27 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

27 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resimli Hikâıw : Ççİ O —- Küçük Ak maymunile köyden köye dolaşarak para kazanmağa uğraşıyordu. Fakat son iki gün içerisinde işler pek fena gidiyordu. Yiyecek kuru akmekten başka bir şey bulamamıştı. Yatağı da kuru topraklardı. Fakat çiftçinin azam — yetişmiyormuş rkadan da havlıya havlıya köpeği yetişi. Maymun korkusundan Alinin e- linden kurtuldu, ağaca tırmandı. Alinin çağırmalarına kulak bile asmadı. Biraz sonra maymun bir elile sımsıkı bir kutuyu yakalamış olarak çıktı. Ali açtı . mücevher — dolu kutuyu çi ddi. «Bunlar her halde çiftçinin olacakv breaea Yatakhanede, nöbetçi öğretmen çekil- dikten sonra, her akşam çocuklardan biri, bir hikâye söylüyordu. O akşam da Orha- mın sirasi idi. Orhan gayet iyi hikâyeler söylediği için hep dört gözle akşamı bek- Kyorlardı. O gece yatakhanede Orhan are kadaşlarına şu hikâyeyi anlattı: Daha bu mektebe gelmeden evvel bir arkadaşım vardı. Adı da Nedim — idi. İki. mizde öksüz, kim- sesiz — olduğumuz için günlerimiz sokakta bir kaç kuruş kazanmak peşinde geçerdi, Ge- ce de bir. çeşme ya- | «Belki burada biraz para kazanırız» diye küçük köyün en büyük evinin önün- de durdü. Gramofonunu yerleştirdi. Da- ha çalmağa başlamadan — pencere- de otüran — çiltçi karısı — dişarı fırladılar. ile Köpek havladıkça © tırmandı. O ur- mandıkça da köpek kızdı ve daha çok bavlamağa başladı. Fakat köpek başa çıkamıyacağını — anlayfnca brrakıp gitti... diye düşündü. Elmasları alıp — çiltçiye götürdü. Çiftçi ile karısı elmasları gö « Tünce pek sevindiler. Çünkü bunlar bir kaç zaman evvel çalınan kendi elmasları idi. Hemen Ali- sasaasesar ea AAA AAA N AA Akıntının hiziyle dışarı fırlarken Tağının içerisinde yatardık. Sıcak bir a -|lalım. Belki çantayı buluruz da sahibi gustos günüydü, ortalık kaymıyordu. Do laşa dolaşa büyük, hemen hemen bir göl kadar büyük bir havuzun kenarına geldik. Biraz oturup serinlemek istedik. İkimiz de zaten açlıktan bitiyorduk. Ö gün ağzımı - za bir lokma ekmek girmemişti. Fakat o« rada nöbetçi duran bir polis «haydi işini- ze gidin. Çanta bulunmadan, buraya kim» #e yaklaşamaze dedi. Biz de bitkin — bir halde uzaklaşmağa başladık.. Tabil aç ol- duğumuz — için çabuk — yürüyemiyorduk. Akşam da olmuştu. Henüz biraz uzaklaş- mıştık ki polis havuzdan ayrıldı. Nedim bunu görünce: «Örhan polis gitti. Gel şu havuza gidelim, belki içine düşen para çan- tasıdıre dedi.. Nedimin bu sözü tuhafıma gitli. «Para çantası ise ne olacak, yani ça- Tacak misiın?» dedim.. Nedim biç öyle bir çocuk değildi. «Yok canım.. çalalım de * miyorum. Fakat gu havuzun içine bir da- S üü ÇAY e- L »| buhşiş verir.» Bu benim de hoşuma gitti, Zaten açlıktan da ölüyorduk.. Hemen dön- dük.. Nedim soyundu. Havuzun içerisine atıldı. «Amma da güzel daldı ha.. Kim bilir nereden çıkacake dedim.. Fakat Ne- dim bir türlü çıkmadı.. Korkudan ğ ağzıma gelecekti.. Gözlerimi su üstünde gezdiriyor, arıyordum. Fakat yok, Nedim hiç bir yerde görünmüyordu. Gömleğimin düğmelerini yırtarcasına çözdüm. Tam su- yun “içerisine atılacağım sırada «akıntıya dikkat» diye bir levha gördüm.. Fakat o sırada akıntıya filân kim bakar. Dalıver- dim suyun içerisine., Tam suyun yüzüne gıkacağım sırada bir de baktım ki sürük- leniyorum. Anladım. Akıntıya yakalan - dık. dedim. Bir türlü kendimi alamıyor - dum.. Git babam git,, Tam borunun ağ - zından akıntının hizile dışarı firlarken kar- şımda Nedimi görünce Taakörea Kİ öafar geniş bir nefes aF |Bir Uykuya daldılar. — SON POSTA «Haydi, haydi şuradan defol. Svin ö- nünde yabancı istemiyoruz. Kim bilir ge- ne neyimiz çalınırv diyerek Aliyi kovdu- lar, Ali de gene maymununu koluna tak- tu «Bari şu ağacın gölgesinde biraz otu- rup dinleneyim» dedi. Arkasından “Ali de ağaca tırmandı.. Ağacın içi oyulmuştu. Maymun bu oyu- ğun içine dalmıştı. Ali bu boşluğa inerse çıkamıyacağını anladı. Maymunu çağır « mağa başladı. ye bir ziyafet verdiler. Çiftçi sofrada A- liye * « Artık sana burada bir de iş verip, benim olursun » dedi.. Tabii sevindi. oğlum Ali de bu işe pek a.. Meraklı Şeyler ; Aferin martılara Amerika Birleşik devletlerinin bi - rinde Utah diye bir yer varmış. Bir çok seneler evvel bu Utah çiftliklerini çekirgeler sarmış. Tarlalarda ekin na- mıina bir şey bırakmamış.. çiftçileri bir telâş almış. Fakat ne yaptılarsa çekir- genin önüne bir türlü geçememişler., koca arazide bir yeşil yaprak kalma- miş.. herkes keder içinde irmiş... Nihayet günün birinde denizden binlerce martı karaya hücum ediyor. Bunlar çekirgeleri yemeğe başlıyorlar. Bir müddet sonra tarlalarda çekirge namına bir şey kalmıyor. Martılar hep- sini yiyip yutuyorlar. Utah ahalisi ve çiftçileri bu işe o ka- dar çok seviniyorlar ki martıların şe- refine bir âbide yapıyorlar. Âbidenin tepesine de bir martı heykeli dikiyor- lar. O gün bugün o âbide hâlâ Utah'ta dururmuş. Ve her sene ekin zamanı bütün halk gider âbideyi ziyaret eder- ler ve çiçek çelenkleri yerine dibine e- kin çelenkleri koyarlarmış. arsenceeses aa dim, «İyi arkadaşmışsın yahu. Arkamdan geldin diyordu. Fazla sular buraya aka aka ufacık bir göl halini almıştı. Biraz üs- tümüzü başımızı düzeltelim derken gözü- müze bir şey ilişti.. Tabii çanta... Hemen ahp polis merkezine dük, — Sahibini buldular.. Adam bize öyle bol bahşiş ver. di ki o para ile hem bir ay rahat rahat yaşadık, hem de mektebe yazıldık...» Orhanın hikâyesi burada bitti. Arka - daşları da bu güzel hiköyeden sonra rahat T Bir gün öğretmen derse gelmemiş- ti. Sınıfın en yaramaz, en geveze ço- cuğu olan Remzi bu fırsatı kaçırmadı. Hemen sınıftan çıktı. Kıyafetini de - ğiştirdi. Tekrar odaya geldi.. «Susunuz bakayım, çocuklar, ma: dem ki öğretmen gelmedi, onun yori- ne bugün ben size ders okutacağım» dedi.. Remzinin ne kadar tuhaf oldu - ğunu hepsi biliyordu. Onun için sevi- ne sevine yerlerine oturdular. Remzi sual sormaya başladı. — Dağ neye derler kim söyleye - cek>. Bir parmak kalktı. Remzi ona sordu. — Ters dönmüş vadiye, dağ derler dedi. — Peki, bütün' nehirler, dereler bir tuhaftırlar. Bu tuhaflıklar nedir)>. Baş- ka bir parmak Kâlktı: — Dereletde nehirlerde tuhaf olan şey ağızlarının başlarından büyük ol- masıdır dedi.. Remzi hemen aferini ya- [ BiİRAZ DA GÜLELiİiMİ. | Küçük Öğretmen yutmuş ta ondan... Şimdi söyleyin ba- kalım: Anadoluhisarından Rumelihi- sarına yürüyerek gidebilir misiniz ?., Çocuklardan biri kalktı... — Ben geçerim.. bir dalgıç elbisesi giyer, denizin dibinden yürürüm.. Remzi coğrafyada mat olacağını an- layınca imlâya geçti.. pıştırdı. Bütün sınıf ta gülmeden katı- hyordu.. fakat hep Remzi — sual racak değil a... Bu sefer de çocuklar- dan biri sordu. — Bay öğretmen bizim derede ne- den hiç balık yok?. Remzi hiç bu sö - zün altında kalır mı?.. Hemen cevap verdi. — Derenin ağzı, balıkların hepsini 8s0- — Biriniz tahtaya geçin ve yanlış yazın dedi.. Ümit parmağını kaldırdı. Tahtaya gitti ve Yaşasın diye yazdı. Remzi kızdı. «Neye yazdın öyle Ü - mit)» dedi.. Ümit de sen yanlış yaz demedin mi işte ben de yanlış yazdım.. fakat o sırada öğretmen kapıda gö - ründü. Hepsi yerlerine oturdular.. gülmek te bitti. BU HAFTANIN BiİLMECESİ — YAŞLTANIN DU KECES , ÖÜ «Acaba kardeşim Siyahboncuk nere - ye saklandı?. Şim - di sesini duydum, kahkahalarla gü - lüyordu» — demesi- ne kalmadı. Kar- deşini — saklandığı yerde buluverdi. E- ğer siz de yalnız ka- fasını gördüğünüz | bu Siyahboncuğun vücudunu görmek istiyorsanız, elini - ze kaleminizi alın. (1) numarayı bu- Tun (1) numara ile (2) numara ara - sına bir çizgi çizin. Sonra 2 ile 3 ara sını dk yine bir çizgi ile birleştirin. Böy- lece numara sırasını hiç bozmadan bü- tün rakkamların arasını çizgilerle bir- leştirin, ta 39 a gelinceye kadar. Bu nu- maraya geldiniz mi küçük Siyahbon - cuğu karşinızda göreceksiniz. Bu bil- mecenin birisi.. öteki bilmece de şu: İki var.. kardeşin birer de — kedileri Siyahboncuğun — saklandığını görünce onlar da oyun yapmak istedi- ler, birer köşeye saklandılar. Resmi her tarafa çevirip dikkatli bakarsanız bu yaramaz kedileri de bulursunuz. Bu - lunca yerlerine işaret' edin.. isminizi adresinizi yollayın. Biz de size güzel güzel hediyeler yollıyacağız. Geçenki Bilmecemizde Kazananlar 421 haziran tarihli bil- mecemizde birinci ikra- miyemiz olan bir mek - tep çantasını Kızıltop - rak 6 ncı mektep talebe- sinden 235 Neclâ Altın kazanmıştır. Talihli © - kuyucumuzla — diğer ka- zananların pazartesi per- şembe günleri öğleden sonra hediyelerini biz » zat idarehanemizden ak Ki ei ükmektep- maları Jâzımdır. — Taşra — ten 67 Sandeddin okurlarımızın hediyeleri posta ile gönderi- Geçenki bilmece- mizde fatbol topu kazancn İştanbul kir. OYUNCAK Boğaziçi lisesi 6 dan Şehime Kemal, Bey okulu Rum ilk mektebi 3 den Anna Aganostidi, Babaeski ilk okul 2 den Alâ - eddin, Konya Abdülâziz mahallesi 66 da Kadri. DOLMA KURŞUN KALEM Beyoğla ” 47 nci mektep — 54 Ferda, let. Lisesi 2/C den Osman Mesci, Büyükada Nevruz mevkii No. 17 de Mih- Yünnisa, DOLMA MÜREKKEP KALEMİ İst. 15 inci mektep 4/C den 486 Şe- him Konakçı, Ayasofya camii sokak Soğuk kuyu Medrese çıkmazı 5 de Memduha, MUHTIRA DEFTERİ İst. | inci mektep 39 Rauf Atalay, Çan- kırı askerlik şubesi memuru Sadi oğlu Ferhan, Alpullu şeker fabrikası yapıcı we- mektep 575 Muammer, Konya Gazi Âlim * şah mahallesi müddeiumumi muavini kızı , Neclâ, Galata Avukat Hasan Fehmi kızı Nevzat, Kozlu P. T. T. mü ü ağlu Yıle maz Çetin, Beyazıt 5 inci mektep 39 Sü- heylâ İnal. LOSYON Çapa kız muallim mektebi 2/A dan 345 Melike, Beyoğlu 4 üncü mektep 2 inci sı- mıf 230 Sabiha Muhiddin, Beyazıt Bozda« ğan kemeri Kaptan paşa mektebi sokak 12 de Sabiha. K (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: