15 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

15 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© titriyerek: | u | Kat b nisbette de kudretli çareyi kaçı- ’_- Şimdilik istediği bu kadardı. Vakit ka- $ © beni bu hale düşürmekle — muradınıza - ermiş oluyorsunuz, için için sevini - Mari Valevska Na olyonun aşk romanı Tercüme eden: Mebrure Sami 4 VG —) mecburiyetler karşısında Acı acı: — Aldanmışım! Sizi fedakârlık ve “feragat gösterebilecek bir yaradılışta - sanmıştım. Halbuki siz her şey ken - dinize kalsın, istiyorsunuz. — Oğlunuz da, İmparatör da! Ve kim bilir belki de yorsunuz bile... Mart yerinden fırladı ve teessüfle, — Bana, hiç de müstahak olmadı - ğim bir hakarette bulunuyorsunuz. Bu gibi çirkin hesablardan — ne derecede dzak olduğumu size derhal isbata ha- Zırım. Kalkınız, İmparatora — beraber gidelim. Onun ayaklarına kapanayım Ve her zaman dediğim gibi, kocamı, a- i, vatanımı bırakıp Fransaya gel- ünden uğradığım — iç ezasına, © merhametlidir— bana da öyle bir se- vinç ve huzur bahşetmiş olur ki... Onu ömrümün son dakikasına kadar sever ve tebcil ederim... Jozefin de kalki — Peki gelin! dedi. | Napolyonun dimağında ve ruhun -| (da elbette ki mühim bir tesir yapa - €ak olan bu tehlikeli, beklenmedik fa- Tacak kadın deği Evet önce, İmparator muhakkak fe- ona halde öfkelenecekti amma, — gerek kendi gerekse Marinin heyecanile, mü- kâlememin hayırlı bir neticeye doğru gitmiyeceğini kim temin edebilirdi? Şu talâk meselesi biraz — geciksin! ©0. Zanır kazanmaz o yeniden — mevkiini sağlamlamak çarelerine başvuracaktı... Marinin heyecanı son haddi — bul! Mmustu. Sendeliyerek, acele acele yü Tüyordu. Jozefin ona yetişebilmek (i çin adımlarını hızlaştırıyordu. Bu na Zik ve sinirli bünyede öyle bir kasırga fi tamamen süs - muş, yapılmıyacak hareketlere — hazir lmıştı. Görünüşte daima, o ka- , Ürkek olan Lehli güze - li, birdenbire atılgan, ateşli bir insan oluvermişti, Duygularına karşı Jozefinin fırlat - tığı iftira, onu pek fena — yaralamıştı. Bu kiri üstünden atmak için, canını is- © teseler vermekte bir an bile durala - Mmıyacaktı. İmparatorun dairesine çıkan iç mer- Givenden geçtiler. Sofada sade iki ha - deme vardı, Jozefin bir işaretle onla- rın koşuşmalarını durdurdu ve Napol- yonun ziyaretcilerini kabul ettiği sa - Tona girdi. Bu büyük odayı, İmparato- Yun yazı ve iş kabinesinden ayıran ka- pının önünde köle Rüstem ayakta du- Tüuyordu. Jozefin, dağru ona yürüdü: — Aç kapıyı. Efendinle konuşaca - Bım, dedi . © hiç istifini bozmadı: — İmkânı yok, — İmparatorun emri var. dedi. Jozefin, adama şöyle baktı: — Haydi çekil diyorum sana. İçeri gireceğim, dedi. Elini tokmağla uzattı. Halinden kor- | kan Rüstem geriledi. Ve iki kadın, Napolyonun — yanına girdiler. | İmparatar, o dakikada, pencere ya-| mındaki masasının başında, harıl ha - — ril vazmakta olan Menevnl'e doğru e- — ğilmiş, (lüzumsuz gururundan doğan alıncanlıklarla ordu kumandanlarının harekâtını akamete — uğratmış olan) kardeşi İspanya kralı Jozefe öfkeli a - Bir bir mektup dikte ediyordu. Kapının gürültüsile başım kaldız - d, Jozefini, Mariyi görünce şaşırdı. Ne demekti bu? Emirlerine kulak vermiyen — Joze - tepeden bir fin! Yanında bir de Mari ile? Ne olu - yordu? Bu dinlenme firsatından pek mem - nun kalan kâtibine: — Birazdan çağırtırım sizi Meneval, dedi ve öfkeden ağzı tekallüs etmiş bir balde: — Ne var? Ne nîuynm!nuz" Kapımı zorlayıp nasıl içeri giriyorsunuz? De - Hrdiniz mi? İkinize de söylüyorum. Jo- zelin, sana. Madam, size de. Aklına koyduğu gibi, diz üstü, yere çöken Mari: — Haşmetmeab, yalvarırım size, İm- paratoriçenin önünde beni temize çı - karınız. Çocuğumu vermeyişimin, sizi kendisinden ayırtmak maksadile ku - rulmuş bir tuzak olduğunu söylüyor. Beni düşman biliyor. Söyleyin şevket- lüm, bunun doğru olmadığını söyle - yin. Paristen kaçmami, memleketimin bir köşesine çekilip kapanmamı iste - Miyorsanız, İmparatoriçenin — indinde şerefimin büsbütün ayaklar altına a - lımmasını istemiyorsanız — siz şahidim olunuz... Size, ayrılın. Onu bırakın de- dim mi hiç? Söyleyiniz... Bütün ruhünu gösteren bir rira ve nivaz halile, ellerini uzattı. Rudolf Valantino dirildi (Baş tarafı 7 inci sayfada) yapılmaktadır. O gün kilise ağzına ka- dar dolmaktadır. Londrada bir Valantino cemiyeti te- sis edilmişlir. Bu cemiyet bu genç ve yakışıklı san'atkârdan kalan yadigâr -| ları muhafaza ile meşguklur. Holivutta «ona» muazzam bir türbe! yapılmıştar. | Bundan başka Nevyorkda yeniden | filmleri gösterilmeğe — başlanmıştır. Nevyorktan sonra sıra bir yıldırım sür'atile Landra ve Parise gelmişti... Vaktile kadınların gönüllerini di etmiş olan bu delikanlının filmleri ge- ne müdhiş denecek derecede hasılât yapmaktadır, Parisin en büyük sinemalarından biri an; (Studio de VEtolle) onun (Şey- oğlu) filmini göstermeğe başlamış- tır. Bu film büyük bir muvaffakiyet ka- zanmıştır. 1938 . 1939 senesi prodüksiyonunun en mümtaz filmlerini Pariste göster- mekte olan sinemalarda (Şeyhin oğlu) filmine giden kalabahğın dörtte biri göcülmemektedir... (Şeyhin oğlu) fil - mi geçenlerde seslendirilmiştir. filmden bahseden meşhur bir Fransız sinema münekkidi diyor ki: | tesi | diki "|hal ve tavırlar ve eda, tam mânasile Heyecandan kızaran yüzile, berrak mavi gözlerile, döken, vecde gelmiş bir azizeye benziyordu. Bütün varlığında öyle bir safiyet, fe - ragate hazır öyle ilâhi bir mâna va ki, Jozefin şaşın yon da öfkesinin yatıştığını hissetti. Onu kollarından tutup kaldırarak, bir koltuğa oturttu: — Sâkin olun Mari. Kendinize geli -| niz. Bütün bu yaptıklarınız — mânasız| ve saçma şeyler. Sizi daha akıllı üslü; sanırdım ben, Her vakit muhakeme - sini, mantığını şaşırmıyan bu küçi kafanın içine, bu kadar delilikleri kim sokabilmiş anlamıyorum? Buraya gel- meniz ve bütün bu söyledikleriniz yal- nız saçma fMünasız değil, üstelik ya - kışıksız da... Çirkin de... Eğer size kar- şı beslediğim hislerin — kırılmamasını istiyorsanız bu meseleyi bu kadarla bi tirelim, yetişir... Hemen gidiniz... dedi Birinciteşrin 15 Üniversitenin ilerleyişi İstanbul gazetecileri dün yüksek kültür müessesemizi gezdiler, altıncı tedris yılının başında üniversitenin a Güzeteciler Rektörle beraber (Baştarafı 1 inci sayfada) ranurmanları, meydana getirdiği eserleri yakından görmek ve tedkik etmek fırsa- tını elde eden gazeteciler, rektörün iza - hatını müteakiz sıra ile Tıb Fakültesini, buraya bağlı enstitüleri, Hukuk ve İkti- sad Fakültelerini, Süleymaniyede 244 bin lira sarfile yapılan biyoloji enstitüsü- Jozefin ihtiyarında olmadan, uzan- dı, İmparatorun eline sarıldı; Bonapart, ona darılmayınız, hak- sızsınız. Buraya sırf bana acıdığı için, ruhunun temizliğinden geldi.. Artık o- na cevab vermene lüzum kalmadı. (Arkası var) «Valantino yeniden ortaya çıktı ve ortalığı yeniden kasıp kavundu.» He- nüz iki sene kadar evvel büyük bir şöh- ret edinmiş olan genç san'at: mamile unutulmuş oldukları halde iki sene evvel ölen bu yakışıklı deli kanlı hülâ kalbleri teshir etmektedir. Ona i âşik» yahud «Ehedi âşık» lâkabını vermek pek doğru olur... Şim-| i san'atkârlar yese ettim ve şu neticeye vardım. Sak- lamadan söyliy im: Şimdikiler çok sönük kalmaktadırlar... Onun kadar «âşık» volünü yapan yoktur... Ondaki aşkı bilen, hakikaten candan sevmiş ve sevilmiş bir âşıkın hal ve edasıd Kadınların onu hâlâ sevmelerine çok hak veririm doğrusu.., Böyle ideal â - |mmeseleler üzerinde izahat vermiş ve İstan- |temizin Rektörü iki şeyden müştekidir *İsı bahçesi içinde üç ayrı enstitü bulunuyar. şık ve idesl san'atkâr her zaman yetiş- mez...> Amerika ve Avrupada emsalsiz mu- vaffakiyet kazanmakta — devam eden Valantinonun filimlerinden bazısının ve hususile yeni seslendirilmiş olan (Şeyhin oğlu) filminin şehrimizin bü- yük bir sinemasında dahi gösterileceği haber alınmıştır. Bakalım, bizdeki Valantino peres - kiyas edilebilecek bir raddeyi bulacak mı? nç arkadaşın! vurdu Kadın yüzünden bir ge Evvelki gece saat-23 de Silivrikapıda iki genç arasında kadın yüzünden — bir kavga çıkmış ve bunlardan birisi vücu - dünün muhtelif yerlerinden ağırca yara- lanmıştır. Silivrikapıda Beyçayırı sokağında 8 numaralı evde oturan ve Ahırkapıdaki lâstik fabrikasında çalışan 19 yaşında Mehmed ile gene o civarda mukim 18 ya- şında topal Mehmed Fatma isminde bir kadını sevmektedirler. İki komşu deli -| kanlı arasında bu kadın yüzünden şim- | diye kadar pek çak kavgalar olmuş, fa - kat her defasında da araya girenlerin | gayreti sayesinde bir vak'a çıkmıcmn' meydan verilmemiş. Evvelki gece — bir| meyhanede bir hayli rakı içen topal Meh med, kadının evinin bulunduğu ıukaktanl geçerken rakibi Mehmeda tesadüf etmiş | ve içkinin verdiği cesaretle hasmının Ü- | zerine yürüyerek ona temiz bir dayak | atmak istemiştir. Fakat bu niyet tahak -| kuk edememiş, rakibine kolay kolay da- yak atamıyacağını anlıyan topal Meh »| med bıçağına sarılmış ve Mehmedin vü - cudünün muhtelif yerlerine vurmağa baş- lamıştır. Hâdiseye şahid olan kadınların feryad ve istimdadlarına yetişen zabıta memurları Mehmedi bıçağı Nle beraber yakalamışlar, mecruhu da sıhhi imdad 0- tomobili ile Cerrahpaşa hastanesine kal- dırarak tahkikata başlamışlardır. Ölçü üzerine Fenni Kasık bağları Mide, barsak, böbrek düşkünlüğüne tarifasi gönderilir. Eminönü İzmir sokeği Tel, 20219 ZAHARYA Oreopulos Taklitçilerden sakınınız. nü, Haseki, Gureba, Cerrahpaşa hasta - nelerile buralarda yeniden inşa edilen pavyonları gezmişlerdir. Babahleyin gaat 10 da matbust mümes- silleri Üniveraltede Rektör Cemil — Bilselin odasında toplanmışlar, evvelâ Rektör has- bihal şeklinde Üniversiteye sid muhtelif bul gazetecilerini, İstanbul Üniversitasini gezmeğe Gavet edişinin sebebini şöyle an - latmıştır: — Maksad, datma halkı tenvir eden ga- zeteci arkadaşlara kendi — Ünlverxitelerinin nesi var, nesi yok göstermektir. Sizden bildi- Binizle bulduğunuzun mukayesesini istiyo- rum! Üniversite yarın altıncı tedris yılına baş- hıyor. Bu yıla başlarken en az İki buçuk mis- l inkişaf etmiştir. En çok mezinu bu sene vermiş bulunuyoruz. Tam 680 genç.. Bu se- neye gelinciye kadar bu rakam 350 ni tüne çıkmamıştır. Rakiden Edebiyi *esi talebe bulamazdı. Şimdi orada”dahi yer eselesi başlamıştır. Talebesi bu sene 5800 ü bulan Üniversi - — En büyük derdimiz dağınıklıktır, di - yor. Üniversite bugün tam 14 bina dahilin- dedir. ve bu binalar da yekdiğerlerine — bir hayli uzaktırlar. Dil derslerini de hesaba katarsak bu dağınıklık rakamı bir misli daha kabarabilir. 1: Merkez binasında Hu- kuk, Tıb, İktisad Pukülteleri ve Tıb Pakül- tesinin bazı enstitüleri var. 2: Merkez bina- 3: 'Türkiyat enstitüsü. & Dişçi ve Eczaci mekfebi. 5: Zeyneb Hatim konağında E- debiyat Paküllesile Pen Fakültesinin — bir kısmı, 6: Süleymaniyede biyoloji kısmı. T: Boğukçeşmede Tebr Adll. 8: Yerebatanda kimya enstitüsü, dil dersleri için yeni bir| bing tattuk. 9: Beş tane de haslane. Bura- larda talebenin hepsini tediğimiz — gibi okulamamaklarn vükubulan astıraba siz de şahid olacaksınız. | İkincisi de eleman buhramdır. Biraz ve- | saitimiz kıttır. Talebe çoktur. Esasen bu kıtliık talebenin artışı karşısında hiasedil - miştir. Bu kadar kalabalık bir talebe kedro- Bu| tişkârkırının sayısı Avrupadakiler ile|*ile çalışacak eleman bolluğuna bugün için malik değtliz. Talebenin devam vaziyetini sorduk. Yü- sünün hafları derin bir memnuniyetle ge - nişliyen Ünlversltemizin değerli Rektörü: Talebemizin devamı şayanı şükran bir vaziyettedir, dedi. Hatta başka memleket - lerle ölçülemiyecek derccede... İstanbula ge- len Sofya Üniversitesi profesörlerinden bir! beni ziyarete gelmişti. Üniversiteye — devam eden 2,000 gençleri bulunduğunu — söyledi. Ben bizim 6,000 1 mütecaviz talebemiz var, dedim. Devam ederler mi? Diye sordu. Bizde devam meseledir! Ceovabımı verdim. Derdll derdli başıni zalladı: — © bizde de meseledir. Bir türlü devama alıştıramadık. Gülümsedim: — Bizde sizinkinin tamzmen aksine. Biz- de bilâkis hepat devam ettikleri için mesele- dir, Çünkü her sabah yer meselesinden mü- nazaa çıkar. Onları oturtacak yer bulama- yız. Sofyalı profesör hayretler içinde kalmiş- h. Rektör, bundan sonra bir gazeteci arka- daş tarafından muhatab tutulduğu bir sua- le de şu cevabi verdi: — 1082 talebe ücretle okuyor. 3882 talebe ücretsizdir. - Aşağıyukarı Üniversite tahsili meccanldir, denebilir. 1800 talebe de “Askeri Tıb ve 'Nb Talebe Yurdunda bedava tahall görmektedirler, Kitab derdimiz yoktur. Hiçbir profesörün kütübhanemizde bulunmasına, talebeye ar- zedilmesine lüzum gösterdiği eseri, paramız yök, diye almamazlık etmedik'Ne İsterlerze satirtiyorut. meydana getirdiği eserleri tedkik ettiler KÜ Üniversite bahçesinde Filhakika gezdiğimiz bütün fakülle kü - tübhaneleri, kitabları almıyacak kadar dolu idi, Rektör, alâka ile dinlenen izahatını bitir- dikten sonra hep beraber Üniversiteyi gez - meğte başladık. Gezilen her fakültede fakül- te dekanları, profesörler bize lüzumlu matü- matı sual kalma - dan veriyorlardı. Tıb Fakültesi Dekani Nu reddin Ali Berkol, Hukuk Fakültesi Deka ni Ali Puad Başgil, tatlı türkçesile profe sör Hirş kendilerine ald kıstmlarda İstanbul matbuat mümessillerini fazla doyuracak derecede Irahat verdiler, Cazetecilerin yıl- lardır görmedikleri Üniversileye ald içle - rinde birikmiş bütün sualler cevablandırı- dı. Bekirağa bölüğünün yerine yükselen modern teşrihhane de görüldükten sonra atomobillerle Süleymaniye camli civarın - da yapılan muatyam Biyoloji Enstitüsü ga- yetecilerin nazarlarına arzedildi. Bu — bina modern kellmesinin ifade ettlifi bütün şü - mulü kendinde toplamıştır. Muhteşem ens- tita, bileümle vesaitile Türk gencinin bu sahada mükemmel bir şekilde yetişmesine Amll olacak tarzda hazırlanmıştır. Kıymetli profesörlerile kısa bir zamanda çok İyi ne- ticeler kaydedilmiştir. Yeni binaya 300 çe- şlâ nobatla geleğ enstltü, buzün 3,000 ne - bat çeşidine sahib bulunmaktadır. Biyoloji Enstitüsünü Gureba hastanesi - nin ziyareti takib etmiştir. Gureba bhasla- nesinde tezis olunan Radyoloji Enatitüsü, yeni iİlâve edi paviyonlar gezilmiş, Hase- ki hastanesinde inşaatı hitam bulan 170 ya- taklı kadın ve him paviyonu profesör Â- kil Muhtar tarafından gazetecilere gezdl - rilmiştir. Bu kısım, hakiki bir ihtiyaca cevab verecektir. Gazeteciler, öğle yemeğini Rektörün da - vetlisi olarak, Fakülte dekanlarile beraber Tokatlıyanda yemişler ve ziyafet samimi haşbihaller içinde nihayet bulmuştur. Üniversitemizin beş yıl içinde başardığı işler, aldığı randıman — ve bügünkü fanliye- ti takdire değer bir veçhe arzetmektedir. On dört binada, on dört ilim nehrile bir fi- kir deltası vücude getiren yüksek kültür mü- essesemiz yalnız bize iftihar değli, yabanc milletlere de ibret verecek bir hale gelmiş- tir. Bugün Üniversitede yeni ders yılınz merasimle başlanacak Üniversite bugün altıncı tedris yılma mu- tad merasimle başlıyacaktır. Bu münasebet- Je bugün saat 10 da konferana aalonunda Rektör Cemil Bilsel açış nutkunu verecek, Üniversitenin bir yıllık faaliyetini anlata - caktir. Rektörün nutkundan sonra İktisad Fakültesi profesörlerinden — Neumark — ilk açış dersini vereceklir. Üniveralleye bu sene gelen en kıdemsiz talebe İle en iidemli ta » lebe de hirer hitabe irad edeceklerdir. Hukuk Fakültesi birinci sınıfı koenfe rans salonunda ders görecek Hukuk Faküllesinde her sene birinel sınti falebesinin mevcudü 700 ü fecavüz ettiğin. den bu tehacüm datmi bir şikâyeti mucib olmakta, talebe sabahları yer bulmak — için Ünlversite açılmadan kapı önlerine birik - mekteydi. Kalabalhktâ ders vermek ve din- lemek de mümkün olmadığından bu bale bir çare bulunması düşünülüyordu. Bu sene talebenin gerilerden de ders du- yabilmesini temin maksadile haparlör ter- tibatı yapılmışta da bundan da büyük bir fayda elde edilememişi. Bunun — Üzerine Fakülte Dekanlığı, Rektörlüğün — tensibile birinci aınıfım badema Üniversite konferans salonunda ders görmesine karar vermişlir. Bundan sonra birinci sınif talebasi könle- rans salonunda derslerine devam edecek « tir, Bu süretle birinci sınıftan kazanılan sa- döon, Hukuk Pakültesinin 4 semeye çıkanl- musı dolayısile üç senelik Tejim talebasi- ne tahsls edilecek, bundan sönra da henüz mevcud aolmığan dördüne üsmıfa verile « cektir. Üniversite talebesi için bir spor sahası yapılacak Ünlversite Rektörlüğü yabancı üniversi - telerde olduğu gibi bizde de talebenin spor- la meşgül olmasını temin etmek çarelerini araştırmaktadır. Bu münasebetle Üniver - sitenin yanindaki büyük kısımda 200 -bin Hra sarfile bir spor sahasi moydana güötiri-

Bu sayıdan diğer sayfalar: