21 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z aa * —a Galatasaray Güneşe dün 7 -0 mağlüb oldu Millt güreş takımı seçmeleri final |-müsabakaları dün akşam yapıldı Dünkü maçtan he yecanlı bir safha. Millf küme maçlarının en meraklı maçı ümid edilmedik bir şekilde cere- ğan etti. Hayret edilecek bir netice ile itti. Takımda Salimin sakatlık dolayısi- le bulunmaması mağlübiyetin birinci sebebi idi, Melih gibi çabuk bir forveti Adnan ve Reşad tutamadılar. Onunla mücadele edecek ancak Salimdi. Sonra müdafaa oyuncuları, Güneş kalesi sıkıştığı halde bir türlü gol çıka” ramıyan arkadaşlarını gördükçe kuv - vei maneviyeleri bozuldu. Birbirlerine girdiler. Goller de kaleye dizildi. Üçüncü sebeh, takım teşekkülünde idi. Mehmedi lüzumsuz yere açıkta oy- nattılar, Halbuk! Bülendin yerinde or- tada, Bülend de sal açıkta olacaktı. Galatasaray takımında Galatasaray” holarak canla başla oynayan takım kap tanı Necdetti. Suavi, Adnan, Reşad da forımnaları için uğraştılar. Musa takım iİ- çin oynadı. Sacidin yediği göllere hay- ret ettik. Güneşe gelince, yedi gol atan bu ta- kım istenilen oyununu tam — mânasile oynamamıştır. Müdafaada Farukla Re- şad ikisi de fevkalâde bir oyun çıkar - dılar, O kadar ki Cihadın birbir arka - sına yaptığı falsoları onlar düzelttiler. Muavinler pek iş göremediler. Müha » cim hattında Melih iyi bir oyuncu ol * mamakla beraber daima Güneşe galibi- yeti kazandıran oyuncudur. Oyuna Güneş başladı. Derhal dur- duruldu. Galatasaray hücumda, Maç se ri oluyor. Yedinci dakikada Melih iki müdafiin hataları yüzünden birinci go- lü attı. Galatasaravlılar birbir arkasına Üç gol fırsatı kaçırdılar. Boş kaleye a - tılan topları bir kere Faruk, bir kere de Reşad kafa ile çıkardılar. Bir. çok — göller — kaçıran Ga- Jatasaraylılar 23 üncü dakikada-Sa - lâhaddini gene baş bıraktılar. O da yer den bir:şütle ikinci golü. attı. Bıilend bir gol fırsatı daha kaçırdı. : Birinci devrede Güneş ancak dört hü cum yaptı. Galatasaray — sekiz akınile mukabele etti. Ve her biri Güneş kale- sine tehlike geçirtti. Fakat devre 2 - 0 bleyhlerine bitti. Galatasaraylılar ikinci devreye bü * yük bir şevkle başladılar. Bu devreye gıkarken Süleymanla Necdet yer de - ğiştirmişlerdi. Fakat bir türlü Bülendi sol açığa, Mehmedi de ortaya geçirme- ği akıl edemiyorlar. Galatasaraylıların bir şütü Cihadın elinde kaldı. Sarı - Kırmızılılar galib gelmek için canla başla oynuyorlar. Ga latasarayın hâkim — oyununa muükabil Güneşliler bir tek akın yapıyorlar. Ve işte yedinci dakikada Melih sür'ati sa - yesinde üçüncü golü attı, 18 inci dakikada Rasih Salâhaddin - .den aldığı bir pasla günün en güzel'go- ü olarak dördüncü defa topu Galata - |. saray kalesine soktu. 23 üncü dakikada Galatasaray G.u - neş kalesine yüklenmişken top kurtul. Dün çok güzel oynıyan Güneşli Faruğun bir kurtarışı '(du. Salâhaddin kaptı. Kaleye kadar so- kuldu. Şüt. Sacid topu kendi elile ken- di kalesine soktu. Vaziyet 5 - 0, Haşim on sekiz pas içerisine girdi. Tam şüt çekerken Reşad ayak koydu. Korner.. netice yok... Bugun çok güzel oynıyan Famk ka- fa ile toplar çıkarıyor. Güneş müdafaa- sı müuavinlerin yardımile güzel bir © - yun oynuyor, 32 inci dakikada Melih topa bir çı -» kış yaptı. Sür'ati sayesinde — yakaladı. Adnan peşinden koştu. Melih yavaşca dokundu. Sacid durdu. Yerde kendine doğru sürüklenen topu seyrede ede al- tıncı golü yedi. İki dakika sonra Ömer (Devümt 10 uncu sayfuda) SON POSTA Otelin içinden geçerek bahçeye indim, sahile bakan aşağıdaki sedlerden birinde küçücük bir kameriye vardı, tenha olurdu, oraya girdim. : * Arkamdaki çakıl döşeli bayırdan bir ayak sesi geldi: ve sede uzanan merdi- venlerden birisi inmeğe başladı. Geldi ekseriya »geldi, tâ dibde durdu, Derken bir hışırtı duydum. Bir elin kameriyeye varan yo- lun üzerindeki sarmaşığı araladığını,ve bu aralıktan bir başın uzandığını hayal ma- yal farkettim. Dikkatle baktım. Gelen yüzbaşı idi. Buradan bir an evvel uzaklaşayım, di- ye düşündüm. Canım zerrece yüzbaşı ile görüşmek istemiyordu. Fakat birdenbire öksürdüğünü, sonra da: “ — Ne güzel hava, değil mi?.. dediğini duydum. — Evet öyle, dedim. Damdan düşercesine, sordu: —. Çok mu kalacaksınız, burada? — Bir iki gün. Bu adamın kibir neresinde idi, şaştım, doğrusu, — Müuhterem, otel müdürümüze ne bu- yurulur?. — Bilmem ki.. işinin ehli bir otelciye benzer, fakat. — Evet tam üstüne bastınız, mösyö, fa- kat o herif yok mu, pek ihmaicı, garsön- ları kendi başlarına bırakmış, istedikleri gibi çalıp oynuyorlar. Kendisile fazla ah- bablığınız var mı? — Hayır.. — Öyle ise, size garib bir hikâyesini anlatayım.. geçen gün bizim madam ile Toulon'a gitmiştik, Madam, öteberi ala- caktı. Alışverişimizi bitirdik, şöyle ye- mekten evvel bir aperatif alalım diye bir gazinoya girdik. Daha henüz oturmuş ve 'de baktım yelken kürek bizim Köche çı- kageldi, bizi görmemişti. Gerisin geriye çıktı, caddenin karşı tarafına geçti. Yan sokağa saptı. İki üç ev geçtikten sonra, etrafına şübheli şübheli ve sür'atle bâ- kındıktan sonra, bir evden içeriye dalı- verdi. Eh hem şarabımızı içiyor, hem de gözümü o kapıdan ayırmıyordum, -İna- nınız. Bir daha çıkmadı, fakat ne dersi- niz, otobüse binmek üzere, otobüs dura-| * ğına geldiğimiz zaman onu orada St. Ga- tien otobüsüne yerleşmiş — görmiyelim mi?.. — Şayanı hayret!.. diye mırıldandım. — Neyse, otobüse bindik ve Köcheye selâm verdik. Bittabi, onu şehirde görür gibi olduğumuzu söylemekten de kendi- mizi alamadık, herifin en ufak bir hare- ketini bile lmçımnyordum Kirpiği bilel: oynamadı. O zaman ne zannettim, herif boylu bo- yunca inkâr edecek ve herhalde birisine benzetmişsiniz, diyecek. Hayır.. inkâr etmedi. Evet, dedi. Orada bir hayan ah- babim öturuyor da, onu görmeğe gitmiş- tim, Ha,»kendimi size tanıtayım, isınim Clandoön Hartley'dır’ ““— Benim de Vadassy. Yüzbaşı: — Artık içeriye girmeliyim, Mister Vadassy. Gece bana dokunurmuş. Ekser geceler, ihtiyar Fransız Duclos ile bilâr- do oynarım, dedi ve uzaklaştı. Merdive- nin başına yetiştiği zaman da öksürmeğe başladı. Çok fena öksürüyordu, Saatime baktım. On buçuktu, Taraça- dan yuniyeıek merdivenlerden yukarıya çıktım, Ayakkablarım ses çıkarmıyordu. Kapıya yaklaşmak üzere idim ki, birden- hmı bile kıpırdatmadım. Karanlık hoöle Köche'nin yazıhanesinden gayet hafif bir ışık sızıyordu. Yazıhanenin kapısı açık- tı. İçeriden, Köche ile öteki adamın ses- leri geliyordu. Almanca konuşuyorlardı. Köche: — Yarımn bir kere daha uğrar, talihimi | denerim. Ama boşuna yorulacağımı bi- |liyorum, diyordu. Öteki adam ağır ağır cevab verdi: — Benim için daima çalı;mahsı'ı ve ne olduğunu, ne geçtiğini bilmeliyim. Ne yapacağımı da bilmeliyim. — Fakat beklemekten başka, yapacak bir şey yok Emil! - Emil mi??1.. Heyeenndm kalbim dı- | ui hAYT Mi e W MA di ha di içeceğimiz. şeyleri ısmarlamıştık ki, bir | bire olduğum yerde dikildim, kaldım. Kı-| Yazan: Eric Ambler şarıya fırlıyacak sandım, Emil diye hi- tab edilen adam, gene konuşuyordu: — Zaten bekliyeceğim kadar bekledim. — Pekâlâ, bir kere daha gideceğim ©- raya. Allah rahatlık versin, iyi uyumana bak. Öteki adam cevab vermedi. Holden a- yak sesleri geldi. Yakalardık, diye dü- şünerek, koridorun kuytu ve Joş bir kö- şesine sindim. Odadan birisi çıktı, garsonun, Heinberger olduğunu söyledi- ği insandı. Heinberger, hızla uzaklaştı ve taraçaya geçti. Bir lâhzada, o hafif ışıkta, bunun hnlı, kuvvet, azim ve irade ifade eden caristandan çıktığımdanberi rastlamadı- ğım bir şey! Bütün belâgatile ülüme su- sadığını gösteren bir çift göz! Ertesi sabah bir başağrısı ile uyandım. Bugün de hava cehennem gibi sıcak ola- cağa benziyordu. Benim de yapacak bir sürü işlerim vardı. İlk fırsatta Beghin'e telefon etmeliydim ve sonza da o gece kürduğum bir plânı da tatbik sahasma koymalıydım. Ötelden çıkarken Vogelleri mmların- da buldum. Duürdüm ve onları selâmla- dim, Herr Vogel elindeki zarfa wrarnk — İsviçreden fena bir haber aldık. Çök sevdiğimiz birisi sizlere ömür, dedi ve kederli kederli başını salladı. * Posta idarehanesi, köyün asağısındaki bakkal dükkânında idi. Tepeden aşağı i- .nerken, birkaç adım ötemden bırisinin geldiğini farkettim. Bir kahvenin önün- de durarak arkama baktım, o da durdu, bu, beni bir gün evvel tevkif eden tahar- ri memüurüu idi. Bilgiç bilgiş başıni ıal- ladı. vti u polis karakolu diye Mırıldandım, Biraz sonra da komiserin sesini duydum: — Allo, Vadassy, sen misin? — Evet. — Söyliyecek bir şey var mı? — Evet. — Toulon şehri 83-55 e telefon et ve Mösyö Beghin'i iste, dedi ve telefonu ka- pattı. Anlaşılan komiserin vazifesi, St Gatiende olup olmadığımı tahkik et. mekti, Neyse, uzatmıyalım, Toulon'a te- lefon ettim ve Beghin'i - karşımda -bulı— dum, gene o mahud sesile: —- E ne .haber?.. diye homurdandı — Alman Emil Sehimler, başka * bir »İisim taşıyor. Paul Heinberger imiş gü- ya.. Köche ile gizli gizli- konuşurlarken bi geldi bana. Schimler'in casus olduğu :ve Köche'nin de suç ortağı olduğu mu- hakkak. Her ne kadar bir bayan ahbabı olduğunu iddia ediyorsa da, ne malüm yalan olmadığı? Beghin'in sesi hırçınlaştı: — Dinle Vadassy, sana muayyen bazı talimat verilmiştir. Oteldeki müşterile- rin fotograf makineleri var mıdır, var- ,sa' kimdedir? Bunu -tahkik etmekle mü- kellefsin. Sana polis hafiyeliği yap di- çyen olmadı ki, çizmeden yukarıya çıkı- yorm..ımanıdedılem onu yap, a _“ı.—d ll Ca Bu,| ince fakat gayet hâkim ağızlı, geniş a-|, çeneli bir adam olduğunu seçtim ve Ma-| . yetişirim., Telefofıun ağzını elimle siper ederek,, duydum. Muhavereleri biraz şübheli gi-| Hırıulâde biı' maceranın hikâyesl- 5 —— srrmma a Ben bir casustum' Tuzağıma kendim duşmustıım. Masumiyetimi isbat edecek yegarıe delili kaçırmıştım Kapıya atıldım. Vaktinde davranamamıştım. Kapı kapanmış, üstelik kilidi de çevrilmişti.. Haydi doğru otele bas, müşterileri is« |kandil et ve bana lâzim olanları telefon et, anladın mı? dedi. Tezgâhtar, bana garib garib bakmw- ya başlamıştı. Anlaşılan, Beghin'e te« minat vereceğim diye sesimi yükseltmiş olacaktım. Telefonu kaparken, dişlerimin arasından bir küfür savurdum ve dük kândan dışarıya çıktım. Otelin kapısında Skeltonlara rastladım, Plâja çıkıyorlardı. Mayolu idiler, Beni ,görür görmez delikanlı: «Hallol» diye seslendi. Genç kız da içimi bayıltan hbir: tebessüm yolladı. — Hallo diye cevab verdim. — Plâja geliyor musunuz?.. — Gideyim, değişeyim de arkanızdan Birkaç dakika sonra da, plâja giden merdivenlerden iniyordum ki talihim ba- na gülmeğe başladı. Birinci sedde yak- |laşırken, bit takım sesler yükseldi, Biraz .sonra da, Mösyö Duclos göründü, telâşlı telâşlı odasına doğru seğirtti. Aradan bir ikaç dakika geçmeden de Amerikalı uçar gibi merdivenleri çıktı. O da hoölde kay- boldu. Yanımdan geçerken öe: «Fotogtaf makinesini alacağım» dediğini duyar gi« bi oldum. Hemen taraçaya koştum. O zas« man ayaklarım suya erdi. Deminki gü- yültü patırdının sebebini anladım, : Marti gibi bembeyaz bir yat pupa yele ken sahıle doğru süzülerek geliyordu, Be- yazlar giymiş bir takım tayfalar lekesiz güvertesinde oraya buraya koşuyorlardı. Yata hayranlıkla bakan bir grup ta sa- hilde toplanmıştı. Bunların arasında, de- niz ayakkabılarile Köche, Mary Skeltan, Vogeller, iki — İngiliz, Sehimlerle, madam Köche olduğunu tah« min ettiğim, şişko devanası gibi bir ka- dın vardı. Bazılarının elinde fotograf gö« rünce, hemen o tarafa çullandım. Köche gözünü bir sinemâ fotografmın ucuna dikmiş, ha babam - çeviriyordu. Herr Vogel, de telâşlı telâşlı, fotografına yeni bir film yerleştırmeğe uğraşıyordu. İngiliz madamı da kocasının boynuna a« sılı olan bir dürbünle yata bakıyordu. Madmazel Martin ise, sevgilisinin heye- canlı heyecanlı verdiği emirlerile elinde« ki foto fotografile Tresimler alıyordu, Sehimler bir tarafa çekilmiş, Köcheyi seyrediyordu. Çok yorgun ve hasta gorü- nüyordu. Tam bu ınrada, Amerikalı, elinde pq- bali bir Kodak ile çıkageldi. İhtiyar Duclos ta makinesini kurup, (ceviz 'takırtısını andıran bir sesle resim çekerken etraftan bir kahkaha koptu. Ar. * Madmazel Skelton, tekrar bana sordu! — Yüzelim mi Mister Vadassy?.. İki kardeş harikulâde — yüzüyorlardı, Kaplumbağa gibi yüzmeye çalışarak, da- ha henüz elli metre açılmıştım ki, onlar, yatın etrafını kulaçlıyorlardı. Baktım, nin altına geçtim, saçlarımı kuruttum ve bir sigara tellen« direrek, bugünkü faaliyetimi gözden ge- çirdim, - ; (Devamı 11 inci ıqyj'au) — 7 A”T M):_n_.—ı.:ıs.ı ı—d.-_ı.____ Fransız çifti, tık ilk heyecan ve hareket kaybolmuştu. neredeyse kesileceğim. Ağır ağır “yüze. rrek, sahile çıktım, tekrar güneş şemsiye- kumlara uzanarak, , F? G İı > m' |

Bu sayıdan diğer sayfalar: