Filistin meselesi': 5 POSTA Yirmi Senelik Bir Aldatmanın Sonu İtilâf devletlerinin San Remodaki tevzii mükâfat celsesinde herkes hissesini aldı, yalnız Arablar elleri böğürlerinde olarak ve en feci aldatılmış bulunduklarını anlıyarak dımdızlak kaldılar ( ingilizce “ Daily Herald ,, gazetesi yazıyor ) Filistin meselesini halletmek için Londrada toplanan konjeranstan iki intıba <Aldatmaya kalkıştığımız zaman ne karışık bir ağ örmekteyiz..n üstemlekât — nazırı —Malkolm Makdonald bu sıralarda, Lord Marmionun bu meşhur sözleri söylediği taman ne kadar haklı olduğunu, arasıra düşünmüştür. Zira, yuvarlak masa kon- feransının açmaya veya kesip atmaya Çalıştığı bu Filistin ağı, aldatma ameli- Yesinin bariz bir neticesidr. Bu hikâye, oldukça karışıktır. Fakat bu koönferansın mahiyetini lâyıkile anlı- Yabilmek için, Filistin masalını da bil- Mek iktıza eder. 1914 sonbaharında 1914 sonbaharını hatırlayınız. Türkiye harbe girmek üzeredir. Askeri kuvveti, Stratejik mevkil, ' sultanının bütün Asya Ve Afrika müslümanlarının başı olması. Yani halife bulunması münasebetile Al- Manlar için bulunmaz, eşsiz ve mühim yardımcı, müttefik... Türkiyenin zâfı Fakat Türkiyenin zayıf bir noktası Vardı: İmparatorluğun Arab tebaaları İlıWana. ihtilâle, öz kurtuluşları için harb Stmeğe alesta bir halde idiler; Kopacak Olan bir Arab ihtilâli - askeri ehemmiyeti âraf - sultanın islâmlar üzerindeki iyetini sarsacak, belki de sıfıra, hi- 9e indirecekti. Zira Mekkeye buyruğu Seçmiyen bir halifenin, halifeliği su gö- fürür. Kiçner (Harbi Umumideki İngiliz Har- biye nazırı) bu vaziyeti pek iyi anladı, kaVı'adı. Arab liderleri ile gayet gizli tu- lmak şartile (zira böyle bir şeyin mey- dana çıkışı hiyaneti vataniye addedilir- ü Müzakerelere başlandı. Mısır fevka- lâde kömiseri Sir Henry Me Mahon ile Mekke Şerifi Hüseyin arasında uzun bir arlıktan sonra bir anlaşmaya varıldı. - Arablar isyan ediyorlar vArabIar baş kaldırmayı kabüul ettiler. erini de hakkile yerine getirdiler. : ilizler, harbden muzaffer çıktığı fakdirde «Mekke şerifi tarafından teklif &n hududlar dahilindeki bütün mın- ı' larda yaşıyan Arabların istiklâline âük edeceklerini, bu istiklâli tanıya- larını» vâdettiler, m__?akat. bugünkü Suriye, Irak, Filistin, abistan ve Maverayışerlayı topyekün âüstakiı tanımak, bu hududları kabul e- ilmek için bir mahzur vardı. T Henry 24 Birinciteşrin 1915 te şöy- Yazıyordu: Gu%rsm ve İskenderun mıntakaları ve 'a:ğYenin Şam, Humus, Hama ve Halebin Ma düşen parçalarının tamamile Â- B olduğu söylenemez, binaenaleyh %zuu bahsedilen hududların içerisine amaz.ı hîîersîn ve İskenderun bizi alâkadar et- T Bizim için bahse mevzu olan nokta %:r: Mev'ud Arab istiklâli işinde Fi- Meselesi var mıdır, yok mudur?... İngihz hükümeti ile Sir Henry, Arab istiklâli meselesinde Filistin meselesi ka- le alınmamıştır diye iddia ediyorlar. 'Hal- buki Arablar ise, aksini söylüyorlar ve «biz böyle anlamadık» diyorlar. Her ne hal ise, yukarıda cereyan şek- lini anlattığım bu muameleden sonra İn- giltere, Fransa ve Rusya ile tamamile başka bir pazarlığa girişti. Bu pazarlık, muzafferiyetten sonra Osmanlı impara- torluğunun yağma Hasanın böreği gibi taksimine dairdi. Rusya (Çarlık Rusyası) İstanbul ile Anadolunun şarkını alacaktı. Fransızlara Kilikya, Suriye ve Musul düşüyordu, İn- giltere, Irak ve Hayfa limanı ile tatmı'nl edilmiş oluyordu. İmparatorluğun diğer parçaları İngiliz ve Fransız «himayesi» altında kalacaktı. Üç taleh ve iddia Biraz sonra, İtalyaya Anadolunun gar- bı vâdedildi. Arablar ise Kızıldeniz sa- hillerile merkezi çölü alacaklardı! Peki, Filistin ne olacaktı? Her üç dev- let te Filistinin kendisine aid olduğunu iddia ediyordu. Bittabi hiç birisi de bir noktada uyuşamıyordu. Nihayet şöyle bir hal şeklinde mutabakat hâsıl oldu: Filistinde, diğer müttefikler ve Mekke şerifinin mümessillerile anlaştıktan son- ra, şekli tayin olunacak beynelmilel bir idare bulunacaktı. Fakat Mekke şerifine bu hususta haber bile verilmedi, Haber verilmiş olsaydı, Arab ihtilâli suya düşecekti ve meşhur Lavrens mücadelesi olmiyacaktı. Şerif Hüseyin, bilâhare bolşeviklerin bu gizli muahedeleri neşretmesile vazi- yeti öğrendi, Fakat ona, bütün bunların dalavere olduğunu, bolşeviklerin ortalı- ğa müşkülât çıkarmak için böyle vesi- kalar uydurduklarını söylediler. O da kandı, Birçok vâdler İşte bu da ikinci muamele idi. Üçüncü muamele de Siyonistler ize oldu. 1915 se- nesinin iptidalarında İngilterenin Filisti« ni ilhak ederek oraya üç veya dört milyon Yahudiyi iskân etmesi hususundaki tek- lifin müzakeresi epeyce uzun sürdükten sonra, 1917 İkinciteşrininde meşhur Bal- for beyannamesi neşredildi. Bu beyanna- me, karakteristik bir surette vüzuhsuz idi. İçinde şöyle deniyordu: «Majestenin hükümeti, Filistinde Ya- hudi halkı için bir millf yurdun kurulma- sını müsaid bir surette karşılar ve bu hedefe varmak için de elinden gelen ko- laylığı göstermeğe çalışacaktır.» «Millt bir yurd kurulması»r demekle bir Yahudi devletinin kurulması kasto- lunduğu Yahudilere temin edildi. Bun- dan pek çabuk gucunan Arablara da: — Hayır, boşuna telâş ediyorsunuz; bundan maksadımız, daha hâlâ Türkle- rin elinde bulunan yerlerden kurtarilan bütün halka istiklâl vermek, muhtar bir hükümet idaresi temin etmektir» denilâi, Binaenaleyh harb sona erince, Arablar, Filistinin Arab kalacağına, Yahudiler de Yahudi yurdu olacağına inandılar. Fran- sızlar ise, buranın beynelmilei bir mın- taka şeklini alacağını sandılar, Halbuki, İngiltere hükümetinin hakikt niyeti, arzusu Filistinin tamamile İngiliz nüfuzu altında kalması, hattâ İngiliz hü- kümranlığına geçmesi olduğunda en kü- çük bir şüphe bile yoktur. Arablar aldatıldı Sulh konferansının kaplumbağa süra- tile ilerliyen pazarlıkları esnasında, Fran sızlarla Yahudiler oldukça tatmin edil- ıdiler. Fransa, başka yerlerde tavizat ala«- rak (Şamdaki Arab kuvvetlerini dışarı atmak ta dahil olarak) Filistindeki hak- larından vazgeçti. Yahudi liderleri, Balfor beyannamesi- nin Filistinde, yeni rejimin Tresmi ana hatları olarak tatbik edilmesile memnun edildiler. Ve San Remodaki İtilâf devletlerinin tevzii mükâfat “celsesinde, İngiltere Fi- listin mandaterliği ile mükâfatlandırıldı. Yalnız Arabhlar tamamile elleri böğründe olarak ve en fecii aldatılmış olduklarını anlıyarak dımdızlak kaldılar. Emir Fay- “ile pazarlığa girişti. uyuştu. Fakat bu an- |laşma, asla yerine getirilemiyen şartlar- la dolu idi. Onun için de bir türlü tasdik olunamadı. Arab liderleri 1919-1920 anlaşmasına asla yanaşmadılar, Filistin halkinın ise irabda yeri olmadığı için, onlara bir |şeycikler sorulmadı bile... Derin, tembel bir nikbinlik havası İ- çinde yüzen İngilizler Arabların sükü- net bulacağını ve Yahudilerin de İngiliz idaresi altında himaye gören bir ekalli- yet halinde kalmaktan ebediyen memnun kalacaklarını ümid ettiler. Bu nikbinlik ve 'ki yüzlülük halitasın- dan bu facia vukua geldi. Arablar evvelâ 1920 de baş kaldırmışlardı. Aradan 19 se- ne geçmiş olmasına rağmen Filistinde sü- künet, huzur daha yerleşmiş değildir. Di- ni tefrikaların da Filistindeki huzursuz- lukta amil olduklarında şüphe yok. Fa- kat bu huzursuzluk, ayni zamanda 20 se- nâ evvelki iki oyun bozanlığının netice« sidir. İ. Ho Yül;seklıa İdırımda ) Bir şapkacı dükkânı Yandı Dün akşam Saat 20,20 de Yüksekkal dırımda 75 numaralı şapkacı dükkânın da bir yangın çıkmıştır. Yarım saat süren yangın neticesinde dükkân ta - mamen yanmıştır. Yako Yakova ismin- de birine aid olan dükkân 2 katlıdır. Birinci katını şapkacı işgal etmekte - dir. Diğer iki katı ise gayrimeskündur. Gerek dükkân, ve gerek üst katlar si - gortalklır. Yangının neden; çıktığı he- nüz anlaşılamamıştır. Tahkikata baş « lanmıştır. : sal bir ara Siyonist lideri doktor Wizman | Tarihden Sayfala r——-———ı - büyük dü Osmanlı tarihinin en w am günleri / n N, Düğün münasebetile padişah tarafından verilecek ziyafetlerdeki )vıı-î mekleri pişirmek üzere 150 hâssa aşçısından başka hariçten de 300 aşçı tutulmuştu. Düğün günlerinde 200 tablakâr, 150 saka, 1000 den fazla meşaleci, 800 tersane esiri hizmet etmişlerdi. b Hicrt 1086 yılında Dördüncü Meh - med Edirnede iki parlak, — muhteşem düğün yaptırmıştı. Evvelâ iki oğlunu sünnet ettirmiş; sonra, kızı Hatice Sultanı sevgili göz - desi Kuloğlu Müsahib Mustafa paşaya vermişti. Düğün hazırlıkları aylarca evvelin « den başlamıştı. İstanbuldan, Pehlivan Ahmed kolu ve Cevahir kolu gibi meş hür oyuncu kolları getirtilmişti. Bu o- yuncu kolları, her biri bin can yakmış, hanımanlar yıkmış dilber — köçekleri, rakkasları, sazende ve — hanendeleri, canbaz ve pehlivanları ile meşhurdu: Biri Ahmed kolu tâbir olunur. Mihir, kübanını görse: tulunur. Birisi dâhi Cevahir koludur, İçi mehparelerle doludur. Bunlardan — başka Mısırdan da bir «Misir kolü» gelmişti. Ayrıca Edirne - nin de bir «Edirne kolu» vardı. Gene İstanbuldan, ne kadar saz ta - kımları, kuklacılar karagözcüler var - sa Edirneve cağırılmıştı. Bütün bu o « yuncular, sazendeler ve cambaz ve hok kabaz takımları Edirnedeki konaklar - da misafir edilmişlerdi. Hatice Sultanı Müsahib Mustafa pa- şanin sarayına götürmek için baştan - başa her tarafı gümüşten bir araba yap tırılmıştı. Düğünler münasebetile padişah tara- fından verilecek ziyafetlerdeki yemek- leri pişirmek üzere 150 hassa aşçisin- dan başka haricten de 300 aşcı tutul . muştu, Düğün günlerinde 200 tablakâr, 150 saka, 1000 den fazla meş'aleci, 300 ter- sane esiri hizmet etmişti. Padişah tarafımdan devlet ricaline, büvüklere ve sefirlere verilecek ziya - fetler için de 37,000 tavuk, 5000 kaz, 6 bin ördek hazırlanmıştı İzniğe gönderilen Çinicibaşı ile şe . ker dağıtmak için 300 mevlüd tabağı, 700 âdi tabak, 1500 kavanoz, 300 çini sürahi yaptırtılmıştı. Büyüğünün adı Mustafa, küçüğünün ki Ahmed olan şehzadelerin sünnet düğünü on beş gün on beş — gece sür - müştü. Bu vesile ile, başta Sadrazam Köp - rülüzade Ahmed Paşa olmak üzere bü- tün devlet ricali, düğüne davetli olan ulema ve âyan, ecnebi sefirler, düğün günlerinde alay gösteren esnaflar, Pa- dişaha ve oğullarına kıymetli hediye - ler takdim etmişlerdi. Meselâ Fazıl Ah med paşa Dördüncü Mehmede: Mücevher cildli nefis bir Kur'anıke- rim, Şeyh Nizaminin nefis bir nüsha olarak «Mahzenülesrar» adındaki kita- bını, mücevher takımlı bir küheylân at, murassa bir altın kâse, bohça bohça kıymetli kumaşlar vermişti. Büyük şehzade Mustafaya da: Mü - cevher cildli bir Kur'anıkerim, Cami - nin nefis bir nüsha olarak «Tuhfetül - ahrar» adındaki kitabını, eşsiz bir mev ( Son Postanın tarihi bahisler muharriri vazıyor ) ki, fevkalâde güzel bir şehname, va - rakları oymalı nefis bir kitab, mücev. her takımlı bir küheylân at, üç sade at, bir elmaslı surguç, üç aded şuh ve dilâ- ra gılman, beş bohça kıymetli kumaş vermişti. İkinci şehzadeye de buna ben zer hediyeler sunmuştu. Bu meşhur sünnet düğününde afyon tiryakileri arasında bir tiryakiler ko - şusu tertib edilmiş, bir de, bütün İs . tanbul ve Edirne şekercilerinin iştira- kile bir şeker alayı yapılmıştı. Şekerciler, her birini üç dört ada « mın taşıdığı şekerden yapılmış filler, atlar, balıklar, horozlar.. iki yüzden fazla hayvan şekilleri geçirmişlerdi. Geceleri, çarhıfelek, pervane, püs - kürme, çeşid çeşid fişekler atılmıştı,. On bir vaşını bitirmekte olan şehza - de Mustafa, has odada etrafı cevahir. li perdelerle kapatılmış, bir gümüş tah tın üstünde sünnet edilmişti. Ameliya- tı, Cerrahbaşı Nuh Celebi yapmıştı. Bu on beş gün içinde iki sahzade i - le beraber 2000 de fakir çocuk sünnet edilmişti. Bu büyük sünnet düğününü Hatice Sultanm evlenme düğünü — takib etti. Bu da on sekiz gün on sekiz gece sürdü. Damad Kuloğlu Mustafa paşanın ge- Hin Sultana verdiği hediyeler fevkalâ . de kıymetli idi: Bir elmas yüzük, mücevherli bir tac, mücevherli bir surguç, mücevher pul- lu duvak, mücevherli kemer kuşak bir zümrüd küpe, mücevherli bilezik, mü. cevherli ayna, mücevherli taç kutusu, mücevherli nalın, — mücevherli tonuk mesti, mücevherli çizme, — diba kaplı kürk, bir bohça ayak bezi denilen telli kumaş... Hatice Sultanın cihazına gelince AL tin ve gümüş ev eşyası, bakır takımı, som sırma işleme esşya ve mücevherat. tan mürekkeb, gözleri karartan bir ih- tişamda idi. Reşad Ekrem Romatizma ilâcı içen biri etrafına saldırmıya başladı Müddeiumumilik, garib bir iddiayt tahkikle meşguldür. İddiaya göre, Hasan isminde bir &. dam Haseki hastanesinden romatiz - madan kurtulmak için bir ilâç almış, fakat evine gidip bu ilâcı kullanmağa başlayınca kendisinde delilik alâmet - leri başgöstermiş, etrafına sdldırmak teşebbüslerinde bulunmuştur. Bunun üzerine Cerrahpaşa hastana. sine kaldırılan Hasan, dün de adliye doktoruna sevkedilmiştir. Adliye dok - toru Enver Karan, ilâcın bakiyesile re- çetenin Tıbbı Adliye sevkedilerek, i « lâcın tahlil edilmesine lüzum görmüş- tür, Hâdise, ancak Tıbbı Adlinin verece - ği raporla anlaşılabilecektir.