedeyim; üdeta husumet derecesindedir. bilir. Çünkü, mağlüp oldular. Fakat, an- bir şey var, Bu adamlar, (ga - Kiplerin bakkı) m masıl inkâr edebilirler ?.. — İttihatçı zihniyeti bunu kabul etmez, Kapiten hazretleri... Hattâ size daha gari- bini arzedeyim ki; İttihatçılar, ordu ara- tında kuvvet topluyorlar. Yakında askeri bir ihtilâl yapacaklar ve harbe yeniden Eğer, Perapalas otelinin tavanına bir yıl- dırım düşse idi, Kapiten Benet bu kadar bir hissetmezdi. Çay masasının Üstüne uzattığı ayaklarını derhal yere in- Tdirmiş, karşısındaki sandalyede divan du- — Bu sözlerinizi ne ile tevsik edebilir- diniz?.. Demişti. Sait Molla, hafifçe bocalıyarak Sevap vermşti: — Tevsik mi?.. Belki, bu da mümkün *lur, Yalmız, siz de takdir buyurursunuz ki, Sümamen ihtilâki ve çetecilikten yetişme Slân İttihatçılar, bilhassa —size karşı olan bu hazırlıklarında pek ketüm davranmak iyetindedirler. Bunu — öğrenebilmek İçin bu adamların elebaşılarını ayrı ayrı #özönünde tutmak icap eder. "İîıpihı Benetin aklına derhal (Ragıp) (Fevzi) nin verdiği raporlar — gelmişti. ği şimdi Sait Mollanın bu sözleri, gerek iki adamın ve gerek Anastas Papazoğlu- Sun verdiği raporlara çok yaklaşınakta idi. — Şu hülde.. Bunun için de bir teşlilki E içi teşkilkt — — Oma, hiç şüphe etmeyiniz, muhterem kezine kadar yayılan bir şobeke haline ge- güverte yolcularının koyunlarla bera- tirilecekti. iber seyahat ettirildikleri, ikâ 3 — Bu teşkilâta bir şekil vermek İâ '*——ımi.ıi’ DeslAllek 'E"r'::." ..’";'y Bt zımdı. En münasip şekil, bu teşekkülü bir | ( .T | ’bu iı-' “.““ " Ürlk Va yalmiz öeekiyir Talike "'“İB:ı moktupta bunun ” vaki olmadığı, Bu Sarclle edde zailbim Bir kavwet lelü ej Ptrun hattında işleyen Bandırma va- nacaktı. Ancak, bunu doğrudan doğruya Pflnında 3 defada 36 koyun getirildi- ileriye sürmek münasip olmuyacaktı. Buna Bini, bunların da yolcuların bulundu- binsen maksadı temin etmek için şöyle bir Bu yerde değil, baş tarafta ayrı bir program takip olunacaktı! ı)crt konulduğunu, güverte — yolcula- A — Sait Molla bir gazete çıkaracak ve rının da ambarda değil kıç güverte al- | Çİngilir dostluğu) etrafında bir yaygara İtındaki husust yerde seyahat ettiril ' |koparacaktı. diklerini bildirmektedir. B — Muhalif gazeteler de bu mecraya| —— ——— ——— sevkedilecek, İngiliz dostluğunu göstere- | €ek bir eser istenilecekti. C — Bu maksat etrafında, hararetli bir propagandaya girişilecekti. D — Bu suretle fikirler hazırlandıktan sonra, - hakiki maksat kal'iyyen hisset - tirilmeden - bazı bitaraf zeval ileri sürüle- cek, bunlar vasıtasile bir (İmgiliz muhipler cemiyeti) teşkil ettirilecek. E — Bu cemiyet halk arasında rağbet bulur bulmaz; hükümetçe derhal bir ba - hane gösterilerek, cemiyetin idare heyeti İskat edilecek; ondan sonra, programının şekli de değiştirilerek artık bu teşekkülün | makanizması, Sait Mollanın eline geçecek, » 4 — Gerek İttihatçılarla İngiliz muha - Eflerinin takibi için yapılacak gizli teşki - lâta; ve gerekse (İngliz muhipleri) mese- lesi etrafında çevrilecek manevraya iktiza |eden para, mukabilinde hiç bir makbuz a- [ıhnm. n Sait Mollaya derhal tesviye edi- eCi * Pek zeki adamlar olduklarına hiç Şüphe edilmiyen kapiten Benot ile papaz Frunun Sait Mollaya nasıl kapıldıklarma; memle- ketin ve bir çok vatandaşların tamamile za- rarına olarak şahsi menfaat ve ihtirasını tat-, nu bilmiyorsunuz, tabit bilmezsiniz. Hikâye yazmak güç şeydir. Yazıver demekle yazılmaz! Bir tek hikâye yazmak için bazan insanın ömrü bile kifayet etmez. — Amma da yaptın.. — Hakikati söylüyorum. Fakat şu-| nu da ayırt etmeli ki; hikâyecik var, hikâye var. Bay Bilenkeş «Segen Efendinin ke- Galata B. Necati caddesi No. 238 “_;_ » Jpn:vt Yan d! nanşıeanavomar mA' * f g SS ER O ERRE U GÜTT Y LN

Bu sayıdan diğer sayfalar: