21 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

21 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Mart SON POSTA Sayfa 11 Çekoslovak kabinesine Süde nazır dahil olacak | » Almanlarından iki (Baştarafı 1 inci sayfada) ! bu hâdiselerle bir an evvel meşgul olma- mi Peşter Loyd gazetesinin Prag muha-| ğa davet etmekte ve şöyle demektedir: biri, Çek hükümetinin Paris ve Londra hükümetlerile bu hükümetlerin yabancı bir taarruz halinde kendisine yopacakları yardrm hakkında mutabık kalmadan, Sü- det Almafıları hakkında kat'i hiçbir ka- rar vermiyeceğini yazıyor. Gene yarı resmi organ olan Uj Macar- say gazetesi, Südetler meselesi hakkında ki Alman hattı hareketinin Matar İstek-| lerinin ballini de kolaylaştıracağı kanaa- tindedir. Gazete diyor k Macar istekleri, Alman isteklerine bağlı bulundurulmalıdır. Çeköslovakya dış ti- caretinin yüzde 60 ilâ 70 i, Almanya, Le- histan ve Macaristanladır. Buna bi Çekoslovakya, ekönomik bakımdan, ü komşusuna bağlıdır ve bu üç devlet tara- fından ayni zamanda yapılacak bir boy- kotaja çok zor mukavemet edebilir. Alman gazetesinin ihtârı Berlin, 20 (A.A.) — Havas ajansınızı muhabiri tolgrafla şu haberi vermekte- dir: «Hitlerin nutkunun ferdasında Völki. şer Beobahter gazetesi, «Komünistlerle Çek mutaassıblarının Südet Almanları- na karşı tahrikâtları» hakkında Çekoslö- vakyaya bir ihtarda bulunmaktadır. Nasyonal - Sosyalist partisinin resmi gazetesine göre bu tahrikler, «kolayca va- him çarpışmalar intae edebilir.» Nazilerin organı Popaja'da cereyan et- tiğini bildirdiği hâdiseleri zikretmekte ve burada Henlein'in nümayiş yapan ko- münistlerden birinin fena muamelesine maruz kaldığını kaydettikten sanra bu hâdisenin bir taraftan Almanlar, diğer taraftan da Çekler ve komünistler ara- sında vahim bir arbede vukua getirıi lecek mahiyette olduğunu tebarüz eftir. mektedir. Gazete, bundan sonra Çekaslovakyayı Avusturgyada İntiharlar günden Güne artıyor (Baş tarafı 1 inci sayjada) hareket — etmiştir. |giltere ar: |lardan birinetsi haklı veya haksız olarak men İfaatlerinin berri Avrupada olduğuna kani - «Südet Almanları hududdaki - komü- nistlerin ve Çeklerin tahrikâtına maruz kalmağı kabul etmezler. Eğer tahrikâtcı- lar şiddetle bu hareketlerinden menedil- mezlerse vahim çarpışmalara sebebiyet verilmiş olur ve bunun mes'uliyeti de Sü- det Almanlarına tahmil edilemez.» İncüterenin vaziyeli Landra 20 (AA) — Sunday Times gaze « tesinde Çekostovukya meselesini tedkik eden. Bkrutator, şöyle yazmaktadır: *Çekaslovakya ile hiç bir itâifakımız yok- tur. Bu memleketin mükadderatile uzaktan alâkadarız - Filhakika Almanya, Çekosdlovak- yayı harbde mağlüp ederek sonra da Fran - sayı datllâ edöcok olursa belki şark müttefi - kimizin yardımı olmadan Almanya ile mu - arebe etmek merburiyetinde kalırız. Fakat Fransa için olduğu kadar bizim için de Çe - koslorakyanım müdafaası için açılacak harb, bir müdafaa harbi olacaktır. Pransa ile İn- andaki büyük fark şüdur ki, bun- dir. Halbukf birlm menfaatlerimiz için ayni şey, söylenemez. Almanya ile şimdiden mer - Keği Avrupada çarpışmak mi lâzımdır, yok- sa bilâkis onu Mafino hattının arkasında mi beklemek Ieab eder? Burasını tayin etmek Fransaya alddir. Fransanın bu husustaki ka rarı, bizi şu noktadan alâkadar eder: Eğer Fransa bir hata neticesinde mağttp olgecak olursa, onun bu hatasını tamir etmek için herhalde bizim kendisine yardım etmekliğimiz lâzım gelecektir.» İngiltere ne vakit harekete geçecek? Birutator, bundan sonra, İngilterenin han gi bayati menfaatler uğrunda harbi göze a- Tabileceğini saymaktadır. Ona göre, Çeka<lovakya meselesi, meselâ Akdeniyle münakalât serbestliği gibi İngi - lislerin menfaatleri cümlesinden değildir. Şu halde General Pranko, İtalyaya — tehlikeli menfaatler temin ettiği takdirde, fakat an- cak o zaman yüksek sösle konuşmak icab e- gdecektir. Almanya ise şarkta denize inip Asyaya doğru uzanmak ve Akdenizde İngiliz mü - nakalâtını kesmek tehdidinde bulunmağa baş ladığı zaman tehlikeli addedilir. Hatayda seçim Haziran sonunda Bitmiş olacak (Baştarafı 1 imci sayfada) Holanda hükümeti, | dığı intihabat nizamnamesi baştanbaşa Kautski'ye Holandada oturmak hakkını | tadil edilerek Türkiyenin ötedenberi mü- vermiş bulunmaktadır. Postalar Berlin, 20 (AA.) — Avusturya posta idaresi, B. Hitlerin bir kararnamesile Al- man postalarına ilhak edilmiş ve posta bakanlığına bağlanmıştır. Posta tasarruf sandıklarının mel ve mülkleri Alman devletinin hususi malı olarak ilân edil- miştir. Şuşnig muhakeme edilecek Viyana, 20 (A.A.) — Röyter ajansı bil. diriyor: Dolfus'un katlinden dolayı asıle mış olan nazi davasına tekrar bakılacağı için B. Şuşnigin, bu davaya idhal edilece- ği haber verilmektedir. Muhakeme esna- sında, Feyin Dolfusun katlinde medhal- dar bulunduğunu ve evvelki hükmün fa- hiş bir adli hata ve bunda da B. Şuşnigin büyük bir mes'uliyeti mevcud olduğu- nun- işbatına çalışılacağı zannedilmekte. dir, dafaa ettiği noktai nazara muvafık bir şekle sokulmuştur. Hazırlanan yeni inti- habat nizamnamesi 94 maddedir. Bunda değiştirilen mühim noktalar dünkü tel- grafımda yazdığım gibi intihabatı alâka- dar eden cürümler için mahalli mahke- melerden ayrı hususi bitaraf bir mahke- me teşkilinden başka bilhassa her mün- tehibin hangi cemaate mensub olduğunu söyleterek sadece bu ifadesi ile bu ce- maat listesine yazılması Karandır. Bu suretle meb'us intihabına esas olacak bir nevi serbest reyiâğm yapılmış olacaktır. Diğer tarâftan intihabat esnasında vu- ku bulacak cürümlere ald olarak eski ta- limatnamede mevcud cezaf hükümlerin Bgösterdiği tedhiş manzarası tamamen or- tadan kaldırılmıştır. İntihabata 15 nisanda başlanarak hazi- ran sonunda nihâyet verilceccktir. Bu in- tihabatı komisyon tefakatihde kontro! et- Mükamat, B. Şuşnigi ne yapacaklarını | mek üzere Milletler Cemiyeti tarafından tayinde çok zorluk çekmektedirler. Ev- | 20 kadar murakıb yakmda Hataya yolla- velâ kendisini yabancı bir memlekett |nacaktır. Bunlar meyanında heyetl izin göndermeyi düşünmüşlerse de, zannedil- ' talebi üzerine Yugoslavya ve Yunanistan dğine göre eski başvekil buna muhalefet | tabaasından murakıblar da bulunacaktır. ve her türlü politik faaliyetten istinkâf edeceği hakkında teminat vermekten im- tina ctmiştir. İtalyan dostluk heyeti Japonyada 'Tokyo 20 (A.A.) — İtalyan dastluk | mesi:; hey'eti, buraya gelmiştir. Holanda da İtalyan İmparatorluğunu tanıdı Roma, 20 (A,A.) — Holanda, fiilen, İtalyan imparatorluğumu tanımıştır. Ye ni Holanda sefiri, filhakika, itimatna - «İtalyan Kralı ve Habeşistan ru» na vermiştir. İki tayyare filomuz Balkanlara gidiyor 'Türkkuşu tayyarelerinin Balkan dev- Ti hükümet merkezlerine yapacakla- rı seyahat hazırlıkları başlamıştır. Seya- hate mayıs ayında başlanacak, on beş günlük müddet zarfında Bükreş, Belgrad ve Atina ziyaret edildikten sonra tekrar Ankaraya dönülecektir. Seyahate iki fi- lo iştirak edecek ve kafile Türkkuşu u- müm müdürlüğü mektebler müdürü yüz- başı Zekinin riyaseti altında olacak, Türkküşü başmuallimi Sabiha Gökçen de seyahate iştirak edecektir. Dostlarımızın, şehirleri üzerinde muh- telif uçuşlar yapılacak, paraşütlerle atla- nılacaktır. Türkkuşu filosumu karşılamak üzere Bükreş, Atina ve Belgradda da ha- zirlıklar yapılmaktadır. Mayıs ayından itibaren Türkkuşunun memleket dahilinde yapacağı propagan- da uçuşları da başlıyacaktır. Muhtelif tayyare filoları Karadeniz, Trakya, Ak- deniz, Doğu vilâyetlerinde uçuşlar yapa- cak, tayyarecilerimiz gittikler! yerlerde konferanslar vereceklerdir. Halk böyle- ce havacılığa teşvik olunacaktır. Vilâ- yetlerde halktan mürekkeb paraşüt grup- ları meydana getirilecek, Türkkuşu teş. kilâtı mevcud olmıyan yerlere de hava- cılık faaliyeti yayılacaktır. Amerika mütearrız Devletlere karşı Yeniden cebhe alıyor (Baştarahı 1 inci sayfada) Güzete bu süretle, B. Ruzvelt tarafın- dan Şikago nutkunda zikrerlilen harbcı milletler hakkında karantine fıkri için bir tatbik şekli teklif etmektedir. Bundan başka, bu makalenin, hüküme- tin dış politikası sahasındaki hareket ser- bestisinin genişletilmesi için başlanan mücadelede ancak bir unsur elduğu gö- rülmektedir. Bu genişletilmeye tarafdar olanlar, son Avrupa hâödiselerinin ve bil- hassa B-Kordel Hull'un nutkünun efkârı umumiyede husule getirdiği heyecan- dari istifade etmek istiyorlar. Hattâı kon- grede demokratları ve cumhuriyetcileri temsil eden bir grup adına Minesta meb- usu B. Maasın bir kanun teklifi yaparak bitaraflık iptalini isliyeceği bildirilmek- tedir. İyi malümat alan mehafilden veri - len malümata göre, bu istikametle ya - pılacak bütün gayretlere hükümet mü- zaheret edecek ve fakat hükümetin res- mi mümessilleri bu meselede açıktan a- |çığa vaziyet almıyacaklardır. (AA.) Türk - İngiliz müzakereleri (Baştarafı 1 inci sayfada) tedkik ediliyor. Bu müzakerelerde bir istikraz meselesinin mevzuubahs ol- madığı bildirilmektedir. Türk hey'eli Ankara, 20 (Hususf) — Londra mü- zakerelerini hükümetimiz namına resmi surette idare edecek heyetimiz Londra Büyük Elçimiz Fethinin Te« isliğinde teşkil olunmuştur. Heyetin ikinci reisi İş Bankası umumi müdü- rü Muammer Eriş'dir. Etibank umum müdürü İlhami Nafiz Pamir ile nakid işleri umumt müdürü Halid Nazmi murahhaslardır. Merkez Bankası Umumi Müdürü Ankara, 20 (Hususi) — Merkez Bankası umumi müdürü Salâhaddin Çam Londradan şehrimize dönmüş- tür. Nakid işleri umum müdürü Landraya gidiyar Ankara, 20 (ALA.) — Haber aldığımıza göre, Maliye Vekâleti nakit işleri umum 'Harikulâde bir macera- nın hikâyesi (Baş tarafı 7 nci sayjada) «Kimlerde fotograf var?» suali, olduk- Ça aydınlanmışa benziyordu. Müşahede- lerimi, aklımda şöylece sıraladım: Vogel: Kutu biçimi Voiytlander maki- mesi, Duclos: Eski model, Refleks makinesi. Skelton: Kodak, Retina. Martin: Kutu makinesi (Fransız). Köche: Sinema fotografı (Pathâ) ma- Herr Sehimler, yüzbaşı Clandon: Ma- San üç isim üzerinde biraz durdum. İn- gilizlerin, resim çeken soydan olmadık. Jarı anlaşılıyordu. Sehimlere gelince, bu herif hakkında şöyle etraflıca malümat toplamak herhalde değer, diye düşün- düm. * Öğle yemeğimi yerken, şöyle bir fel- sefe yürütüyordum: — Dünyada her şeyin başı sadelik ile kaimdir. Binaenaleyh, hazırlıyacağım ve üzerinde yürüyeceğim plân da sade ol- malıdır. Haddi zatında benim plânım da basittir. Bu 12 insandan biri benim ma- kinemi almıştır ve bu insanda da, tıplaı benim fotografın eşi vardır, diyordum. Kurduğum plân ne idi?.. Arzedeyim: Bir gün, bendeki — fotografı herkesin | görebileceği bir yere bırakacak ve ken- dim görülmeden, makineyi dikizliyebile- cek bir köşeye sinerek neticeyi bekliye- cektim. Eğer birisi gelip te makineyi al- mazsa, fotograf değişmesinin daha mey- dana çıkmadığı anlaşılırdı. Yok eğer, hâdise koparsa, o zaman casusu yakala- mak kolaylaşırdı. Tuzağı nereye kurayım diye — epeyce kafa patlattım ve nihayet, ilk fotograf değiştirilmesinin yapıldığı iskemlede ka- rar kıldım. Burası en uygun ve mantıkt yerdi, Sonra gizlenerek dikizlenecek en münasib nokta idi. Holün karşısma açı- lan yazı odasında, duvarda yaldızlı bir ayna vardı. Büyük, yayvan koltuklarm- dan birini çekerek bu aynanın karşısma gelip, arkamı kapıya vererek oturunca, aynadan holü görebiliyordum. Holden beni görmenin, farketmenin imakânı yok- tu. Yemeğimi acele bitirdim. Hemen yazı odasına geçerek, koltuğu aynanın karşı- sına çektim. Sonra gidip fotograf maki- nesini getirdim. İskemlenin üzerine koy- dum ve nefes almadan korkarak koltuğa çökerek, beklemeğe başladım. Müşteriler de birer birer taraçadan çıkmaya koyulmuşlardı. İlkönce Vogel- ler göründü. Bir müddet sonra, Müsyö Duclos sakalına takılı kalan bir ekmek kırıntısını almıya uğraşarak geçti. Onu, Roux, Madmazel Martin, yüzbaşı Hle ka- rısı ve Amerikalılar takib ettiler. Sehim- ler en son göründü. Bekledim. Bir değiş, tokuş yapılmak icab etmiş idiyse, yapa- cak olan adam herhalde ilkönce iskem- ledeki makineyi alacaktı, On dakika geçti. Konsoldaki saat ikiyi çaldı. Aynaya baktım. Saat ikiyi beş ge- çiyordu. Bir ara, odadan birisinin geçtiğini, bir gölgenin sıyrıldiğını sezer gibi oldum Ama ehemmiyet vermedim, zira kat'i- müdürü B. Halid Nizami Keşmir yarın akşamki trenle Londraya hareket edecek. tir. Bu seyahat bugün verdiğimiz Londra telgrafında gösterilmiş olan kliring mü- zakeratı esnasında bir mütehassısın bü- lunmasına lüzum hasıl olmasından doğ- muştur. Kıymetli maliye mütehassısımı- zın seyahati takriben üç hafta kadar sü- recektir. lyvtl: görememiştim. Tekrar saate bake tım: İkiyi on geçiyordu. Sıkıntı baş gösltermişti. ama da hayale kaptırmışım kendimi, diye düşünürken arkamdan bir tıkırtı geldi. Dikkatle aye naya baktım, bir şeycikler göremedim ve hemen koltuktan fırladım, kapıya atile dım. Vaktinde Gavranamamıştım. Kapı kapanmış, üstelik, kilidi de çevrilmişti. Elim boşta kalmıştı. Tokmağı sarstlım, zorladım. Sonra deli gibi etrafıma bakımn- dım. Gözüme ilişen pencereye — koştum. Birkaç sâniye uğraştıktan sonra kanadımı açarak, Üstüne çıktım ve yere atladım, Otelin kapısına seğirttim. v | Antrede kimsecikler yoktu. Hol de ten- ha idi, iskemleye bırakmış olduğum fos tografın yerinde yeller esiyordu. Tuzağım mükemmel işlemişti, ama ga« ne kendimi kapana sıkıştırmıştı. Masü« miyetimi isbat eden en mühim delilirmi kaçırmıştım. O gün öğleden sonra uzun müddet 0« damdan dışarıya çıkmadım. Sigaranın birini söndürdüm, birini yaktım ve hali pürmelâlimi düşündüm. Nihayet - ikinci fotograf — makinesinin — kaybolduğunu Beghine bildirmemekte karar kıldım. Zi- ra bu folâkoti haber verecek — olursam, yeni baştan tevkif edileceğim yüzde yüza dü. Makineyi Sehimlerden maada kimse alamazdı. Onun için, Almanın odasında bir araştırma yapmalıydım. Daha fikrile hıspazmoza tutulmuş gibi - titredim. Ya, yakalanırsam halim nice olurdu? Çekti- |ğim boelâlar yetmiyarmuş gibi, bir do Üs. telik hırsızlıkla itham olunacıktım, ama, iki ellm de kanda olsa gene Almanın ©« dasını aramalıydım. Hem efendim, kore kacak ne vardı?.. Fotografı orada (mu« bakkak surette) bulacak değil miydim?, Hemen işe girişmeği tasarlıyordum ki, odasının ne tarafta olduğunu ve numa- yasını bile bilmediğimi hatırladım. He« men odadan dışarıya fırladım. Taraçaya çıktım. Orayı tenha bulacağımı umare ken, açılıp kapanır iskemleterin birinde, Sehimleri ağpzında piposu, kitab okurken buldum. * Odasının numarasını öğrenmiş olsay- dim, aramanın tam sırasıydı işte!... Ne- rede ise, yüz geri edip, otele dönecektim. Fakat şeytan aklımı çeldi. Zarar yok, de. dim, Bu seferlik böyle olsun, şu adamla bir yolunu bulup konuşayım da, neyin nesidir anlıyayım. Malüm a tabiye fen- ninin en mühim noktalarından biri de, düşmanın fikrini anlamaktır. İskemlemi yanına çektim. Öksürdüm. Ağımdaki piposunu oynattı ve kitabdan bir sayfa çevirdi. Bana bakmadı bile. Ki- tabın ismini okumaya çalıştım: Niçenin; doğumun faciası isimli ese- riydi. Güneş fena halde yakıyordu. Birden aklıma geldi. Acaba Mary Skelton beni nasıl buluyor, diye düşündüm. Herhalde fazla ümide kapılmak döğrü olamazdı. Olsa olsa, birkaç dil bilen kibanca bir ge- likanlı!.. İşte o kadar. Shimler kitabını kapadı ve piposunu, iskemlesinin köşesine vurarak temizledi. Fırsat bu firsattı, hemen âtıldım, Nakleden: İbrahim Hoyi — Arkası var — Loyd Corj Paristen ayrıldı Paris 20 (A.A.) — Loyd Core, Her« rio'yu ziyaret etmiş, sonra meçhul as - kerin mezarı önünde eğilerek — büyük bir halk kütlesinin huzurunda mezaraâ büyük bir çelenk koymuştur. Loyd Corc, bundan sonra altın kila- 'br imoza Ve saat 20 de Kan'a hareket et* miştir. eeti çei

Bu sayıdan diğer sayfalar: