28 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Sayfa -— — ——— « Son Posta , Ç (', n N trafta dolaşmağa başladım ve kü- Çük odanın kapısına geldim, eşikte dur- dum. Kalabalığa, limonata, viski içen- lere, oynıyanlara baktım. Kulağıma ha- fiften sesler geliyor. Berna ile Gönül konuşuyorlar... De- mek birbirlerine söyliyecek çok şeyleri varmış. Doğrusunu isterseniz bu da be- ni şaşırttı, hiç ehammiyet vermediği, kâle almadığı Berna ile Gönül bu kadar uzun ne konuşuyor” Nasıl oldu da eğ enceyi bırakıp Berna ile başbaşa verdi”.. Fakat mademki konuüşüyo;, varsın konuşsun, — sohbetlerini yarı bırakr-ağa gönlüm razı olmuyor... Ol- muyor ama ya anncm... Parmaklarımın ucuna bastım, salon- nın edebl tefrikası : 15 Yazan: SELÂMİ İZZET Gönül elini uzattı, Bernanın elini sık- tı: — Bekleriz, dedi, sakın bizi unutma. — İmkân var mı unutmama... Yürüdü. Ben Bernanın e'ini sıkar- ken geri döndü: — Bu geceki sohbete devam ederiz. Bernanın gözlerinde, çabuk sönen bir şimşek daha gördüm. Bu görü beni hayrete düşürdü. Şaştı ve gene acıdım, hem bu sefer daha candan acıdım, Ber- na da mı ümide düşüyordu?.. Gönü! de ona ümid mi veriyordu?.. Ablama düşman olmağa başlıyacağım galiba.. Berna kendini topladı ve bizimle be- raber annemin yanına geldi. Sesinin â- da âannemi görmeğe çalıştım. Göreme- dim #ma, gözlerimin önüne getirdim: Koltu una oturmuş, rahat rahat konu-i şuyor, etrafı seyrediyor, müzik dinl?- yor... Pek ilâ,»bir müddet daha oturahilir .. | Onu bir çeyrek, nihayet yarım saat . beklettim diye bana her halde darıl- mMaz... Küçük odaya girdim... Tam kapının karşısına şık, zarif, ipekli bir paravan koymuşlar. Bir adım attım, duraladım. Kulak!larıma Bernanın ses. geldi: — Her an cılızlığımın, çelimsizliği- min azabı ile kıvranıyorum Gönül... Manen kendini herkesten yüksek, fa- kâatmaddeten herkesin dünunda görmek ; çok fcei şey... Bilmem bunu tasavvur eder misin.. düşün, benim yaşımdaki genç'zin erdikleri saadetin ölünceye kada yabancısı kalacağım, Kendimi sevdi cek tek kadın bulamıyacağım, ! aşkın hasretini çekerek, kadınsız, ço- cuksuz, yuvasız bu havata gözlerimi yumu” gideceğim. Bunları düşündü- ğüm zaman ne hale geldiğimi anlarsın deği! mil. Mademki yeryüzünün binbir zevk'sden ayrı kalacaktım, ne diye ya- ratıldım ve ne diye yaşıyorum!.. Bo -uk sesinde, uçurumlara düşen kasır iların korkunç iniltisi vardı... Bern: sustuktan sonra, bir müddet sc- si du ulmadı, uzunca bir sessizlik ol- “du; n ” ayet Gönül dedi ki: : — Uissiyatına kapılarak muhakeme — yürütüyorsun Berna veyahud da çok sabırsızlık ediyorsun... Sen yeryüzün- de mes'ud olmağa lâyık ve müstahak bir insansın, muhakkak mes'ud olacak- sın,.. Bir kere sıhhatin düne nisbetle çok iyi, halbuki dün herkes hayatından ümidi kesmişti. Bugünse tamamile ak- si... Bu iyi bir başlangıç demektir... — Doğru, hakkın var, fakat yirmi üç yaşını bitirdim Gönül... Mes'ud ol- mak için çok zaman kaybettim. Ablam munis bir sesle; — Merak etme, hayat bünun acısını çıkartır Berna., Nasıl olsa seni, senin kalbini, ruhunu anlıyacak bir kalb, bir ruh bulacak ve anlaşıp mes'ud ola- caksın... Bir çok dostun, ahbabın, ta- nıdığın var. Belki de seni sevecek ka- dın onların arasındadır... Sen istikba- le ümid bağla ve o kadını arayıp bul- mağa bak... Sense istikbalden ümidini kesmiş, köşeye çekilmiştin; işte fena- lık burada., Bernanın şikâyetlerine ben de böyle mukabele ederdim. İçin için Gönülü takdir ettim; Bernaya teselli verdiği i- çin sevindim.. Berna söze başlıyacaktı, fakat Gönül kalktı; aynanın karşısına geçti, inci ger. danlığını düzeltti. Ben girdim. Berna beni görünce bozuldu. Yarı kalan sözü- nü tamamlıyamıyacaktı. — Rahatınızı kaçırdım ama kabahat benim değil, dedim, annem Gönülü is- tiyor. Ablam dönmeden, yüzüme aynadan bakarak sordu: — Gidiyor muyuz? — Teyzem annemin gitmek istediğini söyledi. — Saat kaç? — İkiyi geçiyor.. — O kadar oldu mu?,.. Bunu söylerken gene tatlı tatlı Ber- naya baktı, bakıştılar: «Zaman ne ça- buk geçti» demek istediler. Ablam söy- ıediı — Ne hoş vakit geçirdik... — Ben senin sayende zamanı bir an hengi tabilleşmişti, ben de düşüncemi kovdum. Gönülün birçok kusurları vardır ama, hasta bir yüreği parça par- ça etmek istemez; hu derece fena kalbli değildir. Kadınlık rolünün çok daha yüksek bir rol olduğuna kanidir. Biraz şüphelendiğim için can ve gö- nülden ondan af diliyorum. * Gönül gene hareketli, hummalı ha- yatına atıldı. Teyzemle beni de peşi si- ra sürüklüyor, yalnız anneme söz ge- çiremiyorum, Ânnemi yerinden kaldır- | mak için vinç bile kâfi gelmez bazan... Spor, tenis, çay, dans, mağaza mağa- za dolaşmak, terzi terzi gezmek, sine- ma, tiyatro, konser, garden parti, meh- tab âlemi, şu ve bu kâfi değilmiş gibi, son zamanlarda bir de gölf merakı çı- kardı. Şişlideki golf klübüne dadandı, golf öğreniyor. Esasen o evde oturmasın da ne olur- sa olsun, her şeyden zevk alıyor. Ben de annem gibi evde oturmağı tercih edeceğim, fakat beni de teyzem bırakmıyor, o cesaret veriyor, o teşvik ediyor: — Fırsat fırsattır, sen de gez, dolaş; kocaya vardıktan, hele çoluk çocuğa ka rıştıktan sonra istediğin zaman çıkıp is- tediğin gibi gezemezsin.. bu günler ge- ri gelmez, keyfine bak. i Bir gün dedim ki: — Böyle diyorsun teyze ama, bana kocamla çocuklarım kâfi gelir.. Teyzem omuz silkti: — Malüm, fakat onlar kâfi gelince- ye kadar bütün bu gördüklerini görüp bu âlemin zevkini çıkarmalısın... İnsan zamanına uymalı İimiş!.. * Acaba tesadüf mü?. Ben de artık her şeyden bir mana çıkarıyorum... Bir gün kapı çalındı, Mazlum geldi. Sevindik ve sorduk: — İzin mi aldın?.. — Hayır, İstanbula tayin edildim... (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Notlarından Saçların Hıfzıssıhhası — Lam Bazı okuyucularımiız tarafından saç dö- külmesi hakkında ne yapılmak İcab ede- ceğine dalr sualler soruluyor. Umumiyetle saç meselesi saçların temiz- liği ile çok alâkadardır. Saçı kısa olan. lar her gün başlarını yıkayabilirler. Fa- kat sabunun uzun müddet istimali sa- çın kırılmasına sebeb olacağından hafta- da iki defa muntazaman temiz beyaz sa- bunla veyahud lüzumunda müuhtelif ilâç- h sabunlarla, ki bunlardan en iyisi mem- leketimizde yapılan ve (Sapekin) de- nilen ilâçlı sulu sabunla, yıkanabilir. U- zun müddet ve sık sık sabun ve şampu- an kullananlarda saçlarda çatallaşma, düğümleşme gibi mantarlı ve saç dökücü hastalıklar hasıl olur. Onun için saçlar haftada iki defa yıkanmalı ve sabundan sonra bol su İle çalkalanmalı havalan- dırılmalı ve kurutulmalıdır. Saçıin son Ççalkanmasında ara sıra limonlu su ve- yahud sirkeli su kullanmak muvafıktır. Baçları muhafaza için lüzüumu olan ter- tibleri yarın yazacağız. . Vumartesi (©) (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. | Bikıntı zamanınızda bu notlar bir dokter olsun unuttüm. SON POSTA SON POSTA nın TARİHİ TEFRİKASI — 85 — Yazan: M. Rasim Özgen İran hükümdarı Menuçehre gelince: O, bir düşmanının, hususile bır Türk derebeyinin kızile evlenmesine çok ki- zacak.. belki de mümaneat etmiye kal- kışacaktı. Bu hususta da babasına gü- venebilirdi. Babası, İran şahı Menuçeh- | rin en sevgili gözdesi, en emin müşavi- ri idi. Babası Sam, ne yapar yapar.. şa- hı kandırırdı. Zâl. saatlarca düşündükten sonra kararını verdi: Bu geceden tezi yok Rü- dabeyi kaçıracaktı. Ârtık ertesi günü cariyenin gelmezini.. onunla sevgilisis ne firar kararını bildirmesini ve kâra« rın tatbikini ertesi güne bırakmasını ta- hammülü haricinde görüyordu. O, ortalık karardıktan sonra maiye- tine çadırları toplayıp harekete hazır- lanmasını emredecek.. şehirde ve sa- rayda herkes uyuduktan sonra da ke- mendini alarak balkona gidecek.. Rü- dabenin yattığı odanın penceresine taş atarak onu uyandıracak.. kız balkona çıkınca kemendini atacak.. balkona tır- manacak, kızi sırtına alarak kemendden kayacak.. onunla beraber çadırlarının bulunduğu yerde harekete hazır bulu- nacak olan kafileye karışacak yola çı - kacaktı, Zâl.. akşamı güç etti. Karanlık bas- tıktan sonra adamlarına her şeyi topla- malarını, harekete hazırlanmalarını. emretti. Eşyaların toplanması, esterlere yüklenmesi.. bu arada binek atiarina yem yedirilmesi, su içirilmesi iki' saat sürdü. Delikanlı, bu hazırlığı bililtizam böyle uzun zaman süründürdü. Ondan sonra, kılıcını kuşandı. Hançerini tak. tı. Kafiledeki adamlarına kendisinin av- detine kadar beklemelerini söyliyerek sarayın arkasındaki balkona gitmek ü- zere yürüdü. Zâl. şimdiye kadar kimsenin şüphe- sini celbetmediğinden emin olduğu i- çin hiç bir ihtiyata riayet etmeden, et- rafını tarassud etmeden, yan tarafları. na, arkasına bakmadan yürüyordu. Hal buki, o, daha «Gül Vâdisi» nden geçer- ken etrafında gölgeler kımıldamıya başladı. Derebeyi, karısından aldığı malümat üzerine, Kâbil muhafızın: çağırtmış.. Zâlin her hareketini tarassud ettirme- İsini emretmişti. Muhafız.. gündüz Zâlin karargâhinın karanlık bastıktan sonra karargâhta etrafına gözcüler dikti. Bu gözcüler, gördükleri faaliyeti, hareket hazırlığı- 'İnı derhal muhafıza bildirdiler. O da, bu karanlıktaki faaliyeti şüpheli bul- |duğu için İran asılzadesinin karargâhı etrafına kuvvetli müfrezeler yerleştir- di. Zâl.. sarayın arkasına giderken etra- fında kımıldanan gölgeler, karartılar, bu müfrezelerin bir kısmı idi. Şehir muhafızı da bu müfrezelerin birinin başında bulunuyordu. Zâl.. düşüncesine dalmış yürüyordu. Gözlerinde, dilber Rüdabenin hayali yanıyordu. Sevgilisine bir daha ayrıl- mamak üzere kavuşacağı sevincı ile i- çinde heyecanlar uzanıyordu. Zâl, yürüdükçe, ses çıkarmadan yü- rüyen karartılar da onu takip ediyordu. O, balkonun önüne geldiği zaman, müf- rezeler ilerlediler, "*Saray duvarlarının dibindeki koyu karanlıklar içinde giz- lendiler . Zâl.. balkonun yanındak. odanın pen- ceresine baktı. Burası, kızın yatak 0- dası idi. Penceresinde ışık vardı. Deli- kanlı, büyük bir memnuniyetle: — — Uyumuyor- Vefakâr kız mutlaka beni düşünüyor. Dedi, Yerden bir laş aldı. Pencereye atmak üzere iken durdu, Kendi kendi- ne: — Ya orada anası, kardeşi yahud ya- bancı bir kimse varsa! , Dedi. Zâl.. bir müddet tereddütte kaldı, O, bu tereddüd içinde bir sürü şeyler dü- şünüyordu. Bu saatte, sarayda herke- l' gibi imdadınıza yetişebilir. gsin uykuda olması lâzımdı. Bu ışık, ki- Zâl ipleri çözdükten sonra karanlık , dolaşmağa başladı. Gafil avlandığına lânetler ediyord Rüdâbe cehennem zın uyanık bulunduğuna delâlet etmi- yebilirdi. Belki de lâmbasını söndürme. den uyurdu. İşe şeytan da karışabilir- di. Tesadüfen, bu gece, yanında misa- firler bulunabilirdi. Bir acele, bir ihti- yatsızlık her şeyi altüst edebilirdi. Zâl.. gözlerini pencereye dikmiş.. e- lindeki kemendini çevirerek dalgın dal- gın düşünürken etrafında cereyan eden şeylerden bihaberdi. Onar kişilik üç müfreze, ses çıkarma- dan, üç tarafından onar adım mesafeye kadar yaklaşmışlar, etrafını sarmışlar- dı. Hepsi de, üzerine atılmak için muha- fızın kumandasını bekliyorlardı. Zâl.. etrafına baksa bile bir şey gö- remiyecekti. Saray duvarının altındaki yerler çok karanlıktı. Müfrezeleri teş- kil eden efrad, yere uzanmışlar.. nefes- lerini bile kısmışlardı. Zâl.. biraz durduktan sonra dayana- madı. Elindeki taşı pencereye savurdu. Fakat o anda, arkasında: — Yakalayın! Diye bir ses dalgalandı. Kemendini bırakıp elini kılıcına götürmeye vakit bulamadan üstüne bir sürü adamın yüklendiğini.. her tarafından iplerle sa- rıldığını duydu. O: .- — Hey.. kahpe evlâdları! Diye bağırdığı zaman yukarıda, pen- cerede: «Eyvah!» diye bir ses inledi. Sonra «patl» diye bir şeyin düştüğü i- şitildi. Bu inliyen ses, taşın pencerenin yanındaki duvara çarpmasile beraber. pencereye koşatnı Rüdabenin sesi idi. O, muhafızın «yakalayın!» diye verdiği ku- mandayı.. sonra Zâlin «hey kahpe ev- lâdları!» diyerek haykırdığını işitince vaziyeti kavramış.. şiddetli teessürü a. rasında yalnız bir «eyvah!» diyebilmiş, düşüp bayılmıştı. Şehir muhafızı, Zâlin kıskıvrak bağ- landığını anlâyınca, onun bağırıp ça- ğırmasına meydan vermemek için ağ- zından ensesine doğru bir bağ sardı. Üzerindeki kılıcını, hançerini aldı. Zâ- lin bacakları bağfanmamıştı. O, dürtük- lenmiye maruz kalmamak için muhafı- zın gösterdiği istikamette kendiliğinden yürüdü. Muhafız.. gece yarısı derebeyini Tra- hatsız etmek istemedi. Zâli, sarayın ya- nındaki yüksek bir kulenin üst katına hapsetti. Yanındaki adamlarla çekilip itti. gıZâl.. ipleri çözüldükten sonra üstüne kapısı kapanan karanlık odada yalnız kalınca bir müddet çılgın gibi gezindi. Bu kadar gafil avlandığına lânetler et- ti. Yavaş yavaş süküneti avdet etti. Bir İşey yapamıyacak halde bulunduğunu düşünerek işi cereyanına bıiraktı. Kaf- tanını çıkardı. Taşların üzerine serdi. Yatıp uzandı. Düşünmeye başladı. * Zâlin arkadaşları bütün geceyi ayak- ta, endişeli bir intizar içinde geçirdi. ler. Efendilerini, ha geldi, ha gelecek diye sabahı buldular. Sabahleyin, et- raflârını müfrezelerle sarılı görünce ve biraz soruşturunca Zâlin yakalanıp hapsedildiğini anladılar. Efendilerini vi ; odada çılgın gîb' hayatı yaşıyordu bırakıp gidemiyecekleri için çaĞ nı yeniden kurdular. Kafilenin lenleri de efendilerini kurt derebeyine başvurdular, Derebeyi.. Zâlin, kızımın pen taş attığını.. elindeki kementle ©' çıkmak istediğini muhafızdan W köpürmüştü. Bir İran derebeyi 08" bu cür'etini cezasız bırakmak 15 , da bir şey yapabilecek halde ol" ç ları için dönüp yerlerine gittilef vaziyeti bildirmek için dere Sama iki süvari gönderdiler. * Zâlin tevkifi.. askerlerden sızaf * yetler şehirde dedikodulara )'aı Bu dedikodular, her ağızda | şekil aldı. İranlı derebey zade İ? y dabenin arasında geçen macera © de destan oldu. | Derebeyi, bu dedikodular j Zâle karşı köpürdükçe köpürdü. “4 idam edilmesini emretti; fakat 4Y7 (V gelen bir haber delikanlının idami hir etmesine sebeb aldu. vf, Yeni neşriyat (Arkast Yeni Adam — 190 ıncı sayısı » münderecatla ve muhtelif resimlerle * Yeni Türk — İstanbul Halkeviniü — hk mecmuasının 56 necı sayısı M_' ge Halk Kitablarma Dalir — Faruk Eİ' | oğlu tarafından — yazı!lmış halk gitt' e tahlil eder mahiyette bir kitabtir. : İstiklâl ve İnkılâb — Samsunda cevk zım Tuncoğlu tarafından verilen * 3 lnrı_ ihtiya etmektedir. “İzmir Fuarı — İzmir Beynetmilet FÜh | devamı müddetince haftalık bif "#/, karılmağa başlanmıştır. İlk saYİSI , münderecat ve güzel resimlerle ' Demiryollar Dergisi — Devle y ve limanları işletme genel müdür! çayılı kardığı bu mecmuanın 180 nc! .’ şar etmiştir. BĞ İzmir Fuarında Vakıflar — oll-"ı Vakıflar paviyonunun hatırasi li bir broşür neşredilmiştir. /1 ' di Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler 0,, e ee ” Si ü ( d e w | d İk dülkadir). Beyazıdda: yada: (Riıdvan). Kemal). Eyüpte: (Emilyadi). Şeh zadebaşında: Emin (Arif Beşif). , de: (Necati  A (Asaf). (Suad). Küçükpazarda: Bakırköyünde: (HilâD). İstiklâl caddesinde: mwg:'/ ? garaköydü yneç yin Hüsnü). İstiklâl MWMM

Bu sayıdan diğer sayfalar: