6 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

6 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

,/ e SON POSTA İS rast- g Ta hi İlmektebine girdi. ız: | ene onu doktor yapmak istiyordu. Fakat o, heykel-||ralierle beraber » al etti ve 19 uncu asır, onun dâhiyane cserlerile ye lemin etmişti, Fakat o astronomi öğ İMÇ Paldağı şeyler, ilim dünyasında büyük yen kitablarında dalma şu şekilde satırlara ei : #4) Si #**k almışlardır. İşle size p >. dn, Hitler Masaryk , vu Sa reisi, ihtiyar bir Avus-| & Teçenlerde ölen ilk Çekotovak Cum- # “lan ği hurreisı Ma - e VE hş ade saryk'in babası 2- e N küçü, ge rabacı, annesi İse Pi di kann iğ hizmetçi idi. Ba | diy, dan Kia. bası onu ilkönce N a e demirci olsun diye # er | Hajkowice'e gön- pi sık sik | MİN Yemi bü dermişti, Orada u- İK ni e 5 İzan müddet ocak. A. taki ateşi şiddet Mig, Yaruma iş b Yor 0 lendiren © körüğü Kl e ur, Onu çekip durdu. Bir Masuryk Kübik bir Hitlerin çocukluğu | gün de bir tahlac * için zorlı e nın üzerine şu cümleyi oyarak bıraktı ve kaçtı: * Mussolini demirci olan babasının fkin-| Allaha ısmarladık arkadaş, istikbalde say YDİ bir daha kurum içinde parmaklarımı ya- karak çalışmıyacağım. Thomas». Fakat Masaryk Cumhurreisi oluncaya kadar da daha birçok güçlüklerle çarpışmak mec- buriyetinde kaldı. e ae cek yerde sırala rın altına girer ve oyun oynardı. O- nun için on beş ya- Şına kodar doğru dürüst okuma yaz- * L b mayı bile öğrene- * memişti, İlk silâhlarını ba. Stalin Hakiki soyadı Yugaşvilidir. Büyük bir zekâya malik ol- duğunu gören ai. lesi erkânı onu ra» hib yapmak * arzu basının dükkânın. da yaptı. Fakat iyi bir demirci olma- Bundan dolayı da sık sik döv * » » Kay - Şok A ş << e A Ma ettiler. Bir Gürcü Tr, Sü İK imak i,, SDEhwa şehrinde bir satı- | kunduracısı olan EĞ Kendi A İbabası (o kendisin A, rühban mektebine ki kaydottirdi Bu ç suretle kbalde İk, den , | yi idare ede- h MN cek zat papaz oldu, ya ka Ebeveyni onun bir Stalin » a NE SM gün Tiflis başpiskoposu ulacağını tahay- ye > e Birdi, yül ediyorlardı, fakat üm.dleri boşa çık- tı. Rühban mektebinden ruhani disip- linsizlikten dolayı kovuldu ve siyasi ha- yata atıldı, Çan Kay Şeki gençliği Ki KL OR a e al Pah A Deinişti!., İnne Şimdi öğrendiğimize göre, memleket $ ÜÇ nalla bir ata kaldı! sporunu ve memleket sporunun bu kıy- Çoban Mehmed, o; ği Hakikaten bugünün her sahada tanınmış büyük adamlarının i kendisine : v çocuklukları çok başka geçmiştir ve hemen hepsi hayata baş- ve kürk tüccun olması ; > tel ya ndi On se. |ka başka şahsiyetler olmak üzere atılmışlar, buna rağınen son- dahil oldu. Fransızca (Vu) mecmuasından Çoban Mehmed weşhur güreşlerinden birini yaparken iştirak edeceklerdi. Dün memnuniyetle haber aldığımıza göre, değerli san'atkâ- hur adamlar eğer Dabalarını dinleselerdi ne olacaklardı ? «Ebeveyni onu bankacı yapmak istiyordu. Fakat o bah mdi ismi İngiltere tarihinde en büyük ami- edilir.» Y ikleriİra ya iradeleri, yahud da şansları vasıtasile asıl hüviyetlerini birkaç misal: Robert Taylor Babası onun aktör değil, doktor olma sını arzuluyordu. Onu akliyeci yap- mak istiyordu, Ka. kat Hollywood'da. ki jon prömiyele rin şampiyonu bu- gün hastaları iyi etmek şöyle dur. sun, bilâkis kalb. lerde derin rahne- ler açıyor. Rober: Taylorun çocukluğu » : Paderewski Musikiden anlamıyan köylü babası oğ- lu hesabına çiftçi olmaktan (başka bir gaye düşünmü- yor ve çocuğunu deli sanıyordu, Validesi ve hoca- ları çocukta büyük bir musiki istidadı gördüler. Ellerinin çok küçük olma- sından dolayı isti-! dadını Paderetosiinin o değil, ağız çalgıla-! gençliği rında gösterebile- ceğini düşünmüşlerdi. * Greta Garbo Ebeveyninin kendisini sevkettikleri yolda devam et seydi bir moda e *, » ni EN vinin direktörü o- Ş* “& lacaktı. Stokholm ö da bir mağazada satıcı idi ODant # markada Cari Brisson'un nazarı dikkatini ocelbett ve kendisine sine. mada (oynamayı tavsiye etti, Bir, kaç gün sonra da Garbonun gençliği Greta Garbo, Cari Brisson'u elinde bir piyanoda | * Dünyanın en büyük operatörün Sayfa 7 a ün harikulâde maceraları: (1 Falcılık beni bir günde sefaletten kurtarmıştı Tavan arasında oturduğum evin kapısında bir gece muhteşem bir otomobil durdu. Elinde bir zarf tutan şoför telâşlı jesti Nakleden: İl Dili tutulmuştu sanki, benim fev- kalâde kuvvet ve nüfuza sahib oldu- ğuma inandığını, iman ettiğini gösteren bir tavırla ve gayet bitik bir sı — “Delikanlı, diye mırıldandı. Mazimi pek iyi bildin. Davamı kazanacağıma İdair verdiğin müjde de inşallah doğru çıkar. Evet kocamdan ayrıldım. Şimdi de nafaka için uğraşıyorum, dedi. Sonra daha heyecanla anlattı: — Muhakeme bitti. Yalnız karara kal. dı. Avukatlarım, bütün hüsnü niyetleri- ne rağmen, davayı kaybedeceğimi söylü- yorlar ama; bende garib bir kanaat var. Muhakkak kazanacağım ve körolası camdan şıkır şıkır paraları alacağım di- yorum. Senin falın da bu kanaatimi kök- lendirdi. Ev sahibim, falcılara para vere vere alışık olduğunu gösteren bir jestle çan- tasını açtı ve sanki bakkaldan tereyağı alırmış ta parasını verirmiş gibi, bana da bir banknot uzattı, almadım, reddet- tim: — Rica ederim madam, dedim. Para ile fala bakmam. Onun için alamıyacı- ğım Kadın ağzımdan girdi, burnumdan çık- tı. Kendine göre bir mantık, felsefe yü- rüterek — Yoo!.. Olmaz vallahi! diye itiraz et- ! Eğer ben sana para vermezsem, sen de bu parayı almazsan, falın uğuru ka. çar, sonra, sen de uzun etme canım Ka- run değilsin, a!... Baktım çıkar yol yok, sonra benimki daha ziyade istemem yan cebime koy şekli idi. Onun için, yalancıktan öksüre- rek boğazımı temizledim, ve «Madam, dedim. Bu lütfunuzu bir borç olarak ka- tta da tediye , bu şartla olursa kö Kadın zaten dünden hazır. Parayı avucuma sıkıştırdı. Sonra, iki elile elimi hâraretle salladı. «Orasını düşünme, ko- lay canım» dedi. Kadın hızır gibi yetiş- mişti imdadıma... Verdiği 10 frangı, üç dört gün nafaka yaptım ve gene kilo- metrelerce taban teperek, Pâris kazan ben kepçe, kendime bir iş aradım. Gece- leri yeni «kâşane» me dönüyor, birleik kanapeme kıvrılarak sâbshi ediyordum Ha, bakınız, odama taşındığımın ilk ge- cesi, gözlerimi tavana kaldıracak oldum Bir de ne göreyim, o küçücük hava deli- E'nden muazzam ve pırıl pırıl yanan bir yıldız, bana göz kırpmıyor mu?.. Adetâ sevindim ve «Ulan Sava, diye mırıldan- dım. Bahtın açıldı artık, bak, talih yıl dızı bile artık sana gülümsüyor.» Dördüncü günü akşamı odama çıkmak üzere, gene merdivenleri tırmanıyordum menekşe demeti ile ziyaret etti, Önünde açılan büyük istikbale geyel mütevazıane a.a âruf san'atkârlar Çoban Mehmede mak için bir müsamere veriyorlar metli şampiyonunu seven bazı san'atkâr- larımız, Çoban Meh- mede üç nalla bir atı da temin etmek ar- zusundadırlar ve bu arzunun — tahakkuku için lâzım gelen pa-| rayı tedarik etmek maksadile de, büyük bir müsamere tertib etmişlerdir. Bu ayın sekizinde, yani önümüzdeki sa. hı akşami, Şehzade. | başında Turan tiyat- rosunda verilecek o- lan bu müsamereye, san'atkâr Naşid ve Hazımla Muammer (Devams 9 uncu sayfada) ki, kapıcı arkamdan seslendi: — Nerede idin yahu, ev sahibi, sabah- tan beri sen! arıyor, git bakalım ne isti- yor. Davran, durma Yaşı geçkin, fakat hâlâ güzel olan şi- rin ev sahibem, beni görür görmez, iki yanağımdan şapur şupur öptü, sonra: - Sen peygambermişsin vallahi... Sa- »a iman ettim, diye coştu ve gözlerini bayılta bavılta, sevincinden â şıkır şıkır oynıyacak bir tavırla ilâve etti: — Temyiz mahkemesi, benim lehime benim şerefime bir ziyafet Eğlencede bulunan herkes, faler- terdiğim mucizeler., harikala- ti. Bu yüzden, fırsatını, ko- layını bulan herkes falına baktırdı. Ben de bittabi, bütün bu aptallar dım, kırama. | geri çevirmedim, çevir. | tim, İşin düpe artık izi bakmasam, Zira zihn m işl daha sakin bir zamanımd a emir rlandım. yordun, çmişini, geleceğini nasıl i yerine Madem | sahibi getiririm, bakm erle beni arıyordu brahim Hoyi Kapıcı hayret içinde: «Senin kâölantor lardan dostların varmış meğer! dedi Bu (hissi kablelvuku) u hepimiz bili. riz, tatmışızdır. Fakat nasıl, neden olur, menşci nedir daha hâlâ meçhul bir ka- ziye halindedir ve ancak kim bilir nice yıllar sonra, telepatik ve diğer şuur allı hislerimizi tahlil ve tayin ettikleri za- man da hissi kablelvukuun hakiki mahi- yet ve keyfiyetini öğrenmiş olacağı? Ben, şahsan daha ziyade müsbet ilim- leri öğrenmeği tercih ettim. Daha doğ. rusunu İ İnsanın beynini, harab eden düşün tini bozan esrarla | uğraşmaktan çekindim, korktum, daha İhâlâ da korkarım, Bu kadar ukalâlık ye. ter, fazlası can sıkar, Gene hikâyeme ge teyim Bu fal bakma hâdisesi bana çok yara. muştı. Ev sahibi kadının gözünde bir kahraman kesilmiştim, ade Yadınca- nimle meşgul olmaya başladı ve Jâ kılığıma itiraz etti dedi, sana bu elbiseler hiç ya kışmıyor, Biraz daha iyicelerini alayım. Hem, söyle bana canımın içi, daha ne ek- siğin varsa bildir, çekinme. hem bunda sıkılacak, çekinecek ne var, ben istiyo. İrum. Sot , sana da sadaka vermiyorum ki, Kadının bu sözlerini sened ittihaz si emiz olmasına. temizdi amma, pek öyle ahım şahım bir şeyler değildir. Dost başs, düşman ayağa bakar, dediklerini hatırlıyarak, ben odayı *ut- madan önce kendime çekidüzen öm, elbiselerim vezir- ken kuvveti en fazla bizim postallara ver- miştim. Onun için, madamın sözle sened ittihaz ettim ya, ona: Aziz madam, bana harc paraları da ödünç olarak sayacağım, d ye kaydı ihtiraziyi dayamadım. Ber vilik etmek istiyen ve bunu can ve gös nülden yapan kadına «Hayır olmaz, ka- bul edemem: desem sönki boyum bir kaz rış artacak miydi, yoksa, vaktile gök- ten maldeler indiği gibi, ma şapka konacak, sırtıma ceket, a ma panta- İlon mu geçecekti? Elbette ki daha bir sürü acı tecrübelerden geçerek, şunu öğrenmiştim ki: İnsan ağzı ile kuş tutacak kadar marifetli, kitabların tas- “ir edegeldiği kada; faziletli ve namuslu da olsa, üslü başı pejmürde mi, yırlık, pırtık mı, cemiyette beş par değeri yoktur. Açık olan bütün Kapılar yüzüne kapanır, Üstelik te her uğradığ nasibin budur, diye de ciğeri beş pers miyenlerden bile beline tekmeyi Yi Yeni elbiselerimi sırtıma geçirdiğim günün akşamı, muhteşem odamda, gene wlen, ci katıksız somuna dayanmıştım ki içeri giren kapıcı hayret içinde: — Mösyö Sava, bir yol aşağıya in. Kapıda gayet şık, mükellef bir oto- mobil durdu, seni soruyorlar. Desene ya- bu, kalantorlardan dostun varmış senin meğer!. dedi. keşlettin?. diye sorabilirsiniz, bunu, şöyle izah edebilirim Bunu zihni bir takım karışık faaliyet- lerin doğurduğu telepati ve ipnotizma ile, anlamıştım. Bugün ipnotizmanın ne olduğunu pek iyi biliyoruz, fakat istik- bali anlamayı, keşfetmeyi ancak shissi kablelvuku. kelimesi ile tarif edeceğim. Şaşırmıştım. Mükellef bir otomebii ne- le. ben nerede idim. Sonra, öyle kalan- or insanlardan da; hele burada hiçbir ahbabım yoktu. Acaba beni arıyan, ne- rede oturduğumu araştırıp bularak, G kapıma kadar gelen kim olabilirdi Gece tüyamda şörseydim, hayra y »rmazdına, — kime vay

Bu sayıdan diğer sayfalar: