14 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

14 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Haziran Mektebe hasret çocuklar “ Annen yııdımıı seni mektebel! ,, diyorum. “ Olmaz ,, SON POSTA Moris Şövalye Boksör ör! kardeşime... Kendisi çamaşıra gidiyor, ona kim bakar?,,| dan geçen çok garip ve Yazanı Suat Derviş gülünç bir vak'» cevabını veriyor. “ Çünkü çocuğa bakıyorum. Küçük| Meşhur san'atkârın başın- k Wektepsiz kalan ço cuklardan beşi Kahvedeki masamın önü şimdi kalaba- Kiklaştı kahvesinin bütün —gayroline — ve muhafızların bütün sertliğine rağmen ço- Süklar açık pencereden, bahçe parmaklı- | Aandan çuradan buradan içeri dalıyorlar: — Teyze. teyze şimdi de beni dinle ar-| tık. — Peldi yavrum. — Ben de maktebe gitmek istiyorum. — İstiyorsun da nedan gitmiyorsun? — Babam yollamıyor. — Baban ne iş yapar? — Hamal.. — Baban seni nedes mektebe yollamı- | yer? — Gücü yatmiyormuş. — Çok parasız mı baban? — Hamallık bu üç gön çalışır beş gün galışmaz. Biz üç kardaşla, bir de annem bir de kendisi beş ettik değil mi? O bize: «Sizin Üstünüze, başınıza boğazınıza — mı bakayım yoksa mektebe yollayıp — kâğıt defter, kalem, önlük parasına mı yetiştire- yim? diyor. Bu sırada karşıma büyücek bir kanlı çıkiyoet — İşte abla, bak diyor. Ben okumamış gocukların bir nümunesiyim. — Senin okuyup yazman yek mu? — Yok. Ben kahvecinin çırağıyım. İsmim İsma- İldir. Babamın ismi Halh. Ve anam, — ba- bam beni yoksuzluktan mektebe vermedi. Hep çalıştırdılar. Sekiz yaşındanberi boya- deli- elık ettim. Bakkal çıraklığı yaptım günde |. yirmi kuruşla çalıştım. Şimdi koskoca ço- |. €uk oldum. Yine bir hayat bir istikbal ümidi yok... Biz beş kardeşiz içimizdan —ancak bir tanemiz mektabe gidiyor. Hepimiz ça- hışıp çabalayacağız bir onu yotigtirebilece- |. Biz. Geçenlerde duydum belediye sokak- lara düşüp ahlâksız olmuş çocuklar — için bir mektep yapmış. Esrara, yankesiciliğe bile alışan çocuklar orada okuyup adam 0- Tuyorlarımış. Sokağa düşmemiş, — namuslu ve ahlâkh çocuklar için de neden bir yatı mektebi açılmaz... Bak burada ne kadar kız, ne kadar oğlan çocuğuyuz. Hiç biri- mizin istikbal ümidi yek... Bu doğru mu?, İnsan okur da adam olmazsu kendi kaba- hati. Fakat okumadan adam olmazsa onun Mmes'ulü herhalde kendi değildir. Bu kızlar ilerde sokaklara düşerlerse, — bu çocuklar birsız, yankeseci olumsa hosabı yine onlara sormak olur mu?.. Bakınız hallerine — 80- kakta çamur içinde büyüyorlar. Çamurda insan değil köpek — büyür. İşte şu küçük Hayriyeyi görüyor musunuz, onun da bir ağabeyi ver. Ön yedi yaşında o0 da — tıpki kenim gibi. Gel Hayriye buraya. Hayriye karşımıza geliyor: — Hayriye sen kaç yaşındasın? — On yaşındayım bayan, — Mektebe gitmiyor musun? — Babam yollamıyor. — Başka kardeşlerin var mı?.. — Bir ağabeyim var. 17 yaşında.. işte burada... — Sen Hayriyenin ağabeği misin? — Evet efendim . — Senin de okuyup yazman yak mu? gee İmzamı atacak kadar yazmak bili- — İşin nedir?.. — Har şey... Ben an bir yaşında — işe başladım. Her iş yaptım şimdi otomobil yı- kıyorum. Babamız hamaldır. — Tahsilimize Yelişemedi.. Biz cahil kaklık amma... Bi- yor, ne bitiyor, ne gidiyor, anlamak müm- kün değil.. Kafa yok ki işlesin. Küçük bir kız şimdi yanıma geliyor: — Bayan.. bayan... — Ne o senin de bir derdin mi var? — Evet ben de mektebe yazılmak isti- yorum. — AÂnnen yazdırsın seni. — Çocuğa bakıyorum da ondan. , — Hangi çocuğa? — Kardeşime. — Kendisi kardeşine bakamıyor. mu? — Kendisi çamaşıra gidiyor, ekmek pa- vası için... — Baban çalışmıyor mu?.. — Babam ölmüş... Annem bize bakı- yor.. bakıyor amma şimdi iş de bulamıyor. Ben mektebe gitmek istiyorum. — Mektebe gidip ne yapacaksın? — Okuyup adam olacağım sonra çalı gp para kazanarak onlara bakacağım. — Ne olmak istiyorsun? — Bir dükkünda satıcı. — Ben de subay olmuk istiyorum. Başımı çeviriyorum mini mini bir er- kek çocuğu körşımda... — Sübay olmak isteyen san misin ? — Evet, — Senin ismin nedir? — Kemnal. —— Kaç yaşındasın? — Ön iki. — Baban ne iş görür? — Babam ölmüş. — Annem de çalışmıyor. — Sen? — İş yok ki çalışayım... — Peki size kim bukıyor? — Eniştem... Amma ne bakış.. akşam- ları bir okka ekmek getiriyor. Kuru ek: mekle yaşıyoruz... Eğer ben mektebe gir- geydim. Bir kaç sene sonra subay olmuş- İtum. Anam da kurtulmüştu, ben de... — Peki annen seni neden mektebe yol. lamadı? Omuzlarını kaldınyor dudaklarını a- demi tenezzülle büzerek: — Ne olacak kadın aklı diyor... yokmuş olmasın... Parası Asker mektebi para ile Suat Derviş Sıhhat komisyoncuları ve emniyet direktörlüğünün bir mektubu İstanbul Emniyet Direktörü Salih Kılıçtan bir mektup aldık. -Aşağıya dercettiğimiz bu mektupta tekzip edil- mek istenilen hâdise aynen vakidir. Amma bugün olmamıştır da, bir müd- det evvel olmuştur. Fakat mutlak ol. mi?... | muştur. çünkü hâdise bizzat sertabibin ağzından dinlenmiştir. Sirkeci otellerinde, meccani hasta kabul eden hastanelerde yapılacak sathi bir tetkik de bu işin hâlâ devam ettiğini meydana çıkaracaktır. Emniyet Direktörü Salih Kılıcın mektubu şudur: Gazetenizin 2/6/936 gün ve 2095 sayılı nüshasında «İğrenç bir dolandı- rıcılık» başlığı altında yazılmış - olan Selim Tevfik imzasını muhtevi yazı üzerine yapılan incelemede Cerrahpa- şa hastanesinde Giresonlu Tahir ismin- Zim çoluğumuz çocuğumuz yetişirse dilenir |de bir kimsenin dolandırıldığına dair Yine okuturum. Cahillikten güç hiç bir şey |bir hâdisenin vuku bulmadığı anlaşıl- Yoki. D—vı—hıliekhpbıı..Noolı- ıııHılınfiuhhkıüıındıh. Whibnd'hıhıhnıdı.ılhrı Z Kai | Moris Şövalye anlatıyor: Pariste yeni tanınmağa başlamıştım. Şimdi meşhurüm, fakat ben bu hale gelin- ceye kadar neler çektiğimi bir de bana so- Tun. Aç mi kalmadım sefil mi olmadım çe git çeşit kalıplar mı değiştirmedim? Bizim gibi insanlar döğüşmesini pek sev- mezler, biz daima işin tatlı tarafına baka- mz, güleriz ve güldürürüz, ne isel... Pariste yeni yeni tanınmağa başlamıştım. Foli Ber- jerde alkış tepluyordum. Benim de yavaş | yavaş burnum büyüyor, artist olduğuma kendim de inanıyordum, Bir gün bir hayır cemiyeti menfaatine bir yerde bir müsamere verilecekti. Beni de davet ettiler, bir kaç gün evvel heyeti tertibiyeden şişman bir madam evime gel- di ezile büzüla: — Mösyö Şövalye dedi. Sizden bir ri- cada bulunacağım, biliyorsunuz ki, mües- sesemiz hayır işlerile meşguldür. Vârida- tımız pek azdır. İşte böyle müsamereler tertip ederek temin ettiğimiz bir kaç ku- ruşla fakirleri sevindiriyor, içtimal vazile- mizi yapıyoruz. Bu münasebetle sizden bir ricada bulunacağız. Kadını fazla sıkıntıda birakmak İsteme- dim. — Muhterem madam dedim, ben de yardım işinde elimden geleni yapmayı si- ze vaad ediyorum, tahneye çıkar, şarkı söy- lerim, bir kaç skeç yaparım ve hisseme dü- yen vazifeyi ifa ederim. Kadın bu cevabımla daha müşkül bir vaziyete düştü. — Bilimem ki mösyö Şövalye dedi. Fo- K Berjerde şarkı söylemiyor musunuz? — Söylüyorum.. dinlemiştir. Öyle bir şey Bu fikir benim de hoşuma gitti. — Ne yapalım madam? dedim. Biraz düşünür gibi hareket etti. — Söylemeğe cesaretim yok amma,... li nasıl olsa söyliyeceğim, çünkü bu iş için buraya geldim... Ben sabırsızlanıyordum. yin madam, elimden geleni ya- ve para İstiyecek zannile e- soktuğum sırada: — Möayö Şövalye dedi. Boks yapar mı- snız? ı — Boks mu?.... — Evet yani ringe çılap döğüşeceksi - niz. — Aman madam dedim, ben öyle şey- ler ömrümde yapmadım, sonra dayak yer, | el âlemin önünde kepaze olurum. Üstelik Foli Berjerdeki şöhretim de iki paralık o- limi cebi: HALKIN FİKRİ q Olimpiyadlara gidelim mi ? O Himpiyatlar yaklaşıyor. Sparcularımızın kış olimpiyadında aldıkları neticeler ve son zamanda yapılan beynelmlel — spor temasları halk arasında endişe w- yandırmıştır: t Sporcularımız olümpiyatlara iştirak e debilirler mi? Suali herkesin başında bir istifham balindedir. Her Türk vatandaş Türk spc cularının olimpiyatlarda yeni bir bezimele uğramalarından korktuğu için bugür limpiyatlara iştirak meselesi yalnız sporcuları değil, bütün Türkleri yakından « lâkadar eden bir mesele olmuştur. Muharririmiz bütün halkımıza bu suali sormuştur. Aldığı cevapları — aşağıy yazıyoruz: Firuzağadan — Bay Revan: — Olimpiyada gitmek''dütsüz olarak — beynelmilei doğrudur. Bunun için ta- kamlarımızın — muhakkak birincilik kazanması — iste- nilmez. Olimpiyada gidip başka devlet sporcuların- dan ne kadar ilerledikleri- ni ve nasıl teknik oyunlar yaptıklarını görmek — hiç de fena bir şey değildir. Hele en ileri giden sporu« muz güreştir. Güreşçileri miz oraya gittikleri takdir- de muvaffak — olacakları bile ümit edilir. Muvaffak olmasalar dahi — herhalde gçok iyi derslerle dönecek- lerinden ben eminim. Bu- nun için olimpiyada iştirak etmek doğru olacaktır. Bay Ziya: — Binicilik ekibi tered- müsabakaya iştirak edebi- lir. Boynelmilel temaslarda yüzümüzü ağartmıştır. Ee krime gelince onun da Bal- kan temaslarından aldığı i- yi neticeleri gördük. Güreş benim tasnifime göre üçüncü gelmekle be- raber o da gidebilir. — Fa- kat futbole bugünkü — vazi- yetimizle iştirak edemeyiz. Yüzrücülerimize pek güve- nemom. Çünkü pek yakın Balkan devletlerinde — bile bizden iyi yüzücüler var. Diğer eporlara ise iştiraki- miz doğru olmaz. kimiz yollayacağımız genç- berj yi seçmek gartıyla el bette doğrudur. — Yalnız gazetelerde günlerdenberi bu seçme meselesinde ida- resizlik varmış diye bir sürü dedikodu okuyoruz. Ben buna inanamıyorum. bi bir futbol — takımı-) nın — olimpiyatlarda b yi neticeler elde edeceği kansatindeyim. Güreşçiler için de ayni — fikirdeyim. Biniciliğe gelince suvarile- Fimizi endişesiz ve göğsü- müzü gere, gere yollayabi- Adliye memurların- dan Bay Orhan? — Doğru bulmuyorum. Çünkü bundan evvel ya- kir: pılan olimpiyat temasları menfi neticeler vermiştir. lur. Rizkıma mani olursunuz. Madam bilgiç bir tavurla saplı gözlü- ğünü burnunun Üzerine oturttu. — Biz sizi düşünmedik mi mösyö Şö- valye dedi... Karşınıza dünyanın en marüf boksörlerinden bir zenci çıkaracağız, hâ- disenin halk tarafından alâka ile kı ması için siz onu yeneceksiniz. Şimdi' be - raber çıkalım sizi ona takdim edeyim. Pariste doğup büyüdüğüm halde bil - mediğim bir sürü sokaklardan — geçtikten sonra kötü bir evin tavan arasına çıktık, karşımıza beyaz dişli dev gibi bir zenci gıktı, acaip bir şive ile çıplak olduğu için iliraz ederken — sirtına bir palto giydi ve madamla bana yer göslererek karşımızda bir sandığın üzerinde oturdu. Madam söze başladı. —M Yung Joe Gans dedi rakibi- niz boksör mösyö Şövalyeyi takdim edi - yorum.. Zenci ağımı bir karış açtı. Elimi kırar- casına sıkarak: — Memnun oldum. Dedi. Ben İâfa karışmak ve boksör olmadığı- mı, hattâ ringe çıkmağa da niyetim olma- dığını söylemak isterken, madam: — Möasyö Yung Joe Gans dedi tabii a- rtamızda anlaştığımız vechile mösy mağ- lüp etmiyeceksiniz, o sizin yumruklarınıza dayanamaz, mağlüp olacaksınız ve ara - mızda anlaştığımız vechile size de lâzım- gelen ücreti vereceğiz. Zenci unasıl olur!» der gibi boynunu büktü. Ve sonra da: — Madam, dedi, güzel hatırınız için ömrümde yemediğim haltı yiyeceğim. Müsamere günü evvelden anlaştığımız Sporcularımız bir — sistem dahilinde — çalışmıyorlar. Sonra da maalesef gide- cek ekiplerin — iyi intihapr edileceği kanaştinde de- ğiliz. Futbol takımı — mu- hakkak ki gitmemeli. Gü- reşçilerimiz. ve suvarileri- mizi korkmadan yollaya: biliriz. gin... #ıra bizim numaraya geldi. Ben ringe çık- tım, etrafı selâmladım, biraz sonra dab zen- ci ringe çıktı. Onu da halk alkışladı, yan- yana resim çektik dağ gibi herifin yanında ben sivri sinek gibi kalıyordum, bizi böyle gören ihtiyar kadınların bazılarının: — Vah Moris Şövalyeye, arap onu mah- vedecek dediklerini işittim ve korkum bir kat daha arttı. Hakem bize lâzımgelen ciddiyeti ve - rirken ona şiddetli davranmamasını tek - rar ihtar ettiği zaman o: — Olamaz, sevgilim dediğini çekilmeğe ©O sırada . Kan damarlarımdan bııladı, kulaklarım zonkladı. — Aman Yung Joe Gans dedim, dik- kat eti O sınıttı, hâlâ gözümün önünden gitmi- yen dişlerini gösterdi. — No, no dedi. Evet iş buşa düşmüştül Facim ile karşı- Kızılaydan Bay Şa- — Sporcularımızın olim- piyada iştirak etmelerini is- terim. Spor ekiplerimizden güreşçilerimizin iyi alabileceklerini ümit ediyo- rum, Diğer #por ekiplerina gelince, onlar da yatlara — gitmelidirler. kat müsabakalara iştirak et- meyip yalnız seyretmek — i- i|ucunda ona kadar sayarken ben de, Jandarma dikim nesinde Bay Recep: — Gitsinler, netice fe- mna da olsa ehemmiyeti yok. Mağlübiyet kendileri. me hız verir. Belki bir da- ha sefere mağlüp — olma- mak için daha fazla çah- şırlar. İnsan bir kere o ka- dar kişinin karşısında mah- çup olursa tabil ki galip gelmek için gayreti artar. Zaten onların böyle — böye| le, beynelmilel oyunlara a- hışmaları lâzım. netice olimpi- Fa- Jaşmış, binlerce insanın önünde kepaze öl- muştum, Bir dakika içinde yere serildiğim, bayıldığım, öldüğüm gözümün önüne gele di... Vah Moris Şövalye vah derken çee neme müthiş bir yamruk yedim. Birdenbire nasıl oldu bilmiyorum, cesaretim aritı ü « mitsiz insanların son gayretlerile Yung Joe Gansan üzerine atladım bir yumruk bir yum« ruk daha aşkettim, zenci biraz şaşaladı gee risin geriye gitti, bu sefer ben bir kere daha hamle ettim, midesine bütün gayretimle bir yumruk daha vurdum. O koca Yung Joe Gana inliyerek yere yıkıldı, hakem baş ha kalktı, ha kalkıyor diye kahırdan ölüyor « dum. Nihayet nakavt olduğu ilân edildi ve mldı biz karşı karşıya kaldık, yakın |ban de ringten alkışlar arasında indim. Ko- ümüz sırada ben son defa yalvara- |3 zenciyi hakikaten makavt etmiştim. Ya- mıma gelen madam beni tebrik etti. — Mösyö Yung Joe sözünde durdu si- ze mağlüp oldu gördünüz mü, dedi. Ben ilk defa ringe çıkmış, ilk defa büyük bir muzafferiyet kazınmış olduğum bab de, yaptığım büyük işin mahiyetini kimse- ye anlatamadım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: