Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—— DK sayaramaz g—X L EEI — e . 2 Sayta POSTA £ Hergün Mühim bir dava V, Yazan: Muhittin Birgen arem kanununun umumi heye. ti hakkında kendi fikirlerini izah ederken Refik İnce, bu memleketin çok mühim bir meselesi üzerine parmağını koydu. Vakıâ, bu bahis üzerinde lâyıkı veçhile durmadıysa da gene bahsi kur - calamış oldu. Mesele şudur: Henüz üç yüz milyonu bulamıyan bir bütçede, yüz milyona ya. kın bir parayı memur aylıklarına veri - yoruz. Bu — rakamın içinde — bir kısım — maaşlar dahil değildir; — yol masrafları — vesaireyi —bunlara ilâve edince görülür ki bütçenin yarısın. dan fazlası yalnız aylıktan ibarettir. Eğer buna milli müdafaanın teknik masraf . larını, bu memleketin muhtaç olduğu ve ötedenberi yapageldiği bir takım basit hizmetlere aid sarfiyatı da ilâve edecek o. lursak görürüz ki Türkiyeyi canlandıra. cak olan yeni işler için bütçeden ayırdı. ğımız para pek az bir şeyden ibaret kalır. Ya sanayi teşebbüsleri? Ya köy kalkın . ması? Ve şu ve bu... Bunların paraları nereden gelecek? Bu suallerin cevabları. nı bulmak ihtiyacıdır ki bir zamandan Türk hükümetlerini fevkalâde — bütçe usullerine göndermiştir. Bu usul, çok teh. likeli bir usuldür. Fakat, galiba Celâl Bayar hükümetinin ilk teşekkülü zama . nındanberi bu usule teşebbüs edilmiş ve busda tedricen ilerlemiştir. Bugün bu u- sul devam edip gidiyor; çünkü başlan . miştir; çünkü zarüridir. Refik İnce bahsin bu taraflarına gel . medi. Kendi kendisine bu sualleri sorma: dı. Yalnız, bütçenin aylığa tahsis edilen kısmı ile iktifa etti. Esas itibarile, bahis derin ve derd büyük olduğu için, ben de yalnız memur kadrosunun bütçe üzerine yüklediği yük bahsi hakkında mühim zannettiğim birkaç söz söyliyeceğim. * Esasen yeni baram kanununun hazır . Janmasını icab eden seböblerden biri de budur. Yüksek maaşlı — mamuriyetlerde mahdud ifratlara gidilmesi, bir kısım fi kirleri harekete getirmiş, bunun bütçeye lüzumundan fazla ağır yükler yükliye - ceği endişesine düşülmüş ve bu lâyihaya bu sebeble ehemmiyet verilmiştir. Lâyiha kanun olup tatbik edildiği zaman, bu ga. yeyi temin edecek mi? Ben bu suale müs. bet cevab vermekte mütereddidim. Oto - matik terfi usulünün ne netice vereceğini bize ancak tecrübe gösterir. Şimdilik, ben bu usulün bir taraftan memur kadrosun. da kalite yükselmesine mâni olacağını ve diğer taraftan da bütçede memur yükü . nün seneden seneye artacağını zannedi « yorum. Tecrübe, benim bu zannımın yan. lış olduğunu gösterirse çok memnun ka. hrım, Zi Şimdi, asıl üzerinde durmak istediğim bahse geçeceğim: Bugünkü bütçelerimizi, eğer Osmanlı bütçelerile mukayese edecek olursak, cümhuriyet devrime çok teşekkür borcu . muz olduğunu görürüz. Eskiden, kâh dev. letin milleti hiç düşünmemesinden, kâh ta, meşrutiyet devrinde, düşünmeğe vakit bulamamasından ya hiç bütçe yok, yahud da bütçede o, müsmir tahsisat pek az bir şeyden ibaretti. Bugün, bütçenin ehemmi. yetli bir kısmı olsun milli ihtiyaçlara tah- Bis edilmiş bulunuyor, Zamanla fevkalâde bütçeler meydana gelmişse bunlar da ge. ne milli gayeler içindir: Ya milli müda - faayı kuvvetlendirmek, yahud memleke. ti iktısadi cihazlarla techiz eylemek gibi İşlere tahsis ediliyor. Fakat, bu kadarı kâ. fi mi? Hayır, mutlaka, bütçemizin kadro. ya tahsis edilen kısmı, nisbet itibarile geri gitmeğe ve eiş» e tahsis edilen kısmı da Heriye doğru yollanmıya mecburdur. Her sene, bu bütçeyi tanzim eden hükümet ve onu tetkik eyliyen Meclis, kendi kendi . lerine daima şu suali sormalıdırlar: «Kad. ronun maaş kısmının bütçe yekünuna nisbetinde bu sene ne kadar gerilik temin ettik ve müsmir masraflar nisbeti ne ka- dar arttı?» ancak böyle bir usul ve şuu- rumuzu bu tarzda bir yoklama Hedir ki tedricen bütçemizi bir halk idaresi dev . rine daha lâyık bir hale getirebiliriz. * a Fakat, bilir misiniz, bu iş ne kadar güç.- dür? Belki bbilirsiniz, fakat ben gene Resirnmli Makale: & Çocuk tecessüsü.. — rini tanımıyordu. gözleri açılınca: dular.. Anadan doğma kör bir köylü gencine hastanede ameliyat yapıldı, biçâare senelerdenberi adlarını işittiği eşyanın hiç bi. — Bana bir inek gösteriniz, dedi ve birçok sualler sormaya başladı. Sualleri çok basit şeylerdi, fakat onu dinliyenler sa. bırsızlanmadılar, merakını birer birer tatmin etmeye koyul. Küçük bir çocuk ta, gözündeki siyah perdeden henüz kur- tulmuş bir hastadan hiç farklı değildir. O da hayatı, yeni görmeye başlamıştır. Tanımadığı, bilmediği birçok eşyayı tedricen öğrenecektir, merakını ve tecessüsünü hem haklı, hem de mazur görmelisiniz. Çocuğun suali karşısında ne ka- dar basit, iptidaf, hattâ mantıksız olursa olsun sabırsızlan.. mayınız. Hele hiç birini cevabsız bırakmayınız. Bilmedikle. . riniz olursa öğrenip mutlaka söyleyiniz. ) b A A AAA AAA f İngilizlik hukuku Nezedilen genç kız İngilterenin tanınmış — ailelerinden birinin kızı olan ve taç giyme merasi - minde Kraliçenin tuvaletinin kuyru - ğunu tutanlardan biri bulunan 22 yab- larında Leydi Elizabeth, — Avusturyalı için bütün İngilizlik hukuku kendisin- den nez'edilmiştir. Şimdi kocasile bir - likte Cenubi Fransada balayı seyaha - tini geçirmektedir. Kocatı, İngiliz te - baasıma kabulü için hükümete bir isti- da vermiştir. Kabul edildiği takdirde genç kız da eski haklarına sahib ola - caktır. Avusturyalı genç, kızı 14 ya - şındanberi tanımekta idi. bir şâirin oğlu olan bir zatle evlendiği | NLAYT Hergün bir fıkra Onu da susturan olurdu Meşhur bir avukattan bahsediyor. lardı: — Çok kuvvetli çenesi vardır; de. diler, karşısında kim olsa hemen sus. turur. i Orta yaşlı bir zat söze karıştı: — Henüz evlenmemiş olduğunu ben de işittim! dedi. V g Beynelmilel Modellerden Biri evleniyor ! Beynelmilel şöhretli modellerden Da. von Dickens, Amerikada evlenmek üze. redir «— Bir kadının yeri yuvasındadır.. iş hayatında erkeklerle boy ölçüşmek hiç te doğru bir şey değil. Kadınlığa yakış. maz!» diyen genç manken, evi ile uğraş. mayı en büyük zevk telâkki edeceğini söylemektedir. , İngilterede Norfolk köylülerinin yap- ,tıkları ve «Morris dans» ismini verdikle- Ti ibir rakıs vandır ki, her yıl tekrar edilir ve bir takım merasime tâbi tutulur. Re- simde gördüğünüz gibi dansedecek olan- lar beyaz elbise giyer ve bacaklarına zil. ler asarlar. Meri Pikford'un ilk kocası ölü Meşhur yıldız Meri Pikfordun ilk kocası 51 yaşında olduğu halde, Holi - vudda, evinde nezfi dimağiden ölmüş - tür. Cenazesi üç gün evde — kaldıktan sonra, dostlarından birinin — kendisini ziyareti üzerine mesele meydana çık - mıştır. İ İSTER tebliğde de: ceksiniz, şeklinde bir emir okudular, Niçin? Neden? soranlara: — Hakikate muvafık olmıyan şekikde ondan, deniliyordu. Fakat daha iyisi de var: Tıbbi tın ilân edil # etoh nidir. Gene: İSTER ,(Devamı 11 inci sayfada) İNAN, On, on beş sene kadar evveldi, bir gün bilümum tıbbi müs. tahzarat sahibleri Sihhiye Vekâletinden bir tebliğ aldılar. Bu — Bundan sonra müstahzaratınızı gazetelerde ilân etmiye. Buna verilecek cevab yok değildi, fakat olsun veya olma- sın emir uzun müddet tatbik edildi ve nihayet yanlışlığı gö- rülmüş, anlaşılmış olacak ki bir aralık kaldırıldı. Mesele kalmamıştır, demeyiniz, on, on beş sene farkla ay- ni emrin bugünlerde tekrar verildiğini işitiyoruz. Tıbbi müs. tahzaratın gazetelerde ilân edilmesi tekrar yasaktır. Üşitilmiyen, bilinmiyen, tanınmıyan bir müstahzar nasıl sa- tılır? Satılmayınca fen adamı daha iyisini bulmak için nasıl çalışır? Cevabı güç bulunacak suallerdir. ini yasak etmek için bu. lunan sebeb, bundan on beş yıl evvel gösterilmiş olanın ay- — Müstahzarat sahibleri arasında hakikate muvafık olmı. İNAN, İSTER sorabiliriz: Ilân yapılabilir de da haber verelim: dönülecektir. yucu sen de: ESTER yan ilânlar yapabilecek kimse çıkabilir, deniliyor. O halde — Mümkündür, fakat böyle yapanı tecziye etmek te müm. kündür. Şu kadar kişi arasında bir tanesinin fena bir hare. kete teşebbüs etmesi ihtimalini düşünerek bütün diğerlerini san'atlarını yaymaktan men'e kalkışmak vehme kapılarak ce. za vermek demek değil midir? Sualin cevabını bulmaya intizaren 15 yıl evvelki düşün. ceye nazaran terakki mahiyetinde gördüğümüz bir noktayı — Tıbbi müstahzarattan herhangi biri için ilân yapmak müsaadesi ulınabilirse o ilâna resim koymak ta menedilmiştir. Anlaşılan egözü çekme» bahsinde ilk kaidenin tersine ha. reket edilerek yarım asır evvelki «Takvimi Vakayi» usulüne İstisnasız olarak bütün dünya gazetelerini açıp bakınız, en ziyade hangi çeşid ilânların konulmakta olduklarını görünüz, bu müşahedeyi müteakib bizden leri memleketlerde tatbik edilegelen bir usulün bizde mahzurlu görülmesi bahsi üze. rinde düşünebilirsiniz. Kendi hesabımıza biz bugünkü vazi. yetin bir yanlış anlamdan doğduğuna inanıyoruz, ey oku. İNANMA! İNANMA! | || köşkçeğizi, bir demet yeşil ağaçlâr! | Sözün kısasi Karakoncoloz gll * oğaziçinde, Kuru%y —) mak bedbahtlığında bi yözü ” dostum, oradaki kömür depolâfi ÖLi yö den, babadan, dededen kalmâ Mf ,palhasma satıp ta başka yere w#' man, boş bulunup ta bu hare kini sorduğum zaman: — Karakoncolozdan kaçtık! ö : vermişti. A On küsur yıl bu kara konçoloZü: ça : | | huriyet mahkemelerinin karartif iy men, inadına, © canım sehllw“ ettik. Şimdi, Allah razı olsun, kal?if:ş:î o cennet köşesinin yüzünü yeî”m"ıl &j tacaklarmış. Lâkin nereye kalkâ' ull"e I!', i olmadığı için, mel'unun korkusü M , kın, her tarafta, herkesi tir ti ti 08# Si Geçen gün Üsküdardan, düN de Te | bostanından birer okuyucu Me — Aman! Geliyormuş.. Bizim t çecekmiş.. Gerçek mi? MÖ Diye soruyorlar Ve, yaz dâ M' Bizlere, evimize, barkımıza, çol y! za, çocuğumuza, sıhhatimize YA7 Çoj ezğimı anlat.. Allahı seversen!. sine yalvarıyorlar ki, yürekler wî'“ , İstanbul limanı daha faal ikenı M rin göbeğinde kömür ardiyesi ' modası yoktu. Bu kara yığınları Harb esnasında Almanların iCâ dikleri bid'atlerdendir. wıl* Kolayımıza geldi; yerli yel'i”d!”;eü tık. Düşünmedik, düşündü isek t& H gü madık ki, Boğaziçinin ve İstîîre ulun ö zelliği, milyonlarca ton köm - lemiyecek bir servet, bir nimettif, gı Hele, başkalarırdan — geri k:'r#f gayretile, Şirketihayriyenin, K - GöR önündeki, Boğazın biricik, şipsirit. hçeli ğını korkunç ve iğrenç bir kömür * haline koymasını hiç affedemi birint gi Ada, Ermeni zenginlerinden il'—l; lâ gözümün önündedir. O dârî“*;îu# cehennem antresi gibi -kömürlw bulıyan her kimse, nasıl azab a şaşarım. K Ne ise! Btraf. karakoncolozdan — lursa, o da belki temizlenir. z Biz, gelelim, Üsküdarlı ve W";a tanlı okuyucularımın endişele"nw onların hesabına, hem de kendi hef bilhassa tahkikat yaptım. Endişele b yt yen varid değildir; tebşir ederim W Lütfi Kırdar İstanbulun temiz VE İ çei lü olmasını hepimizden fazla €ME | çi miş bir vatan çocuğudur. O, t€P” b beyaza âşıkdır. Kara, değil kömül hü * hir olsa, güzel İstanbulun pelediyt Öp. dudları içerisinde ona yer vel”i“_"ııy gîîö » tir. Ve şimdiye kadar toz tebdil'”;i parf ğimiz Boğaziçine, gene eskisi &' tebdiline gideceğiz! E. Elsem T Telefonda duyduğu e âşık olub evlenen — müddeiumumi West Tudies'de — Windward müddeiumumisi, telefonda s rek Ü e GAĞ *& tiği bir kıza vurulmuş, müşte niŞ larının delâletile onunld ta ç&#' ilk görüşte de evlenmek istemiş, g€ cü görüşte nişan yüzüğünü taktiğ gi çenlerde mükellef bir düğün ve D süren bir bal ayı seyahati yBP“::M ni eşi ile birlikte Londradan başına dönmüştür. Dünyanın en bây'î*'. : yolcu gemisi M; ef Dünyanın en büyük yolcu g” duğu söylenen Kraliçe Elizabet İ" atlantiğinin inşası bitmek üfm seyyar şehirde, müteaddid ga? sinemalar, bir kilise, bir tıyı“o v nu vardır. z