2 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

2 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Noye şaşırdın ? Bayan hizmetçiyi çağırdı: « — Gülsüm, bu iskemleye Hnasına bayan, üç haftadır ü- kzerinde hiç kimse oturmadı. İNasıl oldu da tozlandı bil - xXmem', » — Kendi da öyle " — Dün bizim Ali meyhanede l zurna sarhoş olmuş öyle mi? — Evet! — Söylesene, demek ben de — Köpeğiniz çok uslu. — Hele siz bir kere beni öpmek isteyin, bakın 6 zaman *eyni meyhanede mi içiyordum? ne kadar değişir.. Hemen sizi ısırmak ister! e— Geç kaldığın için kocana ne diye « ceksin? — Bir yalan uydurur, söylerim. — Ya inanmazsa.. — O zaman da başka bir yalat vy- dururum, Gerektir Şarkı söyliyeni gösterdiler: — Niçin şarkı söylerken gözlerini xa- pıyor. «— Herkesin yüzünün memnuniyetsiz - liğini görmemek için olsa gerektir. Ne yapayım? Kadın doktora sordu: — Doktor, kocam geceleri uyurken gok konuşuyor, ne yapayım” — Gündüzleri uyamıkken konuşma- sına imkân bırakın! — Hele zayıflamak için rejime gi - relim, ondan sonra pencerenin par- maklıklarını keseriz. — Sen hareket memurunun oğlusun değll mi? — Evet! — Öyleyse trenin ne vaklit kalkacağını bilirsin.. Bilirim.. Babam düdük öttürünce tren kalkar, Tavşandaki etiket Bay avdan döndü. ÂAv çan. tasında bir tavşan vardı. Ba- yan tavşana baktı. Üzerindeki gördü: «4,50> . — Bu etiket ne? Bay baktı: — Ha, sana söylemeyı v - nuttumdu. Tavşanı vurduğum saati etikele yazıp Üzerine as- tım. Oynayoruz İki çocuk birbirlerini dö - vüyarlardı. Anneleri gördü: — Siz deli mi oldunuz? — Hayır anne, kahı kocalık ede — Ben üç kişiyi öldündüm. — Hapishanede ne kadar yatacak- sın? — Bir ay!. — Üç kişiyi öldürdün, bir ay yatı- yorsun ha? — Bir ay sonra, götürüp asacaklar BARAI Düşündükçe Karı koca kavga ediyorlardı. Prkek kadına bağırdı. Kadın: — Bağırma, dedi, beraber yaşadığı- Mnız uzun seneleri düşün. Erkek bir kat daha fazla bağırdı: - — Onlarş düşündükçe bağıracağım — Piyanon âdeta bizi serhoş ediyor. — Gene kâr ettin, akşamları rakı pa- tası Termekten kurtuluyorsun! Garson lokantada salatayı müşteri- nin üzerine döktü. Müşteri kızdı: — Bu ne hal, bütün salatayı üzerime döktün.. » Garson cevab verdi: — Üzülmeyin efendim. Başka hir salata daha geti #AARE Ne vaklt7 Muallim sordu: — Yavuz hangi muharebeden sonra öldü? Talebe düşündü: — Son yaptığı muharebeden sonra — Bir yemek kitabı ile bir moda mec- muası alacağım.. — Niye yarıyacak? — Son moda bir pirzola pişireceğim de.. Gelişindeki sebep Adamın biri doktora gitti. Doktor muayene otti — İçki içmiyeceksiniz, s&gara içmi- yeceksiniz, geceleri erken yatacakmı- nız! " Dedi. Adam boynunu büktü: — Ben size bunların aksini yapabil. mek için gelmiştem. Bankanın hademesi — Bay kasa - dar pantalonunuzu ütülettim, getir- dim: Alın da, giyin! — Çıkar paraları, — Çıkar paraları. — Çıkar paraları. — Biraz hızlı söyleyin, ne tstiyorsunuz: Anlamıyorum, Bayta 7 Gümüşhacı köydeki sel felâketi nasıl oldu? - Kasaba sellerin dağlardan getirdiği fAılı — T ve kurt, çakal, kuş leşleri ile dolu — (Baştarafı 1 inci sayfada) Vakit, öğleyi geçti; memurlar vazife başında, halk işlerile meşgul, orman mu- hufaza bölüğü atışta! Fakir evlerde hiç kimse yok, kadın, çocuk hep'beraber ba- Şak, dane toplamağa gitmişler, diğerle- rinde kadın ve çocuklardan başka kimse yok, herkes çalışıyor! Bütün bu sahne- nin üstünde; kararmağa başlıyan sakin ve sinsi bulutlar meğer ne facialara ge- beymişler!.. Ekiciler: — Oh... diyorsar, neredeyse yanan ken- dirlerimizin imdadına yağmur geliyor. Evet, geliyor, geldi, gecikmedi, sast 14 de başladı. Ulfkun şark ve cenubu çok kapalı, kap- kara, kirli bir kömür dumanı gibi kesif bir sis geliyor. Fırtına, deniz fırtınası gi- bi., Yerle gök arasında sütun halinde su kaldırıp indiriyor. Kasabanın ortasından geçen dere dolu, azgın akıyor, her taraf kaynıyor, su meğer ne korkunçmuş!.. Yağmur sularım kendir tarlalarına çe- vircceğiz diye ellerindeki bellerle koşan halk, korku ve dehşetle dönüp birer, bi- rer kaçışıyor, evlerinin kapılarını dolu çuvallara tahkime çalışıyorlar. Yağmu- run başlangıcından 10 dakika sonra Os- mancık caddesinden sel gelmeğe başla- dı. Bu derenin almadığı su idi. Hızlandıkça hızlanan sel her evi teh- dide başladı, herkes uğraşıyor, fakat ku- durmuş bulanık su coşuyor. — azıyordu. Bütün didinmelere rağmen evlerde su bir metre yükselmişti, cereyanın kuv- vetli olduğu semtlerde gürültüler başla- dı, yuvalar yıkılıyor, azgın su uğultula- rile mazlum ve şaşkın çığlıklar boğuşu- yor. Sel, önüne kattığı her şeyi sürüklüyor, her şeye çarpıyor, yıkıyor, kuduruyor, ilerleyip gidiyor; durmuıyacak, dinmiye- cek gibi gidiyor ve götürüyor. 40 dakika devam eden bu şaşırtıcı, do- hdüu sağnak, fırtına, sel birleşip müthiş bir felâket meydana getirmişlerdi. Yıkı- lan evlerin altında kalanlar, kaçarken boğulanlar, çatılarda, sudan kaçıp gene ölümle karşılaşanlar, sürüklenen hay- vanlar, ev eşyası hep birlikte gidiyor.. Tabtat gene haşin, gene kindar bu acıklı, feci manazaradan hiç tevahhuş etmemiş, müthiş bir tarrake, göğü güneşten bir hançerle yarıyor, kamaşan, korkan göz- ler yerlerde titreşiyor! Anladık, bu saikanın kurbanı Ovacık köyünden iki adamla bir merkeb imiş. A- damlardan biri çok yaralı, diğeri de ona yakın, eşek ölmüş, yaralılardan biri öyle tırmalanmış ki etrafını kıvrana, kıvrana in gibi, harman gibi oymuş Sokaklarda atların göğüsleyip yardığı suları kimse geçemiyor, herkes şaşırmış, her şey batab ve bitkin. Biraz rahmet istiyen kendir tarlaları sel yatağı, tütünler berbad, harmanlar tarumar, ambarlar sel önünde sürükle- Türk or_du.ıu, Her Türkün Gözbebeği.. «Enez» de oturan okuyucumuz Bay Sü- leyman Vural bize yolladığı mektuba-: —8on Posta'nın muharrirleri neredey- diler, araya araya bir kaldım, diye baş- lıyor. Okuyucumuz her Türk gibi ordunun doymak bilmez bir âşıkıdır. Büyük manev. raları takib eden geçid resmini görmek yılınlıı__h ee nen birer sefine olmnştu. Elektrik mo- törhanesi de kısmen harab olduğu için akşamın baskın halindeki karanlığına kasaba, derin ve matemli bir tevekkülle boyun eğmişti. On beş gün daha karan- lıkta kalmamız lüzımmış, işte bu facia- nın sonu daha çok hazin! CS. A muhabirimizi; diği malümat Amasya muhabirimiz de Gümüşhacı- köyde felâketten sonra yaptığı tetkikatı şöyle hulüsa etmektedir: «Sel kasabanın Çay mahallesini istilâ etmiş, yarım saatte 180 ev tamamen sel tarafından götürülmüş, 15 ve oturula. mayacak şekilde, 20 ev de tamir kabul eder şekilde harab olmuştur. 7 kişi bos ğulmuş, bir kişi kaybolmuştur. Mevaşi- den binlerce zarar vardır. Maddi zarar bir milyon Hira tahmin edilmektedir. Sel teressübatının üzerinde selin dağlardan sürükleyip getirmiş olduğu yüzlerce yı« Tanın kıvrılıp “yatmış olduğu, yanlarına sokulan insanlara dillerini çıkartıp mü- dafan vaziyeti aldıkları görülmektedir. Gene sel teressübatı arasında dâğlardan sürüklenip gelmiş ve boğulmuş yüzlerce kuş, kurt, çakal ve sair hayvan leşleri vardır. Gümüşhacıköy zenginleri felâket. zedelere yardım etmektedirler.» z Kızılcahamamda yağmurun zararları Kızılcahamam (Hususi) — Çok — şid. detli sıcaklar devam etmekte ve halkı bunaltmakta idi. Evvelki gün havayı bir- denbire kara bulutlar kaplamış ve bar- daktan boşanırcasıma sürekli ve şiddetli yağmurlar yağmıştır. Bu yağmurlardan Kızılcahamam - Ankara şosesinin bir kıs- ma ile Kızılcahamam ile Güvem nahiyesi arasındaki şosenin birçok yerleri harab olmuştur. Araba ve otobüsler işliyeme- mektedir. Kazamız kaymakamı Vasıf Kolçak ta rafından Güvem nahiyesi müdüriyetine verilen müstacel emir üzerine derhal yol boyuna amele sevkedilmiş ve tami. rata başlanmıştır. Serbest delilerden : Zayıflama delisi. (Baştarafı 2 inci sayfada) — Çok yiyorsun!. Yeme!, Şişiyorsun!. Şiştin!. Şişeceksin!. Diye, muttasıl kafa ve sinir törpüler. Zayıflama delisinin: «Yarabbi, şükür!» dediği yoktur. Sofradan, başlanrmış seb- zesile yarım dilim karpuzunu yedikten sonra kalktığında, ilk sözü: <Öf! Bugün gene çok yedim!. dir. Hulâza, züppeliğin veledi ziyamı olan bu müz'iç Ülete tutulanlar için dünyada rahat ve huzur olmadığı gibi. bunların muhitlerini iz'aç etmek itibarile de, cemie yete zararları vardır. Hemen Cenabihak, ayni zamanda sari olan bu derde giriftar olmaktan, çoluğu. muzu, çocuğumuzu korusun! E. Toalu disi gibi yüzlerce kilometre yürüyerek o0 rayı doldüran elti binden fazla halk ara- sında aradığını nani bulacak, bulamayın- ca bir mektup yazarak hislerini anlatmı ya karar vermiş. * Bon Posta manevraları muharrirlerin den ve fotoğrafcılarından seçdiği bir &e kiple takib etmişti, günü gününe yazmiş- f Bugün tekrar bu meseleye dönüşümün sebebi: Hepimizin hissini bir defa daha iz- hara yesile verdiğinden dolayı okuyucusu Bay Süleymana teşekkür etmekte Ibarel için tâ Enezden kalkmış, tam 300 kilamet- zelik bir yolu yürümüş, sahaya gelmiş, kendi tâbiri ile: «Rüzgür gibi akan süvariyi, yılkdırım gi- bi giden topçuyu, kale halinde piyadeyi» sevincinden ağlıyarak seyretmiş, sonma okuduğu gazetenin muharrirlerin! aramı- ya koyulmuş, halkın dilinden halkın se- vincini de yazdırmak istemiş. Fakat ken- Okuyucularımızın sorgularına eevablarımız Bay Muhittin Bingöl'e: — Mektubunuzu aldık. Cevab vermek isterdik. Pakat adrces yazmamışsınız. Sor- gunuza bu sütunda cevab veriyoruz: Eser kitab halinde çıkmamıştır. Kısmen haya- Hdir..

Bu sayıdan diğer sayfalar: