17 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

17 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihten Sayfalar: Kanuni Zamanında Bir Taassup * * x İsa'nın Muhammede Rüçhanını İddia Eden Sarhoş Bir Softa Bütün İstanbulu Heyecana Düşürmüş, Delillerini Çürütmek İçin Heyet Üzerine Heyet Kurulmuş, Nihayet Başı Kesilmişti Nümunesi Yazan : Mehmet Zeki SON POSTA Doğum Evi Ve Çocuk Hastanesi Gureba Hastanesinde 300 Yataklı yeni Bir Pavyon Yapılacak Ötedenberi yapılması düşünü- len fizik şimi vehayvanat ens- tütüleri ile tıp fakültesinin inki- şafı için açılması, evvelce, tekar- rür eden yeni pavyonların inşa- sına sarfedilmek üzere hükümet- çe iki buçuk milyon liralık bir tahsisat kabul edilmiştir. Bu para ile enstitülerden baş- ka Haseki bastahanesine bitişik bir çocuk hastabanesi açılacak Cerrahpaşaya göz ve cerrahi için iki ilâve edilecektir. Eunhı dinile &l ni bir Bundan başka Gurabada kurulması mutasavver yapılacaktır. Şehrimizde bulunan yüksek ted- rişat müdürü Cevat, yanında güzel san'atlar akademisi yeni müte- İn Eski Rus Prensesi Kira Sayfa 4 7 giltere kralı evlenecek olursa kimi alacak ? İsmi geçen prensesler arasında ekseri- yeti Yunan prensesleri teşkil ediyor Yunan Prensesi İren Askeri müzelerde canlandırılan bir tari h sahnesi: Sadrazamın bir elçiyi kabulü Kanuninin uzun süren saltanatının | mesleki cedit — salikinin müddeiyatı eni hassıs Perşih ile beraber üniver- siteye gelerek rektör Cemil Bilsen ile yapılacak olan yeni inşaat üze- rinde görüşmüşlerdir. Bütün bu enstitü ve hııtıh.ı_nelerin plânla- İngiltere kralı Sekizinci Edvardın |velâ Avrupadaki — prensesler hatıra niçin evlenmediği meselesi ötedenbe-|geldi. Bunlar içinde Felemenk krali - ri, merak uyandıran bir meseledir. çesi Vilhelminanın kızı prenses Jülya- Kardeşlerinin hepsi evlendikleri hal - nayı hesaba katmamak icap ediyor. de bekâr kalmakta israr eden Sekizin- | 'Çünkü bu prenses veliahttır ve krali- R Hlnmınlanndı. hicri 934 te, hâdis o- bir dini mesele bütün İstanbulu he- İ na düşürdü. Şarktan, İrandan İs - bula gelen bir genç ilim tahsili su- Mtile hocalık mesleğine girmiş, sonra Unu değiştirmişti. Kabız ismini ta- n bu adamın hayatının ilk demleri “rcıede geçti. Akran ve emsali ara- a da çalışkanlık ve dindarlıkla şöh- buldu. Onün bu hali hocalarının irini celbettiği halde arkadaşları - hasedini davet ediyordu. Fakat aları hayatında mühim bir tebed- hösıl oldu: Ağzına müskirattan FEFFE iş olan genç hoca meyhaneden *ylllmeyı dolaşmağa, artık camiin de Mtine uğramamağa Vaşladı. Bir %a böyle serseriyane geçen ha - mdahn sonraları bir buhrana maruz . Sabah akşam, vakitli vakitsiz Ki ine indirdiği rakı ve şarabın bey- l ytaran buharı müvazenesini boz - ammede rüçhanını iddia etmeğe, Müddeasını ayetler ve hadislerle is- €ylemeğe kalkıştı. thkin meyhane muhitini aşamıyan Şârip ve gülünç mülâhazalar vakit kçe etrafa yayılıyor, yayıldıkça dürgün suya düşen bir cismin hu - getirdiği daireler gibi büyüyor - Nihayet o hale geldi ki bütün payi- halkının yegâne meşgalesi bu ol başka bu fikre taraftar ve a - olanlar da peyda olmağa baş- Bunların mücadeleleri saraya ka- aksetti. Gerçi «vâkıfı esrarı haki- Ve ârifi serairi marifet» izin manasız sözlerine ehemmiyet iyorlar idise de malümatları az, ” !',ğâ olan bir kısım halk ise söylenip Yorlardı. e ığı bir zamanda büyük bir ek- Yet teşkil eden aleyhtarlardan bir , günün birinde, hocayı çal- ettiler, süre süre divanı hüma - veziriâzam İbrahim Paşanın hu- İlasız» demek suretile tcessüfünü sle-|larak fikrinde wrar etti. Son sözü ka-| getirdiler. 'f'du. Bunun için ini ilzam etmek, küfür ve ilha- Hptığımı isbat eylemek lâzım geli- » İbrahim Paşa da böyle yaptı. N in, hemen orada başının kesilme- 9lündaki iddialarını nazarı itibara . Divanda Rumeli kazaskeri Fe- Muhiddin Çelebi ile Anadolu K.keri Kadiri Çelebi vardı. Her iki- k,hzm iddiasını dinlediler, İ kazasker «bu reyi dalâletkârane tda fikrikâfiye — malik, ve — şu olanlar ! cür'etkâranesini redde muktedir de - Gerçi İstanbulu alan Fatih, başta payitabt ittihaz ettiği bu şehir de da- hil olduğu halde geniş bir memleketin yalnız asker kuvveti ile muhafazası kabil olamıyacağını anlamış, idare iş- leri için iyi idare memurları, kaza iş- leri için de değerli kadılar yetiştirmek üzere kendi adına yaptırdığı camiin ya- nında bir de büyük medrese vücuda |getirmişti. Hattâ yalnız böyle bir med- |rese de yapmakla iktifa etmiyerek tah- sili bir takım derecelere, o zamana gö- “|re harikulâde denebilecek — kısımlara ayırtmış, programları da — yaptırtmış idi. Onun kurduğu medresede tahsili meşrut ilim ve fenleri takip edenlerin tam ve mükemmel malümat elde et - |memeleri mümkün değildi. Ancak dev- .loıin henüz yayılma ve yükselme dev- İri olmasına rağmen eldeki kanunlara | hakkile riayet edilemiyor, her vakit ve " İşte bu zamanlarda, Kabız, İsanın İher yerde görüldüğü gibi işe hatır ve irildi. Genç müddei yenilemiyeceğine gönül de karışıyordu. İşte adları geçen naen tayin edilmişler, o yüksek mev- kileri lâyık olmadıkları halde işgal ey- lemişler idi. Bunlardan birincisi Hammerin de- diğine göre (cilt - 5, aahife 72) «ec - dadının hidematı âliyeyi ihraz eylemiş olmasına mağrur bulunmuş, ikincisi de vazifesine taallâk eden ilimler yerine servet cem'ine hasrı efkâr etmiş idi». Bundan dolayı idi ki Kabızı mukni delillerle ilzam edecekleri yerde Solak- zadenin dediği gibi «cevaba kadir ola- |madılar, ve hiç bir veçhile ilzam ede- |cek bir mesele bulamadılarn. Bununla beraber «Hakemtü bikatlihit» —deyip upları ziyade olanlar m'_’h vel -İisin içinden çıkmak istediler. Halbuki|ca için susmaktan başka çare kalma « veriyorlar, bir şey bilmiyen, sa-|;Jhad yoluna sapan hoca davasında 1s-|maştı. Başını eğmiş, susmuştu. Ko - M solunu, şapla şekeri ayırmaktan | p Cdiyor ve iddinsını unice $yat ve|mal Paşazade kadıya döndü. Ber muk- ehadis ile isbat» eyliyordu. Bunu gören İbrahim Paşa işe mü - bu gürültülerle İstanbul âfâkı | gahale etti. Kazaskerleri azarladı. «Si-| ze lâzım olan ünfle eda değil, belki şeriatle kazadır. Bana acep gelür ki hak ile batılı farketmede ve ulemayi selefin gittiği tarika gitmede âciz ka- nen izhardan sonra işin bitirilmesini ertesi güne bıraktığını tebliğ etti. Kalabalık bir halk tarafından geti- rilen, ve etrafında gürültü ve patırtı yapılan bu höcanın kazaskerlerle yap- tığı ilmi münakaşayı Sultan Süleyman kafes arkasından dinlemiş! Kazasker- lerin âciz kalmaları onun da canını sık- mıştı. Divan dağıldıktan sonra huzu- runa çıkan veziriâzama — teessürlerini beyan, ve ertesi günü müftiyyül'enam ile sair lâzım gelenlerin celbile mül - hidin bebemehal ilzam edilmesi lüzu- munu ilâveten irade ve ityan etti. Ertesi gün ilmt bir encümen top - kazaskerler böyle hatır ve gönüle bi -| ci Edvardın geçenlerde parlâmentoda gae tahsisat mevzuu bahsolduğu — sırada, samaaaaaas glaLevin eSeASER DA BABAAELDEsEmEEELESarsEnELAAN5E | EVİENMESİ ihtimalinin nazarı — itibare iandı. Başında meşhur. âlim Kemallalınmasını ve kraliçe için de tahsisat Paşazade bulunan bu encümen bir ı'un]ıynlmııını istemesi, bu meseleyi bir- evvelki kazaskerlerin bulunduğu di *|denbire tazeledi. vana benzemezdi. «Müftiyyül'enam | Sekizinci Edvard'tan önce de İngilte- ve müşkil küşayi havassü avam» — o-'re tahtına bekâr olarak geçen krallar lan Kemal Paşazadeden başka İstanbul çoksa da bunların içinde bekâr — kal - kadısı azatı paki maarifi külliye Me|makta israr edenler ancak üçtür. Bun- mevsuf» Molla Sadeddin dahi bulunu- lar Vilyam, Altıncı Edvard ve Eliza - yordu, Rumeli Kazaskeri Fenari zade hettir. de geldi. Fakat dünkü hatasını düşü- — Ingiltere kralları ve prensleri evlen- nerek susacak yerde tasaddürü vesile mek hususunda serbest değildirler. lederek meclisten çıkıp gitti. Bu cahil | — 1772 de çıkarılan bir kanuna tâbi - ve mağrur çelebi hakkında yıpılocck]di.ı“_ Bu kanuna göre prensler 25 ya- şey basit idi. Memuriyetinden çıka - şını tamamlamadan evlenemezler . rılmak, ve bir daha devlet hizmetin -| — İzdiyaçları parlâmento - tarafından de kullanılmamak. Ancak — idare gev- taşdik olunmalıdır. Kral, battâ — ka- şek olduğu — için hakkında hiç bir şey tolik mezhebine mensup bir prenses yapılmadı, iş sükütla geçiştirildi. ile evlenemez. Evleneceği kadin, bir Veziriâzam da hazır olduğu halde krallık hanedanına mensup olmalı - kurulan encümene boca Kabız geti - dır , Fakat bilâhare çıkarılan bir kanun |Jemin olanlara mahsus bir tavır ile mec- bu noktayı genişletmiştir. Onun — için lise dahil oldu. Fakat karşısında Ke -/kral dilediği takdirde «avam» dan bir mal Paşazadeyi görünce, büyük üsta-|kadını da alabilir. Hattâ bu kadın dul din karşısında, şarlatanlığın para et -| yeya bakire de olabilir. miyeceğini anlıyarak şaşaladı. j M iee d Müftü söze, kazasker gibi, hidd!t!d_ınîı:;î;;:'ıh::kıübîaba::n- ve şiddetle «Hakemtü bikatlihit» ile| /7 v n DA evlenenler olmuştur. başlamadı. Davasını söylemesini hil -| 1 ). Gilencilik eden bir kadın- mü sükün ile tebliğ etti. — İla da evlenebilir. İngiltere tarihinde bü- Kabiz, söz söylüyor, deliller geti - y) hi hadiselerin örnekleri vardır. riyor, Fakat bu yavelerin cevaba bile Sekizinci Edvardın evlenme ihti - İdeğeri olmadığını imaen bıyık altın « eZ kes dükmoz &v dan gülmek suretile izhar eden Ke - î"lf_’_emdm,:f:y. eee — İmal Paşazadenin hareketi karşısında İşaşırıyoardu. Bunun üzerine söze başlıyan müftü davacıyı ilzam etti. Filhakika genç ho- rını prof yapacaktır. bu yazdan başla- | | Tramvay — Tepebaşından — geçiyor. Arkadaki sırada ihtiyar bir kadi mla bir erkek oturuyorlar. Bir barın önündeyiz. Kadın birden: — Ah ah. Dedi. Sonra yanındaki ne döndü; tezayi hükmü şer'i muamele ifasını tebliğ etti. Sadeddin Efendi, genç davacıya fikrinden dönmesi ve imanını tazele| mesi teklifinde bulundu. Kabız ise, |mağlübiyetini, delillerinin çürüklüğü- İnü görmekle beraber her şeyi göze a-| bilir misin?. — Hangi hastanenin?. | İnaatini değiştiremiyeceğini ıöykmek, loldu. Bunun üzerine kadı, bir gün evvel |kazaskerlerin yaptıkları gibi cebil ve İjnat ile değil, bilerek ve hasmını ye- İnerek «Hakemtü bikatlihit» fetvasını yazdı ve imzaladı. | İlzam keyfiyeti, başta Kanuni Suk İtan Süleyman olmak üzere ilmi mü - camlı kapılı hastanenin. — Orası haştane değildir Kadın inanmamış xibi yüzüne baktı — A oğlum eğlenecek beni mi bul dun?.. Erkek güldü. — Ormu bardır. Ne hastanosi?, Bu defa hayretle: — Ne barı?. Dedi, nakaşanın neticesini bekliyen kalaba- - [;., iştel |lığın malümu olunca herkeste bir se - — Ne demek bar?. İvinç husule getirdi, ve padişahın ira- - Akşamıdan 45004 papolle girer İdesile teyit edilen hüküm üzerine Ka-| || sin. Sabahleyin «10» parans okaran, bızin başı kesildi!.. | İ lar orada?. Mehmel Zeki “Hayatta Gördüklerimiz — Oğlum sen bu hastanenin içini — İşte oğlum şu, bahçenin — içindeki — Ayol şunu açıkça söyle, ne yapar» içe olacaktır. Alacağı adamın kendi- siyle birlikte Amsterdamda yaşaması lâzımdır. Diğer presesler içinde üç Yunan prensesi vardır. Biri İren'dir. Ve şim- diki Yunan kralının hemşiresidir. Biri onun küçüğüdür ve adı Katherinedir. Üçüncüsü Yunan kralı Jorjun kızı O- cinadır. Bunların haricinde de bir kaç pren- ses vardır. Bunların biri pren ses Kira- dar ve kendini Rus tahtına varis sayan Grandük Kirilin kızıdır. İhtilâl — sıra - İsında hayatını kurtarmak için kaçan bu prensesin bir aralık eski İspanya kralının en büyük oğlu ile evleneceği şayi olmuştu. Danimarka prensesleri içinde ev - lenme çağında olan bir tek prenses İ yardır. O da prenses Aleksandrın Lü- 'izd'ır. Alman prenseslerinden, sabık Kay- serin torunu prenses Fredrika da bu- lunuyor. Avrupa prensesleri içinde bunlar » dan başka zevce olarak - seçilebilecek lbir kimse yok gibidir. Landra gazete - lerinden biri bu münasebetle yazdığı bir yazıda şunları söylüyor: «İngiltere halkını sevindirecek bir şey varsa, o da Kral Sekizinci Edvar- dın, bir kadını sevmedikçe evlenmiye- ceğidir. Hele onun hiç düşünmiyeceği bir şey varsa, o da siyasi bir endişe ile evlenmektir. » Bar — Hastane — Erkekleri kandırırlar — Naşıl kandırırlar> — İçki verirler, çıplak kadın oyna - tırlar. Yani paraları çekerler. Kadın birden acı acı bağırdı: — Ah desene benim paraları da höy. le çektiler. — Ne paraları?. — Oğlum olacak © imansız. buraya hastaneye gidiyorum diye geliyor. Ben de boyuna doktor, ilâç paras yeriya - Tum,, Adam yine gülmeğe basladı. Kadın hırsından ona çattı; — Gülme oğlum, gülme. Sonra kondüktöre seslendi: — Durdur. şu tramvayı, ineceğim.. Şimdi o edepsizi bulur. paraların hesas ban sorarım. Tevekkeli değil. Ciderkea giyinip kuşanıyor... Ayağa kalktı. Hem . yürüyor. — bem söyleniyordu: — Kolay değil, 10n lira verdiğim oluyor. Bu barda yalnız er » kekleri değil, meğer beni de kandınyor. Günde larmış ta baberim yok. Muazzez FAİK

Bu sayıdan diğer sayfalar: