18 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

18 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir beygir macerasının hikâyesi Eşeklerle başıboş atların şerrinden Allah saklasın!.. Arkadaşlardan biri bağırdı: - Aman beygir üstüne geliyor!. Döndüm ki, kırat ağzını bir karış açmış, şaha kalkmış üstüme çullanacak. Kaldırdım, kendimi enginar tarlasına attım Yazanı Osman Cemal Kaygıli T AM A LNİ «Son Posta» nım «İster İnan, İster İnanma» sütununda İngilterede insan üren hayvanların mahkemeye veril- dikleri anlatılıyordu. * Ben, bizdeki böyle suçlu hayvanla - Yn mahkemeye çıkarılarak cezalan - Grilmalarından vaz geçtim. Fakat, hiç Olmazsa bizde suç işliyen bu gibi hây- Vanlara karşı önceden inzibati teâbir- alınsa hiç te fena olmaz. Bundan bir gün önce Yedikule dışında bir tek- Mo ile bir batuncağızı yerlere seren o katil beygirin bu çok acıklı hareketi Ti kulaklara küpe olsa da İstanbu! Sokaklarıni babalarının mer'aları, de - lerinin haraları, amcalarının çift - *i sanarak at, eşek, manda, öküz Bibi hayvanları başıboş olarak sokak - salanların bundan sonra biraz ku- lakları çekilse! Ben, geçende gene bu gazetede, vak- tile başımdan geçmiş olan korkunç ve korkunç olduğu Kadar gülünç bir kö- Pek macerasını anlatm . Şimdi de Size gene vaktile başımdan geçmiş bir 'gir macerasını anlatayım da dinle- yin: Amma zannetmeyin ki bu, şimdi si- Ze anlatacağım bizim beygir mace - Tası evvelki yaz güpegündüz dar bir Pâtika üzerinden dörtnala uçan acar bir beygirin olanca hızile bana çarpa- beni baygın ve üstüm başım par - $a parça yerlere sermesidir. Hayır, o değil... O vak'ayı 0 zaman Zâten gazeteler kısaca yazmışlardı. Ondan bir kaç ay önce başıı :;“ı olan başka bir beygir macerası - r. Evvelki yılın ilkbahar — sonları idi. jam gazetelerinden birinin genç sa- hibi Hasan Rasim, ayni gazetenin kırk #mbar yazıcılarından Vülâ Nureddin, Bthne ayni gazetenin yüz elli kiloluk #Spor yazıcısı, Foto Âli, şimdi adı ha - ftırmda kalmıyan bir yazıcı arkadaş daha, sonra bir de başmürettip arka - daşlarından Kâzım, makinist Orhan, , hep birlikte Ankara caddesi yoku- Wndan bir taksiye atlayıp soluğu Ye- Dibahçe çayırında almıştık; hani şu ba- kavağa çıktığı zaman üzerine asri Stadyom yapılacak olan meşhur Yeni. çayırında... Maksadımız oralar- da hem biraz hava almak, hem arka - daşlara İstanbulun bilmedikleri yer - leri göstermek, hem de gazete için o Zaman hazırlanmakta olan yepyeni bir €sere oradan bir takım fotoğraflar al - Maktı. Uzatmıyalım, beş an dakika içinde Aradığımız havayı bol bol aldık; arka - aşlara oralarını bir hayli tamıttık, lâ - kin fotoğraf alma işine gelince hep bir- den apışıp kalıvermiştik. Çünkü ora- fotoğraflarını alacağımız kimseler ize yalandan, şatafatlı, musikili bir Avga yapacakları yerde tam objek - Tifin karşısına geçince parayısen çok aldın, ben az aldım yüzünden gerçok '”f kavgaya tutuşmuşlar; bu arada fo- toğrafçımız makinesini tuzla buz ol - maktan zor kurtarabilmişti. Aradan beş on dakika geçtikten sonra biz ge - ne öyle cumbur cemaat, ayhi yerin bira risindeki bir yeşillik üzerinde alaçiğan bir könser resmi çekerken bu konser heyetine iyi bir poz vermek vazifesi bana düşmüştür. Bu işi yap- mak için benim, olduğum yerden kar- şı tarafa geçmem lâzım geliyordu. Fa- kat geçeceğim noktada genç, dinç, güz büz, daha doğrusu baharın binbir k kulu ot ve çiçeklerile beslene beslen: haft danberi tam manasile azgın bir hale gelmiş olan bir at, bir kırat.. ve yebilirim ki meşhur — Köroğlunun meşhur kıratı gibi bir at, uzun bir iple bağlı duruyor, gelene geçene de bo - yüna saldırıyordu. Bir aralık, hayvanın başka tarafa dönmesinden istifade ederek oradan geçerken ötedeki arkadaşlardan biri birden bağırdı: — Aman, beygir üstüne geliyor. Döndüm ki kırat ağzını bir karış aç- mış, ön ayaklarile yarı şaha kalkmış, üstüme çullanâcak... Telâş ve korku ile ben kendimi kaldırınca yanüstü, sol taraftaki ve derince bir çukurdaki yumuşacık enginar tarlasına fırlattım. Derken arkadaşlar yanıma koşuştular, kimi: — Ucuz kurtuldun! Kimi : iş olsun! yerin ağırmıyor ya? Diye beni teselli ettiler. Ettiler am- ma ban atladığım yerden doğrulup ta tekrer 'lümseğe çıkınca bacağımda ha- fif bir ağrı duymuıya başladım. Bu ağrı az sonra artınca arkadaşlar beni oto - mobille eve göndermek istediler, ben istemedim. Zararı yok, yürürüm, de - dim ve akşam geç vakit onlar otomo - bile atlayıp oradan gittikten sonra ben de çayırın güzel bir yerindeki yeşillik- li bir bahçede bir yorgunluk kahvesi içüim, biraz dinlendim. Fakat vay anam babam vay, sen mi- sin orada dinlenen? Neden sonra bir de ayağa kalktım ki bizim bacak haza kütük... Kımıldatabilirsen aşkolsun... — Aman bir otomobil! Hiç akşam geç vakit Yenibahçe gibi ıssız bir yerde otomobil bulunur mu? — Öyle ise aman bir araba! — Araba var amma burada yük a- rabası var. — Olmaz! — Yeni kömlür boşaltmış manda a- rabası da olmaz mı? — Olmaz yahu? — Boş, bir sütçü beygiri var, biner misin? — Beygire binmek değil, şimden sonra yanına sokulmıya tövbe! — Ne yapalım, sizi bir bahçıvan kü- fesine yerleştirip bir hamal arkasında eve gönderelim mi? — Alay mı ediyorsunuz? Nihayet iki kişi, iki koluma girdi, sonra beni «altın beşiğe kim biner, a - lacalı bulacalı kız biner» oyunundaki SON POSTA Sıhhi Bahislerz Çehreyi kaplayan buruşuklar nasıl izale edilir? Bazı insanların yüzlerinde vaktinden evvel ihtiyarlık kırışıklıkları peydahla- nır. Gözkapaklarında şişkinlikler beli- rir. İnsan hakikatte ihtiyar olmadığı halde ihtiyar gibi görünür. Bunun önü- nü almak imkânı mevcuttur. Yüz şiddetli soğuktan muhafaza edil- melidir. Şiddetli soğuktan muhafaza etmek ne kadar lüzumlu ise şiddetli sı- caktan da muhafaza o kadar lüzumlu- dur. Yüz yıkanacak su fazla sıcak ya- hut fazla soğuk olmamalıdır. Boyunu sıkacak kadar dar elbiseler giyilmemelidir. Korse giymemeli, ye- mekler muntazam olmalı, kabız ol- mamalı. Uykusuz kalmamak, fazla yor- günlük ile yorulmamak, şiddetli tehey- yüçlerden sakınmak, lüzumlu lüzum - süz gülmemek, çok ağlamamak lâzım- dır. Kiırışıklıklar sert ve abus çehreler- de çok erken görülür. Bunun için insanların abus ve sert yi ktan kaçınmaları lüzimdir. Esasen abus bir yüz kadar mânasız hiç birşey olamaz. Bunlardan başka bir de yüz jimnas- tiği yapmak icap eder. Bu jimnastik gayet basittir. Ve kolaylıkla yapılabi- lir. | — Haddi âzamiye kadar kaşları kaldırıp kuvvetlice indirmek. 2 — Burun kanatlarını ve dudakları mümkün olduğu kadar gerip açmak ve nefes almak, 3 — Boyun derisini gerecek kadar Vaktinden evvel buruşmaya başlamış iki çehre alt çeneyi açıp kapamak ve alt dudağa dairevi hareketler yaptırmak. Bu hareketler her gün sabah ve ak- şam dört ilâ sekiz defa tekrar edilme- lidir, Dr. İbrahim Zati Yukarıdaki tarile göre hareket eden-| ? lerde yüz kırışıklıkları ve gözkapakla- |rındaki şişkinlikler peydahlanmaz, pey dahlanmış olsa bile izale edilebilir. Belediyenin vakıf varidatı Evkaftan Belediyeye devredilen Vakıflara ait varidatın da belediyece tahsili düşünülmüştür. Bu hususun temini için, Tapu ida- resinden bazı emlâkin kayıt suretleri çıkarılmıştır. İşin Evkafla Belediye arasındaki ihtilâfları halle memur hakem hey'eti. ne havale edileceği ve hakem hey'eti- nin tetkikatı neticesinde belediye hak- h görüldüğü takdirde, bu vakıf icare- lerinin belediye marifetile tahsil olu- nacağı haber almmıştır. gibi ellerinin üzerine oturttular, ben de onların boyunlarına sarıldım. İnliye poflıya gece eve gelebildimdi. İş bu kadarla kalsa neyse ne, ertesi gün de evde yataktan kalkamadım ve daha ertesi gün bastonla güçbelâ İs - tanbula inebildimdi. iyeceğim, İstanbulda başıboş, ya - hut uydurmasyon ipler, kazıklarla rastgelen yerlere bağlı bırakılmış o - lan bu atların, eşeklerin, mandaların, öküzlerin şerrinden Tanrı cümlemizi muhafaza buyura... Amin! O zamanlar benim bu at kazalarını duyan karikatürcü Cemal Nadir de - mişti ki: — Osman Cemal, tam asrileşemedi, eğer öyle olsaydı kendisini Şişli cad - desinde içi radyolu Siodo Beyker oto- mobili çiğnerdi. Hâlâ tam modernleşe- mediği için zavalhyı Yenibahçe çayı - rında, kale dışarısında atlar çiğniyor. -"_ Osman Cemal Kaygılı Büyük sinema anketimiz Doktor ve Sinema * * X Doktor Kâzım İsmail Gürkan diyor ki: “ Bir kere ekseriyeti bayanların teşkil ettikleri bir mecliste İvan Petroviçin gözlerinin rengini bilmediğim için bir iki ay afaroz edilmiştim. Ayni akibe- tin tekrar başıma gelmesinden korktuğum için hangi artistleri beğendiğimi söyleyemiyeceğim.., Anketi yapan : Osman Tuğrul kan suallerime şu cevapları verdi — Sinemanın bugünkü içtimai ha- yatımız üzerindeki tesirlerini nasıl gö- rüyorsunuz? — Sinemanın bugün Türkiyede has- saten büyük şehirlerde içtimaf hayat üzerine lüzumu kadar tesir yapmaktan üstün bir hâkimiyet tesis ettiğine ka- nilm. Ve bunu insanların ruhiyatına müessir olmasına İâzım gelen başka terbiyevi âmillerimizin zaafından sine- manın istifade et şeklinde izah edi- yor ve diyorum ki; kütüphane, mektep gibi kültür membalarımızın azlığı do- layısile yalnız sinemanın tesiri «exagi- rö» dir. — Umumi ahlâk üzerinde sinemanın müsbet veya menfi tesirleri nedir? — Sinema, mevzuuna ve onu seyre- akterine tâbi olmak Üze- re iyi ve kı tesirlerden ikisini de ya- pabilir. Sinemadan en çok tesir altın- da kalacak yaşlar, pedagoji bakımın- dan üzerinde ni tesirler yapabile- cek taze ve pe ruhlardır. Binaena- leyh, buraya her iki cinsten mektep ço- cuklarını ve gençlik çağlarını koyabi- liriz. Bilhassa yaşayış tarzının da, gör- a mühim rolü vardır. », kuytu mahallerde yaşayıp iy hsil görmemiş olanlar, her şeyi sinemacda gürdükleri için onu derhal taklide kalkarlar ve bu gibiler jzerinde ahlâki muzır tesirler çabuk neşvünema bulur. — Bilhassa genç kızlar ve kadınları- mız üzerinde sinemanın tesirleri nedir? — Bilhassa genç kızlar çok taklide mütemayildirler... Binaenaleyh onlara aş arasında bulu- nan genç kızlara ahlâki bakımdan fay- dalı filmler gösterilmelidir. — Sinemanın gözler ve dimağ üze- rinde muzır tesirleri var mıdır? — Mevzuu bermutat yaşanılan haya- tın haricine çıkan sinema filmlerinin şehir hayatında yorulan insanların di- mağında dinlendirici iyi bir tesir yap- ğı muhakkakt bo: tashih edilmek şartile muzır bir tesiri olamaz. — Bazı filmlerin genç dimağlarda hırsızlık, canilik gibi menfi hislerin in- kişafına yardımı var mıdır?.. — Telkin altında bulunabilecek yaş- ta olan ve zayıf alle terbiyesi almış ©- lan çocuklarda nasıl bir cinayet ve hır- sızlık romanı muzır tesirler yapıyorsa, bu gibi filmler de onlara gösterilme- melidir. Bu hususta mektep hocaları- nan' ve aile üklerinin ehemmiyetli vazifeleri v — Memlekette sırf çocuklara mahsus sinemalar açılması, bunların progra- mı, bu hususta hükümete düşen vazi: feler hakkında fikirleriniz?.. — Mevzuu çocuklara n bir şeyler öğretici ve hem eğlendirici cazip film- ler göstermek üzere çocuk sinemalarına kat'i ihtiyaç vardır. Bu iş evvelâ bir fi- kir, sonra da bir teşkilât meselesidir. Ve mektep hocalarını hekimlerden ve güzel san'atlar erbabından teşkil edil- mek Üzere mütehassıs bir heyet bu yo- lu açabliir. Bu hususta vazife ve salâ- hiyet Maarif Vekâletinindir. — Sinemaya gece mi gitmeli, gündüz mü?.. — Bilhassz çocuklar sinemaya mut- laka gündür gitmelidirler. Gece uyku vaktini feds etmeleri, yorulmaları, üşü. meleri kat iyyen caiz değildir. — Sıkbate zarar vermemek üzere, filmler ne kadar sürmeli? — Çorukları herşeyden evvel eğlen- dirmek, neşelendirmek ve bu arada kendilerine pratik bazı malümat ver- mek Jözımdır. Bunun için çocuk film- lerinin projeksiyonu 15 er dakika ke- silmek üzere 3 veya 4 kısımı olmalıdır. Büyükler için bu müddet iki misline çıkanlabilir. — Ne gibi filmlerden hoşlanırsınız ve niçin?... —- Taribi ve hakiki vak'aları bir par- Dr. Kâzım İsmail Gürkan S ça süsleyen filmlerden hoşlanırım. Çüm kü, meşgul olduğum mesleğin haricine de, bir mevzu olduğu için dinlendirici ve eski zamanın kıyafetlerin: ni canlandırdığı için hem de En ziyade beğendiğiniz artist kimla » Neden?... Ve en ziyade beğendie cek kimdir?... Neden?... lususta size hakiki bir vak'& m, Ayni zamanda bu iki St alinize cevaptır: | Bundan bir müddet evvel bir mecltm te bulunuyordum. Hazırunun hemeg ekserisi kadınlardan ibaretti. Söz sırae #ti sinemaya ve filmlere intikal etti. Hep hayan beğendiği filmleri ve artistleri ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bam yanların bazıları bu hususta beni d çekmek istodiler ve şu suafl " — İvan Petroviç ile İvan Mosjukindg gözlerinin renkleri nedir doktor?. Gözlere gelince, bir| , İ lkluk olmamak ve varsa gözlükle verdim.. Bir gi bakınız, döktor daha İvan Petroviçim gözlerinin rengini bilmiyor... Söylediği. me emin olunuz... Bir iki ay kadar afae roz edildim... İşte, tekrar afaroz edilmemek içiği bu suallerinize cevap veremiyeceğimi, Beni mazur görünüz... — Şimdiye kadar en çok beğendiğir miş Senfoni» dir. Bu filmi üç defa sey« rettim. Hiç bir filmi bir kereden fazla seyretmemiştim. Bu film mükemmael bir şey idi. Bir şaheser... O ne cazibe; O ne müzik... Uzun zaman o filmi hâs tırladım. Y filmlerin hepsini gördüm; met barile «Ankara Postası» iyidinç Müzik ve sahneler itibarile «İstanbul sokaklarır daha idi... bU Gîdaîı_z tîl;l;r Yapılacak yardımın gecik- tirilmemesi için tedbirler alınıyor Mektep himaye hey'etleri ile Çop cuk Esirgeme Kurumu şubeleri ve Kğ zılay Kurumu tarafından mekteplerdğ fakir yavrulara yemek tevzii işine hes nüz başlanamamıştır. 1 Fakir talebelere yardımda bulunari kurum ve müceseselerin — birleştiriles rek tek elden ve bir isim altında çalışı malarını temin etmek üzere teşebbile. lere girişilmiştir. Önümüzdeki yıldati itibaren fakir talebeye yapılacak yane dunların yalnız bir teşekkül tarafındağ ive vaktinde yapılması kararlaştırılmışı tır. İcap ederse hükümet bu teşekküle nakdi yardımda da bulunacaktır .

Bu sayıdan diğer sayfalar: