12 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

12 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdinin bana peştemal kuşatması Perde kapanıb içeri dön alnımdan öptü ve : “ Ağladım Naşid molla, seni görünce hem iftihar ettim, ağladım hem de gençliğimi hatırlayıp ağladım ,, dedi —i8— Abdinin bana peştemal kuşatması Abdi ile Fevziye tiyatrosunda oynu” yoruz, Bir akşamdı.. ben gene kanto - Jardan evvelki komedimi oynamıştım. Kantolar bitmiş, asıl büyük oyuna ha-| zırlanıyorduk. Gittim, makyajımı yap- tım. Kolise geldim. Perde açılmıştı. Sı ramızı bekliyorduk. o Birdenbire Abdi merhumu yanımda gördüm. — Naşid molla —bana böyle hitab ederdi— bu akşamki oyunu çok mü « kemmel oynadın! İftihar ettim. Tülüatın büyük üstadı bunları söy - lerken belindek! kuşağı çözüyordu. Ba şındaki fesi kafama koydu, çözdüğü ku şağı belime sardı. Ustam bana peşte - mal kuşatıyordu. Büyük bir sevinç ben iğimi sardı, Titredim. Sahnede Bay - zar vardı. Bayzar ihtiyarlamış olduğu halde hâlâ genç kız Tolleri oynuyordu. ederek: tiyarı bizim gencimiz » arkamı sıvazladı, şanı birinci komiğe çıkarıl - hneye girdiğim vakit kulak. yor, gözlerim kararıyor * basmıyor * mıştım. larım uğuld Sevinçten sank! yere şid, üstadının yerine, üstadı tarafın »- dan arkas: sıvazlanarak birinci komi » ge çıkarılıvordu. O akşam coştum, coş. tum. Konuşan, hoplayan, zınlayan ben değildim. Başka bir insan benim kalı - bıma girmişti, Kırdım geçirdim tiyat abaleyin, çok mes'ud geçen bekleyen halk onu Ss bir gecenin yorgunluğu ile bi: tab uyuyan Talât, erkence kalkıp da o danın içerisinde gezinen sevgilisinin ayak sesile gözlerini açtı. Rânâ, elinde bir tepsi ile, mis gibi tüten bir fincan kahve geti rdu. Karşı karşıya geçip oturdular. Talât cemilekâr sözlerle genç kadının gön - lünü oksuyordu, Rânâ birdenbire: — Ah! dedi; ne olurdu karı-koca ol. saydık? — Deği miyiz, güzelim? — Ben, yalancıktan değil. sahiden olmamızı istiyorum. — Hakiki karı koca olanlar bizden mes'ud mudurlar, sanıyorsun? — O bakımdan diyeceğim vok. Süp- hesiz ki biz daha mes'uduz. Lâkin, bi - Tazdan sen gideceksin. Ben de hergün- kü havatıma döneceğim... Kıskanelığırı tahrik" için, bir tonla ilâve etti: — Bakalım, bu akşam talih karşımı za kimi çıkaracak? Filhakika, genç zabitin kaşları çatıl. dı... , — Merak etme! dedi; kimse cıkmaz.. çıkmıyacak. Artık sen tamamile be - nimsin. Rânâ dudak büktü: — Paşa dün gelmedi; bugün damlar, Nasıl savabilirim? — Onu bir daha buraya uğratma - mak benden. Sen hiç düşünme, — İmkân: yok. Gene gelir. İhtiyar fena halde tutkun bana. Hem onunla iş bitmez kı. Başka kimler gelirse, çıkma. ğa mecburu Talât yat içinden yere fırladı; — Cikmiyacaksın! diye bağırdı. Seni ben buradan alıp götüreceğim. Rânânm gözlerinde sevinç parladı — Götürecek misin? Nereye, — Evime, Anamın yanma götürece ğim. Benim annem çok iyi, vicdanlı ve munsif bir kadındır. Senin ne mazinle alâkadar olur, ne de sana bunu lma e manidar sahneye | «İrini, ayaklarını nasıl öpeyim ki, duy « SON POSTA Dünyanın en garib adamı bir Amerikalıdır Geceleri elbiselerile uyuyan, demir parmaklıkları kırmak için otomobil parçalayan ve bir filmi 5 defa üstüste çevirten milyoner düğüm zaman Abdiyi kuliste ağlarken buldum Beni sın. Bu mesleğin yetiştirdiği en kuv - vetli ve en şöhretli komik payesini ih- raz edeceksin oğlum! Diye ilâve etti. Abdi efendi, Sark tiyatrosundaki çok iyi ve kazançlı işi bırakarak kendisine fitihak edişimi böyle mükâfatlandır - mıştı. Fakat ben de bunun altında kal- madım. Hasan efendi Şark tiyatrosun- dan çekilmişti. En rağbetli zamanları -| nı yaşayan Hasan merhum, kendisini rakibsiz addettiği için fazla dayatmış- tı. Bunun Üzerine Direktör Kâmil bey Hasandan ayrılmak (mecburiyetinde kalmıştı. Kâmil bey mütemadiyen bana ısrar ediyor: — Gel. halk seni tutmağa başladı. böyle mükemmel kumpanyanın başına geçince daha yükseleceksin! Diyordu. Fakat bütün bu tekliflere, (o yüksek maaş vâdlerine şu cevabı v rdum; — Ben Abdi efendiden ayrılmam... «- hrsanız beraber geliriz. Baktılar olmıyacak. Bir gün Kâmil beyle Abdi efendiyi Şehzade ca « misinin sv ındaki kahvelerden bi - rinde buluşturup konust Muta. bık kaldılar. Biz de Şark tiyatrosuna | geçtik! İlk taklidli oyun'arım Şimdi biraz geri döneceğiz. Bu ha - tıraları anlatmak zevkine (o varmakta geç kalmamak için öne aldım. Daha evvel Abdi efendi ahşab sonradan kâğire tahvil , Karakaş meyince en ufak bir sızıltı oyapmadı ilmekten Abdinin çıkmadığını düşü- İnecek halde değildi. Perde kapanıp içeri döndüğüm za - man Abdiyi bıraktığım yerde kolise da yanmış, dalgın ve gözleri (oyaşlı bul - dum. — Ağladım Naşid molla, dedi. Hem seni görüp gençliğimi hatırladım. Ben de böyle pürheves meydana atılmış - tım. Sonra sana baktım, iftihar ettim. Ne oss eserim #ayılırsın!.. | Alnımdan öptü. Ben de onun yumu- ik ellerini öptüm. - Sen büyük bir san'atkâr olacak - evvelâ edilen ti- (Devamı 11 inci sayfada) İdecek bir söz sö iBiz onunla yalnız o tururuz, Kimseler - le görüşmeyiz. Za - ten anam acıklıdır, Üç sene evvel ölen yetişmiş kızının e - bedi matemi ile baş başa yaşar, Sevinçten, Rânâ ne türlü mukabele edeceğini o bilemi yordu. — Ah! dedi. Ger. çek mi söylüyor - sun? Bana bu umul- maz saadeti temin edecek misin? Fa - hişe odamgasından kurtulacak, yeni» den insanlar sırası « na katılacak m. ? yım? Size nasıl teşekkür edeyim Elle- Yaver Talâtın evi çeşmenin yanında — Ben yalmz değilim.. — Anlamadım. düğüm minnestarlığı — Bir de öksüzüm var, Talât, Rah. yim? metli kocamın benden önceki, ölen ka- — Bunlara hiç lüzum yok, Rânâ. Se-|rısından olma bir yavru. ni bu çirkefin içerisinden kurtarabi .| — Neredeo? lirsem, benim için en büyük bir mu -| Rânâ bir yalan uydurmağa vaffakiyet ve en tatlı bir haz olacak -| görmedi. tır. — Akrabasarımdan bir kadına bak - “Sarıldılar; ve Talât, genç kadının al.| tırıyordum. Kadın hastalandı. Nüzül mına saf ve hürmetkâr bir buse kon -Jindi. Bugün çocuğu aldıracağım, durdu.. — Pek mi küçük? — Talât! — Bir yaşını veni doldurdu. — Ne var, meleğim? — Peki. Ne yapalım? — Şimarmadım.. fakat senden bir ri-| — Allah senden razı olsun, Talât! cada bulunacağım. Sen ne büyük kalbli insansın! — Söyle, yavrum. Talât kalkmış, giyiniyordu. Gömle - ifade edebile - Yüzum «Benzin pompalarının oğlu» lâkabi- ni taşıyan adamın © asıl ismi Hovard Hughes'dir. Bu genç Oadam dünyanın en garib şahsiyetlerinden biridir. Genç yaşındanberi harikulâdelikler göster «- miştir... Bir annenin endişeleri... Benzin pompaları mucidi “kocası Y. H. Hughes vefat evledikten sonra Ma - dam Hughes oğlunun o çılgınlıklarına bir sed çekmek gayesile onu teyzeza « delerinden ve çok zengin bir kız olan Olivia Pearsley ile evlendirmeğe karar vermişti. Karar vermişti oOamma o vakit Ho- vard dünyanın öbür ucunda idi. Los Anselesde bulunuyordu... Babasından kendisine intikal eylemiş olan üç mil - yon İngiliz liralık muazzam (serveti film çevirtmek ve çevirmek (o süretile harcamağa koyulmuştu... o Sinemadan bir şev anladığı yoktu... Çünkü tahsi- Tini sırf felsefe cihetinden o ilerletmiş idi. Onun Holivuda gelmesi ora «servet avcıları» nı müthiş surette harekete ge tirmiş idi... Holivuda gelmeden (evvel Ho. Ho Hughes neler yapmamıştı... İndiana -| polis yarış mevdanmın parmaklıkları - nı otomobilleri ile parça parça eylemiş! idi, Antrerörü meşhur Lou Meyer idi! İki büyük ve kuvvetli Maserati oto » mabili almıştı. Onları parça parça ey - lemişti. Dallas'da mi ş denecek derecede bir otomobil yarışı tertib eylemisti. Çok sür'atli bir motosiklet icad ey - lemişti. Otomobiller için bir müsademe mü-| hafaza tertibatı vücude getirmişti. nedincen 'Newmaket at yarışlarmda obiratın üzerine 100.000 dolar para koymuştu. İşte böyle bir adam idi o! Angels) filmleri: Beş defa baştan yapılan bir film! Holivudda beş ay içinde bütün rej yaz şem yy atü MEYE ri iliklerken, bir yandan da, kararı - . nı annesine nasıl Be, ki olunacağını ve Cafer paşa üzerinde ne gibi bir tesir ya pacağını düşünmek- te idi. İşi (oluruna bırakmağa karar verip Rânâya dön - dü: — Şimdi, ne ya - pacağımızı konuşa - um, dedi. Seni ben ancak yarın aldıra - bilirim. Bugün top - lanır, hazır olur - sun. Fakat aldkanı bugünden okesmen münasib olur, Hat - tA ben burada iken, şimdi hemen git, Seniye hanımla görüş, Bir diyeceği var sa, gelsin, bana söylesin. Olur mu? — Peki, Talât, Senin her emrin ba - şım üzerine! Rânâ odadan çıktı, Sevinç hançere - sini tıkıyordu. Sendeliyerek Benlinin yanına kendini attı. O, mangal başın « da oturmuş sabah çayını demliyordu. Rânânın halindeki fevkalâdelik naza « rı dikkatini celbetti: — Ne oluyorsun, kız? dedi, Ne var Kavga mı ettiniz Bir tatsızlık mı ol - du — Hayır, Seniye hanımcığım! Bilâ - kisl Sana bir müjde vermeğe geldim.İme gidiyorum. — Ne imiş bakayım? bildireceğini, hare -| »ketinin nasıl telâk -| İde, İnsan buradaki rahatını, sörleri tetkiklen geçirmişti. o Nihayel İ bir tane bulabilmişti. (İki Arab gecesi), (Racket), (Hell yaptırmıştı. Bu sof filmde baş rol biçare Jean Harlow t# rafından yapılmıştı. Bu film tam manasile bir hâdise te$ Temişti ci defa çevrildiği ç de beğenilmedi... defa baştan çevrildi... İkincisi nden berbad idi ri, beş (“defa tekrarlattırıldi beşi w Bu filmle 700.000 İngiliz Jirası ka * idi. Fakat bu film ile de sine * mağan iğrendi!... İcadlar mı dediniz?.. Hovard Hughes bu sefer de icadla” da bulurmağa kalktı... On dört beraf aldı. Neler ierd eylemedi ki... Husu * si tertibatlı sucuk makineleri, otomâ * (Devamı 11 nci sayfada) — Talât bey yor. Evine güti beni buradan çıkarı * baktı. Bu habere canı sil meydana vürmak istemiyordu. İbriği? içine iki defa üstüste çay atmasındı” belli olan heyecanını yenmeğe çalışa“ rak: — Allah akıllar versin! müjden? — Nie — İpi, sapı olmi; Bu mu iğ ? Vena mı? yacak bir iş, herhâf refah bırakıp ta, yüz elli kürüş o aylıklı bi zimin peşi sıra gitmek < için de divane olmalı Sürünmeye hevesin g var, yoksa? -- Neden sürünecekmişim? Hem # rünsem de bugünkü: hayatımdan iyi dir. Ötekinin berikinin hevesleri hizmetkâr olmaktan bıktım, usandi artık. Hür olmak, kendi o gönlü başka ârmir tanmamak istiyorum. — Güzel amma, o herif üç gün ra seni sokağa atarsa görürsün. O man buraya da dönemezsin. Hem sana bir sey söyliyeyim mi, kızım? Baf benim başımda iki türlü saç var. Gi görmüş, geçirmiş kadınım. Sen o m*, lâzime uyup ta gidersen, Cafer pa$$ nın, her ikiniz de hışmma uğrarsın” Ne onun yaverliği kalır, ne sen bur da, İstanbulda tutunursun. Bunu böylece bilmiş ol! Rânâ omuz silkti, # — Sevdiğim adamla bir arada od tan sonrs, isterlerse Fizana sürsün Bugün öyle dersin. Yarın, iş tü mü idi, başka türlü olur. m sesi geldi / desin? Ben (gidi Rânâ: «Geliyorum..» diye cevab & mekle beraber, Benli Seniyeye hit? la: 4 — O halde, dedi, bugünlük misafi, nizim, Yarın da, inşaallah kendi ©“ (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: