2 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

2 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Sayfa SON POSTA Karikatürist Orhan Uralın sergisinde Halk karikatürü niçin resme tercih Eylâl 2 K A Şapka, saçların rengine uymalıdır N Jerse örgüsü ediyor, halk tarafından en çok beğenilen| x.mez bütün ve karikatürler hangileridir ? Orhan Uralın kartkatür sergisinden bir görünüş Bundan sekiz on sene evvel, «Pazarola Hasan Bey» denilince, gözlerimizin ö - nüne, evvelâ içi şu dolu koskoca bir ka- fa gelirdi. Sonra bu koca kafanın altın. da çelimsiz, sarsak bir vücut peydahla- nırdı. Ve nihayet o vücudu gibi dimağı da müvazenesiz, meczup, carilı bir karikatür gibi muhayyelemizin aynasında arzı en- dam ederdi! Fakat bugün «Pazarola Hasan Bey» de- nilince, gözlerimizin önüne, suyla dolu koca bir kafa yerine, filozofane nükte - lerle dolu büyük bir baş geliyor. Ve bu- gün gözlerimizin önüne gelen Pazarola Hasan Beyi seviyoruz. Çünkü o artık, hezeyan yerine nükte savuruyor. Ve o artık, ne söylediğini bilmiyen bir mec - zup değil, her cümlesinde, bala batırıl - mış bir sürü iğne bulunduran bir asri Nasreddin Hocadır, Eskiden Pazarola Hasan Beyle eğle - nirlerdi. Şimdi Pazarola, eline aldığı kes- kin istihza gaddaresile, vaktile kendisile hayli eğlenilmiş olmasının intikamını â- hyor, İşte dün, o meczup Pazarola Hasan © su dolu kafasından, o hırpani şah- siyetinden ve o biçare şühretinden, za - rif, müstehzi ve sevimli bir Pazarola Ha- san Bey yaratan, ve bu ikinci Pazarola Hasan Beye, birinel Pazarola Hasan Be- yi unutturacak kadar geniş, temiz, par- lak bir şöhret kazandıran genç ve de - ğerli karikatürist Orhan Uralın — açtığı sergiyi gezdim. Biz, bu genç istidadın inkişafını, ihti- mal dalma gözlerimizin önünde olduğu için lâyıkile sezememiştik. Fakat dün, a- çılan serginin dört duvarını süsliyen e - serler bize, aradan geçen senelerin bu genç kabiliyote kazandırdığı - tekâmülü belâğatla anlattı. * Orhan Uralın, Eminönü Halkevi sa - Janlarında açtığı sergide 150 ye yakın karikatür vardı. Sergiyi gezenlerin gözlerinden taşan hazdan anlıyorum ki, bu yüz elli eserden her biri onlara, birer perdelik komedi neş'esi veriyordu. Gene o kalabalıktan anlaşılıyor ki, halk bedava gülmek, eğlenmek fırsatı- ni hiç kaçırmıyor. Resim sergilerine rağbet etmiyen hal- kın, karikatür sergisini doldurmasına ne dersiniz? Dün orada bulunanlardan birisile ara- mızda, bu suale aşağı cevap teşkil ede - bilecek bir konuşma geçti. Ona: — Siz, dedim, resim sergisine de git - tiniz mi? — Hayır... — Demek karikatürden daha fazla hoş- Janıyorsunuz? — Tabil... Resim sergisinde cami, ka « dın, ağaç, çiçek, kedi, köpek, ev, mehtap resimleri var... Eğer canım cami, kadın, ağaç, çiçek, kedi, köpek, ev, mehtap görmek isterse, sergiye kadar zahmete ne hacet? Oraya kadar gidip taklitlerini seyredeceğime, etrafıma bakınır, asıllarını görürüm! Halbuki karikatür öyle mi ya? Ağacın, çiçeğin, kedini! m, evin, karikatürde görün! Ben, resmi; mütemadiyen yalan söyli- yen bir müraiye, ve karikatürü, doğru sözlü bir insana benzetirim. Kafikatür resmin gizlediği hakikatleri ifşa eder, Hem de hakikati o kadar tatlı dille söyler ki, onun tarizine uğrıyanlar bile hiddetlenemezler. Yani karikatürcü, doğruyu, dokuz köy- den kovulmadan söylemenin sırrıni keş- feden yegâne açıkgözdür. Şuraya bakın... Şu çizgilerin, şu nük - telerin içinde en ağır başmakalelerde bi- le bulamıyacağınız acı iğneler, tenkitler Bgizli... Fakat gelin görün ki, başmakalelerde ufacık bir iğne görünce kaşlarını çatan- lar, bu çuvaldızlara katıla katıla güler « ler... İşte ben, karikatürün bu sihirli çuval- dızını severim! * Sergiyi gezenler arasında bir küçük anket te yaptım. Ve onlardan, en çök hangi eserleri beğendiklerini öğrenmek istedim. Zevkler muhtelif. Birini gül - mekten katıltan bir karikatür, ötekine dudak büktürüyor. Fakat bir kaç karika- tür var ki, onları beğenmekte hemen he- men bütün ziyaretçiler ittifak ediyorlar. Değerli ve genç karikatürist Orhanı teb- rik ederken, sergisinin, ziyaretçiler tara- fından ittifakla ve en fazla beğenilen nüktelerini buraya da geçiriyorum; * İki kişi konuşuyor: — Avrupada her doktorun bir lâbora- tuvarı vardır! — O da bir şey mi birader! Bizde her doktorun bir apartımanı vardır. * Sakalları göbeğine varmış bir ihtiyar, içine gömüldüğü kitapların arasmdan, karşısında oturan gazete muhbirine ce - vap veriyor: — Ben bir âlimim... Bütün okuyup yazmakla geçirdim! Gözleri faltaşı gibi açılan muhbir, hay- retle soruyor: — Poki âamma, neyle geçimirsiniz üs - tat? ömrümü İki mütekait kaynatıyorlar: — İplik piyasasında buhran artıyor - muş? — Elbette artar... Kimsenin ipliği pa- zara çıkarılamıyor ki! * Çalh İbrahim, ressam Şevkete soruyor? — Doğru söyle üstat... Nasıl saylâv ol- dun? Ressam Şevket cevap veriyor: — Kırk yıldır cami resmi yapıyorum. Allah hâlâ düamı kabul etmesin mi? * Birisi ötekine dert yanıyor: — Ayol.. Bana tavsiye ettiğin kız ke- keme imiş! Beriki soğukkanlı gülüyor: — Daha iyi ya? Bir elbise isteyinciye kadar modası geçer! * Doktor, yataktaki hastasına soruyor: — Sizi iki aydır tedavi ediyorum. Ken- dinizde bit hafiflik hissediyor musunuz? — Nasıl hissetmem doktor, meteliğim ? '| kalmadı! mehtabın ne hale girdiğini gelin de siz | * Sineklerin Şişlide karargâh kurdukları (Devamı 9 uncu sayfada) yanların şapka alır « ken düşündükleri şeyler şundan ibaret- tir: Seçilen şapkanın elbiseye uygun renk- te olması ve tenleri » nin rengine yaraş « ması. Her ikisi de pek yerinde ve mü - him düşünceler. Fa- kat kâfi değil, Şık bir bayan, k Şapkanın saçların rengine u - yup uymadığı. Bazı renkler vardır ki ko« yu renk saçlara hiç yaraşmaz. Bilâkis ba- ti renkler de — sarı saçlara biç uymaz. Bunun için saçlarının rengini gözetme « den şapkasını seçen bayan güzelliği aley- hine yanlışlıklara düşebilir. Hangi renk şapkaların hangi renk saç- lara yaraştığını aşağıya yazıyoruz. Şık - lığa ve güzelliğe meraklı iseniz . hiç şüp- he yok ki meraklısınız - bir çok etüd ve tecrübeye dayanılarak hazırlanan bu tab- loda kendinize âit olanları hiç unutma - yınız, Sarı saçlılar koyu renklerden: Siyah, lâcivert, kızılımsı kahve rengi, çok koyu yeşil, gece mavisi, çok koyu mor. Açık renklerden de; beyaz, bütün do - nuk renkler, gri atrjan olanları giymeli, kırmızı, çiy yeşil Masmavi — renkte şapkalar sarışınlara yaraşmaz. Sarı, bej, sedef rengi, kok dö roş ta bu nevidendir. Koyu renk saçlara şu renk şapkalar yaraşır: Koyu renklerden: Siyah, lâcivert, ko- yu yeşil, kahve rengi hariç olmak üzere hemen bütün koyu renkler, Kahve rengi şapka alırken bu bâyan- a amaam MN“ Mavi renkte Örme blüz Sonbaharla birlikte örme bluzlar da ortaya çıktı. El örgüsü yapılan bu bluz- lar kadın zevkinin bir örneği olmakta- dır. (Her kadın kendi yaptığı- bluzla ö- ğünebilir.) Wallis mavisi renginde yünden örgü bluz. Örgüsü: (3) ilmik ters, (3) ilmik yüz.. Sonra desen başlar: Gene (3) ilmik ters- ten sonra (3) ilmik yüz. Fakat bu yüz ilmiklerin birincisi, ikinci ve üçüncüden sonra tekrar örülecektir. İkinci ve üçün- cü ilmikler birincinin arka tarafından örülür. Nihayete kadar ayni şeyin tek- ran. Beşinci sırada yeniden (desen) e baş- lanacak, Bu örgü bluzun rubadan aşağısı için- dir. Rubanın örgüsü (çaprast örgü) dür. Daima ikinci ilmik birinciden evvel alı- nacak. Hattâ ters sıralarda da. Yalnız ters sıralarda ikinci yerine üçüncü ilmik ikinciden evvel ahnır. |A lar çok dikkatli ocimalıdırıar, ŞŞapkanın rengi hiç bir zaman saçlarla bir olmama- h, mutlaka ondan az daha açık görün - melidir. Açık renklerden: Beyaz, bej, sedef ren- Bi, tabif renkteki hasırlar. Soluk renklerde çiçeklerden yapılmış toklar, bazı köyu retik saçlara yarâştiğı hâalde, bazılarına hiç yaraşmaz. Bu türlü şapkaları almakta her halde koyu renk saçlılar, sarışınlardan çok daha ihtiyat - kâr olmahdırlar, Yeşil, mavi, kiremit rengi, menekşe rengi ve sair bütün göz alıcı rerikler kö- 'yu renk saçlara çok yaraşır. Kısaca: Sarışınlar umumiyetle parlak ve göze çarpar renk şapkalardan kaçın- mah, solük veya koyu renkleri tercih et- melidirler, Esmerler (yani koyu renk saçlılar) a uyan şapka renkleri daha zengindir, Bu zümreye ayrılan bayanlar umumiyetle soluk renklerden sakınmalı, parlak ve koyu renkleri benimsemelidirler. İpekli elbiseler, İkullanıla ikullanıla » bilhassa harice fazla temas eden yer- leri - parlamaya başlar. Bu parlaklık, henüz kullanılabilecek bir halde olan el- biseye eski bir manzara verir. Bunun için parlıyan yerleri şu şekilde silmelidir. Bir kaba ilık su koyunuz. Runa birkaç damla (alkali) katınız. Çok yumuşak bir fırçayı bu suya batırıp elbisenin parlı- yan yerlerini hafif hafif silinz. Sonra Kısa saç modası Bir zamanlar ta - mamile ortadan kalk y a mış olan kısa saçlar yi son günlerde gene görülmiye — başladı Saçlarını uzatmış o - lan bir çok bayan - lar yeni baştan kes « tirdiler. Kısa saç mu- hakkak ki en pratik, ve hiç te çirkin olmu- yan bir şeydir. Ka - din güzelliğini hiç bir zaman ihlâl et « mez. Kısa saçların çoğalmasile, kısa saç tuvaleti modelleri de yeniden ortaya çık « mıştır. Yanda, önde ve ar- kada ufak ufak buk- Jeli bu model, kısa © — Baç için en güzel bir _fg örnek sayılabilir. Küçük değişikliklerle hem de deniz ve plâj hayatına tatbik e- dilebilir. Öndeki bükleler daha tabii şekilde tara- narak alın üzerine indirilir, yan ve ar -| halile de gece ve akşam için ne HO kadakilerden bazıları birbirlerile birleş - İpekli elbiselerde fazla giyilmekten hasıl olan parlaklığı nasıl gidermeli? hem spor, | tirilerek azaltılırsa plâj için mııkem!“': ceket etek Onü jile biçiminde -bir'cekot, düz bir etek, bluz yakasını andıran içten çıkma beyaz bir yaka. j Örgüsü — Ceket - etek jerse ürgüsü - dür. Lâcivert yün arasına beyaz yünden küçük daireler yapılmıştır. Bu daireler örgü yapılırken gene jJerse örgüsü ile (1 8, 5, 7, 5, 3, 1) ilmik şeklinde yapılmıştır. Önce bir ilmik beyaz, sonra bu beyaz il- miğiri iki yanlarından. her defa birer ta- ne arttırarak 7 ilmiğe kâadat çıkarmak. Sonra dâ yanlardan birer birer eksilte - rek bir ilmikle bitirmek. Her dairenin a- rasında lâcivert yünden (15) sıra örül « müştür. « Yaka birli lâstik örgüdür. Beyaz yün- le örülmüştür. kullanılmış ve beyaz bir keten parçasi- le, ıslanan yeri kurulayınız. Keten tüy bırakmaz, Başka bir bezle silerseniz sil- diğiniz yerde tüy kalır. Böylece parlaklığı giderilen elbiseyi bir askıya takıp asarak kurutunuz, Silme sırasında elbisenin buruşmamasına dik- kat ederseniz kuruduktan sonra — ütüle- meye bile lüzum kalmaz, bir hal alır. Bir band veya kordeli yanlardaki saçları kaldırıp yalnız dekiler muhafaza edilirse her türlü 5P0 zamanına uygun bir kuvafür olur. der ğil mi?

Bu sayıdan diğer sayfalar: