2 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

2 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bun Çeviren * Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Kaçmıya karar vermiştik. Gecenin en karanlık saatlerinde nöbetle iki kişi. bir tunel kazıyor ve sabaha doğru bu tuneli bir çimen yığını ile ortuyorduk Binbaşı her ne kadar: — Elimden geleni yaparım! vüdinde lundu ise de bu vâadden bir şeyler $ıkmadı. Hastalar benden daha şiddetli Protestoda bulundular ve hapis cezası. ha mahküm oldular. Bu sıcak iklimin sabah olmak bilmi- Yen uzun gecelerini ekseriya uykusuz Beçiriyordum. Tabil her yarım suatte t nöbetciler birbirlerine seslenirler- — Bir numaralı posla, ikı numaralı Posta ve ilh... Bu numaraların, gardiyanlarımızın Uyanık olmalarını göstermelerine rağ- Men Hindlilerin ağızlarından çıkması tibarile çok âhenkli olduklarını itiraf #tmeliyim. Serbestiye kavuşmak için attığım ilk #dim (Singapur) lw dostlarla gizliden Bizliye muhabereye girişmekliğim: oldu. Bu dostlar arasında kasabanın en ta- Tunmış bir siması vardı. Ancak bu zat 'nüz berhayat olduğundan ve elân da ; apur» da yaşamakta olduğundan | İ&imini mesküt geçeceğim. Bu zât kasabanın en bü larından birisinin sahibi idi ve bana Muntazaman Alman sücuğa, pasta ve- Bre gibi boğaza mütcallik şeyler g tirdi. Diğer taraftan sulh zamanında ingapura uğradığım zamanlar devam ük mağaza- Ettiğim bir lokanta da vard. ki bunun| Bahibi Çin denizinde seferler yapan 'vi Farı ve iştihası yerinde! bir ngi yemekleri sevdiğin: çok llrdi Bu zat da bona yiyecek ve içece' Sünderirdi Yalnız bu y Ci yüzde dok Yilei ğt Almau gazetelerine sarmay Mal etmezdi. Yiyecek paketlerinir l'ııııd.ı'ı n lrf*-ş ve mürakabesinden Jemeğe hacet yoktur değil şten sonra: — Kaptan Lauterbah, dendi! Re bir paket v Nezaketle © — Teeşkkür ederim, kumandan, ta- hıdıklardan bir kasab ara sıra ben: ha- trlamak hatırşinaslığında bulunuy Bana gönderilen paketlerin muhteva- Sinın pek nefis ve lezzetli şeyler oldu- Bünu hemen tasdik ederim ancak bun- lâr ne kadar leziz olurlarsa olsunlar sa T oldukları gazeteleri sonuncu satır- tna kadar okumadan bunlara el sür- TMediğimi. de itiraf etmeliyim. avaş zihnimde bir plân can- , dal budak salıverdi. Kolayca İngiliz zannedilebilecek kü- Şük bir grubun daha kolay kaçabileceği Beticesinevardim .Ancak bu grubu teş- kil edecek kimselerin vakit, teenni ve İhtiyatla seçilmesi icab ediyordu. «Emden» mürettebatından hiç birisi İngilizceye vakıf değildi, Bi ;lvn iyerek onları feda etmek i: cce.x pa)u:! lerini lok maleyh Gruba birinci olarak 2Tar vermiş old #hbab da gruba dahil olacaklardı. Bu sivillerden birisinin yanında yerli Vit hizmetkârı vardı ki «Singapura un #traf ve civarını lâyıkile biliyor, bütün asabanın içini, dışını tanıyc h sahile varabilmek için edecektik, Hahile ulaştıktan sonra yerli bir vasıta İle «Samatra» ya veyahud «Börneo» ya kapağı atabilecektik. ttebatını berabe n evvel hu bir *«Emden» in mü Tuya karar vermez 'V.'ı ayrı yokladı İtberimize in #lacak . — yed kaçmıya teşebbü: Senimle beraber gelir misin? "'n- verdim Bunlar kurtulmak ümitlinin pek az -| bizim Genç kıza hafifçe: — Maryan, Maryan! diye teriz davranmakla beraber bizim plâ- nımızın tatbiki için ellerinden geleni esirgemiyeceklerini vâdettiler, Bir kere bu kararı verdikten sonra «Tangling» kapmını adım akıllı teftiş ettim ve buradan ancak gizli bir tünel kazmak suretile çÇık'labileceği neticesi- ne vardım. Yalnız geceleri b sahası kuvvetli proji gibi böyle g aktı. Maamafih btraz dikkat edince ışıl. daklara rağmen gölgede kalan bazı kö- şeciklerin bulunduğumu farkettim. Bel-| ki de gölgede kalan bu ya olac tünel işimize .ıb lerdi. Tü. âzi, Alımma imparatoriçesi- nin doğumunun yıldnn.ımu olan ikıinci kânunun on yedinci günü kazmıya baş- ladık. Geniş bir çimen murabba ihti- yatla "er.nden çıkarıkk. İcabında bu dört köşe yeşillik gene yerinc konujabi- lecekti. Aynı zamanda, kazılacak tüne: lin Çin denizlerinde sefer yapan iri ya- rı ve şişko bir kaptanın geçmesine mü: saşasessasAs AAA AAA ALaanAA ettiği vesikaları ve Nafia müfteahhitlik 1430 a kadar Ko Şartnameler pa yon Reis 'asız olarak Ankarada Mül 18/10, binasında satın alınacak Bu işe girmek ist ettiği vesikaları ve Nafia müteahhitlik 14,15 şe, kadar -Kemisyon- Reisliğine ve: Şartnameler 1719 kuruşa Ankara ve 987 Pazartesi günü saat 15,15 de kta — olduğundan| zli bir tünel kazmak hayli güç hemen duvarın dibin-| sellüm ve sevk şefliğinden dağıtıimakta dır. seslendim. sajd olacak derecede geniş olması da icab ediyordu. Bazan bu tünel vak'ası gözümlin ö- nüne gelir de, hayatta biraya düşkün oluşuma kızar, kendi kendime lânetler ederim, Evet, ben o kadar bira düşkü- yarıya daha dar oi Her ne ise biz gelelim kaçma hazırlıklarımıza, Gecenin en karanlık saatlerinde ça- hşmak şartile gün geçtikce iz ilerli- (yor, inkişaf ediyordu. Tünele kapaklık vazifesi gören çimen murabba, bira sandıklarının tahtalarından — yapılmış dört köşe bir kapak üzerine yerleştir. şti. Binaenaleyh,şafak söküp de kaz. yerleştiriyorduk. 'Tünel kazmak işi nöbetleşe iki k Htarafından başarılıyordu ve tek âlet ö larak elde bir bıçak bulunduğu ve top- rağın bununla kazıldığı göz önüne ge- tirilecek olursa mesaimizin çok bati ve müşkül olmasına şaşmamak icab eder. İğne ile kuyu kazmak gibi ağır bir iş der'uhde etmiştik. Bereket versin'ki toprak kumlu ve #umuşak idi de kolay kazılıyordu. (Arkası tar) sasesame I Devlet Demiryolları ve Limanları işletma Umum idaresi ilânları ı Tik eksiltmesi feshedilerek yen; eksiltme günü bilâhare bildirileceği ilân olu: nan ve beher tonunun muhammen bedeli 52, 50 lira olan takriben 450 ton J0« komotif, otomotris ve'ocak' ateş tuğlaları 18/10/1937 pazartes; günü saat 15,30 da kâpalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satin alımacaktir. Bu işe girmek İstiyenlerin 1771,8£ lirsdik muvakkat teminat ile kanunun tayin vesikası ve tekliflerini ayni gün — saat ne vermeleri lâzımdır. Malzeme dairesinden, Haydarpaşada te- (5697* ven mmen bedeli 243750 lira olan 25000 ton Krible Alman maden kömürü kapalı zarf usulü ile Ankarada idare tiyenlerin 17500 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin vesikası ve tekliflerini ayni gün saat rmeleri lâzımdır. Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (5787) Türk Hava Kurumu BÜYÜK PiYANGOSU 5.inci keşide 11/Eylül / 1937 dedir. Büyük ikramiye: 50_000 liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 Liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000) liralık iki adet mükâfat vardır.. DİKKAT: Bilet alan herkes 7 Eylül 937 günü akşamıma kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır. Bu tarihten sonra bilet üzerindeki bakkı sakıt olur. Ve zayıf olduğunu idrak ederek muh- nü olmasaydım hiç olmazsa tünel yarı| mak işine devam tehlikeli olmıya baş-| la di rm, üzeri çimenli bu kapağı yerine | Takvimdeki kadın.. | Nazlının babası Eyüpte tepedeki me - zarliğin' bekçisi idi. Ön beş- yıldanberi ! mezarlığın önünden geçen toprak yolun kenarındaki küçük kulübelerinde - baba kız sessiz, sakin bir hayat sürüyorlardı. Nazlının bütün ömrü evin içinde geçer- di, küçük kulübeyi her gün silip, süpü - für, Mmutfakta kendi kendine şarkılar iyerek yemekler pişirir, işlerini bi - ikten sonra da ölile çiçekler oktiği tahta parmaklıklı küçük bahçesinde dan- tel örer ve Yusufu düşünürdü. Yusuf ha- lasının oğlu idi. Daha köyden çıkmadan evvel Nazlı ona sözlü bulunuyordu. İçe- ride teneke kaplı, mavi boyalı sandıkta elile işlediği patiska perdeler, kanata i- peği yatak takımı, oyalı yemeniler, bütün bunlar hep Yusufla evleneceği güne ha- zırlıktı. Babası da kaç kere söylemişti. Zamanı gelince köyde olan Yusufa haber gidecek ve delikanlı İstanbula gelecekti. WHüseyin ağa o geldikten sanra mezarlık bekçiliğinden çekilmiye karar vermişti. Yerini Yusufa bırakacaktı. Hüçük kulü- beye girer girmez, oranın havasımı bu - landıran takvimi görmeden evvel, Yu - sufun geleceği mes'ut günü bekliyen Nazlının hayatından hiç bir şikâyeti yok- tu. 'Takvimi Hüseyin ağaya dairelerden bi- rinde kapıcı olan bir arkadaşı hediye et- mişti ve Hüseyin ağa takvimi evtne ge « tirmişti, beyaz badanalı duvarlarında iki soluk basma entari atıli, küçük mavi bo- yalı teneke sandığı ve köşedeki yer yata- ğından başka bir eşyası olmıyan odası - na, üstünde, ipek elbiseler giymiş, boy- nuna, kollarına parlak mücevherler tak- mış, pembe yüzlü, altın saçlı bir kadın resmi olan bu takvimi astıktan sonra da Nazlı değişiverdi, — bü değişiklik — onun evvelâ evin işlerini ihmâl — etmesi ile başladı. Bütün gününü takvimin kar- şısında geçiriyor gibi bir şeydi, sabahları bile yatağından gayet geç kâlkıyor, ba - bası kapıyı çekip gittikten sönra uzun müddet gözleri duvardaki takvimde öy- lece kalıyordu, bir gün takvimi yerinden almış, üzerindeki kadının elmaslarına, ipek olbisesine, hattâ bu elbisenin uzun eteğinden bir ucu görünen altın yaldızlı küçük iskarpinine uzun uzun Bakmıştı, ra onun uzaktan daha iyi göründü- ü anlıyarak yerine astı. ğer ihtiyar mezarlık bekçisinin ak - hna gelip bir gün kızının odasına girse idi. Takvimin yapraklarının hiç kopma- dığını görecekti, hem Nazlı artık ne bah- çeye çıkıyor, ne de mezarlığın önünden geçen yolda arkadaşları ile dolaşıyor - du. | Bir zamandanberi geceleri uykusu da kaçmıya başlamıştı, ağlayıp uflıyarak ©- yrauın oraya dönüyor. Geç vakitlere ka - ır uyuyamıyordu. Uyuduğu zaman da asında takvimdeki kadının üzerin - deki bütün şeyleri çıkarıp kendisine verdiğini görüyor ve tam onları giye « jeekken uyanıyordu. | Bütün gün ev silip süpürmenin, dan - tel örerek Yusufu düşünmenin ve bir mercan terliği iki eski basma entarisi ol- manın pek berbat bir şey olduğunu dü - şünmiye başlamıştı. Bir akşam mezarlık bekçisi kulübeye pek yorguün bir halde geldi. Halsiz halsiz |bir iskemleye çökerkes elnmdaki terle- ri silerek: «Yarından tezi yok Nazlı dedi. Köyç BOl Duvarda, üzerinde boyası solmuş bir kadın Tesmi olan takvim Yazan : Peride Celâl duruyordu 'Yusufa haber salacağım. Gelsin — artık. Bende takat kalmadı. Sizi evlendirip işi Ona bırakmanın sırası geldi. İhtiyar a- dam Nazlının bu haber üzerine başını ö- nüne eğip kızaracağını sanmıştı. Halbu- ki böyle olmadı. Genç kız gözlerinde yaş- lar birikti. İçini çekerez öbür odaya geçti ve babasını hayrette bıraktı. Ertesi akşam eve dönen mezarlık bek. çisi kapıyı aralık buldu. İçeri gırdi, kızı- nı aradı bulamadı. Ondan sanra hariçte de yaptığı araştırmalar boşa çıktı. Nazlı ortalarda yoktu. Aradan beş yıl geçti. Bir akşam üzeri idi. Küçük kulübenin kapısını, üzerinde soluk renkli. eski ipek bir elbise, değnek gibi kuru bataklarında yırtık ipek çoraplar olan, başındaki ren- Bi soluk şapkadan boyalı kıvırcık saçları görünen hasta yüzlü bir kadın çaldı. Ka- pi açıldığı zaman kısık bir sesle: «Aman, dedi. Şimdi en yakınlarımdan birini gömdüm, içim bir tuhaf oldu, ba- na bir yudum su.» Kapıyı açan genç, se- zlü bir kadındı. Ona içeri girme sini teklif etti. ancı kadın iliraz etmi- yerek girdi, Ev sahibesi onu oda birine koydu ve su getirmiye gitti. Yalı kalan yabancı kadın otrafına göz gezdir. di, köşede beşikle küçük bir bebek du « ruyordu. Bir aralık gözleri duvara ilişin- ce dudaklarından boğuk' bir feryat dö- küldü. Duvarda yaprakları iyice sarar « maş, üzerindeki kadın Tesminin — boyası solmuş bir takvim duruyordu. © bu tak- vime gözleri büyümüş bakarken, elinde bir bardak su ile ev sahibesi döndü, su: yu verirken öonün dışarıya doğru fırla » miş elmacık kemiklerinde iki büyük göz yaşının parlamakta olduğunu gördü. Se- si merhametle titriyerek: «Allah sana sağlık versin, dedi, dayanmak, teselli bul. mak lâzım, ne yapacaksın..» Kadın cevap vermedi. Suyu aldı, içti. Bardağı derken ev sahibine doğru eğildi, bir sesle sordu: — Beş yıl evvel gene akzabamdan bi- ri ölmüştü de buraya gelmiştim. O za » man ihtiyar bir mezarlık bekçisi vardı. Acaba ne oldu 0? Genç kadın derin derin içini çekti: — O sizlere ömür öleli Yabancı kadın olduğu yerde iki bük- lüm oldu, boğazında bir şey kalmış gibi kuru kuru öksürdü, sonra drularak: «Peki şimdi mezarlık bekçiliğini kim yak piyor» dedi. Ev sahibesi dudaklarında hafif bir te bessüm belirerek cevap verdi: — Kocam. Misafir «mezarlık bekçisini; bir şeyler söyliyecek oldu. hemen onun sözünü kesen — Aman, dedi. Uğursuz, vicdansızın bi. ri imiş. Babası biraz da onun kahrından ölüp gitmiş ya.. Bir gün evden kaçmış, gidiş o gidiş. Babâsı bir zaman döner di- ye beklemiş. Sonra köye haber yollayıp kardeşinin oğlunu çağırmış yanına. Yabatcı kadın mırıldandı: — Kardeşinin oğlunu mu? Ev sahibesi başını salladı: Evet, Yusufu, kız Yusufla yavuklu imiş zaten. Yusuf gelince dayısı mezarlık bekçiliğini ona devretmiş. Ben Yu: evlendiğim zaman ihtiyar öleli bir yıl o- luyordu. Yabancı kadın birdenbire ayağa kalk- (Devamı 15 inci sayfada- iade & * titrek yvü oluyor. d kızı» diye, Genç kadın

Bu sayıdan diğer sayfalar: