18 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

18 Aralık 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Bir postacı ile şehri dolaştım! lıılîyar kadın “Oğlumdan havale yok mu?,, sualile söze başladı, “ Yoktan başka lâf bilmez misin ? ,, diye sitem etti ve nihayet “ Yok ol!,, feryadile uzaklaştı. * * » “Geçenlerde şu aşağı sokakta bir mütekait çantamın ipine asılıp (Bir daha o hayla- ün namesini kızıma getirirsen başımı derde sokarsın! ) tehdidini savurmaz mı?, _— > Bu Cihangir de Ka yerde, kapısı- HM ığım ev mi _'d"»' Başıma ge- mh"" hangi biri- —"llıtayım ben sa ” Höş, her kapı- İPimi çekmenin k ? Yoksa yara- bizi halkeder- Dünyanın t kere yaya dolaşmış, ları bile bizim kadar n başını uzatan siy aş bir hatun, müvezziin tikıyor: oğlum! Mahdumdan ha- nu bize? S Yok teyzeciğimi. ç Nasıl olur evlâdım? Oğlan gönder %Jn“nh bugün haftası oluyor. Gö- Ün önünde, şu çantanı iyice bir da- Karıştır hele. Benim havale de on- K arayerindedir elbet! kiy"'“ teyzeciğimi, tün iyice hırslanm L” Ayol! Sende de «yok» tan başka YOk mu? ş;f"'—*'ıeyi, olanca asabiyetile yüzü- kapatınken intizarı bastırdı: : Hay yok olasın inşallah! —.r" İ onun bu edasına benim gibi Ü r. Dudağımdaki mütevekkil en, bu kabil muamelelere iyice Si Olduğu belli: gdöun.». diyor, bir «havale» gelse de -(u'b“e kurtulsa, ben de kurtulsam! be 3 araftan elindeki zarfın üslü- tlîıı fiaraftan kapı ineı:erjnğzh nu G“Yuymıun ya halimizi? Oğlun- vale alamıyan bize kızar. Dos- “sız çıkan bize hırslanır. Sevgili- k*h_l dltıp ta mektup alamıyan âşık İ düzman kesilir. Kara haber alan, q'n“dnğu bizde arar, dostları tara- h b muzipliğe uğrayan, kabahati bi- K Hür. Geçenlerde, şu aşağı sokak- 4 Eçiyordum. Bir mütekaldin şerri- < Çamıyayım mi? Adam ardımdan: K Postacı! diye barbar feryat ede-|. lirtti. Çantamın ipine sarılıp: . Bana bak... dedi... Eğer bir daha kxhzuı namesini kızıma getirirsen, * derde sokarsın benim!.. S, gi haylazın namesinden bahse - İi kızdır? Ne mektubudur? meram dinlet! Çanmtanın çürük Dt elinden sağlam kurtarıncaya h hılüıeğun çatladı. Yabanın çapkı- NC kandırır. Bizim başımızı belâya a , Hal böyle iken, yüreğin çarpma- h b:“' Mektup teslim et bakayım. Son. Hln: de, posta müvezzilerinin kalp il- h'iaf' Sinir hastalığına uğramasına şa kîı:*dekı mektupla, soldaki evin nu- Tn Siha birer defa daha bakıp duru- S ş,:' am! Burası... h İ Tağın vuruluşundan az sonra açı M yıPda, az evvelkinden daha ihti- Dd t ün peydahlanıyor: %GM'—'Sîırp mu evlâdım? Hay eline hç ; Hzaklaşmaya niyetlenirken, ihti Ü Gümü ) üze dikiliyor: Yazan : Naci Sadullah ,Lâkin bende okuyacak göz mü kaldı ya? Eskiden iğne deliğinden Hindistanı ıseyıu.hdmı Şimdi çuvaldıza iplik ge- çiremiyorum. Şunu sevabına okuyup İta, ayak üzerinde iki satır karşılık çır- | pıştırsan! V Müvezzi, işini bahane edip yakayı kurtarmaya çabalıyor. Hatun isteğinin I"'YİI— getirilemiyeceğine akıl erdirin- ce — Dünyada müslümanlığın sade na- |mı kalmış. Senin savap nedir bildiğin | var mı ki? diye avazı bastırarak kapı- yı suratımıza çarpıyor. Müvezziin sükünu bana da sirayet etmiş olacak ki, bu sefer onun gibi ben de istifimi bozmuyorum. O çantadan çektiği mektupları elden, gözden geçire rek anlatıyor: — Şimdi anlıyorsun ya: «Hangi biri- ni anlatayım?» diyişimin hikmetini? Bereket bugün işler duruldu biraz. Üç beş kuruşa kıyıp, şu bayram geçti diye bayram yapacağım bu gece., «Bayram geliyor!» demiyorlar mı? Ödüm ağama | geliyor. Çünkü tebrikler, mektuplar, şu gördüğün cıliz çanlayı, mirasyedi gö- beği gibi şişiriyor. Hangi sokağa sapa- cağımı, hangi kapıyı çalacağımı şaşırı- yorum. Herkes hâlâ biribirini tebrik et gaekle meşgul. Bize bir «Geçmiş olsun» diyen bile yok, Müvezziin yorgun yüzünde, bir en- dişe beliriyor: — Ben sana açılıp duruyorum ama, başıma bir dert gelmesin? Ortalıkta «memurun beyanat vermesi memnü - ;dur» diye bir söz dolaşıp duruyor, Be- ni memurdan, bu lâfları beyanattan sa yarlarsa, adresi yanlış mektup almış yak dolaşacağım! Sağımızdaki kâr- €ir eve bir mektup teslim ettikten son- Fa yolumuza deva- ma başladık. Bir fer yat, bizi yeniden ge ri döndürdik — Postacı! Az ge- lir misin? Merak ve endişey le sokulduk. Fakat bu sefer, kapıda du- Tap-ev sahibinin ağ- z kulaklarında: — Bir kahve... diyor. Bir kahvemizi içeceksin! — Çok teşekkür ederiz. İçmiş kadar olduk. kat işimiz acele, — Dünyada olmaz. Müvezzi mazeret sayıp döküyor. Fa- kat lâftan anlıyan beri gelsin. Meğer hazretin İzmirde, Salih Hay- ri adında (htiyar, hastalıklı bir alacak- |hsı varmış. Kendisine onun vefatmı müjdelemişler. Ve onun, haftalarca beklediği bu «ölüm müjdesini» gelire- cek müvezzte bir kahve ikram etmeye ahdi varmış: — İki dakikadan ne çıkar? diyor. Ze- hir değil, bir fincan kahve bu! Biz yarı zorla yakamızı kurtarıp u- zaklaşırken, 6 söyleniyor: — Bu millete ikıram da, iyilik te ya- ramaz. Kabahat bizlde zaten.. Son mektubu kazasız belâsız teslim edip dönerken, biçene müvezzi: — Şu, diyor, mektup denilen kör ola sının karpuzdan farkı yok. Acı mı, tatlı mı, yavan mı, kesmeden belli olmuyor. Verdiğin haberin ne olduğunu bilmi- yorsun ki, ona göre poz alasın, Hem karpuz alırken, hükmün kesene geçer. Verir parasımı attırırsın bıçağı. Mektup ta öyle mi ya? Haddin varsa, bir kena- |rımı örsele. Başma gelecekleri yazma- ya defter yeliştinemezsin allmallah! Naci Sadullah postacıdan beter olurum. Bir sokuğa sapıyoruz. Çatlak bir ka- din sesi duyuluyor: — Postacı ! Postacı | Durup ardımıza dönüyoruz. Biraz gerimizdeki evlerden birinin kapısında orta yaşlı yeldirmeli bir kadın. Elinde- ki mektubu bize doğru uzatıp müvez- ze : — Kuzum postacı... diyor. Şu mektu- bu, aşağı sokakta, dokuz numarada Ba yan Hüsniyeye veriveri Müvezzi yüzüme bakıyor. «Ben pos- ta müvezrii değilim? mi desin? olmaz. Postacının yapmakla mükellef bulun - duğu işleri mi anlatsın? Uzun. Bittabi hiç ağzanı açmadan dönüp yo luna revan oluyor, Ben de peşine takı- lirken, asabileşen kadınım ardımızdan yetiştirdiği yenilip yutulmaz kelâmla- yı not ediyorum. Müvezzi de ben de oralı değiliz. Mü vezzi, aklma gelen bir derdini yanıyor: — Bir dileğimizi de yaz gareteye ba- ri. Müvezzilere, papuç tahsisatı veril- sin. Yahut hepimize beylik birer «tev- zi papucu» dağıtılsın. Biz postahane- den çıkarken o papuçları giyelim. İşi bilirip dönünce, onları teslim edip, ken di papuçlarımızı alahım. Ha? Fena mı olur sanki? Gözlerinle görüyorsun ha- limizi. Bu kadar taban tepmeye papuç Elişi bir yastık Boş zamanlarınızda bhem canınızın sıkıntısını gidermek, hem de odanızı süslemek için şık bir yastık modeli ve- riyoruz. Sarı keten üzerine gri ve kır - mızı yünle işlersiniz. Koyu renk yap - rakları bilinen şekilde sararsınız, çi - çekleri bir çok puvanları bir arada iş- liyerek yaparsınız. Yalnız çizgiden iba- ret yaprakları sap gibi işlersiniz 40Xx50 gantim büyüklük kâfidir. Ke- narma geçireceğiniz kordonu tıpkı el- biselere yapılan gans gibi kumaşın içe risinden geçirmelisiniz. Yastığın daha şik görünmesi için kordonu geçirece - ğiniz kumaş kırmızı bir ipekli olmalı- dır, #odeti Nüfus memuru az Biğada oturan bir arkadaşımız, nüfus kütüğüne kayıtlı oldukları halde ellerine hüviyet cüzdanlarını alamamış olan çocukların — sayısını epeyce yüksek tahmin etmekte va bunun sebebini de işin çok, memur adedinin de az olmasında bulmakta- dır. Diyor ki: «Bigada iki nüfus memuru vardır. Bu memurlar sabahleyin erkenden işe koyulurlar, akşama kadar dur - madan çalışırlar, fakat iş © kadar çoktur ki postadan çıkan yazılı mü- racaatların arkasını almıya bile ye- tişemezler. Fazla olarak haftada bır gün mahkemenin yaş düzeltme isti- dalarına hasrettiği celse vardır, me- müurun biri orada bulunmıya mec - burdur. Bu vaziyet 14 köyü olan Maydos kaza merkezinde de tamaâ - men aynidir.» İstatistik genel direktörlüğü nü - fus işlerinde son derece hassastır, Sayfa 7 Ankara Stadyomunun açılışına ait intıbalar mühim meseleler şöyle dursun, bir tek şikâyeti dahi derhal gözönüne aldığını biz yakından biliriz. Bi « naenaleyh eminiz ki bu meseleyi de derhal inceliyecek ve arkadaşımızın tahbmini doğru çıktığı takdirde ica « bını yapacaktır. * Okuyucularımızın sorgularına cevaplarımız H. Sıtkı Kilerci oğluna: — «Günün adamı» üzerindeki ar- zularınız günü ve sırası geldikçe ye- rine getirilmeğe çalışılacaktır. İtti - hat ve Terakki tefrikasında çıkan mevzuubahs resimde Enver Paşa or. tada duran kalpaklı zattır. * İzmirde bir tütün şirketinin adre- sile mektup gönderen okuyucumu - za: — Vaziyeti d işçilerin imzk tupla bildi: SU olur,

Bu sayıdan diğer sayfalar: